İşte Türk futbolunu bekleyen büyük tehlike!
Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç bugünkü köşesinde, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir ve Fenerbahçe kulübü başkanı Ali Koç arasındaki, kirli ilişkinin perde arkasını açıkladı. Zorlu'daki gizli görüşme sonrası Türkiye'de gündem olan ikilinin, tek kelime açıklama yapmaması spor basınında büyük tepki toplamıştı. TFF Başkanı Özdemir ile Koç arasındaki ilişkinin sahaya yansımasını açık açık gözler önüne seren Uluç yazısında, artık Ali Koç ile arasındaki bağlantının esiri olmuş Nihat Özdemir'in derhal TFF başkanlığından ayrılması gerektiğini yazarken, Cumhurbaşkanlığı'nın "Sporda Şiddetsiz İletişim" projesi ve "Rakibine jest yap" kampanyasını başlattığı gün, "Yeter artık.. Barış marış yok" diyerek skandal bir çıkışa imza atan Ali Koç'un Türk Futbolu için büyük bir tehlike olduğunun resmini böyle çizdi.
İşte Hıncal Uluç'un ses getiren o yazısı:
Türkiye Futbol Federasyonu'nun yürütmekle görevli olduğu Futbol Disiplin Yasası'nın 37'inci maddesinin amir hükmüne rağmen, Nihat Özdemir nam "Zorlu Oyuncağı" kişinin güya başkanlık ettiği Türkiye Futbol Federasyonu, Fenerli Vedat Muriqi'i Ceza Kurulu'na sevke cesaret edemedi. Daha doğrusu sevk için "Zorlu" patronundan izin alamadı.
Yahu sen sevk et de, Ceza Kurulu'n beraat ettirsin. Onu bile yapamadı, Emir Kulu..
Ağır konuşuyorum değil mi?. Ama birisi, birisi yetmez, herkes ağır konuşmalı ki, bu göstermelik Başkan gitsin, yerine Türk futbolunu yönetebilecek güçte ve çapta "Lider" vasıflı birisi gelsin.
Lider vasıflı biri gelsin ki, bu oyunlar herkesin gözünün önünde oynanmasın?. Gelsin ki, sporseverler bu ülkede futbolu Ali Koç'un değil, seçilmiş kurumlarıyla "Devlet"in yönettiğine inansınlar..
Bakın çok yakın tarih içinde olup bitenlere bir göz atalım..
Önce Ali Koç adlı (MHK Başkanı ile büyük ticari anlaşmaları ve ilişkileri olan, büyük reklam gücüne sahip) iş adamı, elinde kocaman bir Fenerbahçe fotoğrafı ile bu Nihat Efendi'yi ziyaret etti. Gazeteler ve TV'lerde ana haber olarak sunulan bu ziyaret, açık seçik bir gövde gösterisi oldu. Amaç zaten Fenerli basını iyice sindirmek, hakemlere de "Bakın ve anlayın" demekti.
Bay Koç, sonuçlardan yeterince memnun kalmadı. Bir toplantı daha yapmak istedi, Federasyon ve MHK Başkanlarıyla.. Ama bu defa da alayı vala ve ardında basın ordusu ile gidemezdi. Arka arkaya iki ziyaret fazla olurdu. Bu ikinci toplantı gizli kalmalıydı.
Nihat Efendi'ye "MHK Başkanı'nı da çağır. Zorlu'daki iş yerinde gizlice görüşelim" dedi. Emri olurdu tabii.. 5 Aralık'ta üçlü toplandı. Bu toplantı hakkında ne federasyonun, ne de Fenerbahçe'nin resmi sitelerinde kelime yayınlanmadı. 11 Aralık'ta, Erman Toroğlu, kamuoyundan gizlenen bu toplantıyı Sabah'taki köşesinde açıkladı. Nihat Efendi ve MHK Başkanı Zekeriya Alp, herkesi aptal yerine koydular ve "Gizli toplantı da Zorlu'da mı olur" dediler. İstanbul'da herkesin gittiği, hep kalabalık Zorlu'da Ali Koç'u, ya da Alp'i görenler neden şüpheleneceklerdi ki?. Bin tane dükkan, yeme, içme, oturma yeri orası..
Toplantı meşru, toplantı ahlaki olsaydı, Federasyon da, Fener de öncesi ve sonrasında açıklama yapmaz mıydı?.
Alp'in kaptanlığını yaptığı Beşiktaş dahil hemen her kulüp olayı kınadı ama, ne Nihat Efendi'nin kılı kıpırdadı, ne Alp Başkanın.. Bakın ne yaptılar, "Zorlu Kararları" uyarınca..
Fenerbahçe- Beşiktaş derbisinin hakemleri "VAR" dahil anında değiştirildiler. Yerlerine ülkenin en eyyamcı bilinen hakemleri atandılar.. Ve biri ortada, öteki VAR'da bu iki eyyamcı, o derbiyi Beşiktaş'tan alıp, Fener'e verdiler.. Tabii kurban Beşiktaş olduğu için medyada kıyamet kopmadı. Tersi olsa yeri yerinden oynatıp hakemlere düdük astıracak medya, yazdı unuttu..
