Usta Gazeteci Yavuz Donat'tan Özgür Özel'e A Haber'de "cunta" tepkisi! Süleyman Demirel'e sorduğu soruyu anlattı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel neden "cunta" vurgusu yaptı? CHP geçmişte cuntacıları nasıl destekledi? Özel, seçilmiş hükümete neden saldırıyor? Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat, A Haber canlı yayınında konu ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat bugün "Demokrasinin kırmızı çizgisi" başlıklı yazı kaleme aldı.
Donat, yazısında "Hangi siyasi partide olursa olsun... Genel başkan, milletvekili, parti yöneticisi... 'Darbe' sözü etmemeli. Konuşmasında 'cunta' sözcüğüne yer vermemeli. Sadece siyasetçi değil... Aydınlar, sivil toplum liderleri de bu kırmızı çizgiye özen göstermeli. Siyaset sözlüğünde bu kavramların yeri yok. Türkiye... Darbelerden ve cuntalardan çok çekti. Ağır bedeller ödendi. Yetmez mi?" ifadelerini kullanarak CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in geçtiğimiz günlerde sarf ettiği cunta yönetimi ifadelerine gönderme yaptı.
Donat, A Haber canlı yayınında konu ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
İşte o açıklamalardan satır başları;
"OKURLARSA CUNTADAN BAHSETMEZLER"
CHP'nin eski genel başkanı Allah rahmet etsin rahmetle anıyorum İsmet İnönü'nün Meclis'te yaptığı konuşmalar kitap halinde yayınlandı eğer CHP'nin bugünkü yöneticileri Sayın İsmet İnönü'nün o konuşmalarını okurlarsa cuntadan darbeden falan bahsetmezler. Sayın Bülent Ecevit cuntalarla darbelerle mücadele etmiş bir insandır. Onun Meclis tutanaklarındaki konuşmaları da ortada. Onu da konuşsalar yine bu noktaya gelinmezdi. Sayın Ecevit bu yüzden cezaevine girmiş bir insandır.
Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat (A HABER)
"ÇOK AĞIR BEDELLER ÖDEDİK"
Türk siyaseti geçmişte yaşananlardan yeterince ders almamışa benziyor. Tablo aynen o. Cunta dediğimiz zaman meşru düzene karşı bir örgütlenmedir. Siyasi iktidar zaten iktidarda neyin örgütünü kuracak? Neyi yapacak? Siyasetçi sadece söyleyeceğine değil neyi söylemeyeceğine de dikkat etmesi gereken insandır. Özellikle devlet adamı ise buna çok dikkat etmesi gerekiyor. Biz geçmişte bu darbelerden cuntalardan çok çektik çok ağır bedeller ödedik. 1950 yılında Türkiye'nin İspanya'nın ve Güney Kore'nin milli geliri aynıydı şimdi onlar başka bir yere gittiler evrildiler biz hayli gerilerde kaldık. Bunun sebebi darbelerdir, müdahalelerdir. Başbakan asmalardır. Başbakanı muhalefet liderlerini sürgüne göndermektir. Demokratik bir ülkede bunların yaşanmaması lazım. Atatürk'ün modern Türkiye'sine yakışmayan manzaralar bunlar.
Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat (A HABER)
"SÖYLEYECEK TEK SÖZÜ VAR"
Bazen siyasetçinin frene basması vitesi geriye takması gerekir. Söyleyecek tek sözü vardır. 'O lafı ağzımdan kaçırdım affedersiniz.' Maalesef Türk siyasetçisi bu olgunluğu gösteremiyor.
Darbeden beslenenler var. Fakat daha sonra o darbe geliyor onlara da darbe vuruyor. Darbeye heves etmeye gerek yok.
Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat (A HABER)
"ÜLKEMİ ŞİKAYET ETMEM DEDİ"
Ben 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bir gün Süleyman Demirel'e sordum efendim bazı yabancı devlet adamları ziyaretinize geliyor büyükelçiler ziyaretinize geliyorlar sizi ve hanımefendiyi kendi ülkelerine davet ediyorlar hiçbirini kabul etmiyorsunuz geri çeviriyorsunuz neden dedim. Bana verdiği cevap şu yani gideyim onlara Türkiye'de darbe oldu siz de bu darbeye destek verdiniz aman ne iyi ettiniz bunu mu söyleyeyim dedi. Yoksa Türkiye'deki darbeyi kötüleyeyim mi dedi. Darbe Meclis kapatıyor Meclis kapatmakla padişah asmak arasında fark yok dedi. Gidip ülkemi şikayet mi edeyim ülkemi şikayet etmem dedi. Ülkeyi şikayet etmeme konusunda geçmişteki liderlerden alınacak çok dersler vardır. Erbakan yargılandı ama ağzından böyle bir lafın bugüne kadar çıktığını ben görmedim. Hiçbirinin ağzından bu laflar çıkmazdı. Buna dikkat etmek lazım.
Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat (A HABER)
İŞTE YAVUZ DONAT'IN BUGÜNKÜ KÖŞE YAZISI:
DEMOKRASİNİN "KIRMIZI ÇİZGİSİ"
Hangi siyasi partide olursa olsun... Genel başkan, milletvekili, parti yöneticisi... "Darbe" sözü etmemeli.
Konuşmasında "cunta" sözcüğüne yer vermemeli.
Sadece siyasetçi değil... Aydınlar, sivil toplum liderleri de bu kırmızı çizgiye özen göstermeli.
Siyaset sözlüğünde bu kavramların yeri yok.
Türkiye... Darbelerden ve cuntalardan çok çekti.
Ağır bedeller ödendi.
Yetmez mi?
***
Son sözü millet söyler
Adalet ve Kalkınma Partisi... Recep Tayyip Erdoğan, 3 Kasım 2002'de yapılan seçimle iktidara geldi.
Siyasi iktidar, cuntasız, darbesiz, kansız el değiştirdi.
Yarın yine sandık ortaya gelir.
Seçmen tercihini yapar.
Son sözü millet söyler.
Aculluğa, cuntadan, darbeden söz etmeye gerek yok.
***
Balık hafızalı siyaset
Muhtıra verildi... 12 Mart 1971... Ve Başbakan Süleyman Demirel Hükümeti çekildi.
Soru: Kimler... Hangi profesörler, hangi sivil toplum kuruluşları, hangi siyasetçiler muhtırayı alkışladılar?
Muhtıraya destek bildirileri yayınlamakta yarışanlar hangi kuruluşlar?
Türk siyaseti... Maalesef... "Balık hafızalıdır."
Kimi dünü unutuyor.
Kimi de... Unutmasa bile...
Unutmuşu oynuyor.
***
Al sana sivil cunta
Bilenler bilmeyenlere anlatsınlar... Biz kısaca söyleyelim:
12 Mart 1971 Muhtırası, sağ gösterdi, sol vurdu.
Solun bir bölümü... "Yumruğu sağ yedi" sanarak muhtıracıyı alkışladı, göklere çıkardı.
Sonra... Balyoz, solun kafasına indi.
Aydınlar tutuklandı... Kitaplar yakıldı.
Ve... Acı gerçek:
Tutuklananlar arasında... Ordudaki cuntacılarla işbirliği içinde olan aydınlar da vardı.
***
Günün sorusu... Ve ayna
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde su anda 594 milletvekili var.
"Acaba" diyerek, günün sorusuna başlayalım:
Kaç siyasi parti lideri... Kaç milletvekili...
Kaç parti yöneticisi, Kenan Evren'in anılarını okudu?
Kimse, "Darbecinin anıları okunur mu?" diye kolaycılığa, demagojiye sığınmasın.
12 Eylül 1980 darbesinin lideri Kenan Evren'in anıları, Türk siyasetine tutulan bir ayna.
Aynaya bakan, darbeciden medet uman siyasetçileri de görür, cunta heveslilerini de.
***
Dünü unutma
Askeri darbe... 12 Eylül 1980 öncesinde, Genelkurmay Başkanlığı'na giden siyasetçiler kimler?
Kenan Evren, 3 ciltlik anılarında isim isim yazıyor.
İş insanları... Bilim adamları... Sıraya girmiş, Paşa'ya gaz veriyorlar:
"Daha ne duruyorsunuz? Darbe yapın."
İngiltere'nin eski Başbakanı Winston Churchill, "Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görebilirsiniz" diyor.
Geriye takılıp kalmayalım... Fakat... Aydınlık yarınlara koşmak için dün yaşananları da unutmayalım.
***
Arşiv yalan söylemez
Devletin hafızası arşivlerdir.
Arşiv yalan söylemez.
12 Mart 1971 Muhtırası'ndan sonra... Kocaeli Milletvekili Nihat Erim, CHP'den istifa etti ve bir gecede "bağımsız" oluverdi.
Ve başbakanlığa bağımsız bir parlamenter getirildi:
Nihat Erim.
Başladı telgraf yağmaya... Başbakan Nihat Erim'e tebrik telgrafları.
Siyasetçi... Sivil toplum lideri... Kanaat önderi... Gazeteci... Akademisyen... İş insanı... Binlerce telgraf.
Hepsi devletin arşivlerinde.
Sahi... Gün ışığına çıkarılmasının zamanı gelmedi mi?
***
Yoğurtlu fıkra
Fıkra bu ya... Et, tereyağı ve yoğurt bir araya gelmişler.
Et... Övünmeye başlamış:
- Ben bir insanı gideceği yere kadar götürür, sonra da geri getiririm.
Tereyağı:
- Götürmesine ben de götürürüm ama... Geri getirmeyi garanti edemem.
Yoğurda gelince... Demiş ki:
- Beni bu işe karıştırmayın.
Bizde... Kimi aydınlar... Meslek kuruluşları... Sivil toplum liderleri, zaman zaman yoğurt görüntüsü vermiyorlar mı?
İşlerine gelince... Aslan kesiliyorlar... Bildiriler yayımlıyorlar... Nutuk çekiyorlar.
Sonra... Bir de bakıyorsunuz... Ortalıkta yoklar.
***
Kâğıttan kaplanlar
Anavatan Partisi, 3 Kasım 1983 seçimlerinde tek başına iktidara geldi ve... Turgut Özal Başbakan.
1983-1987 arasında... Tam 4 yıl... Başbakan Turgut Özal, devlet protokolünün 7. sırasındaydı... Anıtkabir'de... Diğer törenlerde.
Eşli protokolde... Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı 14. sırada.
Zira... 12 Eylül 1980 darbesini yapanlar böyle istiyorlardı... İlk 5 kişi, Kenan Evren ve darbeci 4 orgeneral... 6. sırada TBMM Başkanı. Özal'a ise 7. sıra kalıyordu.
Muhalefetten... Hatta iktidarın içinden... Sivil toplumdan... Akademi dünyasından... "Bu iş yanlış" diyen çıkmadı.
Tevazu bir yana... Tek eleştiriyi ben yaptım... Tercüman Gazetesi'nde... "Hangi demokraside böyle bir uygulama var?" diye.
ANAP'ın iki üst yöneticisi... Teşkilat Başkanı Mehmet Keçeciler ile Genel Sekreter (rahmetli) Mustafa Taşar... Yazımı, Turgut Özal'ın önüne koydular... "Benim gibi düşündüklerini" söyleyerek.
Özal'ın tepkisi... Sessizlik... Ve sonra tek kelime... "Sabır."
Ey, aslan görünüşlü ama tavşan yürekli demokrasi havarileri... Konuşunca mangalda kül bırakmayanlar.
Kâğıttan kaplanlar.
Onlar... Her dönemde varlar.
Dün... Bugün... Hiç şüpheniz olmasın, yarın da olacaklar.
***
Aman dikkat
Demokraside... Alternatif vardır.
Alternatif muhalefettir.
Hiçbir siyasi iktidar, "Benim alternatifim yok" diyemez.
Alternatifsizlik iddiası, demokrasiye inançsızlıktır.
Ve iktidar, seçimle el değiştirir.
Sokakla... Darbeyle... "Cunta" diyerek iktidar değişmez... Geçmişte, böyle rezillikler yaşandı.
Yaşanmasaydı... Türkiye bugün çok daha farklı bir yerde, çok daha yüksek bir milli gelir düzeyinde olurdu.
Eğer... "Yaşasın demokrasi" sözünü inanarak söylüyorsak...
Aman ağzımıza dikkat... Dünü çağrıştıran sözler, demokrat ağızlara yakışmıyor.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN
