'Cenk Eren: İnsanlar hayattan kopmasın diye sahne ücretimi yarıya indirdim
‘Tanju Okan Şarkıları’ albümünün ardından ‘Repertuvar Ferdi Özbeğen Şarkıları’ adlı bir albüm çıkaran Cenk Eren’le Cihangir’deki evinde buluştuk. Eren, geçen yıl aldığı köpeği Mia sayesinde titizlik takıntısını yendiğini ve yeni bir hayata başladığını söyledi. Şarkıcı “Mia ile kendime geldim” dedi
MAHALLE KÜLTÜRÜNÜ SEVİYOR ALIŞVERİŞİNİ PAZARDAN YAPIYOR
Son dönemde çıkardığı 'Repertuvar Ferdi Özbeğen Şarkıları' albümüyle dikkat çeken Cenk Eren, bizi evinde ağırladı. Eren, ekranda göründüğünden farksız; samimi, sakin ve içten biri. Eskiden takıntıları olduğunu, evine gelen misafirlerin bu nedenle rahatsızlık duyduğunu belirten şarkıcı, takıntılarını dokuz ay önce aldığı köpekle yendiğini söyledi.
Biz de Eren'in takıntılarını yendiğini öğrenince, ona evde küçük bir test yaptık. Salonunu dağıttık, kütüphanesindeki kitaplarını karıştırdık.
Eren, mütevazı olmasıyla ilgili şunları söylüyor: "Ne kadar ünleniyorsan, o kadar mütevazı olmak zorundasın. Şan, şöhret, para, pul çabuk elde edilir ama elinden de çabuk kayar. Şımarıklık çabuk şöhrete ulaşmış insanlarda olur."
İleride nasıl bir hayat yaşamak istediğini sorduğumuz Eren, "Sahnede öleyim' diyen biri değilim" diyerek ekliyor: "Sade bir hayat istiyorum. Gündüz yürüyüş, akşam balık pazarına gidip alışveriş yapayım."
Cihangir'de yaşayan, alışverişini pazardan yapan, komşularıyla görüşen Eren şunları söylüyor: "Ankara'da mahallede doğup büyüdüm. Ünlü olduktan sonra rezidans sevdam oldu, birkaç yıl da yaşadım ama yapamadım. Bir gün Cihangir'de bir arkadaşıma geldim, baktım mahalle kültürü var; sekiz yıl önce buraya taşındım. Üçbeş günlüğüne bir yere gideceksem, anahtarımı komşularıma bırakırım. Pişirdiklerini bana getirirler. Başıma bir şey gelse, birisinin kapısını çalsam beni hastaneye götürürler."
Güzel yemek yapan şarkıcı, "Mutfağa girmek benim için çok güzel bir terapi" diyor.
Son dönemde çıkardığı 'Repertuvar Ferdi Özbeğen Şarkıları' albümüyle dikkat çeken Cenk Eren, bizi evinde ağırladı. Eren, ekranda göründüğünden farksız; samimi, sakin ve içten biri. Eskiden takıntıları olduğunu, evine gelen misafirlerin bu nedenle rahatsızlık duyduğunu belirten şarkıcı, takıntılarını dokuz ay önce aldığı köpekle yendiğini söyledi.
Biz de Eren'in takıntılarını yendiğini öğrenince, ona evde küçük bir test yaptık. Salonunu dağıttık, kütüphanesindeki kitaplarını karıştırdık.
Eren, mütevazı olmasıyla ilgili şunları söylüyor: "Ne kadar ünleniyorsan, o kadar mütevazı olmak zorundasın. Şan, şöhret, para, pul çabuk elde edilir ama elinden de çabuk kayar. Şımarıklık çabuk şöhrete ulaşmış insanlarda olur."
İleride nasıl bir hayat yaşamak istediğini sorduğumuz Eren, "Sahnede öleyim' diyen biri değilim" diyerek ekliyor: "Sade bir hayat istiyorum. Gündüz yürüyüş, akşam balık pazarına gidip alışveriş yapayım."
Cihangir'de yaşayan, alışverişini pazardan yapan, komşularıyla görüşen Eren şunları söylüyor: "Ankara'da mahallede doğup büyüdüm. Ünlü olduktan sonra rezidans sevdam oldu, birkaç yıl da yaşadım ama yapamadım. Bir gün Cihangir'de bir arkadaşıma geldim, baktım mahalle kültürü var; sekiz yıl önce buraya taşındım. Üçbeş günlüğüne bir yere gideceksem, anahtarımı komşularıma bırakırım. Pişirdiklerini bana getirirler. Başıma bir şey gelse, birisinin kapısını çalsam beni hastaneye götürürler."
Güzel yemek yapan şarkıcı, "Mutfağa girmek benim için çok güzel bir terapi" diyor.
'ESKİ ŞARKILAR ÇOK DAHA TEMİZMİŞ'
Tarihi Yarımada'dan, Boğaz Köprüsü'ne kadar uzanan müthiş bir manzaraya bakan evinde sohbetimize başlıyoruz... Bize, fonda Eren'in albümü eşlik ediyor.
Evinde ilk etapta dikkatimi; dini kitaplardan evliliğe kadar farklı konularda kitapların yer aldığı kütüphane çekiyor. Eski ansiklopedileri bile atmayan şarkıcı "Okumayı, kendimi geliştirmeyi, özellikle ansiklopedi karıştırmayı çok severim. Google'da bilgi kirliliği var" diyor.
