Aynur Aydın: Yatağın altına saklandım!
Sosyal medya paylaşımlarıyla sık sık gündeme gelen, son olarak ‘Diğer Yarın’ isimli parçasına çektiği kliple ezber bozup makyajsız bir şekilde kamera karşısına geçen şarkıcı Aynur Aydın Bi’ Başka’dan İrem Erbaş’a çok özel açıklamalarda bulundu. Hayatındaki en büyük çılgınlığından ilgi odağı olan tweetlerine, ailesinin ünü hakkındaki düşüncelerinden hakkında çıkan spekülasyonlara kadar birçok konuda konuşan Aydın, “Yaptığım en büyük çılgınlık albüm yapmak. Ben ilk klibim çıktığında yatağın altına saklandım. Aylarca çalışıyorsun. Bittikten sonra onu insanların önüne sunuyorsun ya “Bak, ben bunu yaptım” diye. Ve milyonlarca insan “Olmamış bu ya” diyor. Bu çok çılgınca bir şey” dedi.
Son dönemde sosyal medya paylaşımlarıyla sık sık adından söz ettiren Aynur Aydın, yeni şarkısı 'Diğer Yarın' ile yeniden dikkatleri üzerine çekti. Bi' Başka'dan İrem Erbaş'a çok özel açıklamalarda bulunan Aynur Aydın hayatındaki en büyük çılgınlığından ilgi odağı olan tweetlerine, ailesinin ünü hakkındaki düşüncelerinden hakkında çıkan spekülasyonlara kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundu. İşte Aynur Aydın'ın o röportajı...
Nasıl gidiyor yeni normal? Alışabildiniz mi?
Yeni normal sanki hep varmış gibi gidiyor. Sanırım alıştık artık. Eski zamanları özlüyorum. Kıymetini daha çok biliyorum artık hayatın. Ama isterdim artık geçsin. Doya doya sarılalım, tokalaşalım, öpüşelim. Ki eskiden çok sevdiğim durumlar değildi. Ama böyle bir durum olunca insan özlüyor.
"Diğer Yarın" isimli parçanızın yeni klibi yayınlandı. Bir ilke imza atıp makyajsız bir şekilde kameralar karşısına geçtiniz. Verdiğiniz mesaj neydi izleyenlere?
Hepimiz günlük hayatımızda makyajsız, nasılsak öyle geziyoruz. Hepimizin üzerinde çok fazla güzellik baskısı var. Özellikle sosyal medya platformları oluştuktan sonra photoshopla bacakları uzatıyoruz, kendimizi inceltiyoruz, yüzleri değiştiriyoruz. Filtreler var. O algıdan da kopmak istedim. Ayrıca "Diğer Yarın" çok naif bir şarkı. Şarkıya yapay bir kadını da yakıştıramadım. Tatildeydik de o dönem. Dedim ki, böyle bir şey yapalım. Gerçek Aynur'u göstermek istiyorum. Genellikle kliplerimde giydiğim kostümlerde Aynur'u sakladığım oldu yıllarca. Dik, mesafeli, cool bir Aynur Aydın vardı. "Diğer Yarın"da kendim olmak istedim açıkçası.
Müzik tutkunuz ne zaman başladı? Nasıl başladınız sahneye çıkmaya?
Müziğe başlayan herkes gibi 3-4 yaşlarında başladı. Şarkı söylemeyi seven, sesinin iyi olduğunu küçük yaşlarda anlayan biriydim. Çünkü başkaları şarkı söylediğinde anlıyordum sesimin farkını. İhtiyaç da duyuyorsun şarkı söylemeye. Çok garip bir şey şarkı söylemek. Deşarj oluyordum. Çocukken de üzüldüğümde, kendimi yalnız hissettiğimde odama kapanıp saatlerce şarkı söylüyordum. O benim için terapiydi.
Sahneye yurtdışında yaşarken çıkmaya başladım. Bir müzikal okul vardı. Bir yarışma oldu. Yarışmada ön seçim oldu. Orada seçildim. Başladım. Hatta babam bilmiyordu müzikal okul olduğunu, biz ona normal üniversite olduğunu yutturduk. Sonra öğrenince beni okuldan aldı. 6-7 ay kaldım orada. Eskiden stüdyoları arıyordum, şarkı söylemek için stüdyolara gidiyordum kayıt alıyordum. Sonra gittiğim stüdyolar evi arıyordu, "Aynur'la çalışmak istiyoruz" diye. Yaşım tutmadığı için babam suratlarına telefonu kapıyordu. Hatta bir gün mutfakta ağladım "neden izin vermiyorsun?" dedim, "bunca insan sanatçı olmak istiyor, sen mi olacaksın!" dedi. Ben de "evet ben olacağım" dedim. Belki de ondan sonra hırs yaptım.
