Kuruluş Osman’ın Gündüz Bey’i Emre Basalak: Setin muhtarı gibiyim!
Kuruluş Osman’da Gündüz Bey karakterine hayat veren oyuncu Emre Basalak, Bi’ Başka adlı YouTube kanalında İrem Erbaş’ın konuğu oldu. Oyuncu, yoğun ve tempolu bir çalışma serüveni içerisinde olduklarını ifade ederek, setin muhtarı gibi olduğunu söyledi: Kendimi ev sahibi hissediyorum. Bundan da onur duyuyorum. Yeni oyuncular gelir, yanlarına giderim. Karşılarım onları. Onlara anlatırım, onlarla dertleşirim, sohbet ederim. Sorularına yanıt veririm. Kuruluş Osman dizisinin muhtarı gibiyim diyebilirim.
Dizideki rol arkadaşı Burak Özçivit ile çok iyi arkadaş olduklarını da dile getiren oyuncu, "Güzel bir ilişkimiz var. Başka türlüsü olmaz zaten. Buz gibi davrandığın birine gidip 'Gardaşım' diyemezsin samimi bir şekilde. Birbirimizi çok iyi biliriz. Birlikte oynamak da çok keyifli oluyor" dedi.
Nasılsınız? Neler yapıyorsunuz? Kuruluş Osman nasıl gidiyor?
Yoğun. Herhangi bir dizide oynayan herhangi bir oyuncunun ilk cevabı bu olur: Yoğun. Çünkü kısa zamanda uzun soluklu bölümleri yetiştirmeye çalışıyoruz. Büyük fedakârlıklar ve çabayla gerçekleşiyor bu. Tempolu ve yoğun bir yaşamımız var.
Kuruluş Osman nasıl gidiyor? Uzun soluklu bir iş. Tıkandığınız, bir loopa/çıkmaza girdiğiniz oluyor mu? Tükenmişlik sendromu yaşayanları duyuyoruz ya, sizin de başınıza geldi mi? :)
Bizde çok fazla oyuncu, geniş kadrolu bir cast var. Dolayısıyla hikâyeler herkese zaman zaman dönüyor. O yüzden sıkılmıyorum, tıkanmıyorum. Tarihsel bir süreci de anlattığımız için sürekli bir yenilik söz konusu oluyor. 3 sezon önceki Gündüz Bey ile şimdiki Gündüz Bey arasında yaş farkı, tavır farkı, görüntü farkı, olgunluk farkı var. Bunu kurmaya çalışıyorum. Bunu kurmaya çalışmak da çok eğlenceli benim için. Rolü ağırlaştırmak farklı bir deneyim. Saçına beyaz atmakla olgunluk sağlanmıyor sadece. Bu da bir süreç. Yeni düşmanlar, yeni savaşlar, yeni olaylar oluşuyor. Kaleler fethediliyor, yeni oyuncular giriyor çıkıyor. Bu yüzden hiç sıkılmıyorum. Tempolu olduğu için bazı zamanlar yoruluyor insan sadece, o kadar.
"KURULUŞ OSMAN SETİNİN MUHTARI GİBİYİM"
Set nasıl bir set? Dönem işi çekmenin zorluğu yüksek. Sinirler gerilir mi? Oyuncu arkadaşlarınızdan nasıl bahsedersiniz?
Ben mahallenin muhtarı gibiyim. Ben bir kere kendimi ev sahibi hissediyorum. Bundan da onur duyuyorum. Yeni oyuncular gelir, yanlarına giderim. Karşılarım onları. Dili, oynayış biçimi farklı bir proje. Her gelen oyuncu adaptasyon süreci yaşar. Ben de bu yüzden gelen yeni arkadaşları karşılarım, onlara anlatırım, onlarla dertleşirim, sohbet ederim. Sorularına yanıt veririm. Bundan çok memnun olurlar onlar da. Kuruluş Osman dizisinin muhtarı gibiyim diyebilirim. Bir şeye kızsam da beni o kadar iyi tanırlar ki orta yolu buluruz. Aynı şekilde ben de onları çok iyi bilirim, tanırım. Hani hep derler ya sette "Aile gibiyiz" diye. Biz gerçekten öyleyiz. Bunu bir tek ben söyleyebilirim :)
Dizide sürekli bir oyuncu sirkülasyonunun olması seyirciyi zorlamıyor mu sizce?
Zorlanmaları güzel olan bence. 2 bölüm izlemeseler "Neler oluyor?" demeleri lazım.
"BURAK ÖZÇİVİT İLE ÇOK EĞLENİYORUZ"
Burak Özçivit ile ilişkiniz nasıl? Nasıl bir diyalog var aranızda?
İyi arkadaşız. Bir kere çok eğlenebiliyoruz, gülebiliyoruz. Ömrümüz platoda geçiyor. Çekimlerin yüzde 80'i platoda gerçekleşiyor. Hepimizin aynı ortamda uzun saatler geçirmesi iletişimi hep sıcak tutuyor. Burak ile de öyle bir iletişimimiz var. Dertleşiriz de güleriz de. Güzel bir ilişkimiz var. Başka türlüsü olmaz zaten. Buz gibi davrandığın birine gidip "Gardaşım" diyemezsin zaten samimi bir şekilde. O sahte durur, seyirciye de geçer.
"KILIÇ KAZASI GEÇİRDİM, DİYORUM; OLUR ÖYLE ŞEYLER, DİYORLAR!"
Böyle kılıçların konuştuğu, aksiyon dolu bir projede ister istemez kazalar yaşanıyor. Sizin de bir tweetinizi görmüştüm "Kılıç kazası geçirdim diyorum, olur öyle şeyler ya diyorlar" yazmışsınız :)
En son elim kesildi. Sardılar ettiler. Ben bir de nazlı bir tipimdir. Sürekli ilgilenilmesini isterim. Arkadaşlara "Sakatlandım kılıç darbesiyle" diyorum. "Olur öyle ya" diyorlar. Yav kılıç kılıç! 250 yıl önce tedavülden kalktı! :)
Set bitip eve giderken, günümüze döndüğünüzde yabancılık yaşıyor musunuz?
Hiç yaşamıyorum. O kadar rutine bindi ki benim için. Kostümü çıkardığım andan itibaren Emre'yim. Zaten böyle bir şey yaşanmamalı bence. Bu profesyonel bir iş. Çok duygusal anlarda 1-2 dakika kendine gelmek için zaman ayırırsın. Ama onun dışında bence gerçek hayata yabancılaşmak diye bir şey olmamalı. Geçen gün günlük kıyafetimle sete gidip ekip arkadaşlarımla sohbet etmeye başladım. Uzun süredir beni Gündüz Bey kostümüyle gördükleri için şaşırdılar. "Sen gençmişsin ya aslında" dediler :)
"BREZİLYA'DA DA, KANADA'DA DA TANINIYORUM"
Gündüz Bey, sizin için çok özel bir karakter anladığım kadarıyla. Bu karakter Emre'ye neler kattı?
Karakter olarak bir şey katmadı. Kendi karakterimi seviyorum ben :) Ama Gündüz Bey rolü, Emre Basalak'a çok şey kattı. İnsanlar artık beni Brezilya'da da tanıyor, Pakistan'da da, İran'da da, Kanada'da da. O yüzden hayatıma kattığı şeyleri tarif edemem. Belki biraz olgunluk da katmıştır.
Eskişehir Şehir Tiyatrosu'nda Beşinci Frank'i oynuyorsunuz. Oyundan da bahseder misiniz?
Kasımda prömiyer yaptık. Benim için tiyatro olmazsa olmaz. Beni çok besleyen bir yer orası. Dizide eğer tırnak içinde bir başarı gösteriyorsam bunu tiyatroya borçluyum. Oyuncu hep farklı ve yeni şeyler oynamak ister. Tiyatro da benim o güdümü tatmin ediyor. Dolayısıyla dizideki sabit bir karakteri daha olgunlukla ve rahatlıkla oynayabiliyorsunuz. Tiyatro olmazsa nefes alamam.
