Ultraviyole ışınları kolejinimizi bitiriyor!
Yaz ayları, güneşin zararlı ultraviyole (UV) ışınlarına en fazla maruz kalınan dönemdir. Ancak, bu ışınların cilt üzerindeki etkileri sadece bronzlaşma ve güneş yanıkları ile sınırlı değildir. UV ışınları, ciltteki kolajen seviyelerini ciddi şekilde azaltabilir. İşte uzmanından cilt bakım önerileri...
Kolajen, cildin sağlıklı, elastik ve genç görünmesini sağlayan bir protein türüdür. Ancak, güneşin UV ışınlarına maruz kalmak, kolajen liflerinin parçalanmasına ve ciltte erken yaşlanma belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bunlar arasında kırışıklıklar, sarkmalar, lekeler ve ince çizgiler bulunur.
Dr. Merve Oflaz, "Yaz aylarında, güneş ışınları yeryüzüne daha dik açıyla ulaşır ve bu durum cildimizin UV ışınlarına daha fazla maruz kalmasına neden olur. UV ışınları, cildimizdeki kolajen ve elastin gibi önemli proteinleri parçalayarak ciltte yaşlanma belirtilerinin hızlanmasına yol açar. Dolayısıyla bizim, kolajenimize yatırım yapmamız gerekir. Bu anlamda gençlik aşıları ve kristal dolgular ön plana çıkıyor. Artık günümüzde güzel ve doğal yaşlanmak revaçta. Bu nedenle şu anda gençlik aşıları ve kristal dolgular en sık tercih ettiğimiz uygulamaların başında geliyor" dedi.
Kolajen seviyelerini artırmak adına önerilerde bulunan Dr. Oflaz, "Gençlik aşısı ve kristal dolgu gibi uygulamalar, cildin ihtiyaç duyduğu kolajeni sağlayarak daha genç ve sağlıklı bir görünüm elde etmeye yardımcı oluyor. Gençlik aşısı, cilt altına enjekte edilen vitamin, mineral ve amino asit karışımları ile cilt hücrelerini yenilemeyi ve kolajen üretimini teşvik ediyor. Kristal dolgu ise cildin alt katmanlarına Kalsiyum Hidroksiapatit gibi dolgu maddeler enjekte edilmesiyle, kolajen sentezini uyarıyor" ifadelerini kullandı.
"HER YAŞ GRUBUNA YILDA 1 KERE MEZOTERAPİ SEANSLARI ÖNERİLİYOR"
Gençlik aşısı hakkında bilgi veren Dr. Oflaz, "Gençlik aşısı bir mezoterapi uygulamasıdır ve içeriğinde yoğun bir şekilde hyalüronik asit bulunur. Buna ek olarak peptitler, aminoasitler, vitamin ve mineraller gibi cildi destekleyen ürünler de mevcuttur. Kolajenimiz yaklaşık 25-30 yaşından sonra azalmaya başlıyor. Bu nedenle bu yaşlardan sonra yılda 3-4 seans mezoterapi öneriyoruz. Burada amaç, güzel yaşlanmayı hedeflemektir" dedi.
"KRİSTAL DOLGULARIN DİĞER DOLGULARDAN FARKI KOLAJENİ ÇOK GÜÇLÜ ŞEKİLDE UYARMASI"
Kristal dolguların diğer dolgulardan farkını anlatan Dr. Oflaz, "Kristal dolgular da güzel yaşlanmada ön plana çıkıyor ve aynı diğer dolgular gibi volüm veriyor fakat farkı, çok güçlü kolajen uyarımı sağlamalarıdır. Kristal dolguların etkilerini hemen göremeyebiliriz. Yaklaşık 1-2 ay sonra kolajen sentezi aktif olduğu için kişi 2-3 ay sonra etkilerini hissetmeye başlar. Ciltte yaklaşık 1 yıl sürecek olan bir kolajen süreci devreye girer. Seans sayısına ve ürün grubuna, kişinin ihtiyacına göre karar veriyoruz" ifadelerini kullandı.
Kristal dolgunun ağrısının yok denecek kadar az olduğunu belirten Dr. Oflaz, "Kullanılan iğneler çok ince olduğu için ağrısı çok az olur. Öncesinde bir anestezi kremi uyguluyoruz. 10-15 dakika krem ciltte kaldıktan sonra işleme başlıyoruz ve yaklaşık 10-15 dakika içerisinde bitiriyoruz. Yani tüm süreç yarım saat içerisinde tamamlanmış oluyor" diye konuştu.
"KOLAJEN TİPLERİ VÜCUDUMUZDA BİRBİRLERİNE DÖNÜŞEBİLİYORLAR"
Kolajenin insan vücudu için önemine değinen Dr. Oflaz, "Cildimiz için kolajen çok önemli ancak, farklı kolajen tipleri olduğunu da unutmamak gerekir. Vücudumuzda en yaygın olarak bulunan kolajen tipleri Tip I, Tip II ve Tip III'tür. Tip I kolajen cilt, tendonlar, organlar ve kemiklerde bulunurken, Tip II kolajen kıkırdaklarda, Tip III kolajen ise kan damarları, bağırsaklar ve ciltte yer alır. Bu kolajen tipleri vücudumuzda belirli süreçler aracılığıyla birbirlerine dönüşebilme yeteneğine sahiptir. Dolayısıyla kolajen; eklemlerimiz, kıkırdaklarımız, bağ dokumuz, cildimiz, saçımız ve tırnaklarımız gibi bölgeler için büyük önem taşımaktadır" dedi.
Dr. Oflaz, kolajen üretimini teşvik etmek için kullanılan ürünlerin güvenilirliğine dikkat çekerek "Uygulamalarda kullanılan ürünler FDA onaylıdır ve tıp dünyasında kabul gören belirli sertifikalara sahiptir. Bu nedenle, bu uygulamalar son derece güvenlidir" ifadelerini kullandı.