Aileniz ününüz karşısında neler hissediyor, düşünüyor?
Sosyal medyamda bikinili fotoğraflar paylaştım en son. Babam baya tepkiliydi paylaşımlara. O dönem çok tatlı bir şey söyledi, çok hoşuma gitti. "Bu mesleğin bedeli buysa ben sana bakarım kızım" dedi. Ben de "Tatildeydim. Tatilde ne giyilir? Bikini giyilir. Günlük hayatımı paylaşıyorum sadece" dedim. Bu açıklamadan biraz yırttım. Ailem biraz dikkat ediyor. İstemiyorlar bazı şeyleri. Ama sanatçılığımı güzel bir şekilde yaptığımın farkındalar. Mesleğimi sevdiğimin farkındalar. Çevreden gelen ilgi alaka da onların hoşuna gidiyor. Alıştılar sanırım artık.
Youtube'da kliplerinizin izlenme sayısı milyonları aşıyor, şarkılarınız en çok dinlenen şarkılar arasına giriyor. Siz bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
Bir, şarkının gücü. Şarkı iyi değilse hiçbir şey olmuyor. İki, sanırım iyi niyet. Ona da çok inanıyorum. Bir şeyi iyi niyetle yapınca bir şekilde yolunu buluyor. Üç, doğru ekip. Ekip çok önemli. Çok güzel bir ekibim var. Yıllardan beri çalıştığım şirketim, yoldaşlarım olsun bana bir şekilde hep yol gösterdiler.
İlk stüdyo çalışmanızda yabancı şarkılardan oluşan bir albüm yaptınız. Geri dönüşlerden memnun kaldınız mı? Devamı gelir mi yabancı şarkıların
Benim ilk albümüm 20 bin adet sattı. 2 CD olduğu için 40 bin satmış oldu. Bu çok büyük bir başarıydı, çünkü hiç kimse tanımıyordu beni. Tamamıyla bir no name'dim. Kimseyi de tanımıyordum. Bir şirketle anlaştık Türkçe sözleri yazdırmak için. O bizi yönlendirdi, bu kişilerle görüşün diye. Çok memnunum o albümümden, özellikle 12 Çeşit La La'nın gidişatından. Çok ters köşe bir projeydi. 2012'de İngilizce şarkılardan oluşan, daha önce nadir yapılan europop gibi bir türde olan bir albümdü. Birkaç tane istisnanın dışında başarısız olmuştu bu tarzda albümler. Benim albümüm çok sevildi. Hâlâ bana "12 Çeşit La La tarzında albüm yap" yazanlar var. Tekrar yapmayı düşünüyorum. İngilizce şarkılar da hazırlıyorum. Yurtdışındaki ekibimle tekrar irtibata geçtim. Farklı ve daha büyük bir proje peşindeyim şu sıralar. Daha dünya çapında ülkemi temsil edebileceğim bir projede yer almak istiyorum. Alışıyoruz ama yoğunum. Hangisine yetişeceğimi bilemiyorum.
Biraz iş görüşmesi tadında olacak ama 5 yıl sonra Aynur Aydın hayatında ve kariyerinde neler olsun istiyor?
5 yıl sonra kendimi bahçeli bir evde, kariyerinde hiçbir kaygısı olmayan, huzurlu, çok hayvanı olan hatta bir barınağı olan, dünya çapında şarkılar yapan, bol bol üreten bir kadın olmak istiyorum.
Bir dönem sosyal medya hesaplarınız hacklendi. Bu olayla ilgili "Tecavüze uğramış gibi hissettim" diyorsunuz bir röportajınızda. Neler yaşadınız o dönem?
