Yenidoğan Çetesi soruşturmasında 3. dalga: 14 yeni şüpheli gözaltında!
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmalli davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davanın görülmesine 13'üncü günde de devam ediliyor. Soruşturma kapsamında düzenlenen yeni dalga operasyonunda, aralarında 5 doktor, 3 hemşire, 5 sağlık çalışanı ve 1 sivilin yer aldığı 14 şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınan kişilerin isimleri belli oldu.
- Canlı Anlatım Gündem
- ahaber.com.tr Haber Merkezi
- Giriş Tarihi: 12:06 | 02.12.2024
- Güncelleme Tarihi: 13:03 | 04.12.2024
Türkiye'nin gündemini sarsan ve vicdanları yaralayan 'Yenidoğan Çetesi' davasında 22'si tutuklu, toplam 47 sanığın yargılandığı süreçte dün önemli bir aşama kaydedildi. Mahkemede 22 tutuklu ve 25 tutuksuz sanığın savunmaları alınırken, müştekiler de beyanlarını sundu.
Yaklaşık 7 saat süren duruşmada, müştekilerin ifadeleri ve cumhuriyet savcısının mütalaası tamamlandı. Ancak sanık avukatlarının beyanlarına geçilemediği için duruşma bugüne ertelendi.
Ankara Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, sanık avukatlarının ifadelerinin ardından davaya ilişkin ara kararını açıklaması bekleniyor. Bu karar, Türkiye kamuoyunda büyük bir merakla bekleniyor.
İSİM İSİM GÖZALTI LİSTESİ!
Yenidoğan Davasındaki 2. Dalga Operasyonunda Yakalanan ve firarda olan zanlıların isim listesi:
1.Aslı ALEMDAĞ
2.Gözde POLAT
3.Hilal VATANSEVER
4.Hilda KEYKUBAD (Kocası Rıza Keykubad, ilk operasyonda tutuklandı; Kaya bebeğin ölümünde kaşesi kullanılan doktor)
5.İbrahim OKTAY
6.Meryem KÜÇÜKOĞLU
7.Nigar KUBİLAY
8.Remzi KARACA
9.Seher ÇOHADAR
10.Senanur ÜNLÜ
11.Zeki ÖTÜNÇ
12.Müberra KAYA
13.Sinem AKTAŞ
14.Benar MANSUROĞLU
15.Serenay ŞENKALAYCI (Firari)
16.Songül KALOĞLU (İngiltere’de firari)
YENİDOĞAN SORUŞTURMASINDA 2. DALGA
"Yenidoğan çetesi" soruşturması kapsamında düzenlenen eşzamanlı operasyonda, aralarında 5 doktor, 3 hemşire, 5 sağlık çalışanı ve 1 sivilin yer aldığı 14 şüpheli gözaltına alındı.
YENİDOĞAN ÇETESİ DAVASINDA 13'ÜNCÜ GÜN!
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davanın görülmesine 13'üncü devam ediyor. Bugün görülecek olan celsede ara karar açıklanması bekleniyor.
DURUŞMA YARINA ERTELENDİ
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada cumhuriyet savcısının görüşünü açıklamasının ardından sanıklara katılma taleplerine ilişkin diyecekleri soruldu.
Tutuksuz sanık Murat Mantuş, hakkında soruşturma başlatıldığında yurt dışında olduğunu, kendi isteğiyle Türkiye'ye geldiğini belirterek, kaçma şüphesi bulunmadığından tutuklama talebine itiraz ettiğini söyledi.
Tutuklu sanık Fehmi Alperen, "Benimle aynı suçla suçlanan kişiler tutuksuz yargılanıyor ancak ben 8 aydır tutukluyum. Tahliyemi talep ediyorum." dedi.
"BEBEK BENDE ÖLMEDİ"
Tutuklu sanık Tuğçe Toptemel ise bebeğe müdahale ettiği için burada olduğunu savunarak, ''Ben elimden geleni yaptım. Bebek bende ölmedi. Bunun araştırılmasını istiyorum. Tahliyemi talep ederim." diye konuştu.
Fırat Sarı'nın da aralarında olduğu diğer sanıklar ise önceki beyanlarına ekleyecek bir şeyleri olmadığını söylediler. Yaklaşık 7 saat süren ve müştekilerin dinlenildiği, cumhuriyet savcısının görüşünü bildirdiği duruşma, sanık avukatlarının beyanlarının alınması amacıyla yarın saat 09.30'a ertelendi.
Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu ve 25 tutuksuz sanığın savunmaları ile müştekilerin beyanlarının alınması tamamlandı. Mahkeme heyetinin yarın davaya ilişkin ara kararını açıklaması bekleniyor.
SAVCILIK 10 TUTUKSUZ SANIĞIN TUTUKLANMASINI TALEP ETTİ
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşmasında cumhuriyet savcısı görüşünü açıkladı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada müştekilerin beyanları alındı.
Müşteki Mustafa Mevlüt Tokluoğlu, tavsiye üzerine eşinin Avcılar Hospital'da doğum yaptığını söyledi.
Verilen aranın ardından taleplere ilişkin görüşü sorulan duruşma savcısı bebeği ölen ailelerin davaya katılma taleplerinin kabulüne karar verilmesini istedi.
Savcı, Silivri Kolan Hastanesi Sorumlu Müdürü Bener Mansuroğlu hakkında, "nitelikli dolandırıcılık" suçundan suç duyurusunda bulunulmasını, hakkında dava açılarak bu dosyasıyla birleştirilmesini talep etti.
Çorlu Reyap Hastanesi mesul müdürü İbrahim Oktay hakkında da bebek Halime Alkari için, "ihmalen ölüme neden olmak" ve "nitelikli dolandırıcılık" suçundan suç duyurusu talebinde bulunan savcı, müşteki Mehmet Hanifi Kaya'nın, "Davadan 1 ay önce beni arayarak ne ifade verdiğimi sordu." dediği "Kaya" bebeğin doğumunu gerçekleştiren kadın doğum doktoru Songül Kaloğlu hakkında da "ihmalen ölüme sebebiyet verme" suçundan suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Savcı, ayrıca 10 hemşire ve doktorun tanık olarak dinlenmesi, sanık doktor Rıza Keykubat, sanık hemşire yardımcısı Batuhan Çetin ve sanık başhekim Ali Dirik'in Kasım 2023'e ait HTS baz kayıtlarının istenilmesi talebinde bulundu.
Tüm sanıkların suç tarihindeki hesap hareket dökümlerinin alınmasını, sanıklara ait tüm dijital materyallerin incelenmesini talep eden savcı, SGK'ye yazı yazılarak suç tarihlerinde yapıldığı iddia edilen usulsüz işlemler nedeniyle ne kadar zarara uğradığının sorulmasını istedi.
ÖLEN BEBEKLER İÇİN RAPOR TALEBİ
Savcı, ayrıca tüm ifadeler bittikten ve deliller toplandıktan dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilerek ölen bebekler açısından rapor alınmasını talep etti.
Cumhuriyet savcısı, Birinci International Hastanesinin sahibi Ali Aksu, Esenler Güney Hastanesinin mesul müdürü doktor Ali Dirik, doktor Şeyhmus Çelik, TRG Hospitalist Hastanesinde doktor Mehmet Gürül, TRG Hospitalist Hastanesi Genel Müdürü Murat Mantuş, Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, hemşire Ceren Hatice Kırım, hemşire Renginar Molla, hemşire Serenay Şenkalaycı ve tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.
Duruşma, avukatların beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.
“BEBEK ÖLÜNCE PARA ÜSTÜNÜ GERİ VERDİLER”
Opara bebeğin babası Benedict Nayereugo Opara da tercüman aracılığıyla ifade verdi. Bebeğini soğuk algınlığı şikayeti ile evine en yakın olan Medilife Hastanesi’ne gittiklerini anlatan Opara, “Doktor muayenesini yaptı. Üşütmüş dedi. Oksijene ihtiyacı var dediler. Annesinin kucağındayken oksijen verildi. Sonrasında da bir oda verildi. Doktor bu gece burada kalması gerekiyor. Eve gönderemeyiz dedi. Çocuğu entübe edeceğiz dediler. Ancak entübe etmediler. Yoğun bakımda şu an çok hasta çocuk var yerimiz yok dediler. 500 dolar talep ettiler. Sonra da başka bir hastaneye göndereceğiz dediler” dedi.
