Aydilge'den Barış Arduç itirafı!
Birçok ünlü dizinin jenerik müziğini seslendirerek, adını geniş kitlelere duyuran ünlü şarkıcı Aydilge, YouTube’da Bi’ başka kanalından Öznur Doğan’a samimi açıklamalarda bulundu. Aydilge, Kiralık Aşk dizisinin başrolü Barış Arduç ile ilgili de bir itirafta bulundu.
Efsane dizi Kiralık Aşk'ın müziğini yaptığı süreçte, Barış Arduç'un gülümsemesinden çok etkilendiğini belirten şarkıcı, şarkının bazı sözlerini Barış Arduç'u düşünerek kaleme aldığını itiraf etti.
Kiraz Mevsimi setinde tanışan Özge Gürel ve Serkan Çayoğlu'nun evliliğe doğru yürüdüğünü belirten Aydilge, izleyicilerin aynı durumu Elçin Sangu ve Barış Arduç'ta da beklediğini ancak ne yazık ki gerçekleşmediğini anlattı. Kiraz Mevsimi, Kiralık Aşk ve Çatı Katı Aşk gibi dizilerin jenerik müziklerini seslendiren ve özellikle YouTube'da şarkıları milyonlarca kez dinlenen Aydilge, kendisine yapılan kötü yorumlardan, hayatındaki en büyük hatasına kadar her şeyi Bi' Başka'ya konuştu.
İşte keyifli sohbetten kesitler…
Müziklerini yaptığın dizilerin kahramanlarıyla iç içe olma fırsatı yakalıyor musun?
Evet, kesinlikle hepsiyle çok güzel ilişkilerim arkadaşlıklarım oldu.
''BARIŞ ARDUÇ'UN GÜLÜMSEMESİNDEN ÇOK ETKİLENDİM''
Kiralık Aşk'ta daha tanışmadan önce, fotoğraflarına bakarak hazırladım şarkıyı. Barış Arduç'un gülümsemesi çok etkileyici… Bu gülümsemenin birçok kişiyi de etkileyebileceğini düşünüp ''Sen üzülme, bir gülümse, gel..'' sözlerini ona ithafen kaleme aldım örneğin.
Bu zamana kadar işinle ilgili aldığın en yıkıcı eleştiri neydi?
Herkesin özünde iyi olduğuna inanan bir yapım var. Ama bir defasında şöyle bir yoruma denk gelmiştim sosyal medyada: ''İnşallah ses tellerine asit dökülür, yanar, boğazından aşağısı felç olur ve bir daha şarkı söyleyemez.'' Bu yorumu okuyunca, içimde aslında insanlık adına bir yara açıldı. O nefretin benle ilgili olmadığını biliyorum. Ama bir insan ne yaşadı da bunu yazdı, böyle bir nefreti içinde barındıracak kadar kötü ne yaşamış olabilir hayatta? Çünkü durduk yere kimsenin nefret dolu olacağını düşünmüyorum. Ayrıca, hiç kimsenin böyle şeyler yazacak kadar acı yaşamaması gerektiğine inanıyorum. Keşke mümkün olsa da, dünya daha sevgi dolu bir yer olsa… Bu benim içinde yaşamak istediğim bir dünya ama ne yazık ki yakın zamanda böyle bir gelecek mümkün görünmüyor…
Bir travman var mı?
Çocukluğumda yaşadığım hastalık, çok büyük bir iz bıraktı. Çocukluğumda devamlı hasta olduğum için, nefes almakta güçlük çektiğim için dünyanın kötü ve güvensiz bir yer olduğunu düşünüyordum. Ama onunla mücadele etmek beni ben kıldı.
En garip özelliğin nedir?
Karşımdaki kişiye göre değişir aslında. Mesela, bu duygusal yanımı naif bulduğunu söyledin, çünkü sen de naifsin. Senin de için tertemiz, o yüzden böyle görüyorsun. Belki sert biri, ''Bu ne ya! Bu da her şeye ağlıyor. Sulu Zırtlak!'' diyecek. Ya da kendi naifliğiyle barışamayan, sert olmayı matah bir şey sanan biri, ''Ben böyle zayıf karakterleri hiç sevmem ya!'' diyecek. O yüzden bu cevabı veremem sana, kişiye göre değişir bu durum.
''Hayatımın hatası'' diye tanımladığın bir gerçeğin var mı?
En büyük hatam, mutsuz olduğum bir ilişkiyi bir süre devam ettirmem oldu. Bunun nedeni de, kendimi her ilişkide mutsuzluk olduğuna inandırdım, hak ettiğimin bu olduğunu, dört dörtlük bir ilişki yaşayamayacağıma kendimi inandırdım. Buna razı oldum. Ama sonra bunun kendimi az sevmemle alakalı olduğunu gördüm. Gördüm ki, kendini çok sevdiğinde, seni gerçekten seven insan geliyor. Sen daha iyisini hak etmediğine kendini inandırırsan, gerçekten sana daha iyisini hak etmediğini ispatlayan biriyle beraber oluyorsun. O da devamlı bunu doğruluyor. ''Aynen, senin hak ettiğin benim. Zaten sana daha iyisi gelmez ki, senin olup olacağın bu!'' diyen biri. Gerçek bir sevgi olmadığını keşfettiğinde, kendi yalnızlığınla yüzleştiğinde illüzyon çözülüyor. Beyaz atlı prens, bir kurbağaya dönüşüyor…