"Acaba kendisi reklam adına mı yaptı?" spekülasyonları beni çok üzdü. Ama Allah'tan öyle açık seçik fotoğraflar çekmedim, kimseye de göndermedim. Bunlar çok tehlikeli şeyler. Özellikle benim çevremde de daha sonra bunlarla tehdit edilen çok fazla arkadaşım oldu. Ama bu benim için çok büyük bir ders oldu, çok dikkatli olmamız gerekiyor. Gönderdiğimiz mesajlar, çektiğimiz fotoğraflar her an açığa çıkabilir. Dijital bir ortamda yaşıyoruz. Her şeyimize erişebiliyorlar. İyi bir hacker olduktan sonra Whatsapp'a dahi girebiliyorlar. Bu çok korkutucu. O yüzden dikkatli olmamız gerekiyor.
Sosyal medyada, özellikle Twitter'da, en çok etkileşim alan sanatçılar arasındasınız. Kullanıcıları yakalıyorsunuz bir şekilde. Sizce bunun nedeni nedir?
Bir defa beni üzdüler. Beni üzdükleri için de Twitter'ı bir günlük olarak kullandım. Kendimi deşarj edebileceğim bir alan yarattım. Orada da insanlarla ortak noktalar yakaladık. Böylece yoldaşlarım oldu. Türkiye'nin en çok etkileşim alan kadın sanatçısı benim şu an.
Peki, oto sansür uyguluyor musunuz kendinize?
Evet, uyguluyorum. Bana kalsa neler neler yazarım. Ama yazdırmıyorlar. Mizah yönüm de kuvvetlidir. Severim goygoy yapmayı, kendimle alay etmeyi. Onda da çok sansür uyguluyorlar bana. "Yine size tutmayacak bir şarkı yapacağım" diye şeyler yazmayı seviyorum. Hatta bir gün "Best of Tutmayan Şarkılar albümü yapacağım" dedim. Çünkü hayat böyle bir şey. Ben gençlere şunu da aşılamak istiyorum: "Sadece kazanmak değil ki hayat, kaybetmek de var, yenilmek de var" Bizim de tutmayan tonlarca şarkımız var. Bir şarkım için "Büyük geliyorum, geçmiş olsun" diye açıklama yaptım. Ama o şarkım hiç tutmadı. Yazın ortasında slow şarkı yapmamın da dezavantajı vardı tabii. Bir de kazaklarla çektik klibi. Böyle şeyler olabiliyor. Ben bir yarışmaya katılmıştım, spor yarışmasıydı. 1000 kişi katılmıştı yarışmaya 999. olmuştum. Hatta fotoğraf var o andan, dehşet içinde bakıyorum. Babam geldi yanıma, "Neden üzülüyorsun?" dedi. "Baba görmüyor musun?" dedim. Bana, "Bir şeyi kaçırdın Aynur, bak arkanda bir kişi daha var" dedi. İşte hayat böyle bir şey. Pozitif bakmak lazım. Bininci de olabilirdim ama 999. oldum.
Gün içinde ne kadar vakit ayırıyorsunuz sosyal medyaya?
Twitter'da çok zaman geçirmiyorum. Çok hızlı bir şekilde hesabıma girip yazıyorum. Bir şeye mi kızdım, o an güldüm mü anında yazıyorum. Instagram biraz daha meşakkatli. Kurtuluş'a (iletişim danışmanı) diyorum ki "Fotoğraf çekmemiz lazım!" Normalde çok sevmiyorum günlük hayatımın her anını paylaşmayı. "Çek beni, buradan da çek" diyorum. Bazen öyle komik kareler çıkıyor ki. Eğleniyoruz. Instagram daha meşakkatli. Ama stok yaptık.
Hiç bir arkadaşlık sitesine veya bir aplikasyonuna üye oldunuz mu?
Hiçbir zaman. Eğer varsa da öyle hesaplar kesinlikle ben değilim, buradan sesleneyim.
Ününüzü kullanarak hallettiğiniz işler oluyor mu?
Olmuyor. Ama bir lahmacuncu var Kadıköy'de. O normalde Fenerbahçe'ye servis yapmıyor. Orada sürekli "Bülent Seyhan'ın sanatçısıyım" diyorum getirmeleri için. Bülent Bey'in ofisi var çünkü orada. Lahmacun için kullanıyorum ünümü.
Sosyal medyada fake hesabınız var mı?
