Yenidoğan davasının ikinci perdesinde yeni itiraf: 500 gram bebek yaşamazsa çek tüpünü gitsin
"Yenidoğan Çetesi" davasında ikinci perde başlarken tutuksuz sanıklardan yeni itiraflar geliyor. Hemşire yardımcısı Batuhan Çetin yaptığı savunmada denetimlerden hastanenin haberi olduğunu itiraf ederken normalde doktor olmadığını ancak denetim olacağında doktorun geldiğini söyledi. Çetin ayrıca doktor Rıza Keykubat'ın kendisine bir bebekle ilgili "500 gram zaten bebek yaşamazsa çek tüpünü gitsin" dediğini itiraf etti.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın ikinci perdesi bugün de devam ediyor.
Mahkeme bugün tutuksuz sanıkları dinleyecek.
İŞTE DAKİKA DAKİKA YAŞANANLAR
ÇARPICI İTİRAF: YOLSUZLUK ORADA BAŞLADI
Güney Hastanesi'nde sorumlu müdür olan tutuksuz sanık Dr. Ali Dirik, hastanedeki boş ilaç kutularını gördüğünü ve hemşireleri çağırarak "Hemşirelere bu ilaçları uyguladınız mı dedim 'hayır' dediler. Kullanmadıklarından emin oldum." dedi. Ardından Fırat Sarı'yı aradığını söyleyen Dirik, "Bunlar SGK'ye fatura edilmiyor' dedim. Yolsuzluk orada başladı" ifadelerini kullandı.
“500 GRAM ZATEN BEBEK YAŞAMAZSA ÇEK TÜPÜNÜ GİTSİN”
Sanık Çetin savunmasının devamında “Bebeği teslim aldığımızda çok soğuktu monitör okumuyordu. Nabzı düşüktü. Bebek akşam 18.00’da 3 tane hemşire yardımcısına bırakıldı. Ben sorumluluğu kabul etmedim. Damla Atak bana ‘ben gidiyorum çok yorgunum bugün beni arama’ dedi. Muhtemelen kendine kalmasın diye akşam ölsün diye gündüz yaşatmaya çalıştı. Gece, doktor Rıza Keykubat’ı aradım. Bir vizit attı. Rıza Keykubat’ın da haberi vardı durumdan. Bebek gece 03:00 gibi daha da ağırlaştı. Keykubat’ı aradım ‘hocam nabzı alamıyorum artık’ dedim. Bana ‘500 gram zaten bebek yaşamazsa çek tüpünü gitsin’ dedi. Ben de sorumlu olarak vicdanımı rahatlatmak için kalp masajı yaptım. Bebeği yaşatmak için yapılabilecek müdahaleleri yaptım. Ben de bundan dolayı yargılanıyorum şu an. Ben çoğu şeye tanık oldum ama sanık olarak yargılanıyorum. Kalp masajı yapmasam da ölecek bir bebek ama kalp masajı yaptığım için yargılanıyorum. Şeyhmus Hoca bebeği hiç görmedi. Gelip gittiği çok nadirdir yenidoğan servisine. Sadece kaşesini kullandıran bir doktor. Bebek öldükten sonra başhekim, başhemşire beni bir odaya aldılar. Tehdit ettiler beni. Normalde yoğun bakımda kamera vardı. Ben inanmıyorum kamera kayıtlarının olmadığına. Yok etmişler. Nöbet listeleri bile yalan yanlıştı. Denetime gelenlere yalan nöbet listelerini verdiler. Kaya bebek öldükten sonra denetim geldi. Damla Atak beni aradı ‘Doktor geldi müdahale etti diyeceksin’ dedi. Denetimin geleceğinden nasıl haberleri oluyordu bilmiyorum” şeklinde savunma yaptı.
Duruşma tutuksuz sanıkların savunması ile sürüyor.
“NORMALDE DOKTOR YOKTU DENETİM OLACAĞINDA DOKTOR GELİYORDU”
Hemşire yardımcısı Batuhan Çetin savunma yaptı.
Batuhan Çetin savunmasında “Ben hemşire yardımcısıyım. Güney Hastanesi’nde yenidoğan yoğun bakımda çalışıyordum. Yapılan usulsüzlükler hakkında bilgim yok. Bütün hastanenin bildiği gibi yenidoğan yoğun bakımın işletme olduğunu biliyordum. Denetim gelmeden önce hastanenin bilgisi oluyordu. Normalde doktor yoktu, denetim olacağında doktor geliyordu. Kaya bebek gece doğdu. Bebek doğduktan sonra hiçbir doktor müdahalede bulunmadı. Elini bile sürmediler bebeğe. Yoğun bakıma alındı bebek. 2. günün gecesinde bebek çok kötü kanıyordu. Aspirasyon sonucu kanıyordu. Hemşire Damla Atak’a haber verildi ama hastaneye gelmeye tenezzül etmedi. 3 tane hemşire yardımcısı bulunuyordu bebeğin vefat ettiği gün” dedi.
BEBEK BAŞINA BİN LİRA
Tutuksuz sanık Mustafa Kazan ise savunmasında, "Bağcılar Şafak Hastanesinde çalışmaya başladım sonra kendi isteğimle Kızılay Hastanesi'ne geçtim. Kendi isteğimle istifa ettiğimi beyan ediyorum ki ben Kızılay’da çalışırken gözaltına alındım. 2-3 ay daha görevime devam ettim sonra psikolojik olarak iyi olmadığım için emekliliğimi isteyerek memleketime taşındım. Şafak Hastanesi'nde çalıştığım sürede imza yetkim ve vekalet verilme yoktur. Görev tanımım idari personel olarak boya, hastanenin genel temizliği alanlarda görevlendirildim geri kalan temel durumlarda bir görevim yoktur. Yönetimin ricası üzerine sadece hastalarla ilgilendim. Ayrı olarak finans kısmında da yetki sahibim değildir. Örgüte bile isteye yardım, kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırma suçundan yargılanıyorum. Birincisi böyle bir örgütün varlığını kabul etmiyorum sadece gözaltına alındığımda öğrendim. Kimseyle telefon görüşmem yoktur, telefonları dahi yoktur. Haricinde bahsi geçen örgütten de ne para alışım ne de para verişim görülmemektedir. Buradaki isimlerle biraraya hiç gelmedim. Ne para aldım, ne para verdim. Sadece iki kez Gıyasettin Mert Özdemir'le konuştum" ifadelerini kullandı.
Savunmasına devam eden sanık Kazan, "En son Bağcılar Şafak Hastanesi'nde çalıştım, kendi isteğimle ayrıldım. Kimya bölümü mezunuyum.10 bin lira karşılığında Mert Özdemir'e bebek sevki istememi hastane yönetimi talep etti." dedi. Çapraz sorgu sırasında Mahkeme başkanının 'Tapelerde, 'Bebek başı ücretler, bebek başı bin lira.30 bebek getirdin 30 bin' diyorsun' cümleleri üzerine sanık Kazan, "Hastane yönetiminin Özdemir için dediğini aktardım. Mert de kabul etmedi zaten. Şafak Hastanesinde ben işe girdikten sonra Başhekim olarak Semiha Yavuz geldi. Maaşımı sabit hastaneden alıyordum" dedi.
