Engin Altan Düzyatan'dan çarpıcı açıklamalar
Diriliş: Ertuğrul' dizisinde 'Ertuğrul' karakterini canlandıran Engin Altan Düzyatan kapılarını Günaydın'a açarken, birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu.
- Magazin
- Giriş Tarihi: 08.11.2017 | 00:00
- Güncelleme Tarihi: 08.11.2017 | 09:14
Set olarak bu başarının keyfini yaşıyoruz. Reytingi aynı noktada tutmak ve onun üzerine çıkmak, bunun üzerine hikayeyi oluşturmak çok kolay bir durum değil. Dördüncü yılda 'Ertuğrul' karakterini oynamak benim için biraz daha farklılaşıyor. İlk sene toy bir dönemini oynamıştım. Şimdi seyirci 40'lı yaşlarında olgun bir 'Ertuğrul'u izleyecek.
Bir karakterin farklı yıllardaki seyrini oynamak bir oyuncu için çok keyifli. Genelde bizim TV dizilerinde, aynı yaşlarda başlayıp aynı yaşlarda biten ve sadece o yaş aralığında geçen bir dönemi oynuyoruz. Fakat biz dizimizde bu tabloyu yıktık. Biz iyi bir ekip olduk. Artık yönetmenin gözünden bile, sahne gereği benden ne istediğini anlıyorum.
CİDDİ DÖVÜŞ SAHNELERİM VAR
Sporcu kökenliyim, çocukluğumdan beri sporla ilgilendim. Hiçbir şekilde spordan uzak duran bir adam olmadım. Spor hayatımın her köşesinde devam etti. 'Diriliş: Ertuğrul'daki kondüsyonu sağlamak çok kolay olmadı. Ben bu işe başlamadan önce de at biniyordum fakat bu denli bir performansım yoktu. İlk zamanlarda dövüş sahnelerindeki koreografiyi sağlamak yaklaşık bir saatimi alıyorsa, şimdi 10 dakikada koreografiyi çıkarabiliyorum. Normalde tembellik yapıp yaza hazır olmak için Şubat'ta başladığım spora artık Eylül ayında başlıyorum. Bu sezon her bölümde ciddi dövüş sahnelerim var. Bunun için zihnimi zinde tutmam ve spor yapmam gerekiyor.
Engin Altan Düzyatan oğlu Emir Aras ile birlikte.
PEDAGOGLAR ARKADAŞIMIZ OLDU
Çocuktan sonra hayatımda olumlu anlamda çok şey değişti. Babalık duygusunu az çok tahmin ediyordum çünkü çocukları, çocuklarla vakit geçirmeyi seven bir adamdım ama bu kadar çocuk olabileceğimi tahmin etmiyordum. Onunla oynarken kendimi kaybediyorum ve kendimi tekrar keşfetmeye başladım. Bu çok önemli bir duygu. Unuttuğum birçok şeyi tekrar keşfediyorum. Çok basit bilgileri tekrar okuyacağımı düşünmezdim ama doğruyu öğretebilmek adına bunlar önemli... Çocuğuma doğru cevaplar verebilmek için hayata onun gözünden bakmaya başladım. Pedagoglar en yakın arkadaşlarımız oldu.
Evet, artık modern dünyada çocuk yetiştirmeye ayrıntılı bakmaya başladık. Biz toplumun içinde, toplumla bir arada yetiştik, komşularla beraber büyüdük. Komün hayatın büyüttüğü son jenerasyon çocuklarıyız biz. Şimdi o çocukluğu yaşamak biraz zorlaştı. Çocuğu doğru büyütmek için artık günümüzde profesyonel yardım almamız gerekiyor. Çocuk kitapları okuyorum; masalları unuttuğumu fark ettim. Neslişah, "Hadi bir masal anlat" diyor, kalakalıyorum. 'Kırmızı Başlıklı Kız'ı anlatayım diyorum ama anneanneyi kurt yiyor, bunu nasıl anlatayım çocuğa. O zaman yeni masallar arıyorum. Şimdiki çocuklar tercih yapabilen, ne istediğini bilen çocuklar. "Bir şey yapalım mı?" diye sorduğunda, "Hayır, ben bunu istemiyorum" diyebiliyor. 21 aylık çocuğum bana "Baba hayır" diyebiliyor. Düşünüyorum; değil 21 aylıkken, 35 yaşımda bile babam bana "Bir şey yapalım mı?" dediğinde "Hayır" diyemem.
KENDİMİ YÜKSEK ADRENALİNLE DENGELİYORUM
Adrenalini hayatımda tutarak kendimi dinlendirmiş hissediyorum. O yüzden bir adrenalin tutkum olduğunu söyleyebilirim. Boş zamanlarımda yüksek adrenalin içeren olayları gerçekleştirerek kendimi dengeliyorum.
OSMANLI TARİHİNE İLGİ DUYUYORUM
Ben oyunculuk mezunuyum, bu disiplinle büyüdüm. Bir oyuncunun sürekli kendini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum; kültürel, fiziksel ve mental anlamda. Boş vakitlerimde sürekli film izliyorum. Haftanın dört gecesi eve gittiğimde yeni çıkan ne varsa, dünyada neler oluyorsa, onları görmeye çalışıyorum. Bu işle birlikte Osmanlı tarihine ayrı bir merakım oluştu. Bu konuyla ilgili okuyorum. Siz geliştikçe oyunculuğunuz da gelişiyor; bunun bir matematiği var.
KOMŞUMUN TABAĞINI BOŞ GÖNDERMEM
Şahan Gökbakar ile komşuluğumuz Yeşilçam filmlerinde gibi. Sağ olsun Şahan ile çocukluğumdaki komşuluk ilişkilerimi hatırlıyorum. Komşum geçenlerde kendi elleriyle yaptığı çok güzel çöreklerden getirdi. Ben de 60'a yakın balık yakalamıştım, tabağı boş göndermeyip tuttuğum balıklardan koydum. (Gülüyor)