Çocuğun 3 gün Medilife Hastanesi’nde kaldıktan sonra Birinci Hastanesi’ne sevk edildiğini anlatan Opara, “O hastaneye gittikten 1 gün sonra çocuğum vefat etti. Birinci Hastanesi’ne öncelikle 14 bin lira aldı. Bebek orada 2 gün kaldığı için para üstünü geri verdiler” dedi.
ÇARPICI DETAYLAR: AYNI GÜN BEBEĞE 3 AYRI TEŞHİS KOYMUŞLAR
Ayaz bebeğin babası müşteki Erhan Karaduman da ifade verdi. İfadesinde eşinin hamileliği boyunca hiçbir sıkıntı yaşamadığını söyleyen Karaduman, “Eşimin gece sancısı tuttu. Devlet hastanesine gittik. Sabah karşı doğum gerçekleşti. Sonra normal odaya çıktık. Bebekte herhangi bir sıkıntı yoktu. Hem anne hem çocuk tarafından rahat bir doğum gerçekleşti. Gün boyunca bir sıkıntı yoktu. Akşam diğer çocuğuma bakmak için eve gittim. Sabaha karşı kardeşim beni aradı çocuk fenalaştı hemen gel diye” dedi.
Hastaneye gittiğinde bebeğin yoğun bakımda olduğunu öğrenen Karaduman, “Burada yer yok başka hastaneye sevk edeceğiz dediler. Bağcılar Medilife Hastanesi’ne sevk olduk. Orada doktor Dursun Eryılmaz önce kalbinde delik var dedi. Sonrasında kalp yetmezliği var dedi. Ameliyat olması lazım dediler. Ne gerekiyorsa yapılsın dedim. Sonrasında anne sütü getirmem için beni eve gönderdiler. Yoldayken yeniden arayıp hemen gel çocuğun durumu iyi değil dediler. Gittiğimde çocuğun başka bir hastalığı var. Dışarıdan başka bir doktor getireceğiz deyip 3 bin lira istediler” dedi.
Gece yarısı doktorun geldiğini ve kendisine, “Bebekte metabolik bir hastalık var” dediğini anlatan Karaduman, “Yaşama şansının kısıtlı olduğunu yaşarsa da yüzde 100 engelli kalacağı söylendi. Aynı gece sabaha karşı bebeğim vefat etti” dedi.
"HİÇ ÇOCUK DOKTORU GÖRMEDİM"
Yenidoğan Çetesi davası kapsamında ölümü en çok konuşulan Kaya bebeğin babası tüm yaşanan süreci anlatmak üzere kürsüye geldi.
Kaya bebeğin babası Mehmet Kaya, eşinin hamile olduğunu öğrendiğinde Esenyurt’taki Esencan Hastanesi’ne gittiğini doğum yapılacağı gün 4 saat boyunca bekleyip Güney Hastanesi’nde 1 kişilik yer olduğunun söylenmesi üzerine ambulansla söz konusu hastaneye geçildiğini söyledi.
Güney Hastanesi’nde sadece Kadın Doğum Doktoru Songül Hanım’la muhatap olduğunu 3 gün boyunca hiç çocuk doktoru görmediğini söyleyen Mehmet Kaya, “Ben arabayla gidene kadar doğum gerçekleşmişti. Hastaneye vardığımda benden 8 bin lira ödeme istediler. Kartla ödemek istediğimi söyledim, ama kabul etmediler. 4 bin lirasını nakit, 4 bin lirasını kartla ödedim. Eşimin durumunun kritik olduğunu ve yoğun bakıma alınması gerektiğini söylediler. Bana tüm bilgileri Songül Hanım verdi. Daha sonra Damla Atak bilgi verdi, geceleri ise Batuhan Çetin’den bilgi alıyorduk. Songül Hoca, çocuğun durumunun gayet iyi olduğunu söyledi. Ancak 3 gün sonra, ne olduysa, çocuğun öldüğünü söylediler. Bu haberi Batuhan Çetin telefonda verdi. Bebeğimin ölüsünü bisküvi kutusunda teslim ettiler. Daha sonra kendi aracımla Çatalca’ya doğru yola çıktım. Ölüm belgesinde imzamın eksik olduğunu söylediler. Bu yüzden tekrar geri dönmek zorunda kaldım ve ardından defin işlemleriyle ilgilendim” şeklinde konuştu.
