AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı hedef alan Ankara Barosu'na çok sert tepki! | Video
Partisinin MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik,"Ankara Barosunun yayınladığı kadar çirkin, hukuk ve insanlık düşmanı, İslamofobik nefret suçuyla dolu bir metin görmedim. Tam bir faşist zihniyetin ürünü. Bu metni yazanlar hastalıklı bir zihin içinde. Bunun sorumlusu kimse onlar için bir utanç vesilesidir." diyerek sert tepki gösterdi.
- Giriş Tarihi: 28.04.2020 | 19:24
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK sonrası açıklamalarda bulundu.
İşte Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar:
TAM BİR FAŞİST ZİHNİYETİN ÜRÜNÜDÜR
Türkiye için ve Türkiye'nin vesayet tarihi için kötü günlerden birisi 27 Nisan'dır. Bunun bir kağıt parçasına çevrildiğini söyledim. Zihniyetin devam ettiğini gösteren bir olayla uğraşmak zorunda kaldık. O da Ankara Barosu'nun Diyanet İşleri Başkanı ile ilgili söyledikleridir. Şimdi ikinci açıklama yaparak İslam düşmanlığı yapmadıklarını söylemişler. Mesele Diyanet'in ötesinde anlamlar taşıdığını net olarak tespit ediyoruz.
Arkaik bir dil kullanılarak, düşük bir idrak düzeyiyle Diyanet İşleri Başkanı'nı belli bir kesimi hedef göstererek suçlayarak başlıyor. Diyanet İşleri Başkanı'nı zihinsel, dogmatik bir bakış açısından bahsediliyor. Bir adım sonra Diyanet İşleri Başkanımızın meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet edeceğini söylüyorlar. Ben antidemokratik, insanlık dışı, hukuk dışı çok metin gördüm fakat Ankara Barosu'nun yayınladığı hukuk, insanlık dışı, baştan sona İslamafobik çirkin bir metin görmedim.
Şimdi birisi Diyanet'in konumu ile eleştiri yapsa mümkündür. Bu Türkiye'de akademik ve siyasi düzeyde yapılıyor. Laiklik anlayışını felç ederek, laikçilik dediğimiz bir siyasal din üzerinden hem laikliğe hem bu toplumun değerlerine zarar vermişlerdir. Biz parti olarak laik devlet politikasını desteklediğimizi her zaman söylüyoruz. Ne zamandan beri insanlara kan kokan zihniyete sahiptir demek, arkaik pozitivizm laiklik savunması oluyor. Ankara Barosu'nun yaptığı tam bir faşist zihniyetin ürünüdür.
Faşist bir kafayla karşı karşıyayız. Hukuk insanlarına dönük de bir saldırıdır bu. Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal bir kurumdur. Anayasa ve yasalarla verilmiş görev bellidir. İslam'ın emirlerini zikrettiği için bir toplum kesimini karşısına aldığını söylemek o zaman Diyanet İşleri Başkanlığı İslamiyet hakkında konuşmasın, Ortodoks Patrikliği hristiyanlık hakkında konuşmasın, Hahambaşı Musevilik hakkında konuşmasın zihniyetine götürür bizi.
12 Eylül'de darbecilere ilk selam duran Anayasa Mahkemesi'nin başkanıydı. Bu zihniyet hukukla ilgili, demokrasiyle ilgili bir zihniyet değildir. Diyanet İşleri Başkanı hem yasal görevini yapmaktadır. O açıklamasında şiddete çağıran bir üslup yoktur. Kimsenin vatandaşlık haklarına dönük bir saldırı söz konusu değildir. O vaazın içinde nefret suçlarıyla mücadele eden pek çok yaklaşım vardır. Bu tür faşist yaklaşımla Diyanet İşleri Başkanı'nı susturmaya kalkıyor, bunu hukuk ve demokrasi, laiklikle ortaya çıkıyor.
Türkiye'de bir hukuk kurumunun bu şekilde anılması, böyle bir işe imza atmış olması bunun sorumluları kimse utançtır. Avrupa'daki faşistlerin bile zihninden geçmeyecek nasıl İslam düşmanı bir metin olduğunu görmüş olup tashih etmeleri gerekirdi. Tam tersine ikinci bir bildiriyle aynı faşist zihniyeti sürdürüyorlar.
"BAZI CHP MİLLETVEKİLİ ARKADAŞLARIMIZIN..."
Bazı CHP milletvekili arkadaşlarımızın Ankara Barosu'nun faşist açıklamasına destek verdiğini gördüm. Bu tartışmaların mahiyetine tam olarak vakıf değiller diye destek verdiklerini düşündüm. Bazıları destek verirken Ankara Barosu'nun faşist açıklamasını etiketleyerek destek vermişler. Bunu yapan arkadaşlarımız, geçmişte Türkiye'ye büyük acılar çektirmiş ezberlerin aynen yinelendiğini ifade etmek isterim. Çoğulculuk, inanç hürriyeti konusunda en azından ilkokul düzeyinde bir yaklaşım sergilemeleri beklenirdi.
BM'NİN TANIDIĞI HÜKÜMETİN ARKASINDA DURMAYA DEVAM EDİYORUZ
Tüm bunlar olurken biz güçlü bir şekilde uluslararası gelişmeleri takip etmeyi takip ediyoruz. İsrail'de yeni hükümet kurma çalışmaları var. Sonuçta iki parti hükümeti kurmaya karar verdiler. Şimdi gelinen noktada daha ilk kararlarında Batı Şeria'yı ilhak kararı olması suçtur, ahlaka sığmaz. İki bağımsız devlet çalışmalarını tamamen sabote eden, Filistin'i yok etmeye çalışan bir yaklaşımdır. Uluslararası toplumun güçlü bir tepki vermesi gerekmektedir. Bu ırkçı bir yaklaşımdır.
Cumhurbaşkanımız hem Filistin'deki koronavirüsle ilgili tedbirler konusu hem de bu konularda Cumhurbaşkanı Abbas'la telefon diplomasisi yürüttü. Libya'da Hafter'in milislerin zayıflatıldığı dönemler gördük. Dün Hafter bir darbe girişimi içerisinde bulunmaya çalıştı. Libya halkının geleceği açısından BM'nin tanıdığı hükümetin arkasında durmaya devam ediyoruz.