'NEDEN YOĞUNBAKIMI DOLDURMA PEŞİNDESİN'
Mahkeme başkanının sanık Renginar Molla'ya tape kayıtlarında yer alan Hasan Basri Gök'ün 'Epikrizleri düzenliyorum, normale çekiyorum' konuşmasını sorması üzerine sanık Molla, "Başka bir hastanede yaptığı işlemleri bana anlatıyordu. " yanıtını verdi. Sanık Molla, mahkeme başkanının 'Basamakların değiştirilmesiyle ilgili hiç sorgulamadın mı neden değiştiriyor?' sorusu üzerine ise, "Hayır sorgulamıyordum çünkü basamak yazmak benim görevim değildi." dedi. Mahkeme Başkanı'nın 'Neden yenidoğan yoğunbakımı doldurma peşindesiniz ve sürekli hasta alıyorsunuz?' sorusuna cevap veren Molla, "Konuşmalarda yanlış anlaşılma var Türkçem iyi olmadığı için bazı durumlar yanlış anlaşılmış olabilir." dedi. Mahkeme başkanı, 'Hepimiz Türkçe biliyoruz, konuşuyoruz. Senin Türkçen zayıf olabilir ama anlamadığın şeylere neden onay verdin?Neden Hasan Basri'ye, 'Sen asistansın neden doktorun yapması gereken şeyleri yapıyorsun demedin?' diye sordu. Cevap veren sanık Molla ise, "Ben elimden geleni yaptım. Yıllardır çalışıyorum, hiçbir şekilde bu şekilde çalışmadım. Ben kafamı kaldırıp kimlerle çalıştım hiç bakmamışım etrafa." dedi. Mahkeme üyesi ise sanığa, "Çalıştığın hastane kaç yataklıydı ve denetime geldiklerinde hastalar kaçıncı basamaktı' diye sordu. Sanık Molla ise "Yatakların hepsi dolu değildi, bebeklerin basamakları aynı değildi." şeklinde cevap verdi. Savcının 'Neden yenidoğan yoğunbakımı doldurma peşindesin ve sürekli hasta gönderilmesini istiyorsun hastaneye?' sorusu üzerine sanık Molla, "Benim hasta doldurma derdim hiçbir zaman olmadı, böyle bir yetkim de yok. Bebeğin yatması gerekirken yatmıyordu bundan bahsetmiş olabilirim, başka bir niyetim yoktu" cevabını verdi.
"TAKİP ETTİĞİM HASTALARIN EPİKRİZLERİ YAZILMAMIŞTI"
Tutuksuz sanık Renginar Molla, "Yurtdışında okulumu bitirdim, önlisans mezunuyum. Bana ne dendiyse, görevim neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Farklı hastanelerde çalıştım. En son Silivri Kolan Hastanesi'nde çalıştım. Fırat Sarı yogun bakım sorumlusuydu Hasan Basri Gök asistanıydı. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Bana ne dendiyse, görevim neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Hasta odaklı çalışmaya devam ettim. Evrak işleriyle Hasan Basri Gök ve Fırat Sarı ilgileniyordu. Benden epikriz ve basamak işleri istenmiyorlardı. Bebeklerle ilgili bir sıkıntı olduğunda Fırat Sarı'yı arıyordum, ona ulaşamazsam Hasan Basri Gök'ü arıyordum. Hasan Basri Gök, ona söylediklerimi Sarı'ya ileteceğini söylüyordu. Gıyasettin Mert Özdemir'i erişkin yoğun bakımından tanıyorum. Mehmet Salih Kara diye birini tanımıyorum. Mahkeme başkanının çapraz sorgu sırasında tape kayıtlarındaki Hasan Basri ile aralarında geçen denetim konuşmalarını sorması üzerine, sanık Molla, "Bana denetimle ilgili dikkat edilmesi gereken şeylerin bilgisini verdi Basri, basamakla ilgili söylenen kelimeler istem dışı söylenen kelimelerdi. Hasan Basri benim basamakları değiştirmemi istedi. Bunu da ona Fırat Sarı'nın söylediğini düşündüm. Basamak çekmek anladığım birşey değildi. Denetime geldiklerinde bana sürekli epikrizler soruldu. Benim takip ettiğim hastaların epikrizleri yazılmamıştı. Bunları Hasan Basri'nin yazması gerekiyordu. Hasan Basri Gök'ün hemşire olarak çalıştığından yönetimin haberi vardı. Fırat Sarı gelmeden önce epikrizleri doktorum yazıyordu. Daha sonra Fırat Sarı yazmaya başladı" dedi.
YENİDOĞAN DAVASINDA 9.GÜN
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, tutuksuz sanıkların savunmalarıyla bugün de devam edecek.
"YENİDOĞAN ÇETESİ" DAVASININ DURUŞMASI YARINA ERTELENDİ
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
"YENİDOĞAN BİRİMİNİN İŞLETME OLDUĞUNU BÜTÜN HASTANE KONUŞUYORDU"
Birinci Hastanesi'nde sekreterlik yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar savunmasında, "Benim çocuklarım vardı ve bu yüzden çalışmak zorundaydım. Başvuru yaptım evime yakın hastanelere. Birinci Hastanesi kabul etti. Başladığımda eski sekreter bana sadece 2 gün işi gösterdi. Yenidoğan biriminin işletme olduğunu bütün hastane konuşuyordu. Buradakiler tam anlamıyla o süreci anlatmıyor.
Bir whatsapp grubu olduğunu öğrendim. Cansu Hanım'a 'beni ekler misiniz?' dedim. Süreç şöyle ilerliyor; sadece 112 sistemi değil özel ambulans var. Özel hastanelerden hasta alıyorlardı. Hasta bilgilerini atıyorlardı o gruba ve hasta gelecek diyorlardı. Epikrizleri doktor Şeyhmus Çelik yazmıyordu kesinlikle" dedi.
ŞEYHMUS ÇELİK YALAN SÖYLEMEYİ BİLE BECEREMEDİ BURADA, HABERİM YOKTU DİYOR"
Sanık Yadigar, "SGK her gün denetime başladı. Üstüne hemen dosya istediler SGK'dan. Sonra bir gün Doğukan geldi 'kızlar size yapmanız gerekenleri anlatacağım' dedi. Kızlara görev veriyordu. Doğukan 'ben keyfimden yapın demiyorum bana da birileri yap dedi o yüzden yapıyorum' dedi.