Kitapların arasında darbelerle ilgili kitapları görünce gündemi yakından takip ettiğini anlıyorum.
Eren'e son dönemde Türkiye'de yaşanan olumsuz olaylara nasıl yaklaştığını soruyorum, şöyle yanıtlıyor: "Maalesef üzücü olaylar yaşadık. Konserler iptal oluyor ama ben 'Hayat devam etmeli' diyenlerdenim. Sahne aldığım mekandaki ücretimi yarıya düşürdüm.
Hatta onlara bu teklifi kendim götürdüm. Ben çalışmadan hayatımı idame ettirebilirim ama benimle birlikte çalışan onlarca insan var ve bu mekandan para kazanıyor. Bu dönemde herkesin ayakta durabilmesi için kendimize düşeni yapmalıyız. Sahne kostümü almayacağım, Avrupa'ya gitmeyeceğim ama işimi yapmaya devam edeceğim."
Eren, önümüzdeki referandum süreciyle ilgili düşüncelerini de şöyle özetliyor: "Memleket için hangisi hayırlıysa o olsun.
'Evet'çiler ve 'Hayır'cılarla bu ülkede birlikte yaşayacağız. Kimsenin bir yere gitme gibi bir lüksü yok. Kavga gürültü etmeden bu süreci yaşayalım."
Eski zamanları çok sevdiğini açıklayan Eren, "Eski şarkılar çok daha temizmiş. Bu camiada yaşamama rağmen gelenekselim, şampuanım bile yıllardır aynı" diyor.
Şarkıcı, 17 Mart'ta Bostancı Gösteri Merkezi'nde albümün lansman konserini yapacağını da sözlerine ekliyor.
'BU SEKTÖRDE TUTUNABİLMEK İÇİN SİNİRLERİNİZ ÇELİK GİBİ OLMALI'
"Muazzez Ersoy'dan sonra nostalji kralıyım" diye söze giren Cenk Eren'le başlıyoruz sohbete... Eren, "Tanju Okan'dan sonra Ferdi Özbeğen'in seslendirdiği şarkıları eskiyi unutturmadan, gençlere hatırlatmak gerekir" diyor ve sözlerine devam ediyor: "Benim için sahnesi iyi' derler ama diğer albümlerimde bu başarıyı yakalayamamıştım. Tanju Okan ve Ferdi Özbeğen albümleri ile bunu kırdım. Bu albümlerin bu kadar ses getireceğini tahmin etmedim."
'İNSANLIK DA ÖNEMLİ'
32 yıldır müzik piyasasında olan Eren, "Cumhuriyetten önce sahnelerdeydim" diye espri yapıyor. Sahneye ilk Ankara'da çıkan, daha sonra bir süre Antalya'da yaşayan Eren, o günlerle ilgili şunları anlatıyor: "1993'te parasızlıktan İstanbul'a geldim. Çok cazip bir teklif almıştım. Bu işin yeri burası."
Eren, "32 sene boyunca iyi kazandınız mı?" sorusuna şöyle cevap veriyor: "Eskisi gibi paralar yok artık. Eskiden haftanın yedi günü çalışırdık, şimdi haftada bir gün çalışıyoruz. 32 senedir çalışıyorum. Memur gibi çalışıyoruz, tabii daha fazla kazandık ama daha da fazla yatırım yaptık. Yedisekiz albümümü kendi paramla yaptım. Kıyafetlerim, sahne; hep masraflı iştir."
Bir daha dünyaya gelse yine aynı hayatı yaşamak, yine şarkıcı olmak istediğini söyleyen Eren, şöyle devam ediyor: "Zaman zaman üzüldüğüm, kırıldığım, yorulduğum da oldu. Bizim işte acımasız bir rekabet var. İnsanlar birbirlerinin üzerine basıyor. Onlara ben de dahilim, ben de yapmışımdır. Bu hayatta tutunabilmek için çelik gibi sinirleriniz olmalı. Normal bir sesin varsa, mütevazı bir şarkıcıysan, kalbin de iyiyse; yıllardır sahnede olabiliyorsun. Çünkü insanlar sadece sesine değil; insanlığına da bakıyor."
Eren'in barınaktan sahiplendiği köpeği Mia dikkatimizi çekiyor. Mia, Nisan'dan beri Eren'in hayatında. Cenk Eren köpek aldıktan sonra değişen hayatını şöyle anlatıyor: "Köpek edinmeden önce köpek videoları izlemeye başladım. Sahiplerine olan düşkünlükleri dikkatimi çekti. Ben çok titiz biriydim, hatta doktora gidecek kadar. Mesela; en tahammül edemediğim şey evin dağınık olmasıdır, her yer düzenli olmalıdır. Bir toplantıya gideceksem ve mutfak dağınıksa, arabadan inip mutfağı düzeltip öyle gidiyordum. 'Köpekle nasıl olacak?' dediler. İlk zamanlar bayağı sarsıldım ama sonrasında Mia takıntılarımı tedavi etti. Keşke daha önce alsaydım. Mia ile kendime geldim."
Günaydın - MERVE YURTYAPAN - İLKER GEZİCİ - ÖZLEM AVCI