"DOĞUM SIRASINDA TAMAMEN BAYILTILMIŞIM"
Duruşmada ifade vermek üzere kürsüye gelen ilk isim Kerem Muhammet Tokluoğlu bebeğin babası Mustafa Mevlüt Tokluoğlu oldu.
"UCUZ OLDUĞU İÇİN TERCİH ETTİK"
Avcılar Hospital Hastanesi'ni doktorlarının tavsiye ettiğini söyleyen Mustafa Mevlüt Tokluoglu "Bizim doktorumuz burayı tavsiye etti. Biz de daha ucuz olduğu için Avcılar Hospital’i tercih ettik. İkiz bebek bekliyorduk, biri maalesef vefat etti. Açıkçası biz bir şey görmedik; ne olduysa içeride oldu. 15 gün boyunca hastanede yoğun bakımda kaldı. Eğer bir ihmal varsa, suçluların cezalandırılmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı.
"BEBEĞİN ÖLDÜĞÜNÜ EŞİM SORMADAN SÖYLEMEDİLER"
Mağdur anne Esra Tokluoğlu ise bebeğinin anne karnındayken bilinen bir şikayetinin olduğunu ancak doktorun öleceğine dair bir şey söylemediğini ifade ederek "Kendi doktorumuzla görüştük. Doktorumuz Avcılar Hospital’i tavsiye etti. Evimize yakın bir yer bakıyorduk ama hastane uzaktı. Doktorumuzun muayenesi Şişli Fulya'da evimiz Bayrampaşa'daydı ama Avcılar'a yönlendirdi. Doğum sırasında tamamen bayıltılmıştım, sonrasında ne olduğunu bilmiyorum. Bize Ali Gedikbaşı’yı tavsiye ettiler. Benim bebeğimin önceden bilinen bir şikayeti vardı. Doktorumuzla konuşuyorduk ama bebeğimin öleceğine dair bir şey söylenmedi. Bebeğin idrar yapma sorunu vardı ve böbrekleri gelişmemişti. Gedikbaşı, sadece bebeğin kurtarılması için uğraşıldığını, ancak kurtarılamadığını söyledi. Tedaviyle ilgili bir bilgi vermedi. Yaşayan bebeğimizle ilgili bilgi alabildik, diğer bebek hakkında ise bilgi verilmedi. Eşim durumu öğrenmek için sorduğunda, bebeğin vefat ettiğini öğrendik. Yenidoğan yoğun bakımda beyaz önlüklü bir beyefendi bize bilgi verdi" dedi.
YENİDOĞAN ÇETESİ DAVASINDA 12'NCİ GÜN!
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 12'nci gününde tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam ediyor. Salonda bebeklerini kaybeden bir kısım mağdur aileler de yer aldı.
ŞOK SAVUNMA! MÜVEKKİL ŞİRKETİN MARKA DEĞERİ YOK OLDU
Duruşmada TRG Hospitalist başhekimi Volkan Karataş savunma yaptı. Karataş “TRG Hospitalist Hastanesi'nde başhekimlik yaptım. Bu süreçte TRG Hospitalist Hastanesi'nin el değiştirdiğini öğrendim. Endişe etmiştik bu durumdan. Hastaneyi büyütme hedefleri vardı yeni yönetimin. Başhekimlik görevimi yeni yönetimle beraber devam ettirdim. Yenidoğan poliklinik hizmetini yerine getiren doktorlarımız etkin bir şekilde çalışmaya devam ediyordu. Yönetime, danışmanlık hizmetinin doktorla sınırlı olması gerektiğini, işletme sisteminin doğru olmayacağını söyledim. Üzerime atılı ihmali davranışlar ve kasten adam öldürme suçlamalarını kabul etmiyorum” dedi. Sanık savunmalarının ardından malen sorumlu hastanelerin avukatlarının savunmalarına geçildi.
“HERHANGİ BİR KURUMDA ZARAR VARSA ÖDEMEYİ TAAHHÜT EDİYORUZ”
TRG Hospitalist Hastanesi'nin avukatı savunmasında “Raporlar ortaya çıktıktan sonra gerekli her türlü savunma yapma hakkımızı saklı tutuyoruz. Müvekkil şirket ve çalışanları üzerlerine düşenleri eksiksiz şekilde yerine getirmişlerdir. Eğer SGK ya da herhangi bir kurumda zarar varsa ödemeyi taahhüt ediyoruz” şeklinde konuştu.
Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi avukatı ise “Vefat eden bir bebek sebebiyle müvekkil hastane davada yer alıyor. Soruşturma aşamasında maalesef birçok bilgi eksik. Burada herhangi bir ihmal yok. Böyle bir şey belgelenseydi Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması gerekirdi. Burada sadece bir tape kaydından yola çıkılmış. Hastanenin Medisense ile anlaşması, özel hastanelerde çok yaygın olan bir durum” ifadelerini kullandı.
SKANDAL İFADE: MÜVEKKİL ŞİRKETİN MARKA DEĞERİ YOK OLDU
Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi avukatı ise “Tüm medyaya mal olmuş süreçte üzerimizdeki sorumluluk çok fazla. Maddi gerçeklikten uzak bir ilkle karşılaşıyoruz. Umuyorum ki işin sonunda hak ve adalet yerini bulur. Bu süreç sağlık hizmetleri yönünden güveni sarstı. Maddi bir gerçek olmadan, neyi savunacağımızı bilmeden savunma yapıyoruz. Müvekkil şirket hastanede, dolandırıcılık suçunun işlendiğine dair bir ifade yer almış. Bu suçun işlendiğine dair maddi bir delil yok. Burada birçok kurumun marka değeri yerle bir olmuş durumda. Bir sürü kişi işsiz kalmış durumda. Müvekkil şirketin marka değeri yok oldu” dedi.
“HASTANEMİZE BEBEK DOSTU HASTANE ÖDÜLÜ VERİLMİŞTİR”
Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi avukatı ise “Hastanemize bebek dostu hastane ödülü verilmiştir. Tüm denetimlerden geçmiştir hastanemiz. Tam donanımlı, yenidoğan yoğun bakım üniteleri olan bir hastane. Hastanemizde çok yoğun bir doğum oranı olduğu için dışarıdan sevk gelmesine de gerek yoktu” ifadelerini kullandı.
DAVA DURUŞMASI YARINA ERTELENDİ
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, müştekilerin beyanlarının alınması için yarına ertelendi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, TRG Hospitalist Hastanesinin başhekimi tutuksuz sanık Volkan Karataş'ın savunması alındı.
"POLİS MEMURU BABAM DA YANLIŞ TEDAVİ SONUCU ÖLDÜ"
Üzerine atılı suçlamaları işlemediğini belirten Karataş, polis memuru babasını da yanlış tedaviler sonucu kaybettiğini öne sürdü. Karataş, hastaneye doktor arayışına girdiği dönemde danışmanlık hizmetlerinden haberdar olduğunu söyledi.
Doktor bulamadıkları için hastanenin genel müdürü olan tutuksuz sanık Murat Mantuş'un Fırat Sarı'yla görüşme sağladığını kaydeden Karataş, kendisinin bir görüşme yapmadığını, hangi konularda nasıl anlaştıklarını bilmediklerini savundu.
Karataş, bebek Kadan'ın ölümüne ilişkin, "İddianamede hastanede doktor bulundurmadığım söylenmekte ve bu yüzden suçlanmaktayım. Ancak bizim 24 saat hem yenidoğan doktorumuz hem de çocuk doktorumuz vardı. Kadan bebeğin öldüğü gece Dursun Eryılmaz bizim yenidoğan doktorumuz olarak hastanedeydi. Gerekli müdahaleyi yapmış ancak bebek kurtarılamamış. Allah rahmet eylesin." beyanında bulundu.
"DURSUN ERYILMAZ SORUN OLMADIĞINI SÖYLÜYORDU"
Doktor eksikliği olduğu için yenidoğan yoğun bakımını kapatmayı düşündüklerini söyleyen Karataş, ancak izin alamadıklarını ileri sürdü.
Sanık Karataş, mahkeme başkanının hastanede usulsüz yapılan ilaç satışlarına ilişkin yönelttiği soruya, "Bilmiyorum. İlaç satışlarını buradaki doktor arkadaşlardan duydum. Dursun Eryılmaz hiçbir sorun olmadığını söylüyordu. Poliklinikte ya da serviste hiçbir problem bana yansımadı. Her şey yolunda sanıyordum." yanıtını verdi.
