Fransa’daki sömürge isyanın arka planı! İşte Fransa’nın sömürü ve soykırım geçmişi
Fransa tarih boyunca farklı milletler, farklı dinler ve mezheplere karşı büyük katliamlara girişti. Öyle ki insanlar kadın, çocuk denmeden yakılarak öldürüldü. Özgürlükle özdeşleştirilen Fransız İhtilali bile yüz binlerce insanın en vahşi şekillerde öldürüldüğü kan ve gözyaşı devrimi olarak geçti tarihe. İşte Fransa'nın sömürü ve soykırım geçmişi….
Fransa'nın Nanterre banliyösünde 17 yaşındaki Cezayir asıllı Nahel isimli genç, 2023'ün 27 Haziran günü trafikte "dur" ihtarına uymadığı için polis tarafından öldürüldü. Hadise duyulur duyulmaz kızılca kıyamet koptu. Herkes sokaklara döküldü. Bir isyandı bu. Ve bir nedeni vardı elbette. Cezayir başta olmak üzere mağrip bölgesinde yıllarca sömürgecilik yapmış Fransa'nın tarihsel tutumunun çıktısıydı yaşananlar. Afrika'dan yıllar içinde Fransa'ya gelmiş sonrasında vatandaş olmuş ama hala dışlanan Cezayirliler ile neredeyse tüm azınlıkların Fransa'da kabullenilmeme sorunuydu neden. Çok ama çok birikmişti öfke. Tek bir kurşunla da patlayıverdi.
"Rüzgar ekenler fırtına biçmektedir" ifadesine dikkat çekmişti Başkan Recep Tayyip Erdoğan. O halde soru şu; nasıl bir rüzgar ekti de bu sert fırtınaya maruz kaldı Fransa? Soru gayet net. Yanıt bulmak için ise şimdi zaman tünelinde yolculuğa çıkma vakti. Galya Yarımadası'ndaki bugünkü çekirdek topraklarına Orta Çağ'da ulaştı Fransa. Milli bir devlet olan Frank Krallığı'na 8. yüzyılda dönüştü. Bu aynı zamanda kanlı tarihin de kayda geçmeye başladığı bir dönemdi. Akitinya Krallığı'nı hedef alan Frank Krallarından kısa Pepin, kuşatmaya aldı Clermont Kalesi'ni. Bir süre sonra da amacına ulaştı. Şehri ele geçirdi. Önce kalenin komutanı Kont Bladinus'u zincire vurdurdu. Sonra şehirdeki masum halka yöneldi. Aklını, vicdanını, insanlığını örtmüştü öfkesi...
Diri diri yakma eylemi, bir cezalandırma metoduydu Fransa için geçmişte. Öyle ki benzer bir olay bu kez de 1022 yılında cereyan edecekti. Katliam emri Kral 2. Robert'ten gelmiş, onayı ise kilise vermişti. Bir bozkır Türk kabilesi olan Müslüman Selçukluların Roma ordularına karşı Ağustos 1071'de Malazgirt Savaşı'nda önemli zaferler kazanması. 1087'de Kudüs'ün Müslümanların kontrolüne geçmesi. Hıristiyan Avrupa'nın başlatacağı akının fitilini ateşleyen ilk ve en önemli etkenlerdi bunlar. Papa 2. Urbanus 1095'te Clermont Konsili sonrasında "kutsal toprakları kurtarmak" sloganıyla Haçlı Seferi kararını aldı. İlk hedef Rouen şehrindeki Yahudilerdi. Rouen Sinagogu'nda toplu bir katliama uğradılar.
