A Haber'in Gazze izlenimleri! Savaş bölgesinde neler yaşadılar, nelere şahit oldular?
A Haber ekiplerinden Ata Gündüz Kurşun ve Taha Hazar günlerdir Gazze sınırındaydı. İsrail’in masumlara ölüm yağdırdığı sınır hattında neler yaşadılar, nelere şahit oldular? İzlenimlerini İstanbul’da A Haber stüdyolarında anlattılar.
İşgalci İsrail'in Gazze'ye yönelik katliamında 47. güne girildi. Katiller ordusu enkaz altında kalanlarla birlikte 20 bine yakın masum insanın canına kıydı. Binlerce çocuk ve bebek ile kadın öldürüldü. Bölgede binlerce insan yaralandı. 2 milyona yakın insan evinden oldu.
A Haber ekipleri savaşın ilk gününden beri bölgede yaşananları hem Türkiye'ye hem de tüm dünyaya duyurdu. İşgalci İsrail Terör Örgütü'nün Gazze'de yaptığı katliamlara tanık olan A Haber muhabiri Ata Gündüz Kurşun ile kameraman Taha Hazar İstanbul'da A Haber stüdyolarında izlenimlerini anlattılar.
Ata Gündüz Kurşun: Biz Gazze'de olmak istedik. Ben bundan önce de Orta Doğu farklı bölgelerinde savaş muhabiri olarak görev yaptım ama ben bunu kendi adıma söylüyorum bu işi bire cihat olarak gördüm. Çünkü Filistin davası denildiği zaman apayrı bir olay söz konusudur. Kolay değil bunlar 1948 yılında başlamış, İsrail'in bu zulmü o zamandan beri sürüyor. İşgal ile birlikte katliamlar 75 yıldır devam ediyor. Ben oraya bir İsrail-Hamas savaşı olarak gitmedim oraya cihat için gittim, bizim gazetecilerin cihadı orada olanları göstermektir. Biz oradakileri objektif şekilde anlatmaya çalıştık.
Batı medyasının gözü kör. Biz orada yayınlar yaparken karşıda çocuklar ölürken Batı medyasının mensupları içki içiyordu. 2014 yılında İsrail'in yine Gazze'ye yönelik katliamında Sderot halkı o utanç tepesinde içkilerini içip mısır yiyerek katliamı izlemişlerdi. Yine bunlara şahit olduk, insanlar gelip oraya içki içip uyuşturucu kullanıp katliamı izlediler. Savaş muhabirleri gittikleri yerlere ölümü göze alarak giderler. Netice itibarıyla Gazze'de 70'e yakın gazeteci öldürüldü. Bizim sağlığımıza bir şey gelmedi. Tehlikelerden ölümlerden döndük.
Bizim yanı başımıza bombalar düştü, roketler atıldı. İsrail'in Mescd-i Aksa bölgesi ve diğer noktalar olmak üzere psikolojik işkencelerini gördük. Başkan Erdoğan'ın İsrail yönelik tavrı İstanbul'da düzenlenen Büyük Filistin Mitingi oldukça önemliydi. Onlardan sonra kontrol noktalarında Türkiye'den geldiğimizi öğrenince pasaport sormalar basın kartı sormalar bekletmeler bir sürü durumlar yaşadık. Mesela Türkiye'ye dönerken havalimanında bizim çelik yeleklerimizi tripotlarımızı krıminale gönderdiler. Saatlerce bekledik biz orada. Bizim uçağım saat 11.00'deydi biz saat 05'00'te gittik. Başımıza gelecekleri bildiğimiz için bunu yaptık.
İşte bunlara benzer inanılmaz psikolojik işkencelerden geçtik. Burada anlatamadığımız aklımıza gelmeyen kelimelere dökemeyeceğimiz durumlar gördük. Türk ve Müslüman olduğumuzu öğrendikten sonra bakış açıları değişiyor ve İsrail askerlerinin gözlerinden kin ve nefreti anlayabiliyorsunuz. Bunlara rağmen katliamın sesi olmaya çalıştık. Biz sadece Gazze sınırında değil her yerden bu sesi dünyaya duyurmaya çalıştık.
Taha Hazar: Öncelikle Türkiye'de olmak gerçekten çok güzel çünkü orada 45 gün boyunca bir dehşete, vahşete şahitlik ettik. Ülkemizde olmak içimizi rahatlatıyor ama aklımız orada. Bizim görüntüleri çektiğimiz yer bizim "utanç tepesi" dediğimiz yer ve Gazze'nin sıfır noktası. Oraya 1 KM uzaklıkta yer alıyor. Bir akşam kamerayı hazırladım ve yayını beklerken bir taşın üzerinde oturup Gazze'ye baktım. Orada biz gülmeyi unuttuk. Oradaki vahşetten katliamdan gözümüzün önüne gelen durumlardan bir gülmenin ne olduğunu unuttuk. Geceleri orada basın olarak sadece biz kalıyorduk güvenli olmadığı için herkes gidiyordu.
Orada yayını beklerken aklıma çocuklarım ve sevdiğim insanlar geldi aklıma "buradan dönebilecek miyim?" diye düşündüm. Tam o anda karşımıza uçak bir bomba attı. İşte o anda her şey aklınızdan gidiyor ve Gazze'de o çocukları düşünmeye başlıyorsunuz. Kendi çocuklarınızı ve sevdiklerinizi bırakıp orada kaç tane çocuk öldü diye düşünüyorsunuz ve içiniz parçalanıyor.
Bir de cuma günleri Mescid-i Aksa etrafında yapılan zulüm beni çok etkiledi. O gün bizim için Müslümanlar için çok değerlidir. İnsanlar o gün temiz kıyafetleriyle güzel kokularıyla gelirken biz orada öyle şeylere şahit olduk ki insanlık dışı her şeyi yaptılar. Lağım kokusunu andıran kimyasallarla insanların üzerlerine saldırıyorlar. İnsanların böyle aşağılık bir muameleye maruz kalması gerçekten beni çok üzdü. Orada isteklerine göre insanları Cuma namazı için Mescid-i Aksa'ya alıyorlar. Dünyanın hangi bölgesinde ibadethaneye girebilmesi için yaş sınırı var. Kameramanlar güzel görüntüler çektiğinde gurur duyar ancak ben bunları çekerken kahroldum. Çünkü her bomba düştüğünde masum insanların öldüğünü bilmek insanı kahrediyor.