"AİLENİN PARASI YOK DİYE İLACI KESTİLER"
Serdarıvo bebeğin ölümüyle ilgili itiraf doktor Şehmuz Çelik’ten geldi. Çelik, ailenin parası olmadığı için bebeğe verilen ilacın kesildiğini şu sözlerle anlattı:
Birinci Hastanesi’nde doktor olarak çalışan Çelik, “Bu olayın ortaya çıkması için emek veren herkesten Allah razı olsun. Ben yıllardır doktorluk yapıyorum. Fırat Sarı bana düzenli ödeme yaptığını söylemiştir. Bana bu şekilde bir ödeme yapılmamıştır. Ben hiçbir çıkar sağlamış değilim. Hayatımda hiçbir örgüte üye olmadım. Ben ne SGK’yı ne başka bir kurumu dolandırmak için hiçbir belge düzenlemedim. Hiçbir hastanede gerçeğe aykırı belge düzenlemedim. Bebek Kaya ölmeden önce muhasebeci beni aradı, istifa etmemi istedi. İstifa dilekçemi hazırladım elden gelip aldılar. Aynı tarihte başka bir doktor ile sözleşme yapmışlardır. 1 gün sonra bebek Kaya eks olmuştur. Benim bu olayda bir hatam yoktur. Benim üzerimde sistemde kayıt devam etmiş. Niye kaydın devam ettiğini bilmiyorum. Bebek Serdarova, Birinci Hastanesi’nde bebek kardiyolojisi olmadığı bilinmesine rağmen sevk edilmiş. Bebek Türkmenistanlıydı. Ailenin durumu yoktu. Hakan Doğukan aileden para almış. İşte bunlarda böyle vicdan yok. Ameliyat olması lazımdı bebeğin. Ailenin durumu yoktu. Bu nedenle 112’ye haber verdik. 112 araştırdı geri döndü, ‘hocam kimse almıyor’ dedi. Konsolosluğa yönlendirdik. Oradan da bir geri dönüş olmadı. Bir süre sonra Birinci Hastanesi’ne denetime geldiler. Orada yetkili birine durumu anlattım. ‘Türkmenistanlı, kalp hastası, ameliyat olmazsa ölecek’ dedim. Tamam dediler bana. Oradan da geri dönüş olmadı. Bebek orada uzun süre kaldı, kimse almadı. Aile de almadı, parası yoktu nereye götürecek? Çocuğa ilaç veriliyordu ameliyat oluncaya kadar. Bu ilacı biri kestirmiş. Soralım ilacı kimin kestiğini” dedi.
Mahkeme başkanı bunun üzerine sanığa “Hasta senin hastan değil miydi? İlacı kimin kestiğini nasıl bilmiyorsun?” dedi. Sanık “Hasta benim değildi. Arada vizite çıktığımda durumu nasıl diye bakıyordum. Bebek kardiyolojisinin hastasıydı. Ailenin ameliyat ettirecek parası yoktu. Başka yere de götüremiyordu. Kimse ücretsiz ameliyat yapmadı. Ben mi 100 bin TL versem diye düşündüm o arada bebeği kaybettik” şeklinde cevap verdi.
"20 BİN ALACAĞIZ İŞİNİZE BAKIN"
Savunma yapmak için sanık kürsüsüne gelen Hemşire Gizem Büyükköleş Birinci Hastanesi’nde ölen Opara bebekle ilgili “Bebeği devraldığımda gayet sağlıklıydı. "Altı aylık, neden kuvöze alıyoruz, uygun değil" dendiğinde Doğukan, "Günlüğüne 20 bin TL alacağız, işinize bakın" demişti. Bebeğe kuvözde tutulması için ilaç verildi. Bebek sersemledi, kustu. Ölüm saati bile yanlış girilmişti” ifadelerini kullandı.
BEBEK ÖLENE KADAR HİÇBİR DOKTOR GÖRMEDİ
Üye hakimin "Bebek ölene kadar hiçbir doktor bu bebeği görmedi, öyle mi?" sorusuna yanıt veren Büyükköleş para karşılığında epikriz yazıldığını itiraf etti.
MAHKEME BAŞKANI SİNİRLENDİ
Mahkeme başkanı sanığa başkasının kaşesinin hemşireler tarafından kullanılıp kullanılmadığını sordu. Sanık Ayşe Gizem Büyükköleş “Bilmiyorum ama bu konuşuluyordu sürekli” şeklinde cevap verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine öfkelenerek “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok. Hemşire ‘doktor biliyor’ diyor, doktor ‘başhekime sorun’ diyor. Ben anlamıyorum, bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” dedi.
Duruşmaya sanık savunmasının ardından 45 dakika ara verildi.
“ÇOK DENETİM GÖRDÜM BU FARKLIYDI”
Bugün ilk olarak tutuksuz sanık hemşire Ceren Hatice Kırım savunma yaptı. 12 senedir yenidoğan hemşiresi olduğunu söyleyen sanık, “Olaylar medyaya yansıyınca işten çıkarıldım” dedi. Hastaların basamak belirlemeleri ilgili yaptığı konuşma sorulan sanık, “Bir yerden duymuşumdur. Benim görev alanımda değil” dedi.
Bir telefon konuşmasında yapılan denetimle ilgili, “Bize çomak soktular” dediği hatırlatılan sanığa ne demek istediği soruldu. Telefonda konuştuğu kişinin o dönemki erkek arkadaşı olduğunu söyleyen Ceren Hatice Kırım, “Kendisinin sağlıkla alakası yok. Hastanem zarar görecek diye bu tarz cümleler kurmuşum. Çok uzun zamandır yenidoğan hemşiresi olduğum için çok denetim gördüm. Bu kez yapılan denetim çok detay ve farklıydı” dedi.
“DAĞITTIĞIM YÜKSEK MEBLAĞLARIN KAYDINI SUNACAĞIM”
Sorumlu hemşire olduğu için Fırat Sarı’nın paraları kendisine gönderdiğini anlatan sanık, “Parayı bana gönderiyordu. Ben de dağıtıyordum. Hepsinin kaydı var ben de hepsini size sunacağım. Yüksek meblağları sunacağım. Gelen her paranın çıkışı da var. Maddi bir kazancım olmadı” dedi. Mahkeme başkanının sorusu üzerine kendi adına olan telefon numarasını Fırat Sarı’ya verdiğini anlatan Kırım, “Kendi adıma kayıtlı bir telefon numarası çıkartmıştım Fırat Sarı’ya verdim. Kullandı mı kullanmadı mı bilmiyorum. Daha sonra iptal ettirdim” dedi.
"NİYE TELEFON HATTI VERDİN?"
Duruşma savcısı da bu ifadenin üzerine, “Fırat Sarı ile bir samimiyetin olmadığını söylüyorsun ama kendi adına telefon hattı çıkarıp neden veriyorsun? Hiç sorgulamadın mı?” diye sordu. Sanık ise, “Mecburiyetinden kaynaklı olduğunu söyledi ben de çıkardım verdim” dedi.
DAVA 8.GÜNÜNDE
DURUŞMA YARINA ERTELENDİ
Yaklaşık 7,5 saat süren, 7 sanığın dinlenildiği duruşma, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 7 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.
