Eski Meclis Başkanı Çiçek A Haber canlı yayınında açıkladı: Darbenin arkasında ABD var
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk darbesi 27 Mayıs 1960 yılında gerçekleşti. Merhum Başbakan Adnan Menderes'in idam edildiği askeri darbeyle ilgili eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek A Haber canlı yayınında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Çiçek'in ifadelerinden öne çıkanlar:
27 Mayıs'ı millet olarak, siyaset yapanlar olarak önünü sonunu arkasını çok iyi anlamamız gerekiyor. Bugün bile karşılaştığımız bazı olumsuzluklar varsa bunların başlangıç tarihi 27 Mayıs'tır. Eğer bunları iyi değerlendiremezsek Türkiye daha pek çok konuyu vuzuha kavuşturamamış olur, ileride başka sıkıntılarla karşılaşma ihtimalimizde olur. Osmanlı tarihimizde de padişah başı, sadrazam kellesi isteyen bir çok yeniçeri ayaklanması olmuştur. Belli bir tarihten itibaren Türkiye, yeni bir sayfa açmışken 27 Mayıs ile beraber bir başka kulvara yönlendi. 27 Mayıs ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerini tamamen temsil etmediğine inandığımız 37 kişilik bir cunta tekrar eski hastalıkları nüksetmiştir. Ordu siyasetin içine girmiştir. Ordunun siyasete girmesinin bedelini Türkiye, Balkan Savaşlarında ödedi.
2 BÜYÜK FELAKET!
Ordunun ve yargının siyasete karışması 2 büyük felakettir. 27 Mayıs ile birlikte Türkiye bu 2 büyük felaketle karşı karşıya kalmış ve bir türlü de yerli yerine oturtamamıştır. 27 Mayıs'a gelene kadar aydın kesim, medya çok kötü bir sınav vermiştir. Vesayetin başlangıç tarihi 27 Mayıs'tır. En önemli kararlar verilmek istenirken partiler devre dışı kalır ve cunta devreye girer. Bununla 1989 yılına gelinceye kadar Türkiye kendi iradesiyle Cumhurbaşkanını seçememiştir. Anayasaya göre Cumhurbaşkanını seçmek Meclis'in göreviydi ama Meclis hiçbir zaman seçememiş, sadece onamıştır.
"DARBE VE DARBECİLER MUTASYONA UĞRADI"
Şimdi nasıl COVID-19 mutasyona uğradıysa, şimdi darbeler ve darbeciler de mutasyona uğradı. Her döneme uygun yeni şekil ve kılıflar altında darbe teşebbüsleri oldu. 27 Mayıs 1960'tan sonra 22 Şubat/21 Mayıs girişimleri, arkasından genç subaylar vs gibi manşetler atıldı. Ordu, milleti savunmak yerine acaba sivil siyasete nasıl şekil verir, nasıl önünü keser nasıl yön veririz, erken kalkan darbe girişimi hazırlığı içerisinde! 12 Mart'tan evvel 9 Mart'ta darbeciler kendi içinde birbirini yemeğe çalışıyor. 12 Eylül ve 27 Nisan muhtırası...
"TÜRKİYE'Yİ İÇERİDE VE DIŞARIDA REZİL RÜSVA ETMİŞTİR"
Balkanlardaki mağlubiyetimizin birinci dereceden sorumlusu ordunun siyasete karışmasıdır. Ben siyaset kurumunun bir temsilcisi olarak bir karar alacağım zaman belli bir yerlerden onay alacakmışım gibi kanaat hasıl oluyor. 12 Nisan'da Genelkurmay Başkanı'nın o dönemdeki açıklamasına bakınız "Seçilecek Cumhurbaşkanı özde Atatürkçü olmalı, söz de olması yetmez" bunun takdirini yapacak, onayını kim verecek? 27 Nisan e-muhtırası geldi. Bundan evvel olan-bitene de bakıldığında 27 Mayıs ordunun tekrar siyasete girmesi noktasında kapıları sonuna kadar açmış ve bu kapıdan da pek çok sefer girme teşebbüsleri olmuş, Türkiye'yi içeride ve dışarıda rezil rüsva etmiştir.