1142'de 7. Louis'e bağlı Fransız ordusu, Vitry-En-Perthois'teki 1300 kişiyi kiliseye doldurarak canlı canlı yaktı. 1192'de Fransa Kralı 2. Philip'in emriyle bu kez Bray-Sur-Seine'deki Yahudiler öldürüldü. 1209'da Papa 2. İnnocentius sapkın oldukları gerekçesiyle Güney Fransa'daki Katharlar'a yönelik bir Haçlı Seferi düzenlenmesini teşvik etti. Binlerce kişi katledildi. Takvim yaprakları 10 Haziran 1219'u gösterdiğinde ise o zamana kadar görülmemiş boyutta bir katliam Fransa'daki Marmande şehrinde gerçekleştirildi. Şehri tamamen yakan 8. Louis 5 bin kişinin canına kıydı. Üst raddede yaşanan bir kana susamışlık duygusu hakimdi Fransa krallığında. Öyle ki 1234'te Moissac'da 1240'ta Carcassonne'de 1251'de Dijon'da, 1288'de Troyes'da, 1320'de Touluse'da birçok Yahudi ve Heretik katledildi.
Orta Çağ Avrupası'nda hakim olan feodal sisteme karşı ilk başkaldırı, Kuzey Fransa'daki köylülerce 1358'de gerçekleştirildi. Ancak Fransız soylu sınıfı bu isyana çok sert karşılık verdi. Çoğu herhangi bir olaya karışmayan yaklaşık 20 bin Fransız köylüsü öldürüldü. 16. yüzyılda reform hareketlerinin bir sonucu olarak gün yüzüne çıkan mezhep savaşları nedeniyle de Fransa'da büyük katliamlar yaşandı...
Özgürlük... Eşitlik... Kardeşlik... Görünürde özgürlükle özdeşleştirilen bir devrimdi Fransız ihtilali. Lakin gerçekte kan ve gözyaşı devrimiydi. Nasıl olmasındı ki. Yüz binlerce Fransız, "Cumhuriyet Düşmanı" diye en vahşi şekilde öldürülmüştü çünkü.
Kanlı bir tarihin sahibi Fransa. 1524'ten itibaren Afrika'nın batısında ve kuzeyinde 20'den fazla ülkede hakimiyet kurdu. Bir diğer ifade ile söylersek eğer kıtanın yüzde 35'i Fransa'nın kontrolündeydi. Sömürgecilik faaliyetleri kapsamında koloniler kurarak büyük insan hakları ihlallerine girişti bu ülke. Senegal, Fildişi sahili ve benin gibi yerler o yıllarda Fransa'nın köle ticaret merkezleri olarak kullanıldı. Bölgedeki tüm kaynaklar sömürüldü. Sadece zenginlikleri değildi ellerinden alınan. Özgürlüklerine canlarına da kast edilmişti. Cezayir'in bağımsızlığını kazandığı 1962 yılına kadar süren savaşta bir milyon kişi Fransızlar yüzünden hayatını kaybetti. İnsanlık tarihin en büyük soykırımlarından kabul edilen 800 bin kişinin öldüğü 1994 Ruanda soykırımında da Fransa'nın rolü vardı. Bir merhamet yoksunluğu yaşanıyordu. Kurumuştu vicdanlar. Eğer öyle olmasaydı Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği mülakatta, "O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil." ifadesini kullanır mıydı hiç?
Afrika'ya yüzyıllarca kan kusturan Fransızların vahşet dosyası, gizlenmeye çalışıldı hep. Ancak öyle üstü örtülecek gibi değildi yaşananlar. Zaten en üst kademeden bile geliyordu itiraf açıklamaları. İşte onlardan biri. Fransa'nın eski cumhurbaşkanı Jacques Chirac. Mızrak çuvala sığmıyordu artık. Hal böyle olunca bir itiraf da Fransa'nın şimdiki Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'dan geliyordu. Dört buçuk asır boyunca "Kölelik, sömürgecilik ve yeni sömürgecilik" kurbanı olan Afrika kıtasında köprünün altından çok sular aktı. Akmaya da devam ediyor. Fransa'nın Afrika'daki varlığı, nüfuzu, egemenlik çabaları ve yöntemleri, her geçen gün Afrika uluslarının daha fazla tepkisini çekiyor. DÜN RÜZGAR EKEN FRANSA BUGÜN FIRTINA BİÇİYOR.