Hilal Kaplan: Madem İstanbul Sözleşmesi koruyordu neden her yıl kadın cinayetleri arttı?
Sabah Gazetesi Yazarı Hilal Kaplan, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden neden ayrıldığını A Haber'de yorumladı.
Hialal Kaplan canlı yayında şu ifadeleri kaydetti;
Öncelikle bu mesele gerçekten hayati bir meseleydi. Karşı tepkilerin gelmesi şaşırtıcı değil. Her önemli adımda böyle tepkilerle karşılaşabiliriz. Fakat şunu da belirtelim, bu karşı tepkilerin en çok geldiği cenah, Pınar Gültekin cinayetinde CHP'li bir vekilin babayı arayıp şikayetini geri çekmesini istemesi, bu tür rezaletlere imza atan bir partinin ne kadar samimi olduğunu izleyicilerimizin takdirine bırakıyorum.
İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında İstanbul'da imzalandı. O yüzden İstanbul Sözleşmesi olarak adlandırılıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi eksen alıyor. Sözleşme 2012 yılında yürürlüğe girdi, 2014'ten itibaren özellikle 6284 nolu kanun çerçevesinde uygulanmaya başlandı. Sözleşme içeriğine baktığımız zaman benim iki temel itirazım var.
Birincisi; sözleşme şiddeti şöyle tanımlıyor: Fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet. Ve bu 4 başlıkta öyle bir muğlak tanım yapıyor ki. Her şey şiddet kapsamına alınabilir. Hatta siz, şiddete uğrama ihtimaliniz olsa da bu kanun çerçevesinde devleti göreve çağırıyorsunuz. Örneğin, eşler arası kavgada erkek sesini yükseltti. Kadının polisi arayıp eşini en az 3 ya da 6 ay evden aldırma hakkı var.
"İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" diyen, bunu slogan haline getiren feminist dernekler var, CHP gibi partiler var. İstanbul Sözleşmesi yaşaıyorsa, size bazı rakamlar vereyim. Mesela sözleşme 2014'te yürürlüğe girdi. 2014'te 294 kadın cinayeti, 2015'te 303, 2016'da 3028, 2017'de 409, 2018'de 440, 2019'da 474 kadın cinayeti gerçekleşti. 'İstanbul Sözleşme Yaşatır' deyip biz konuyu bırakacaksak, bu iş bu kadar basitse, kadınları korumak eğer sadece bu sözleşmedeki imzamızdan ibaretse, neden bu cinayetler her yıl artarak devam ediyor.
"İstanbul Sözleşmesi Öldürür" sloganı da var. Bu da doğru değil. Bu sözleşmeden imzamızı çekmemiz, inşallah bizim gerçekten sağ duyulu bir şekilde, kendi özgün değerlerimizi referans alarak ama aynı zamanda zayıf konuma düşürülmüş kadını ve çocuğu koruyan o devlet baba rolünü de daha farklı bir şekilde üstlenmesine yol açacaktır. Çünkü kadın cinayetlerinin ekonomik, sosyolojik ve daha farklı boyutları var. Bunu sadece İstanbul Sözleşmesi'ne bağlayamazsınız.