Ama MHK, Zorlu kararlarını uygulamaya devam etti.. Ligin ikinci yarısı başlarken, genel görünüşte yeni, genç, kimsenin adamı olmayan ve gördüklerini çalan hakemlerin tercih edildiği izlenimi veren atamalar yapıldı. 8 maçın hakemleri gerçekten öyleydi, Fener maçı hariç.
Gaziantep- Fener maçının orta ve VAR hakemliklerine gene iki eski kaşar atandı..
Bu hakemler de, ilk 45 dakikada, Antep'i doğradılar. Ama akıllı doğradılar. Antep aleyhine çaldıkları düdükler ve gösterdikleri kartlar doğruydu. Ama Fenerliler ayni hareketleri yapınca ne kart gördüler, ne faul aldılar..
Arkadaşım Zekeriya Alp'e mesaj attım.. "Bana 2 saat ayır, sana yanlış bildiğin her şeyin doğrularını anlatayım" demişti. "Sana 1 saat ayırırım. Antep- Fener maçının ilk 45 dakika DVD'si ile gelir, baş başa izlememizi sağlarsan" dedim.
"Geliyorum" cevabı gelmedi tabii.
Gelemez.. Çünkü Ali Koç izin veremez..
Cumhurbaşkanlığına kafa tutan, Saray'ın "Sporda Şiddetsiz İletişim" projesi ve "Rakibine jest yap" kampanyasını başlattığı gün, "Yeter artık.. Barış marış yok" diye bas bas bağıran Ali Koç'u ceza heyetine sevk edemeyen Nihat Efendi, Saray'ın değil, Samandıra'nın emrinde olduğunu gösterdi.
Saraya kafa tutana eylem yapamayan Nihat Efendi'nin kalkıp da Vedat Muriqi'i ceza heyetine sevk etmesi ve Başakşehir maçında oynamasını engellemesi mümkün müydü?.
Bu Federasyon ve bu MHK, bundan sonra da Ali Koç'un emrinde olmaya devam edeceklerdir, bilesiniz.
***
Sayın Fahrettin Altun/ Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanı,
Sayın Cumhurbaşkanı'nın spora ve futbola ne kadar meraklı olduğunu bu ülkede bilmeyen yok. Dünyanın kaderini ilgilendiren Berlin Liderler Toplantısı'na giderken bile, yolda, arabasında ikinci yarısı başlayan Süper Lig'den bir maçı izlediğini dünya kameraları tespit etti. Futbolu o kadar seviyor ve yakından izliyor, yani..
Açıkladığınız "Sporda Şiddetsiz İletişim" projesi ve "Rakibine Jest Yap" kampanyasının arkasında Sayın Başkan'ın olduğunu, ya da en azından yürekten desteklediğini tahmin etmek zor değil..
Ama ne yazık ki, ne Federasyon, ne de 6222 Futbolda Şiddeti Önleme Yasası Özel Savcısı, bu projenizin arkasında değiller. Hiçbirinin gücü Ali Koç'a yetmiyor.
Koç'un askerleri, gece yarısı Sabah'ı bastılar ve linç etmek için Erman Toroğlu'nu aşağı istediler. Mobese ve güvenlik kameralarında her şey var. Soruşturma bile açılmadı.
Ali Koç, açıkladığınız projelere resmen baş kaldırdı. "Barış marış yok" diye isyan etti. Gene ne ceza heyetine gitti, ne de savcılığa çağrıldı.
Bugün gene millet geri zekalı yerine konuyor..
Efendim Vedat Muriqi "Ben kasıtlı bir şey yapmadım. Kırmızı kastım olsa, golü atınca formamı çıkarırdım" demiş.. Eşşeğiz ya biz. Yeriz ya!..
Bu lafları niye maçın hemen ardından etmemiş de, iki gün sonra, "37. Madde" gazetelerde yayınlanınca, apar topar konuşmuş, peki?.
Beyaz TV muhabiri Devrim Zengi, o gece kanalında açıkladı.
"Ben Muriqi'e 'Bilerek mi kart gördün' diye sordum. Gülümsedi. 'Konuşursam ceza alırım' dedi."
Konuşursa niye ceza alacak?. Çünkü Muriqi, 37. Maddeyi biliyor.
"Müteakip müsabakalardaki ceza durumunu düşünerek bilinçli olarak sarı veya kırmızı gören futbolculara 2 müsabakadan men cezası verilir."
Ben artık ne Federasyon'a, ne de onun MHK'sına inanıyorum Sayın Altun.. Onlardan açıklama falan da beklemiyorum.. Zaten açıklamalarına da zerre inanmam artık..
Ben sadece sizin "Sporda şiddetsiz iletişim" projenizin ve "Rakibine Jest Yap" kampanyanızın arkasında durup durmadığınızı merak ediyorum, o kadar!.
Tabii arkasında iseniz, "Barış marış yok" diye meydan okuyan Ali Koç'un emir kulu bu Federasyon ve Saray'ın projesini anında çöpe attığını açıklayan Fener Başkanı hakkında soruşturma açtırmayan savcı hakkındaki görüşünüzü de..
Saygılarımla, Başkan Altun!.