Instagram'da bir tane fake hesabım vardı. Zaman zaman kimin ne yaptığına bakmak için açmıştım. Ama onu da kapattım, artık kullanmıyorum. Çünkü stalklamak iyi bir şey değil. İyi de gelmiyor insana. Sevmediğin, kötü birine neden bakmak istersin ki? Eğer başkasına da bakmak istiyorsam kendi hesabımdan gocunmadan bakıyorum. Ama fake hesabımın ismi çok yaratıcıydı, söyleyemem.
"Her gün olsa yerim" dediğiniz yemek?
Ben geçen hafta kruvasana taktım. Geçen hafta çok iyi kruvasan yapan bir yer buldum, bir hafta boyunca onu yedim. Dönem dönem değişiyor. Ama asla vazgeçemediğim, hep olsa yerim dediğim mantı var.
"Asla yemem" dediğiniz yemek?
İstiridye. Zenginler yiyor hep, zaten çok pahalı gerek yok. İçi vıcık vıcık sümük gibi. Hiç sevmem.
İzlediğiniz ama başkalarına söylemekten utandığınız bir dizi-film var mı?
Var. Ama arkasında travmalar yatıyor. Ben Türkiye'ye ilk geldiğimde çok yalnızdım. Yalnız olduğum için de sanırım alışkın olduğum karakterlerin seslerini duymak istiyordum. Bana iyi geliyordu. Sürekli Aşk-ı Memnu'yu açıyordum. Karakterler bana aile gibi olmuştu. Aşk-ı Memnu'yu çok seviyorum. Tabii Kıvanç Tatlıtuğ faktörü de var. Ama evlendi, yapacak bir şey yok :)
Depresyona girince ne yaparsınız?
Yatakta kalıp hiç kimseyle konuşmam, yemek yemem eğer gerçekten çok üzüldüysem. İçime kapanırım. Orta bir depresyon haliyse kendimi yemeğe veririm. Ama saçma sapan şeyler yerim. Bir yandan dondurma yerken diğer yandan mısır patlağı ağzıma sokup lahmacun ısırırım. Son zamanlarda depresyona girmiyorum çok fazla, hayat çok kısa çünkü.
Ömrünüzün sonuna kadar bıkmadan dinleyeceğiniz şarkı hangisi?
Madonna-Take a Bow
Yüksek Sadakat-Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer
Enbe Orkestrası-Martılar
Size söylenen hangi hitap şekli en çok hoşunuza gidiyor? Kim tarafından?
Kurtuluş bana Donatella diyor. Biz tatilde İngilizce konuşuruz ama İtalyanca aksanıyla nedense. Donatella'yı çok seviyorum. Bir de sevdiğim insanların bana 'yavrum' demesini çok severim. Yavru pozisyonuna girerim hemen. Bana o an küfür bile etse 'yavrum' dediği için pamuk gibi oluyorum.
Hayat mottonuz nedir?
"Don't mess with God" Yani yukarıdakiyle aranı iyi tut. İyi insanım zannedip çok kötülük yapan insanların hayatlarının alt üst olduklarını görebiliyorum.
İkinci mottom da "Koy popişe gitsin!" :)
Günün her saati yapabilirim dediğiniz bir spor var mı?
Sporla aram yok. Plates seviyorum. Gravity yogayı da denedim geçen gün. Ama terleyeceğim sporları sevmiyorum. Terlemeyi sevmiyorum.
Tarihte bulunmak, şahitlik etmek istediğin bir zaman dilimi var mı?
Atatürk dönemine çok denk gelmek isterdim. Muhteşem Yüzyıl'da haremi de merak ediyorum. Teknoloji bu kadar ilerlemediğinde sanki daha güzeldi her şey. Tabiki teknolojinin de çok artıları oldu ama o naifliği ve basit yaşamı özlemiyorum değil.
Sektörde asla çalışmam dediğiniz biri var mı?
Yok. Çalışmak istemediğim insanlar sektörün içinde değil.
Sosyal medyadaki linç kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kültürden nasibinizi aldığınızı düşünüyor musunuz?
Yoo, bana o kadar da gaddar davranmadılar. Gençler goygoy yapıyor. Etkileşim almak istiyor. Ben iyi niyetli bakıyorum olaya. Hiç ağır bir şeye maruz kalmadım. Sadece başka bir dönemde bir kitle çok ağır küfürler etmişti. O biraz üzücüydü. Ama blokluyorum. O saniyemi bile harcamam onlara.
Hayatınızdaki ilk kırılma noktası ne zaman ve hangi olayla yaşandı?
