Esad rejiminin kanlı yüzü! Toplu mezarlar ve gizli hücreler…
Esad rejimi ülkenin her bir tarafını işkencehaneye çevirmiş. Burada insanlar ortadan kaldırılmış. İstihbarat merkezine bile hücreler yapılıp insanlara farklı metodlarda işkenceler yapılmış. Gelişmeleri A Haber’de değerlendiren askeri stratejist Dr. Eray Güçlüer, Esad rejiminin kanlı yüzünü anlattı.
Esad rejimi yıllardır Suriye halkını kontrol altına almak için sistematik işkence ve baskı yöntemleri uyguladı. Askeri stratejist Dr. Eray Güçlüer, A Haber'e yaptığı değerlendirmelerde rejimin işkenceyi bir yönetim aracı olarak nasıl kullandığını ortaya koydu. Gizli hücreler, toplu mezarlar ve istihbarat merkezleri görünümündeki işkencehaneler, Esad rejiminin insanlık suçlarının somut delilleri olarak öne çıkıyor.
İSTİHBARAT MERKEZLERİ Mİ, İŞKENCEHANELER Mİ?
Dr. Eray Güçlüer, rejimin üzerinde durduğu önemli bir noktaya dikkat çekerek, "İstihbarat merkezi adı altında kurulan yapıların gerçekte halkı baskı altına almak için kurulan işkence merkezleri olduğunu görüyoruz. Normal bir istihbarat merkezinde analiz ve değerlendirme yapılır; ancak burada kapılar ardında hücreler ve akla hayale sığmaz işkence yöntemleri var," dedi.
Dr. Güclüer, dünya genelinde istihbarat merkezlerinin dışarıdan özellikle kapalı ve gizli yapılarla öne çıktığını, fakat bu merkezlerin temel işlevlerinin bilgi toplamak ve analiz etmek olduğuna vurgu yaptı. Suriye'de ise bu binalar, hücrelerle dolu işkencehanelere dönüştürülerek rejimin baskı aracı haline gelmiş durumda.
KİMLİKSİZ HALK: VAR OLMAYANLAR
Esad rejimi sadece fiziksel işkenceyle değil aynı zamanda kimliksizleştirme politikalarıyla da insanlığı hedef alıyor. Dr. Güçlüer, özellikle Suriye'nin kuzeyinde yaşayan binlerce Kürt'e yıllarca kimlik verilmediğini belirtti. "Kimliksiz insanlar, kim olduğunu ispatlayamıyorlar. Bu yüzden basit bir isim benzerliği bile insanların günlerce sorgulanmasına ve işkence görmesine neden olabiliyor," diye konuştu. Rejimin bu yöntemle toplumu bölerek ve kimliksizleştirerek kontrol ettiğine dikkat çekti.
Esad rejiminin kanlı yüzü! (Ekran görüntüsü / A Haber)
AZINLIĞIN ÇOĞUNLUĞA TAHAKKÜMÜ
Dr. Güclüer, Suriye'de rejimin dayandığı toplumsal tabanın sadece yüzde 10-12'lik bir azınlıktan oluştuğunu vurguladı. Üstelik bu azınlık, yüzde 80'den fazla olan çoğunluğu baskı altına almak için her türlü aracı kullandı.
"Bir yönetim, azınlıkla çoğunluğu kontrol edebilmek için her yere ajanlar yerleştirir. Normalde ajanlar düşman içerisine sızdırılır, ancak burada düşman olarak kendi halkı görülüyor," diyen Güçlüer, rejimin devlet terörü uyguladığının altını çizdi.
İnsanlar gizli gücrelerden toplu mezarlara gitti! (Ekran görüntüsü / A Haber)
İŞKENCENİN "SANATA" DÖNÜŞMESİ
Esad rejiminin insanlık suçlarına dikkat çeken Dr. Güclüer, işkence yöntemlerinin adeta bir "sanat" haline getirildiğini belirtti ve "Sanat kültüre ve medeniyete hizmet eder, ancak burada işkencede ustalaşmanın zirvesine ulaşmış alçak bir anlayışla karşı karşıyayız." dedi.
Bu sistematik işkencelerin, şahsi cezalandırma veya bireysel sorgulama ötesinde toplumu bütünüyle sindirmeye yönelik olduğunu belirten Güçlüer, uluslararası toplumun bu insanlık suçlarına sessiz kalmasının kabul edilemez olduğuna vurgu yaptı.
Esad rejimi, işkenceyi bir baskı ve yönetim aracı olarak kullanarak, ülkeyi adeta açık hava hapishanesine dönüştürmüştü. Toplu mezarlar, gizli hücreler ve işkence merkezleri, Suriye'nin kanayan yarası olmaya devam ediyor.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN