Şenol Güneş: Quaresma kırmızı kart görmeliydi
Beşiktaş teknik direktörü Şenol Güneş, Spor Toto Süper Lig'in 10. haftasında oynanan Beşiktaş - Trabzonspor maçında tartışılan pozisyon için açıklamalarda bulundu.
"Yarın ne yalan söyleyeceğim diye düşüneceğime çıkar doğru söylerim. Çok gürültü çıkarmam ama etki yaparım. Eğer bir yanlış varsa bunu gizlemenin anlamı yok, yanlışsa düzeltirim çıkar işimi yaparım"Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, bu yıl 4'üncüsü düzenlenen Brand Week (Marka Haftası) İstanbul'a katıldı. Sporun birleştirici gücünün ve spor odaklı pazarlama iletişiminin yükselen öneminin konuşulduğu "Sport&İmpact" oturumunda söz alan Güneş, "Övgü çok fazla, ben taşıyamayacağım yükü almak istemem" dedi. 2002 Dünya Kupası zamanı elbiseleri yüzünden çok eleştirildiğini belirten Güneş, şimdi ise giydiği elbiselerden övgü aldığını söyledi ve "Elbiseler değişebilir, yeter ki karakter sağlam olsun" diye konuştu. Güneş şu ifadeleri kullandı:
YANLIŞSA DÜZELTİRİM
"Beni bilen biliyor. Çok gürültü çıkarmam ama etki yaparım. Bir yanlış varsa bunu gizlemenin anlamı yok. Yanlışsa düzeltirim, çıkar işimi yaparım. Quaresma'nın Trabzon maçındaki pozisyonu benim gördüğüm kırmızı kart. 'Yarın ne yalan söyleyeceğim' diye düşüneceğime, çıkar doğru söylerim bu kadar basit. Rakip taraftarları bana biraz kızıyor sesiz kalıyorum diye. Ben Trabzon maçında çok iyi oynadığımızı düşünüyorum. Ama ben adalete inanıyorum. O yüzden iki kızımı da hukukçulara verdim. Geçen sene Quaresma bana gelip 'Niye beni hep dışarı alıyorsun' demişti, ben de 'İlk 11'de başlamazsan seni dışarı almam' dedim, 'tamam' o zaman dedi."
ÖNEMLİ OLAN KARAKTER
"Trabzonspor bir devrim yapmıştı. Davranış olarak olumlu örnekleri olan parayı fazla harcamadan karakterli oyuncularla başarıyı yakalamıştık. Ben oyuncu olarak Trabzonspor'da ve antrenör olarak Beşiktaş'ta çalışıyorum. İkisiyle de gurur duyuyorum. Ben bıraktığım izleri seviyorum. Bu toplum doğruyu yanlışı anlayabiliyor. Türkiye'de hangi taraftar olursa olsun bana gelip 'seni seviyorum' dediklerinde, bu benim hoşuma gidiyor. Londra'da Bilic'in maçını seyretmeye gitmiştim. Maçtan sonra gece yemek yemeye gittiğim yerde 6 tane Koreli 'Mr. Güneş' diye bağırıyordu, sevindim. Kore'de iz bırakmışım demek ki. Dünya Kupası'nda başarının yanında tanıtım da çok önemliydi. Ben kupaya giderken elbiselerim yüzünden çok eleştirildim şimdi elbiselerim yüzünden övülüyorum. Elbiseler değişebilir, karakter sağlam olsun yeter."
ÖLMEYE GELMESİNLER
"Benim de oyuncularımızın da sorumlulukları var. En iyisini sunmak zorundayız seyircilere. Sevmeye, sevilmeye gelsin seyircilerimiz; ölmeye gelmesinler. Oyunculara her zaman şunu söylerim maçta yenip yenilmemenin garantisi yok, ama mücadele etmenin garantisi var. Mücadele edersek bir maç sonra kazanabiliriz. 'Oyunculara nasıl katkı yapıyorsun' diyorlar bana. Ben bir şey yapmıyorum, ben fazlalıklarını atıyorum oyuncuların. Tıpkı heykeltıraşlar gibi. Oyuncuya koyduğum kurallar benim için de geçerlidir. Çocuk eğitimi gibidir futbolcu ve takıma koyulan prensipler de."
FUTBOL CİDDİ OYUNDUR
"Sinemaya gidiyorsunuz, bir film izliyorsunuz, o bile eleştiri alıyor. Futbol ciddi bir iş değildir, ciddi bir oyundur. Amaç ile araç karıştırılıyor. Para çok önemli ama para bir amaç olmamalı bir araç olmalı. Futbolun bu kadar zenginleştiği bir dönemde rekabet bu kadar yoğunken bir teknik adam rakip sahaya gidip maç izleyemiyorsa bu olayı marka değeri diye konuşmak mümkün değildir. Sorun çok büyük demektir. Taraftarları da yan yana getirmemiz gerekir. Dünya Kupası'ndan dönerken havalimanından Taksim'e gelene kadar her çeşit insan, mini etekli, kafası kapalı hepsi bizi kucaklamaya gelmişti."