BEBEĞE İLAÇ DÜŞÜMÜ YAPACAĞIM ENTÜBE GÖSTERİN
Tutuksuz sanık Cafer Akdur, savunmasında atılı suçlamaları reddetti. Akdur, "10 sene Yaşam Hastanesinde çalıştım. 5 sene Alibeyköy Hastanesinde, 1 sene Beylikdüzü Cerrahi Tıp Merkezinde çalıştım. Gelişim Hastanesinde bir sene çalıştım 8.5 yıldır Bağcılar Medilife hastanesinde çalışıyorum. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum, ne bir örgüt üyesiyim ne de SGK'yı dolandırdım. " dedi ve savunmasına şu sözlerle devam etti:
"FIRAT SARI'nIN İSMİNİ DUYMADIM BİLMİYORUM"
Hakkımda hiçbir tape kaydı yok, banka hesaplarımda hiçbir oynama yok. Ben bebek yoğun bakım çalışanı değilim. Hastanede yenidoğan olduğu zaman yenidoğanları görüyorum. Yenidoğan ihtiyacı olanları için yenidoğan doktorunu çağırıyorum, doktor karar verirse bebekler yoğun bakıma alınıyor. Hastanede poliklinik yapıyorum. Fırat Sarı'yı tanımıyorum. Fırat Sarı'nın ne ismini duydum ne de bebek yoğunbakımı aldığını biliyorum. Semiha Yavuz vardı başhekim başında. Fırat Sarı ile ben bir imza atmadım. Kurum içinden sadece Dursun Eryılmaz ile Semiha Yavuz'u tanıyorum. Mustafa Kazan'ı da tanıyorum. Bağcılar Medilife Hastane müdürüydü ama sonra Şafak Hastanesine geçtiler."
'DIŞARIDAN DOKTORLAR GELİYORDU'
İddianamede Öykü Helvacı, Havvanur ve Ayaz Karaduman bebeklerin ölümünden sorumlu tutulan sanık Akdur, "Ben yenidoğan yoğun bakıma bakmadığım için hiçbir zaman çağrılmadım, bebeklerle ilgim yok. Fırat Sarı ve İlker Gönen ile hiç muhattap olmadım. Ben başhekimim, ben yönetim kurulunun aldığı kararları imzalarım. Hastaneyle ilgili olaylara yönetim kurulu ve hastane müdürü karar verirdi. Bana sadece örnek olarak 'Şu doktoru aldık' dediklerinde ben dosya imzalardım. Ali Kahraman, hastaneye 2023 sonrası geldi. Havvanur Karakoç bebekle ilgili benim bir ilgim ve bilgim yok. Öykü bebek ile ilgili de bahsettiğim gibi yenidoğan yoğun bakımla hiç ilgim yok orayı kendi doktorları ilgilenirdi. Yönetim kurulu bizzat ilgilenirdi. Yönetim kurulunda Ahmet Olcay, Ahmet Bey vardı. İdaride hiç bir tasarruf yetkim yoktur. Çağla Durmuş'u ismen duydum, belki görmüşümdür ama konuşmadım. İlker Gönen'i de hiç tanımıyorum. Yenidoğan yoğun bakıma yönetim karışırdı ben karışmazdım. '3. basamak yenidoğan yoğun bakımı eksiklik çekmektedir' konuşmasıyal ilgili bilgim yok. Denetim geldiğinde yönetimle Ali Kahraman ile muhakkak görüşmüşlerdir. Hastanede, Çocuk polikliniği yapıyordum, hastanenin alacağı herhangi bir karara karışmıyordum zaten karıştırmıyorlardı. Yönetimin aldığı kararlara başhekim karar verirdi. Başhekimlik yaptığım sırada çocuk doktorluğu da yapmaya devam ettim. Nöbet listesi için dışarıdan doktorlar geliyordu. En son 2-3 sene önce nöbet tuttum. Nöbet listelerine adımı koyuyorlardı ama ben yapmıyordum" dedi.
"BUNLARI BİZZAT YAPAN YENİDOĞAN DOKTORLARI"
Tutuksuz sanık Tuğba Özkaynak Baş ise savunmasında,"Üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Anlatılan bir örgüt varsa bilgim yok ve üye değilim. Uzun süre hemşirelik olarak tecrübem olmadı. Nişantaşı Üniversitesi paramedik mezunuyum. Bağcılar Medilife hastanesine başvuru yaptım ve hastaneye hemşire olarak girdim ve 8 ay çalıştım. Nisan'ın son haftalarına doğru hastane kapanmak üzereydi ve doğru düzgün çalışma sistemi yoktu. Bu olaylardan dolayı işten çıkarıldım. Çağla Durmuş'un isteği üzerine gece vardiyasında çalışmaya başladım. Bir tane tape kaydım var Çağla Durmuş ile. Değirmenci bebek Reyap hastanesine ait bir bebekti ona bakmakla mükelleftim, antibiyotik tedavilerine bakıyordum. Çarşaf dosyaları oluyordu ve o an bebek nasılsa o şekil yazılıyordu. Bebek entübe ise entübe olarak gösterirlerdi. Bunları da yapan bizzat yenidoğan doktoru." dedi. 'Bebeği entübe gösterelim' diyor 'Tamam, tamam, tamamdır' şeklinde konuşuyorsun denilmesi üzerine ise tutuksuz sanık Baş,"Bebeği entübe göstermedim. Sorumlu hemşirem olduğu için Çağla Durmuş'u tanıyorum. Dursun Eryılmaz'ı tanıyorum. İlker Gönen'i tanıyorum bebekler hakkında bilgisi olan sorular sorduğumuz olarak biliyorum. İşletmeye bağlı olduğu konusunda bilgim yok. Fırat Sarı'yı ismen biliyorum. Bir kere falan görmüşümdür" dedi.
KAN DONDURAN İFADE: BEBEĞE İLAÇ DÜŞÜMÜ YAPACAĞIM ENTÜBE GÖSTERİN'
Sanık Özkaynak Baş, "Herhangi bir para alışveriş yok maaşımı hastaneden alıyorum. Bir sene boyunca çalıştım. Son 4 aydır benden önce 3 tane shift vardı. Çalışmak istemediğini söyleyen olursa yerlerine gece nöbetine kalıyordum. Paraları Çağla Durmuş kendisi veriyordu. Hiçbir şekilde dosya değişikliği yapmamışımdır. Ortalama yenidoğan yoğunbakımımız yoğun oluyordu, ağır bebeklerimiz vardı. Hemşire olarak 12 saatlik yapmam gereken şeyleri yapıyorduk. Bebeklerle ilgili gece Çağla Durmuş'un insiyatifinde kalmış bir durumdu ben genelde sorumlu hemşiremi arıyordum. Ona ulaşamadığım zaman İlker Gönen'i arıyordum. Ben gece nöbetlerimde çalıştığım sürede başka çocuk doktoru geldiğini görmedim. Baskı, mobbing oluyordu. Savcılıkta verdiğim ifade doğrudur. Çağla Durmuş, 'Bebeğe ilaç düşümü yapacağım entübe gösterin' diyerek kendisi dile getiriyordu. İlaç düşümü yapınca ne olduğunu bilmiyorum. Çarşaf dosyalarında oynamalar yapılıyordu. Hemşire gözlem notlarımızı kendimiz yazıyoruz. Hiçbir dosyalarda imzam yoktur" şeklinde konuştu.