Aslında bu sene bunu yaşadım. Hiçbir şeyden korkmamam gerektiğini, kendime yeterimi, kendime inanmamı, kendime güvenmemi, kendimden her şeyin çıktığını hatırladığım bir dönemdeyim. Bazen 'onların sayesinde' dediğiniz anlar oluyor. Hayır. Ben Stockholm'e yapayalnız gitmiştim, kimse yoktu yanımda. Tek başıma albümümü hazırlamıştım. Sevdiğim insanlar tabiki var, bana destek olan. Artık kendi kanatlarımla uçuyorum. O, bu sene gerçekleşti.
Bugüne kadarki en kötü date anınız nedir?
Bunu anlatayım mı? Çok saçma bir hikâye. Arkadaşıma mesaj yazıp "Beni ara" dediğim oldu tabii. Arandığımda "Ne! Geliyorum" deyip kaçtığım oldu. Öbürünü de anlatmayayım. Aslında komik olan o ama anlatamam.
İstanbul'da en sevdiğiniz semt ve favori mekânınız hangisi?
Kuzguncuk.
Hayatınızdaki en büyük hatanız neydi?
İnsanları kendim gibi sanmak, onlara güvenmek. Eylemlerine değil de söylediklerine inanmak. Biri bana "Ben iyi bir insanım" dediğinde inanıyorum. Ama sonra eylemlerine bakıyorum, aslında öyle değil.
Hayatınızdaki en büyük çılgınlığınız?
Albüm yapmak. Kamu önüne çıkıp "ben buradayım" demekten daha büyük bir çılgınlık var mı? Ben ilk klibim çıktığında yatağın altına saklandım. Bir şey yapıyorsun ama o ana kadar fark etmiyorsun. Çünkü bir hedefin var. Ben üretim sürecini çok seviyorum. Bir şeyler inşa etmeyi çok seviyorum. Aylarca çalışıyorsun. Ama bittikten sonra onu insanların önüne sunuyorsun ya "Bak, ben bunu yaptım" diye. Ve milyonlarca insan "Olmamış bu ya" diyor. Bu çok çılgınca bir şey.
İlk klibim "Yenildim Daima" çıktığında bu durumu fark edip "bu televizyonda mı yayınlanacak!" deyip çok utanmıştım. Klip, bir müzik kanalında 'ilk defa' diye girdi. Ben böyle oldum: "Allah! Ne yaptım ben? Herkes görecek" Acayip utanmıştım. Dönüşü de yoktu. O an arayıp "Vazgeçtim, kapatın! Geri gidiyoruz!" diyecektim. İlk an çok garip bir duyguydu.
Ergenlikte ailenizle zıtlaşıp yaptığınız en büyük saçmalık neydi?
Onları sürekli polise şikâyet etmek istiyordum. Demek Almanya'da okulda bana öğretmişler. Diyelim ki bir fiske yiyordum. Hemen "Seni polise şikâyet edeceğim!" diyordum. Çok tehdit ediyordum. "Bir daha yap baba, yemin ediyorum polise giderim" diyordum. Çok polise şikâyet edesim vardı onları.
Dünyada bir yerin keşfini yapmak isteseniz burası neresi olurdu?
Bali.
Sahnede seslendirmekten en keyif aldığınız şarkı hangisi?
Çok var. Ama son dönemlerde Kayahan şarkıları.
En çok ne için para harcarsınız?
Giyime harcarım. Tatile de harcarım. Gerçi artık ona da davet ediyorlar. Kıyafet de gönderiyorlar. Para cepte valla! :)
En güçlü ve en zayıf yönünüz nedir?
Her ikisi de duygusallığım.
Haters'larınıza iletmek istediğiniz mesaj nedir?
Ay bizim haterslarımız yok, herkes bizi çok seviyor :) Haterslar çok ilginç. Zavallılar. Nefret için dünyaya gelmişler ve o duygu çok kötü bir duygu. Şifa diliyorum.
En sık kullandığınız emoji hangisi?
Civciv ve tabanca.
Aynur Aydın'ın bugüne kadar hiç kimsenin duymadığı, sevenlerini şaşırtacak nesi var?
İlk doğduğumda çok kıllı doğmuşum. 16 yaşıma kadar bıyığım vardı. Sonra lazerle hallettik onu.