İşte Güneş'in büyük Türkiye hayali
“Farklı kulüplerde yarışan futbolcuların Milli Takım’da bir arada olabilmesi, diğer konularda da Türkiye’ye mesajdır. Barış içinde yaşayabileceğimizi hissettirebilmektir. Milli Takım hepimizin. Tuzaklara düşmeyelim.”
- Spor
- Giriş Tarihi: 06.10.2019 | 09:27
Avrupa Şampiyonası'na katılmanın bütün ülke olarak çok önemli olduğunu belirten Şenol Güneş, şöyle devam etti: "Avrupa Şampiyonası'na katılmanın paha biçilmez bir olay olduğunu düşünüyorum. Sadece futbolcuları ilgilendirmiyor, teknik heyeti, yönetimi, taraftarı, medyayı, tüm Türkiye'yi ilgilendiriyor. Hangi açıdan düşünürseniz düşünün olumlu izlenimlerle çıkacağımız bir turnuva. Başarının karşılığında da prim olacaktır. Başkanımız Nihat Bey 'Bu konuda her şeyi yapabilirsiniz' diyor ama ben hedefe dönük prim verilmesinden yanayım. Prim hedefli, prim öncelikli, prim destekli bir yarış yapmıyoruz biz. Primi alan da veren de memnun olmalı.
DEĞERLİ BİR MİLLİ TAKIM
Emre Belözoğlu lider oyuncu ve çok önemli katkılar yapıyor. Burak, Cenk gibi isimler de takımı seviyor çünkü Türkiye adına yarışıyorlar. Koşa koşa geliyorlar ve herhangi bir talepleri olmadı. Daha önce de olduğunu sanmıyorum, yanlış anlaşılmalar herkese zarar verdi. Hedefimiz güzel futbolla iyi sonuçlar almak ve Avrupa Şampiyonası'na, ardından da Dünya Kupası'na katılmak. Halkın sevdiği, değerli bir Milli Takım oluşturmak istiyoruz, bunun için çabalıyoruz. Farklı kulüplerde yarışan futbolcuların burada bir arada olabilmesi, diğer konularda da Türkiye'ye mesajdır. Farklı kulüplerdeki kavgaları bırakıp barış içinde yaşayabileceğimizi hissettirebilmektir. Farklı düşünceler olacaktır ama bunlarla birlikte yaşayabilecek büyük Türkiye hayaline destek olmaktır."
FRANSA'YI YENMEMELİYDİK
PSG'nin bütçesi 1 milyar dolar. Bu bütçelere baktığımız zaman bizim Fransa'yı yenmememiz gerekiyor. Ama yendik. Yendik diye de biz en iyisi değiliz. Gittik İzlanda'ya yenildik. Futbol böyle bir şey. Bunları kabul edeceğiz. Ama teslim olmayacağız. Biz hep güçlü takımları yenip daha güçlü nasıl oluruz diye düşüneceğiz. Ben uluslararası alanda en iyisi olmayacaksam o zaman niye oynayayım. İşte 'Türkiye Ligi'nde oynuyorum bu bana yetiyor.' Yetmeyecek, ya da bırak.
HÜCUM OYNAYALIM
Hakem oyunu durduruyor, oyuncu zaman geçiriyor ona karışmıyor, öbürü yavaş davranıyor. O zaman bırakın bu işi kardeşim, bu kadar zulüm nedir? G.Saray-PSG maçında sarı-kırmızılılar iyi oynadı. Niye, çünkü rakip güçlüydü. Ligde de aynısını yapmalısın. Her karşılaşmada yüzde 100'ünü vermemiz lazım. Savunma kolay diye yapıyorsan, hücumu oynayamıyorsan hep eksik kalırız. Hücum etmek işin keyif tarafıdır. 'Aç kaleyi golü atsın' demiyorum ama izleyenler gol görmeye geliyorlar.
MİLLİ TAKIM İLE BIRAKIRIM
Benim için Avrupa Şampiyonası'na katılmak çok önemli. O tecrübe ile de Dünya Kupası'na tekrar katılmak istiyorum. İnşallah Allah bana bunu nasip eder. Bu benim için final olur. Çünkü ben oynarken de jubileyi Milli Takım'da yaptım. Ben futbolu bıraktığım zaman A Milli Takım kaptanıydım. Zirvede bıraktım. Burada da zirvede bırakmak istiyorum. Bir daha kulüplere dönüp yarışmak istemiyorum. Beşiktaş'ta da, Trabzon'da da, Antalya'da da, Bursa'da da çok güzel günlerim geçti. Bu işe başlarken önemli ama bıraktığınız zaman çok daha önemli. Ben Beşiktaş'tan ayrılma duygusunu unutamam. Sağolsunlar hepsi sahiplendi. Zaten Trabzon kendi şehrim. F.Bahçeliler de G.Saraylılar da sahipleniyor.
MEVLANA VE YUNUS
Ülkemizin Mevlana'sı, Yunus Emre'si var. Toplumumuzun özü aslında böyle. Bazen tuzağa düşüp kısırdöngüye kapılıyoruz. Bazen kavgayı yapmak isteyenlere alet oluyoruz. Yumurta gibi birbirine vuruyoruz. Birbirimizi kırmayalım, germeyelim. Bugün ülkemizin yaşam tarzına baktığımızda, eksikliğimiz yok. Birçok Avrupa ülkesinden bile iyi durumdayız. Bazı eksiklerimiz var, onları giderelim.
HER ŞEYİ YAPACAĞIZ
Ben Arnavutluk maçında geride de hücumda da baskı, araya adam kaçırma, verkaç, araya sızma, kontratak hepsini görmek istiyorum. Bunları yapacağım. Hepsi olursa 'güzel' diyorum. Mesela Moldova maçında 23 tane pas yapıldı, herkese değdi. Sonra gol oldu. Buna benzer bir pozisyonda da Zeki kaçırdı. Ama önemli değil, gol kaçsa da hoşuma gidiyor. O pozisyonu unutmuyorum ben.
DİNAMİZM GETİRELİM
Bir proje hazırlanıyor. Ben fikir veriyorum, dışarıdaki hocalardan, üniversitelerden fikir alacağız. Türk futboluna yeniden bir dinamizm getirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken biraz daha bilimsel çalışmamız gerekiyor. Kulüplere bırakılacak bir iş değil bu. İşin ekonomik tarafını da anlatacağız. Çocuklarımız yetenekli ise hem okusun hem sporla ilgilensin. Uluslararası alanda en iyisi olmaya çalışsın.
BANA 'BIRAK' DEDİLER
Boş zamanlarımda çok kitap okurum. Geçmişteki sorunlarımı, şikayetlerimi çözüm olarak kullandım. Peki nedir o? Benim Trabzonspor'daki ilk senemde belim rahatsızlandı. Bana 'futbolu bırak' dediler. 3 ay yattım. 3 ay boyunca kitap okudum. Allah bana bunu bir şans olarak getirdi. Şimdi sakatlanmak şanssızlık olarak görülebilir ama sonuçta kitap okumayı, kendimi geliştirmeyi öğrendim.
COŞKU VAR, SONUÇ YOK
Türkiye'deki futbolda bir coşku var, istek var. Ama ekonomimize baktığımızda daha iyi bir futbol izletmeliyiz. İşte Trabzonspor hareketli filan. Daha hareketli olması lazım. Şaşırmalıyız, ne oluyoruz demeliyiz. Mesela merak ediyorum Liverpool'u. 3-0 galip, 3-3 oldu, 4-3 oldu. Bir de 0-0 biten maçlar var, hiçbir şey anlamadın. Şimdi o mu, bu mu. Hızlı, kaliteli, heyecanlı, coşkulu maçlar yapmalıyız.
KALECİLİĞİ SEVMEDİM
Aslında ben kaleciliği sevmeden yaptım. Bizim zamanımızda kaleye geçenler biraz saf çocuklardı. Ben idmanlarda hep ilerde oynardım, kaleye geçmezdim. Ben 17 yaşında Trabzonspor'a geldim, 3. kaleciyim. İşte benden büyükler akşam üzeri çalışırken beni kaleye geçirirlerdi. Ben oruç tutardım onlar tutmazdı. Tabii bir şey de diyemezdim. O arada üşüttüm ve zatürre oldum.
TRABZON'UN KENDİSİ BENİM
Ben Trabzonspor'un kendisiyim. Bana müzeyi gezdiriyorlar, ya müzenin kendisiyim ben. Beni oradan koparamazsın. Bana kızabilir, beni sevmeyebilirsin. Futbolun sosya ekonomik olarak tarafını geliştirip Trabzon'a katkı yapmak istedim. Bu sadece benim kavgam değil ki. Herkes sahip çıkmalı. Trabzon'da geçim kaynağı futbol. Başka bir şey yok ki. Trabzon'da birçok tesis yaptı hükümetimiz. Ama bunun farkında değiller. Çocukları oralara yönlendirmemiz gerekiyor.
BEŞİKTAŞ'TA KISIR ÇEKİŞMELER VAR
Beşiktaş büyük bir camia. İçine girince daha büyük bir camia olduğunu anladım. Beni de kucakladılar. Tabii ben Trabzon'da doğdum. büyüdüm. Başka kulüplere gittiğim için bana kızmış olabilirler ama sonuçta insanlar aslını inkar etmez. Beni de seviyorlar. Beşiktaş'ta 4 yıl geçirdim, oraya ait olduğumu, efsaneleştiğimi düşünüyorum. Tabii bir Metin-Ali-Feyyaz veya Süleyman abinin, Fikret Bey'in Beşiktaşlılık ruhu içinde olamayabilirim ama camia beni sahiplendi, kendinden biri olarak gördü. Onlara müteşekkirim. Böyle bir camianın başarılı olmasını isterim. Bu Trabzon için de geçerli. Hele o taraftarın entülektüel seviyesi, ailesinde muhafazakar görüşü o kadar güzel birleşiyor ki... Güzel bir taraftar kitlesi var. BEŞIKTAŞ'ın şu andaki durumu taraftarı ve beni üzüyor. Ama bu durum geçecektir. Bazen hızlı bir değişim hızlı bir başarısızlık getirebilir. Ama şu anda 'kim sahip çıkacak' sorusunun cevabı yok. Trabzon'da da bunu görmüştüm. Yönetimle çalışanlar çalışıyorlar diğerleri çok ilgilenmiyor. Bir kulüpte bir yönetim gittiği zaman takım boşta mı kalacak? Bakın liglerde birçok başarı kazanmış ama şu anda amatöre düşmüş takımlar var. Böyle mi olmak istiyorsunuz? Takımı seviyorsan destek olacaksın. Bunu Beşiktaş'ta kısmen gördüm. Şimdi yöneticiler arasında kısır çekişmeler var. Fikir ayrılığı olur ama bu kavgaya dönüşüp orayı yıkmasın. Kendi üzerindeki kavgalar kulübe zarar veriyor. Kulübü yıpratmayın..