'MEDİSENSE ŞİRKETİNDEN ŞAHSİ PARA İSTEMEDİM'
Tutuksuz Sanık Sümeyye Özdemir ise savunmasında, "Ben tıbbi sekreterdim. Ben yeni gelen hastaların yatışlarını, taburculuk bilgilerini yapıyordum. Hastaların dosyalarını birleştirip arşive veriyordum. Beylikdüzü Medilife'ta çalıştım. Ağustos 2024'te ayrıldım. Şu an başka bir yerde çalışıyorum. İlker Gönen'i tanıyorum. Bebekle ilgili bir süreçte ben devreye giremiyordum. Bir sorun çıktığında Fırat Sarı ya da İlker Gönen'i arıyordum. Ben olduğum süre boyunca Zeki Ötünç bey gündüz hep oradaydı. Sonra Raşit Bey geldi. Ben denetim gününden 3 gün önce izinliydim. Benim yerime kimse yoktu. Ekipriz boştu. 3 günlük Ekipriz neden boş diyorlardı. Benim 'Sakladık' demekten kastım. 'Bebekleri emzirme odasında teslim ettiğimizi söylemek istiyorum' demek istedim. Saklamak doğru bir kelime değil. Biz taburculukları hızlandırmaya çalışıyorduk. Denetim ekibi çok hasta olduğunu gördü zaten. 'Şu şu bebekler taburcu ama yatışı devam ediyor taburcu edelim lütfen' dedim. Denetim ekibinin yanında yaptım bu konuşmayı. Medisense Şirketinden şahsi bir para istemedim. Sümeyye Nur Arslan ile arkadaş olduğum için bana para atmıştı. Ben o hesaptan geldiğini bilmiyordum. Tape kayıtlarında yer alan 'Bizi kızlar patlatmış aslında' cümlesinin sorulması üzerine sanık Özdemir 'Bir iletişim hatası' dedi. Benim ekipriz yazacak tıbbi bilgim, yetkim ve imzam yok. Sümeyye Nur Arslan'la bir dönem aynı hastanede çalıştık. Aldığım paraların hepsini verdim mi bilmiyorum ama ona bire bir elden de para verdim" dedi.
“FIRAT SARI'YA CİRODAN BELLİ BİR ORAN VERİYORDUK"
Avcılar Hospital başhekimi olarak görev yapan, danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı ve İlker Gönen tarafından yönetilen Medisens şirketine Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde yenidoğan yoğun bakım ünitesinin işletmesini devrettiği iddia edilen Fetin Rüştü Yıldız savunma yaptı.
“YOĞUN BAKIM İŞLETMESİNİ ONLARA BIRAKTIK DİYE HİÇ BİR ŞEYDEN HABERDAR DEĞİLİZ ANLAMINA GELMİYOR”
Sanık Yıldız savunmasında “Hastanemizdeki ölüm oranları çok yüksek değildi. Hastanenin yoğun bakım işletmesini onlara bıraktık diye hiç bir şeyden haberdar değiliz anlamına gelmiyordu. İddia edilen eylemlerin tarafımızca gerçekleştirilmesi söz konusu değildir. Devleti zarara uğratma gibi bir durum yoktur. Bununla ilgili de delil bulunmuyor” dedi.
“FIRAT SARI VE ŞİRKETİNE CİRODAN BELLİ BİR ORAN VERİYORDUK”
Yıldız savunmasının devamında “Hastanemizde hastaların tedavi süreçleri titizlikle inceleniyor. Benim başhekim olarak herkesin ne yaptığını tek tek kontrol etme imkanım yoktu. Bizim hastanemizde günlük yoğunlukla dosya doldurmalarında sehven eksiklik yaşanabilir. Söz konusu eylemlerden haberim yoktu. Epikrizler normal şartlar günlük olarak ve doktorlar tarafından yazılır. Benim de talimatım bu yöndedir. Ama bunları takip etmemin mümkünatı yoktur. Tüm işlemlere ait kayıtlar SGK’ya fatura edilmeden önce işlemi yapan doktorun e imzası ile fatura edilmektedir. Üzerime atılı suçlamaları işlemedim, beraatime karar verilsin. Fırat Sarı bize geldi ‘böyle bir hizmet sunabiliriz’ dedi. Bunun bize hasta memnuniyeti sağlama ve daha kaliteli hizmet sağlama açısında faydası olacaktı. Fırat Sarı ve şirketine cirodan belli bir oran veriyorduk. Sarı’ya cirodan yüzde 35 pay veriyorduk. Ancak SGK’ya fatura ettiğimiz kısımda bu ödeme yüzde 20 şeklinde oluyor” şeklinde konuştu.
"TAMAM OLSUN BOŞVER EKS OLACAK"
'HASTANENİN PERSONELİ OLARAK ÇALIŞTIM'
Tutuksuz sanık Selenay Şenkalaycı ise "Savunmamı soru cevap şeklinde yapmak isterim. Özel Avcılar Hospital'de yoğunbakım hemşiresi olarak çalışıyorum. 2016 yılında Özel Güngören Hastanesinde çalıştım. 2022 yılı Nisan ayında Avcılar Hospital yenidoğan yoğun bakım sorumlu hemşiresi olarak işe girdim. Ceren Hatice Kanık, Fırat Sarı, Hasan Basri Gök, Gıyasettin Met Özdemiri ismen tanıyorum Sümeyye Arslan'ı tanıyorum. Can Suat Yıldırım'ı fiziki olarak görmedim ismen tanıyorum. İşletmeye bağlı çalışmadım hastanenin personeli olarak çalıyorum. Ekstra olarak medisense a.s sağlık adı altında para geliyordu. Ek mesai olarak geliyordu. Aldığım paralar emeğimin Karşılığıdır. 5 bin tl gibi bir para hesabıma gelmiyor. Bu rakamlar 3bin-2bin olarak değişiyor bu paralar kaldığım mesai karşılığıdır" dedi.
'SÖYLENEN TÜM TALİMATLARI YERİNE GETİRDİM'
Şenkalaycı, "İlker Gönen ile 'Yağmur'u arayabilir misin' konuşmasını hatırlıyorum. Sohbet esasında arkadaşımla görüştüm. Çok gazla hasta geldiğini söylemiştim. Kendi aralarında Giyasettin ile konuşmuşlar. Sonra beni arayarak bu konu hakkında bilgi almak istedi. Sonra arkadaşımı arayarak bilgi almak da istedi ben arkadaşımı aramadım. En son çocuk doktoru Fahrettin Yıldızdı. Danışman doktor İlker Gönendi. Danışman konusunda her yenidoğan ünitesinde özellikle 3.basamak ise danışman bulunmalı. Hastanın tedavi süreci, doktor bilgisi her konuda yardım alınırdı. Her gün fiziki olarak hastaneye gelirdi. Kenan bebek 08.13’te doğdu. Bebek için öncesinden yer ayarlandı. Ben bebek hemşiresi doktor olmak üzere hazır olduk. Bebek kötü doğdu. 15 dakika müdahale edildi. Müdahaleler kadın doğumcunun gözüönünde oldu. Yattığı süre zarfında kötüydü. Müdahale etmeye başladık. Bana söylenen tüm talimatları yerine getirdim. İlker Gönen'i arama saatim belli. Müdahale ettiğimizi ve sonunda olduğumu biliyordu. Müdahaleyi bırakmayın bebeğe 20 dakika daha müdahale edin ve ekstra şekilde kaydedin diyor bunlar tapelere doğru şekilde yansıtılmamış. Aileye müdahale edildiğine dair bilgi verildiğini biliyorum. Bebeğin doğumundan ölümüne kadar sorumlu doktor Zeki Ödünçtü danışman doktor da İlker Gönen'di" dedi.
"TAMAM OLSUN BOŞVER EKS OLACAK"
Sanık Şenkalaycı, "Basamak nasıl gösterilir bilmiyorum. Doktorlar kendi sistemlerinden belirler. Biz de ona göre hemşire gözlem notuna yazarız. Benim görevim budur basamak göstermek değildir. Hakan Doğukan Taşçı ile 'Uzun yatan birisi vardı onlar da gerçekten entübe oldu, adam nasıl takıldı niye taburcu etmiyorsun' bu benim suçlandığım yer alan konuşma, benim konuşmam değildir. Denetim sırasında 'Bu hasta niye burada yatıyor dediler ben de taburcusunu planladık ailenin özel bir durumundan dolayı bekliyoruz' dedim. Denetim ekipleri aileyi aradı aile beni onayladı bu kadar. Ben Fırat Sarı ile konuşmayı sürekli sorguladım meslektaşlarıma da sordum insanlara devamlı soru yönetiyorum. Mahkeme başkanının İlker 'Tamam olsun, boş ver eks olacak' demiş ne diyeceksin?' sorusuna cevap veren sanık Şenkalaycı, 'Efendim, izin verirseniz toplum vicdanını rahatlatmak adına bir açıklama yapmak isterim. Bu bebek, Kerem bebek.Biz hazır bir ekip olarak, bizzat bebeğin doğumuna katıldık. Yaklaşık 15 dakika kadar doğumhanede bebeğe müdahale ettiğimizi hatırlıyorum. Ardından, uygun koşullarda yenidoğan ünitesine sevkini gerçekleştirdik" dedi.
'İLKER GÖNEN BENİ UYARDI'
Mahkeme başkanının Mehmet Gürül ile Fırat Sarı arasında geçen bir görüşmede adınız ilaç düşmek konusunda geçmiş sorusuna cevap veren sanık Şenkalaycı, "Burada birçok meslektaşım ifade verdi, ancak hiçbiri bu durumu açıklayamadı. 'Düşüyorum' kelimesi, doktorun 'Reçete ediyorum' demesi anlamına gelir. Ben CUROSURF kullanmıyorum. Bu konuyla ilgili Hasan Basri Gök ile görüşmelerim oldu. Hasan Basri, beni bu konuda manipüle etmeye çalışıyordu. Hastane olarak CUROSURF’a geçmemiz konusunda ısrar ediyordu. Bu kadar ısrar edince şüphelendim ve durumu İlker Gönen’e ilettim. İlker Gönen de bana, 'Ben de şüpheleniyorum' dedi. Ayrıca, sağda solda satış yaptıkları söylentilerini duyduğunu da belirtti. Daha sonra İlker Gönen beni bu konuda uyardı" şeklinde konuştu.
'KAMERA VARDI AMA KAYIT YOKTU'
Sanık Selenay Şenkalaycı savunmasının devamında, "Yoğunbakımda kamera vardı ama kayıt yoktu. Neden kayıt yaptığını bilmiyorum. Yoğunbakım içinde kamera vardı ama alan içinde kamera yoktu.Savcının, 'Fırat Sarı epikrizleri değiştirmemi istedi ben kabul etmedim dedin ama tepelerde 'Günlük epikrizleri sisteme atarız ama onaylamayız ay sonunda değiştiririz diyorsun' sorusuna cevap veren sanık, "Epikrizi doktor yazar, ben epikriz kesinlikle yazmadım. Hemşire gözlem notumu paylaştım. Konuşma, benim sorular yönettiğim soruların devamındadır. Sürçi lisan etmişimdir asla epikriz değiştirmedim bilgim ve haberim yok. Fırat Sarı benden epikrizleri değiştirmem konusunda neden böyle söyledi bir bilgim yok bana söyledi ben de reddettim zaten. Reddetme sebebim usulsüzlüktür" dedi.
"FIRAT SARI'DAN MENFAATİM OLMADI
Tutuksuz sanık Mehmet Salih Kaya da savunma yaptı. Kaya savuınmasında, "Daha önce savunmamı yapmıştım. Ekstra birşey söylemeyeceğim. Çam Sakura Hastanesinde asistan olarak çalışıyordum. Mecburi hizmet için Ağrı İlçe Devlet hastanesine gittim. Çam Sakura Hastanesinde 3.5 yıl çalıştım. Bu süre zarfında İlker beyi tanıdım. Toplantılarda, popüler olması sebebiyle Fırat Sarı'yı tanıyorum. Başka kimseye tanımıyorum. Silivri Kolon Hastanesinde başka doktorun kaşesiyle imza atmadım zaten Çam Sakura Hastanesinde asistanlık eğitimi alıyordum bir yere gitmem imkansızdı. Fırat Sarı ile Benan Mansuroğlu aradında 'Salih ile 112 çözelim' konuşmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı ile '2 hafta sana yer buldum' konuşmasını hatırlamıyorum Fırat Sarı ile konuşmam olmuştur ama eylem olarak gerçekleştirmedim. İşletmeden kasıt şudur, ben asistanlık eğitim bittiği için bir yerde çalışmam gerekiyordu güzel bir hastane olursa şartları iyi olursa çalışabilirim onu söylemiştim ama bir yerde çalışmadım. Silivri’de ablam, kız arkadaşım var sık sık oraya giderdim. Silivri Kolan hastanesinin nerede olduğunu bilmem ve bir muayene yapmadım. Fırat Sarı' dan hiçbir menfaatim olmadı. Herhangi bir para almadım" dedi.