Hem tiyatro hem dizi hem sürekli şehirlerarası yolculuk. Sosyal hayatınıza nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Bene enerjik bir adamım. Ama bazen şalteri kaparım. 2 gün boyunca kıpırdamam, hiçbir şey yapmam.
"SAHNEDEYKEN DEPREM OLDU, ROL ARKADAŞIMA SARILDIM"
Mesleğe dair en eski/ilk hatırladığın ilginç/utandıran/şaşırtan veya göklere çıkaran bir anından bahseder misin?
Eskişehir'de sahnedeyken deprem olmuştu. Baya sallandık. Komedi oynuyorduk. Sallanınca rol arkadaşım Devrim Özder Akın ile birbirimize korkuyla sarıldık. Deprem durunca seyirciden uğultu kesilince kaldığımız yerden devam ettik. Bir kişi salondan çıkmadı. Sahne arasında seyirciye sorduk, iptal edelim mi oyunu diye. Kimse iptal olmasını istemedi. Unutamadığım harika bir anımdır. Oyunun sonunda "Eskişehir'i sallayan oyunumuz" şeklinde başlayan bir konuşma yaptım. Hep beraber birbirimizi alkışladık. Bir de bir oyunda seyirciyle selfie yapan ilk kişiyim. Sonra moda oldu :)
Nasıl bir arkadaşsınızdır ve eşsinizdir?
Genelde ikna ediciyimdir. Netçiyimdir. Kararsız kalmalarına izin vermem. İyi bir dinleyiciyimdir. Merhamet duygum yüksektir. Eş olarak da zorumdur. İnatçıyımdır ama hayatımdaki birçok şeye inatçılığım sayesinde ulaşmışımdır.
Bugüne dek çalışmaktan en keyif aldığınız oyuncu kim?
Erkan Avcı, Burak Özçivit. Birbirimizi çok iyi biliriz. Oynamak da çok keyifli oluyor. Erkan ile bir gün tiyatro yapmak isterim.
"OKUMAYAN İNSANDAN OYUNCU OLMAZ!"
"Yok artık böyle oyunculuk mu olur" deyip hayrete düştüğünüz bir oyuncu var mı?
Çok, kim olduğunu tabii ki sormayacaksın :) Çoğunun ismini bilmiyorum zaten. Ben eğitime çok inanıyorum. İlla ki konservatuvar olmak zorunda değil. Bir sürü atölye, kurs, eğitim var. Farklı eğitimler almak oyuncuyu zenginleştirir. Okumayan insandan oyuncu olmaz. Sadece izlemekle olmaz. Oyunculuk, okumaktan geçer. Oyunculuk bitmeyen bir serüvendir. İyi takip etmek zorundasın her şeyi, kendine hep yeni şeyler yüklemek zorundasın.
Bir sosyal medya fenomenini, güzellik yarışmalarından çıkan birini beyazperdede ya da ekranda görünce kızıyor musunuz?
Hiç kızmıyorum. Herkes oyunculuk yapabilir. Ne kadar kalıcı olduğu önemli. Bir de bu alaylılık mevzuu var. Alaylı olmak daha zordur. Ama alaylı olmayı da yanlış anlıyoruz. Gidip bir dizide 10 bölüm, diğer dizide 5 bölüm oynayana 'alaylı' denmez. Alaylı olmak bir ustanın yanında çıraklık etmektir. Münir Özkul, Genco Erkal, Rasim Öztekin alaylıdır.
Hazal Kaya'nın oyunculuğu çok eleştirildi son dönemde. Ahmet Hakan da Kaya ile ilgili bir köşe yazısında "nefret" kelimesini kullandığı için çok tepki çekti. Siz ne düşünüyorsunuz?
Çok kızdım açıkçası. Nefret çok kolaylıkla söylenebilecek bir kelime değil. Hazal Kaya'yı tanımam. İşlerine denk gelip izlemişliğim vardır. Beğenip beğenmemek seyircinin kararı. Ama nefret söylemi çok yanlış. Bazı kelimeler çok fütursuz kullanılıyor. Bu konuda sonuna kadar Hazal Kaya'nın yanındayım.