Yaklaşık 6,5 saat süren, 3 tutuksuz sanık ile malen sorumlu hastanelerin avukatlarının dinlenildiği duruşma, müştekilerin beyanlarının alınması amacıyla yarın saat 09.30'a ertelendi.
Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 25 tutuksuz sanığın savunması tamamlanmış oldu.
HASTANE MÜDÜRÜ SANIK MANTUŞ: ALDATILMIŞ VE KANDIRILMIŞIM
TRG Hospitalist Hastanesi Genel Müdürü olan tutuksuz sanık Murat Mantuş, kimseye danışmadan karar almadığını ve kimseyle yalnız görüşmediğini ifade etti.
Organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı'nın danışmanlık için kendisiyle konuştuğunu anlatan Mantuş, Fırat Sarı'nın kendisine "Bu konuda yasal olmayan hiçbir şey yok. İnsanların tedavi olacağı hastaneyi seçme hakları var. Hukuk departmanına sorup deneyelim dedik." dediğini aktardı.
Mantuş, cironun yüzde 15'i şartıyla sanık Fırat Sarı'yla anlaştıklarını, yüzdelik içinde hekimlerin maaşının olduğunu, kalanları Sarı'nın ödeyeceğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Fırat Sarı bir gün beni arayıp faturaları önden keserek, kendisine gönderip gönderemeyeceğimi sordu. Ben ömrüm boyunca kanun ve kuralları hiç esnetmedim ve hukuksuz bir işin içinde olmadım, olmayacağım. Bunu yapamayacağımı söyledim. 'Çok sıkıştım' dedi. Ben de 'O zaman cebimden vereyim.' dedim, 30 bin lira gönderdim. Sonra da bana iade etti. Aramızdaki para alışverişi budur. Aldatılmış ve kandırılmışım. Tapeleri okuduktan sonra bunun nasıl olduğunu daha net anladım. Karan bebeğin ölümünden sorumlu tutuldum. Bu bebek rahmetli olurken hastanede doktor müdahale etti. Bizim bir ihmalimiz yoktur. Tıbben bir sorumluluğumuz olmasa da benim vicdanen bir sorumluluğum var."
Sanık Hasan Basri Gök'ün kendisinin adını kullanarak hastaneden ilaç aldığını, sanık Sarı'yı arayarak bu işin hukuksuz olacağını, bu ilaçlar geri gelemezse kendisi hakkında şikayetçi olacağını söylediğini belirterek, sonra ilaçların geldiğini ve bunları yerine koyduklarını söyledi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
FIRAT SARI İLE ORTAK EV! "500 BİN TL ALDIM AMA BORÇTU"
Doktor Mehmet Gürül'ün savunması:
"Bazı hastanelerde danışmanlık sistemi vardı, bu uygulama benden önce de devam ediyordu. Hemşire ve doktor temini için genelde Fırat Sarı’dan destek alınırdı. Dursun Bey’in de bir danışman şirket aracılığıyla görevlendirildiğini biliyorum. Ödemeler ise bazen Medisense, bazen de Fırat Sarı’nın hesabından yapılırdı."
MAHKEME BAŞKANI: MEDİSENSE’DEN GELEN PARALAR VAR…
Mehmet Gürül: "125 bin lira maaşım vardı. Standart bir maaş alıyordum. Ödemeler bazen şirket hesabından, bazen de Fırat Sarı’nın kendi hesabından yapılıyordu. Burnumu bu tür mali işlere karıştırmamaya özellikle dikkat ettim."
MAHKEME BAŞKANI: FIRAT SARI İLE EV Mİ ALDINIZ?
Mehmet Gürül: "Evet, Fırat Sarı ile ortak bir ev aldık. Benim 500 bin liram vardı, üzerine 500 bin borç aldım ve evi bu şekilde satın aldık."
(Curusorf ilacının satışıyla ilgili)
Mehmet Gürül: "Bu ilaç üreticiden temin edilip, buzdolabında muhafaza edilirdi. Hekim önerisi doğrultusunda gerektiği kadar kullanılır. Fırat Sarı ile görüşmeye çalıştım. Benim böyle bir satışa onay vermem mümkün değil. Ayrıca ilaç uygun koşullarda saklanmazsa, bu durum bebeklere zarar verebilir."
