Türk siyasi tarihinde kara gün! 27 Nisan e- Muhtıra: Ülkenin kaderini değişti an
Türk siyasi tarihine "ilk e-muhtıra" olarak geçen ve hükümetin bir gün sonra yaptığı karşı açıklama dolayısıyla "kırılma noktası" olarak nitelendirilen 27 Nisan e-Muhtırası’nın üzerinden 14 yıl geçti. Peki, cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışmasıyla başlayan süreçte ne oldu? Türkiye hangi süreçlerden geçti? O dönem Adalet Bakanı olan Cemil Çiçek sürece dair detayları A Haber canlı yayınında anlattı. Cemil Çiçek “O bildiriyi yayınlatan Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a ulaşamadık. Hükümetin emrindeki bir zata 14 saat ulaşamadık.” ifadelerini kullandı.
Cemil Çiçek'in A Haber'de yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar:
"İlk önce ABD Başkanı Joe Biden'ın açıklamalarını nefretle kınıyorum. Maalesef ABD, her geçen gün Türkiye'ye karşı hasmane bir tavır sergiliyor.
Bunun üzerinde iyi düşünmek ve iyi anlamak lazım. Geleceğe yönelik iyi değerlendirme yapmak lazım, bunu söyleyerek ABD'nin açıklamalarını kınıyorum.
27 Nisan bizim yakın siyasi tarihimizde önemli bir kırılma noktasıdır. Bundan önce de benzer olaylar yaşandı. Nasıl ki koronavirüs mutasyon geçiriyorsa Türkiye'de darbeciler de mutasyon geçiriyor.
Türkiye'de darbelerde farklı olaylar yaşansa da gerekçeler aynı yol ve yöntemler aynı ama yine de birine post modern diyoruz. Netice itibariyle Türkiye'de darbeler de gelişerek siyasi alana müdahale etmeye çalışıyor.
27 Nisan önemli bir dönüm noktasıdır. Bundan evvelkilerde iş başında olan hükümetler hükümeti bırakmak mecburiyetinde kalmışlardır. O dönemde hükümet böyle bir muhtırayı demokratik ve hukuki bulmadığını çok açık şekilde karşısında yer almak suretiyle hem Türkiye'ye hem de dünyaya ilan etmiştir.
Bir de dikkat çeken husus bu muhtıralar falan hep gece karanlığında yapılıyor. Gece yapılan işlerden hayır çıkmaz. Kim bundan sonra bir açıklama yapacaksa gündüz yapsın.
Bir suçun önce hazırlık harekatı olur sonra icra harekatı olur. Mesala aynı zatın 12 Nisan'da açıklaması var. Bu ülkede anayasaya uymak da bazen böyle muhtıralara muhatap olmaya yetiyor.
Ö dönemde cumhurbaşkanlığı seçimi için AK Parti'inin yaptığı işlemlerde anayasaya aykırı tek bir şey yok. O dönem anlaşılıyor ki Türkiye'de belli makamlara gelmek için anayasa yetmez belli nitelikler yetmez belli yerlerden onay almak gerekir.
Türkiye'de siyaseti sadece siyasetçiler yapmıyor. Kayıt dışı siyaset vardır bunlar ekranlarda görünmez millete hesap vermez ama en önemli kararların alınmasında kayıt içi siyasetçilerden daha etkilidirler. İşte burada bunu görüyoruz.
Siz bir cumhurbaşkanı seçeceksiniz ama hükümetin emrindeki biri kalkıp 'Hayır seçemezsiniz.' diyerek gecenin bir saatinde internet sitesine koyarak Türkiye'nin imajına da ciddi sıkıntılar veren bir yola daha tevessül ediyor. 27 Nisan Türkiye'de devlet krizi çıkmasının birinci nedenidir. Anayasa mahkemesi siyasal alana müdahale etmiştir.
27 Nisan ile istediğini elde edemeyen kayıt dışı siyasetçiler seçimden sonra parti kapatma davası ile kendi niyetlerini ortaya koymuşlardır. Bu mesele sadece bir gecelik bir bildiri açıklaması değildir.
Halkın seçtiği bir hükümet var. Görevinin başında anayasanın idrakinde işini yapmaya çalışıyor. Görevini yapmaya çalışırken hükümetin emrindeki kişi hem devletin işleyişini hem de demokrasinin gidişini sıkıntıya sokuyor. Biz aradık o gece. Böyle bir bildiri koyuyorsunuz siteye bunun gerekçesi ne?
Hükümet 14 saat boyunca bu şahsa ulaşamıyor. Bu çok vahim bir durumdur. Hükümetin emrinde olan Türkiye'nin savunmasında sorumlu olan makamın başındaki kişiye hükümet 14 saat ulaşmıyor. 28 Nisan günü 14 saat sonra hükümeti arıyor. Telefona çıkmamanın 50 tane gerekçesi gösteriliyor.
Devlet günü diye bir şey var. Bir sıkıntınız varsa neden başbakanla yüz yüze konuşmak dururken Türkiye'yi dünya aleme rezil ediyorsunuz. Dünyanın örnek gösterdiği Türkiye'de gece saatinde bir kuyuya taş atıyorsunuz ve Türkiye'nin imajına uzun süre soracak bir işe imza atıyorsunuz."