"YASSIADA MAHKEMELERİNDE YAŞANAN HUKUK REZALETİDİR"
27 Mayıs'ın ülkeye yaptığı en büyük kötülüklerden bir tanesi yargının siyasallaşmasıdır. Yassıada Mahkemeleri'nde yaşananlar bir hukuk rezaletidir. Anayasa'da "Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir" diyeceksin sonra da 27 Mayıs ve sonrasındaki uygulamalarla da bunu katledeceksiniz. İlk defa 1961 yılında Anayasa Mahkemesi kuruldu. Ben olmasını doğru buluyorum ama o dönemki teşkil tarzı ve verdiği kararlar, bir yargı kurumu değil muhalefetin bir aparatı gibi çalışmış felaketi yaşatmıştır. Halen zaman zaman bu sıkıntıları yaşıyoruz. Türkiye, 27 Mayıs'tan kalan alışkanlıkları yüzünden 2007 yılında Cumhurbaşkanını seçemedi. Devlet krizine sebebiyet verdi. Dolayısıyla biz 27 Mayıs'a ön yargısız oturup bakmalı yaşananlardan ders çıkarmalıyız. Sivil siyaseti kurumsallaştırmamız, demokrasi partiler üssü mesele kabul ederek herkesin birleşmesi gerekiyor.
"DARBE VE DARBE TEŞEBBÜSLERİNİN ARKASINDA ABD VAR!"
Türkiye'deki bütün darbe ve darbeler girişimlerinin/teşebbüslerinin arkalarının dış güç diyoruz da ABD ve bazı ülkelerin olduğu kesin. Yalta Konferansı sonrasında Türkiye'nin kurumları olacak, bağımsız bir devlet gibi gözükecek filan ama önemli kararlar alırken mutlak suretle ABD'nin çizdiği çerçevenin dışına çıkmayacak. Şayet bunun dışına çıkarsanız, 'ben sizi iktidardan ederim, başınıza iş açarım diyor!' Bugün S-400 meselesinde yaşadığımız durum bu değil midir? FETÖ meselesinde yaşanan kepazelik, rezalet bu değil midir? PKK meselesinde yaşanan alçaklığın arkasında bu zihniyet hususular yok mudur?
"1960 DARBESİNİN ARKASINDA CIA VAR!"
Dolayısıyla Menderes'in belli bir tarihten sonra daha milli bir politika takip etmeye çalışmış olması, belli konularda Türkiye'nin menfaatini daha öne çıkaran bir politika izliyor olması sebebiyle düğmeye basılmıştı. Bu işin arkasında CIA'in olduğu çok açıktır. Buna içeriden muhalefet kesimi de alet olmuştur.
"55 YILDIR HEP AYNI TERANELER!"
Vatandaşlar gönül bağı kurarak iktidara gelmek yerine, 'vatan elden gidiyor, laiklik elden gidiyor, irtica geliyor' teranelerini 55 yıllık siyasi hayatımda gördüm. Bir karabulut gibi 2-3 hafta irtica bulutu gelir ve sonra bir an da kaybolur. 28 Şubat'ta biz bunları gördük. Cübbeli sarıklıları sokaklarda yürüttüler, şimdi görüyor muyuz hiç sokakta bunları! İşte 27 Mayıs'ın arkasında böyle bir dış güç var! Bunu kesin görmeliyiz. Bu güce muhalefet ve medya çanak tutmuştu. Medya namuslu olmalı, 27 Nisan ve 28 Şubat'ta bir bakın, şimdi demokrasi diyen dürüstlük dersi vermeye çalışan yazarlara bir bakın, bunlar etki ajanıdır. Bizden gibi gözüküyor, demokraside yana gözüküyorlarsa en sıkıntılı dönemlerde hemen virajı almışlardır, kime hizmet etmeleri gerekiyorsa oraya da kapılmışlardır. İşte böyle bir dönemde yargı, medya, muhalefet kullanılan bir kurumdur.
"PAŞAM NEREDE KALDINIZ"
Kenan Evren'in hatıralarında var. Halktan kopup bir daha halk tarafından seçilme imkânı olmayanlar Meclis'ten koşa koşa çıkıp Genelkurmay'a giderek 'Paşam nerede kaldınız, devlet, millet laiklik evden gidiyor' tarzındaki bir sahtekarlığı siyaset kesiminin bir kısmı da yapmışlardır. Bunların kökü kazınmadı. Fırsat buldukça çıkıyorlar ortaya!
"15 TEMMUZ GECESİ SİYASET..."
Türkiye jeolojik olarak deprem kuşağında olduğu gibi siyaseti de böyle bir kuşağın içerisindedir. İyimser ve kötümser olmaya gerek yok, dikkatli olmalıyız. 15 Temmuz gecesi siyaset iyi bir sınav verdi. Meclis'te olan partiler o gece beraber oldular ama onu çok uzun süre sürdüremedik yine eski huylarımız nüksetti. Toplumu 'yeni bir darbe olacak' paranoyası içerisine sokmaya gerek yok. Hesapları iyi yapıp tedbirleri iyi almalıyız. İyimser olmak içinde kötümser olmak için de sebep yok ama dikkatli olmamız gerektiği ortadadır.