"BURADA DUYDUĞUM ŞEYLERLE İLGİLİ BİLGİM YOK"
Koç, "Medisense şirketi hakkında fikrim yok. Fırat Sarı, Bahar Hanıma belli bir miktar atıyor ve Bahar kıdemli hemşirelere bin lira kadar para veriyor. Üniteye biberon, tarak gibi eşyaları kendi cebimizden alıyorduk. Fırat Sarı sonra bunların paralarını bize veriyordu. Ücretleri bire bir bana göndermedi. Sorumlulara gönderiyor sorumlular kıdeme göre veriyordu. Bu birkaç kez tekrarlanan birşey biz de anlayamamıştık. Bize de bir şey söylenmiyordu. Kendi şahsi özel ihtiyaçlarını, bebeklere aldığımız şeyleri doktor bey geri ödemesini yapıyordu. Hasan Basri ile ortak paydam yok, beraber çalıştığımız bir durum yok. Beni tanımadığını söyledi. Ben sadece hemşirelik görevimi yaparım. Epikriz gibi durumları yapmaya da vaktim yok. Trakya bölgesinde, Çorlu bölgesinde de etkin yoğun bakım yoktur. Tıp fakültelerinden, şehir hastanelerinden yer olmadığında sevk olması yoğundur. Doğum oranı yüksek olan hastane, her zaman hazırızdır. Burada duyduğum şeylerle herhangibir bilgim yoktur. Currosorf ilaçlarla bilgim yok. Çok fazla hastamız olduğu için ilaçlarımız da ona göre geliyor. İhtiyacımız kadar kullandığımızda da elimizde kalacak bir ilaç olmuyor. Normal şartlarda canlandırma işlemi sırasında hemşireler dışında doktor olması gerekir ama genelde hemşireler de canlandırma işlemi yapıyor ve yetiyor" dedi.
"DOKTOR GELMEYİNCE DEFİN İŞLEMİNE HAZIRLADIK"
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.40 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ecem Koç’un savunmasının alınmasıyla başladı.
"İŞLETME VE ÖRGÜTÜ BİLMİYORUM"
Tutuksuz sanıkların savunması Ecem Koç'un savunmasının alınmasıyla başladı. Koç savunmasında, "Öncelikle üzerime atılı suçları kabul etmediğimi beyan ederim. Örgüt nedir bilmiyorum; işbirliğim yok. 2019 yılında Çorlu Reyap Hastanesi’nde çalışmaya başladım ve 5 yıl boyunca yenidoğan hemşireliği yaptım. Fırat Bey’i 1,5 - 2 yıldır tanıyorum. İşe başladığımda doktor ve hemşirelerimiz farklıydı. İşletme adı altında geçen şeyi bilmiyorum, burada öğrendim. Çorlu çok küçük bir yer ve işletme gibi şey duyulmamıştı ben de burada öğrendim. Dosyadaki kimseyi tanımıyorum. Sadece Fırat Sarı ile Bahar Kanık’ı tanıyorum" dedi.
"DOKTOR GELMEYİNCE BİZ DE BEBEĞİ DEFİN İŞLEMLERİ İÇİN HAZIRLADIK"
Sanık Koç, "Halime bebek, anne karnında oksijensiz kalmış bir bebekti. Tekirdağ Şehir Hastanesi’nden kendi ambulanslarıyla sevk edildi. 55 gün boyunca tüm çabalarımızla ona baktık. Tüm yaşam hizmetlerini eksiksiz gerçekleştirdik. Tapelerde yalnızca bir görüşmem var; o da Fırat Sarı ile. Görüşmede yaptığım işlemleri anlatıyorum. Halime bebek zaten birkaç gündür eks durumundaydı. Öleceğini biliyorduk. Müdahale, bir kişiyle yapılmaz; birkaç kişinin koordinasyon içinde çalışması gerekir. Birileri müdahale ederken, birilerinin doktorla iletişim kurması gerekiyordu; ben o kısmı üstlenmiştim. Doktor olmadığı için müdahaleleri hemşire olarak yaptık. Müdahalede bir kişi değil 3-5 kişi ile müdahale ettik. Yoğunbakımda mavi kod verilmez, biz zaten mavi kod ekibiyiz, Mavi kod hava yolun açıklığının sağlanmasıdır bunu da doktorun yapması gerekir. Ex olduğunda doktoru arayıp bilgilendirme yaptık. Doktorun 'Geliyorum' cevabını duyduk. Esenyurt’tan geliyordu kaç kilometrelik mesafeydi bilmiyorum ama her zaman yarım saatte geliyordu ilk kez doktorsuz kaldık. Doktor gelmeyince biz de bebeği defin işlemleri için hazırladık. Ekip geldiğinde bebekte tüp veya damar yolu olmadığını görmemelerinin sebebi bebeği temizleyip defne hazır etmemizdi. Zaten bebeği incelemiş olsalardı bebeğin vücudunda izleri görmüş olurlardı. Ekibi yanıltan şey ex saatidir, saatin sonradan değiştirildiği konusunda bilgim yok ben vefat ettiğinde saati vermiştim. Saatin uzatıldığını burada öğrendim" dedi.
"ÖLMESİNİ BEKLEDİĞİMİZ BİR BEBEKTİ"
Koç, "Hasan Basri Gök’ü ismen tanıyorum, Fırat Sarı'nın şoförüydü. Bahar Kanık çalışma arkadaşım, Hıdır Yüksek'i yönetim başkanı olarak biliyorum. Hasan Yüksel Çorlu Reyap’ın başındaydı. Yenidoğan yoğun bakımda toplam 18 hemşire olduğunu biliyorum. Fırat Sarı'nın 'Ölen ne oldu Ecem' Koç, 'Adranelin verdik öldü bebek hocam' konuşmasına cevap veren sanık, bebek konusunda konuşmamızla ilgili bebek zaten sonradan kötüleşmedi. Bebek geldiği günden beri kötüydü. Halime o gün kötüleyip o gün ölmedi. Ölmesini beklediğimiz bir bebekti. Epikrizi kimin yazdığını bilmiyorum bizde hemşireler epikriz yazmaz hatta biz yoğun bir yoğunbakımız. Denetim ekibi geldiğinde normal bebeğimi besliyordum. Fırat Sarı ile, başhekimle konuştular bizimle göz teması bile kurulmadı; bana da herhangi bir soru yönetilmedi. Muhattaplarıyla konuşma oldu açıkçası ne soru sorduklarını da duymadım" şeklinde konuştu.
DURUŞMA KONFERANS SALONUNA ALINDI
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.40 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ecem Koç’un savunmasının alınmasıyla başladı.
DAVADA İKİNCİ PERDE
"Yenidoğan Çetesi" davasında ara kararını açıklayan mahkeme, duruşmayı 26 Kasım'a ertelemişti. Bu kararın ardından bugün saat 11.00'de tutuksuz sanıklar ifade verecek.
ÇETEBAŞI FIRAT SARI KENDİSİNİ SAVUNMUŞTU
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın 6'ncı gününde (23 Kasım 2024), tutuklu sanık Fırat Sarı savunma yapmıştı.
Savunmasının ardından çapraz sorguda Fırat Sarı'ya, kendisinin ve diğer sanıkların tape kayıtlarına ilişkin sorular yöneltildi.