TAŞIYAMAYACAĞIM YÜKÜ İSTEMEM
"Çok övgüler aldık, iltifatlar güzel bir şey. Taşıyamayacağım yükü almak istemem. Çocuklarımıza spor ve sanatı sevdirmek zorundayız. Büyük bir gayret var ama yeterli değil. Kendi çocukluğuma gittiğim zaman futbolun serserilik olarak görüldüğü zamanlarda ben futbola başladım. Ben futbolcuyum diye eşimi bana vermek istemedikleri zamanlardan, şimdi kızını futbolculara vermeye çalışılan dönemlere geldik. Yoklukların tesisin olmadığı zamanlardan binaların az olduğu arsaların çok olduğu zamanlardan, binaların çok olduğu arsaların az olduğu dönemlere geçtik. Ben futbol yüzünden 1 sene kaybettim okuldan."
YANLIŞSA DÜZELTİRİM
"Beni bilen biliyor. Çok gürültü çıkarmam ama etki yaparım. Bir yanlış varsa bunu gizlemenin anlamı yok. Yanlışsa düzeltirim, çıkar işimi yaparım. Quaresma'nın Trabzon maçındaki pozisyonu benim gördüğüm kırmızı kart. 'Yarın ne yalan söyleyeceğim' diye düşüneceğime, çıkar doğru söylerim bu kadar basit. Rakip taraftarları bana biraz kızıyor sesiz kalıyorum diye. Ben Trabzon maçında çok iyi oynadığımızı düşünüyorum. Ama ben adalete inanıyorum. O yüzden iki kızımı da hukukçulara verdim. Geçen sene Quaresma bana gelip 'Niye beni hep dışarı alıyorsun' demişti, ben de 'İlk 11'de başlamazsan seni dışarı almam' dedim, 'tamam' o zaman dedi."
ÖNEMLİ OLAN KARAKTER
"Trabzonspor bir devrim yapmıştı. Davranış olarak olumlu örnekleri olan parayı fazla harcamadan karakterli oyuncularla başarıyı yakalamıştık. Ben oyuncu olarak Trabzonspor'da ve antrenör olarak Beşiktaş'ta çalışıyorum. İkisiyle de gurur duyuyorum. Ben bıraktığım izleri seviyorum. Bu toplum doğruyu yanlışı anlayabiliyor. Türkiye'de hangi taraftar olursa olsun bana gelip 'seni seviyorum' dediklerinde, bu benim hoşuma gidiyor. Londra'da Bilic'in maçını seyretmeye gitmiştim. Maçtan sonra gece yemek yemeye gittiğim yerde 6 tane Koreli 'Mr. Güneş' diye bağırıyordu, sevindim. Kore'de iz bırakmışım demek ki. Dünya Kupası'nda başarının yanında tanıtım da çok önemliydi. Ben kupaya giderken elbiselerim yüzünden çok eleştirildim şimdi elbiselerim yüzünden övülüyorum. Elbiseler değişebilir, karakter sağlam olsun yeter."
ÖLMEYE GELMESİNLER
"Benim de oyuncularımızın da sorumlulukları var. En iyisini sunmak zorundayız seyircilere. Sevmeye, sevilmeye gelsin seyircilerimiz; ölmeye gelmesinler. Oyunculara her zaman şunu söylerim maçta yenip yenilmemenin garantisi yok, ama mücadele etmenin garantisi var. Mücadele edersek bir maç sonra kazanabiliriz. 'Oyunculara nasıl katkı yapıyorsun' diyorlar bana. Ben bir şey yapmıyorum, ben fazlalıklarını atıyorum oyuncuların. Tıpkı heykeltıraşlar gibi. Oyuncuya koyduğum kurallar benim için de geçerlidir. Çocuk eğitimi gibidir futbolcu ve takıma koyulan prensipler de."
FUTBOL CİDDİ OYUNDUR
"Sinemaya gidiyorsunuz, bir film izliyorsunuz, o bile eleştiri alıyor. Futbol ciddi bir iş değildir, ciddi bir oyundur. Amaç ile araç karıştırılıyor. Para çok önemli ama para bir amaç olmamalı bir araç olmalı. Futbolun bu kadar zenginleştiği bir dönemde rekabet bu kadar yoğunken bir teknik adam rakip sahaya gidip maç izleyemiyorsa bu olayı marka değeri diye konuşmak mümkün değildir. Sorun çok büyük demektir. Taraftarları da yan yana getirmemiz gerekir. Dünya Kupası'ndan dönerken havalimanından Taksim'e gelene kadar her çeşit insan, mini etekli, kafası kapalı hepsi bizi kucaklamaya gelmişti."
TAŞIYAMAYACAĞIM YÜKÜ İSTEMEM
"Çok övgüler aldık, iltifatlar güzel bir şey. Taşıyamayacağım yükü almak istemem. Çocuklarımıza spor ve sanatı sevdirmek zorundayız. Büyük bir gayret var ama yeterli değil. Kendi çocukluğuma gittiğim zaman futbolun serserilik olarak görüldüğü zamanlarda ben futbola başladım. Ben futbolcuyum diye eşimi bana vermek istemedikleri zamanlardan, şimdi kızını futbolculara vermeye çalışılan dönemlere geldik. Yoklukların tesisin olmadığı zamanlardan binaların az olduğu arsaların çok olduğu zamanlardan, binaların çok olduğu arsaların az olduğu dönemlere geçtik. Ben futbol yüzünden 1 sene kaybettim okuldan."