ANALİZ - CHP ve Gezi koalisyonu "Kanal İstanbul" için devrede! Neden karşı çıkıyorlar?
Kanal İstanbul projesini, ilk kez 27 nisan 2011'de, bu sözlerle duyurmuştu Başkan Recep Tayyip Erdoğan:
"Dünyada içinden nehir geçen nice şehirler vardır. İçinden deniz geçen yegane şehir İstanbul. başlattığımız proje ile İstanbul artık içinde iki boğaz geçecek bir ülke olacaktır."
"İSTEMEZÜK" ÇETESİ
İstanbul Boğazı'na getireceği katkılar.. Ekonomiye olan artıları bir yana, bugünlerde Kanal İstanbul projesi bir başka nedenle gündemde... Kaos lobisi ve muhalefet projeji hedef alıyor. "Gezi Parkı'na topçu kışlası istemiyoruz" diye başlayan olaylar sonrası talepler bitmek bilmedi...
Atatürk Kültür Merkezi, 3. köprü, 3. havaalanı, Kanal İstanbul, Atatürk Orman Çiftliği... yeni tüm projelerin durdurulması istendi. Bitmedi...Talepler eklendikçe eklendi. Gezi Parkı'yla başlayan 3. havalimanıyla devam eden ve bugün Kanal İstanbul'a kendini gösteren "istemezük" çetesi tekrar kendini gösterdi.
"KANAL İSTANBUL İÇİN DEVREDELER"
Geçmişte olduğu gibi şimdi de birtakım kesimler "yapılana karşı çıkma" şeklinde projelere karşı çıkıyor. o istemezük çetesi bugün tekrar su yüzüne çıkıyor. 2013'te ağaç üzerinden sivil darbeye kalkışan CHP-Gezi koalisyonu, bu kez Boğaz'ı Montrö esaretinden kurtaracak Kanal İstanbul için devrede.
'Montrö Lobisi'nin çevre, yeşil alan, ekolojik denge gibi söylemlerle engellemek istediği proje, hem İstanbul Boğazı'nı kurtaracak hem büyük ekonomik ve siyasi vizyonun önünü açacak. 2013 yılında olduğu gibi bugün de 'çevre-yeşil alan-ekolojik denge' yalanları ile projenin hayata geçmesi engellenmeye çalışılıyor...
"YENİ BİR BOYUTA TAŞIYACAK"
Türkiye-Libya anlaşmasıyla 200 bin metrekareye kadar büyüyen Türkiye'nin yüzölçümü, ülke adına yapılan her yatırıma karşı çıkan kesimce bir tedirginlik meselesi.. Uzmanlara göre Boğaz'da Türkiye'nin tam hakimiyeti Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile sınırlanmış durumda. Kanalın her iki yakasına kurulacak kentler kentsel dönüşümü de yeni bir boyuta taşıyacak. Bu boğazlar sözleşmesi bizim çok da egemenlik haklarımızı karşılayan bir anlaşma değil.
Montrö boğazlardaki egemenliğimizi tanımadığı için Kanal İstanbul sayesinde biz bunu yeniden gündeme getirebiliriz. Özellikle de boğazlardan geçişleri sınırlayıcı tedbirler alabiliriz. 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesine göre, düzenleniyor. Ülke içinden geçen bu geçiş bölgesi için, Türkiye ne yazık ki tam bir egemenlik hakkı kullanamıyor. Montrö ile haklar biraz genişletiliyor ancak bu da yeterli olmuyor.
Kanal İstanbul bu noktada önemli bir adım. Çevre hassasiyeti üzerinden Gezi'de Kaz Dağları'nda koparılan fırtınaları hep gördüğünüzde sanki bir çevrecilik eylemi yapılıyormuş gibi yapılıp aslında Türkiye'nin ulusal çıkarlarına aykırı pozisyonlar alınıyor. Türkiye güvenlik açısından düşünmeli...