SGK SÖZLEŞMELERİ YOKTU
Doktor Mehmet Gürül dışarıdan gelen hemşirelerin SGK sözleşmelerinin olmadığını şu sözlerle itiraf etti:
"Benim burada tek suçum, dış nöbetçileri saklamak. Dışarıdan getirilen hemşirelerin yeterli özelliklere sahip olmadığı iddia ediliyor. Ancak bu hemşirelerin yalnızca SGK sözleşmeleri yoktu. Biz onların hastalara eksiksiz baktığını gözlemliyorduk. SGK kayıtları olmadığı için hastaneye zarar gelmesin diye çıkmalarını söyledim."
İLAÇ SATIŞLARI İÇİN O İKİ İSMİ VERDİ
Mahkeme başkanının ilaç satışı hakkındaki sorusunu yanıtlayan Mehmet Gürül, “İlk ilaç satıldığını duyduğumda şok oldum. Hasan Basri ve Hakan Doğukan’ın yaptığını öğrendim. Sonrasında Hasan benim olduğum hastaneye geldiğinde onu da sıkıştırdım. Hatta tapelerde de var. Hasan, 'Mehmet hoca beni dövecekti' diyor” dedi.
“FIRAT SARI’NIN AKIL HOCASI MISINIZ?”
Mahkeme başkanı, Gürül’e “Fırat Sarı ile çok net konuşmayın. Tedbirli olmalıyız” demişsin şeklindeki sözlerini sordu.
Gürül, bu soruya şu yanıtı verdi:
“Meslek icabı söylenenler yanlış anlaşılabiliyor. Üç hastayı taburcu ettim, iki yatış geldi. Hemşirem bu kayıtları yaparken üç taburcu, iki yatış dediğimde dokorun bir sey yapmadığı düşünülebilir şeklinde bir yanlış anlaşılmanın önüne geçmek istedim.”
Fırat Sarı’nın, kendisine hemşirelerden birinin telefonunun dinlendiğine yönelik bilgi verdiğini anlatan Gürül, Sarı’nın bu bilgiyi bir polisten aldığını söylediğini anlattı.
Gürül, “Dijital görselleri sildir. Akciğer raporlarını isteyebilirler.” sözlerini ise şöyle savundu:
“Raporların düzeltilmesi konusunda dijital görüntülerin yanıltıcı olmaması için silinmesini istedim.”
Sarı’nın “Orayı canla başla doldurmamız lazım.” sözlerini, örgütün yöneticileri arasında gösterilen ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in hasta göndereceği hastanelerle ilgili olabileceğini belirten Gürül’ün mahkeme başkanının yönelttiği sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Mahkeme başkanı: Fırat Sarı ile konuşurken ‘WhatsApp’a geçelim’ diyorsunuz?
Sanık: Müstechen konuşmalar olabilir diye
Mahkeme başkanı: Doktor adamsınız. Ne müstehceni olacak?
Sanık: Böyle konuşmaların hiç olmaması hayatın olağan akışına aykırı
Mahkeme başkanı: Entübe bebekler başımızı ağrıtacak diye bir konuşma var. Hatta ‘Yine ben seni WhatsApp’tan arayayım’ diye
Sanık: Plastik tüplerin çok iyi görülmemesi ve raporlama hatasından bu yüzden öyle diyorum
Sanık Hasan Basri’nin kendisiyle ilgili raporları değiştirdiği iddiası için “Ona ne kadar kızgın olduğumu biliyor. Yalan söylemiş.” diyen Gürül, “Fırat Sarı’nın akıl hocası olduğunu söyleniyor” suçlamasına ise, “Fırat Sarı’ya verdiğin tek akıl; ‘Çoluk çocuğunla vakit geçir. Hemşirelerle bu kadar ne işin var’ dedim.” cevabını verdi.
Duruşma sırasında üye hakim, Gürül’e ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in sürekli olarak hasta sevki için kendisini aramasını sordu.
Gürül bu soruya hastane yönetimini suçlayarak yanıt verdi, “Onu hastane yönetimine sormak lazım.” dedi.
Sanık doktor, Sarı’nın başka hastanelerin para ve idari işlerini kendisine anlatmasını, “Sarı bana günün dedikodusunu yapardı. Benim 30 yıllık deneyimim var. Bazen de görüş alırdı.” diye açıklamaya çalıştı.
CEZA İSTEMLERİ
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
YENİDOĞAN ÇETESİ DAVASINDA 11. GÜN
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.