Sanık Hakan Doğukan Taşçı'yla olan bir telefon görüşmesinin sorulması üzerine Sarı, "Doğukan'ın klasik tahrik edici konuşmaları. Gıyasettin Mert Özdemir'le herhalde bir tartışması var. Gerçeği yansıtmıyor. Siz Doğukan ve Hasan Basri'nin tapelerini biliyorsunuz. Onların gerçek dışı konuşmaları çoktur. Agresif konuşuyordu. Mizacım gereği sakinleşsin diye bir şey dememişimdir." dedi.
Sarı, bebeğin kuvözden düşmesiyle ilgili arandığı konuşmaya ilişkin, "O bebek kuvözden sarkmış, yakalamışlar çocuğu. Gidip muayenesini yaptım, hiçbir şeyi yoktu. 'Çocuğun ailesine söylemeyelim, panik olmasın.' Doğru prosedür değildi. Şimdi aileye 'Bebeğin düştü.' desek huzursuz olacaklar." ifadelerini kullandı.
Sanık Hasan Basri Gök'ün bazı tape kayıtlarına ilişkin Sarı, "Hasan Basri hemşirelik bile yapmadı. Şoförlüğümü yapıyordu. Hasan Basri epikriz yazmaz, yazamaz. Patavatsızca konuşmaları çoktur. Öyle bir yetkisi yoktur. O her konuda konuşur." savunmasını yaptı.
"ESPRİ YAPMIŞ KENDİNCE"
Sanık hemşire Bahar Kanık'la olan konuşmasında Sarıkaya bebekle ilgili "Haha dedemin fişi." demesinin sorulması üzerine Sarı, "Sarıkaya orada kötü giden, oksijensiz kalmış bir bebek. Tekirdağ'dan hastaneden aldığım bebek. Onun için çok mücadele ettim. Siz duyunca irite oluyorsunuz ama bunlar muhabbet. Bir hastanın fişini nasıl, niye çekeyim? İnsan olarak mümkün mü? Espri yapıyor, yapılmaması gerekiyor ama. Dinlenmiş yayınlanmış. Keşke yayınlanmasaymış. Siz kendi aranızda hiç konuşmuyor musunuz? 'Birinin kellesini aldım.' gibi. Espri yapmış kendince. Yapmaması gerekirdi." ifadelerini kullandı.
Duruşma savcısı bunun üzerine, "Bizim üzerimizden, en azından benim üzerimden savunmanı verme." dedi.
Sanık Sarı ayrıca, sanık Hakan Doğukan Taşçı'nın kendisini doktor olarak tanıtmasıyla ilgili bilgisinin olmadığını öne sürdü.
İşletmelerini aldığı hastanelerle anlaşmasına ilişkin, tıbbi bütün yükümlülüklerin hastanelerin sorumluluğunda olduğunu dile getiren Sarı, "Biz burada danışman olduğumuz için aracıyız. Bize hastane yöneticileri başvurur genelde. Beni daha çok aksaklık olduğunda hastane yöneticileri arar. Doktor ayrılacaksa yeni bir doktor önermemiz için ararlar. Bizim hastanelerle anlaşmamızda aslında hastalara tıbbi müdahale yok." diye konuştu.
Cumhuriyet savcısının, "'Bizim sistemi denetliyor olabilirler' diyorsun, bu sistem nedir ?" sorusu üzerine Sarı, sistemin danışmanlık sistemi olduğunu, hastanelerle anlaştıklarını ve hastanelerden para aldıklarını, burada örgütsel bir sistem olmadığını, ticari ilişkiden bahsettiğini iddia etti.
Sarı, epikrizlerin bebeklere uygun mu, yoksa SGK'den yüksek para almak için farklı şekilde mi doldurulduğu sorusunu ise uygun olduğunu söyleyerek yanıtladı.
Çalışanlarının üstüne neden şirket kurmaya çalıştığının sorulması üzerine ise Sarı, "Çalışan doktorlarımızı ortak edecektim. Medisense benimdi. Oraya ortak almak istemedim. Yani bir şirket kurup oradan ödeme yapmak istedim." dedi.
Sarı, savcının, "Sağlıklı çocuklara ilaç verilip yoğun bakıma alındığı oldu mu?" sorusuna karşılık, "Asla öyle bir şey olmaz. Onu bir insan yapmaz." yanıtını verdi.
Bazı tape kayıtlarında, telefonla konuşulurken Whatsapp'a geçilmesine yönelik sözlerin sorulması üzerine Sarı, "Telefonla ilgilidir. Bir suç işlemedim. Hep telefonda konuştum. En az Whatsapp görüşmesi yapan benim. Whatsapp'a geçmek gizlilik nedeniyle değil." ifadesini kullandı.
Sarı, boş ilaç kutularının evinden çıkmasına ilişkin soruyu ise "Benim haberim yok." şeklinde yanıtladı.
-"AİLELERİNDEN ÖZÜR DİLİYORUM, BU KELİMELERİ KULLANDIĞIM İÇİN"
Sarı'nın avukatı ise geçmişe dönük hangi tapede ölüm bahsi geçiyorsa suçlama konusu yapıldığını söyledi. Örgüt suçlamasıyla ilgili konuşan sanık avukatı, "Tabii ki bir hekim hemşirelere talimat verecek, normal olan bu." dedi.
İddianamede sanıkların kamuya verdikleri zararın yer almadığını belirten avukat, "Eğer kamuya verilen bir zarar varsa eylem bazlı dosyaya bildirilmesi lazım. Zaten bunu en başta savcının istemesi lazımdı." diye konuştu.
Sanık avukatı, Sarı'nın gelirleriyle ilgili, "Fırat Bey, 'Gelirim 400 bin.' dediği için dışarıdan yanlış anlaşıldı. Evet 400 bin geliri var ama 500 bin lira da gideri var. Bunu nasıl tamamlıyor, ailesinden, ağabeyinden istiyor. Hepimiz insanız, bazen paramız olmayabilir ve arkadaşlarımızdan borç alabiliriz." şeklinde savunma yaptı.
Davayla ilgili bazı hususlar netliğe kavuşmadan sanıkların "örgüt üyesi" ve "bebek katilleri" olarak lanse edildiğini söyleyen avukat, "Sanki hemşire arkadaşlar nöbet tutarken gözlerine bir bebek kestirmişler. Ailelerinden özür diliyorum, bu kelimeleri kullandığım için." ifadelerini kullandı.
Şirketin kuruluş amacı doğrultusunda soruşturmada örgütsel anlamda suç teşkil edecek hiçbir şey olmadığını savunan avukat, "Burada örgütün varlığına ilişkin bir delil olmadığından müvekkillere yöneltilen suçlamanın düşürülmesini talep ediyoruz." dedi.
"BU İDDİANAMEDE BİR TANE SOMUT DELİL YOK"
Sanığın diğer avukatı ise sadece müvekkillerin değil kendilerinin de toplum baskısı yaşadıklarını belirterek, "80 milyon sadece onlara değil, bizlere bile 'bebek katillerini savunan caniler' diye baskı yapıyor. Sadece tapeleri sordunuz. Böyle bir sorgulamayı ilk kez gördüm. Bu iddianamede bir tane somut delil yok." diye konuştu.
Yaklaşık 8 saat süren duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi.