İmamoğlu’nun usulsüz diploması iptal edildi! A Haber'de çarpıcı belgeler: Yatay geçiş belgesinde 7 üyeden 4'ünün imzası yok
İstanbul Üniversitesi, CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun usulsüz yatay geçişle aldığı diplomasını iptal etti. Üniversite, belgeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve YÖK’e gönderdiğini açıkladı. A Haber canlı yayınında konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, kararın gecikmiş ancak gerekli bir adım olduğunu belirtti. Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, İmamoğlu’nun eğitim geçmişindeki usulsüzlüğün uzun süredir tartışmalı olduğunu vurgulayarak, bu durumun sadece akademik değil, siyasi boyutları da olduğunu ifade etti. Konuya ilişkin konuşan Gazeteci Ekrem Kızıltaş ise üniversite kayıtta yaşanan skandallar ilişkin, "İmamoğlu’nu bile listeye kaydedenler, İmamoğlu’nun yakınlarının kendilerine baklava kutusu içinde getirdikleri ata altınları alarak İmamoğlu’nu oraya kaydettirdiler." dedi. Öte yandan Sabah Gazetesi Haber Koordinatörü Kenan Kıran, İstanbul Üniversitesi'nin yönetim kurulunda alınan yatay geçiş kararının belgesine ulaştı. İlk kez canlı yayında yayınlanan belgede yatay geçişte 7 öğretim üyesinden 4'ünün imzasının olmadığı ortaya çıktı.
İstanbul Üniversitesi, CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun usulsüz yatay geçişle aldığı lisans diplomasını iptal etti. Yapılan incelemeler sonucunda, İmamoğlu'nun ANAP torpili ve babasının siyasi bağlantılarıyla yatay geçiş yaptığı belirlenirken, üniversite yönetimi belgelerin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve YÖK'e gönderileceğini duyurdu.
A Haber canlı yayınında konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, verilen kararın gecikmiş bir adım olduğunu belirtti. Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, "Akademik açıdan problemli bir durum olduğu çok açıktı. Türkiye siyasetinde bu kadar alengirli geçmişe sahip bir figürün etkili bir konumda olmaması gerekir" ifadelerini kullandı.
YATAY GEÇİŞ BELGESİNDE 4 İMZA YOK
Kenan Kıran: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturmada üniversiteler ve YÖK tarafından tüm kararlar veriliyor. 19 Eylül 1990'da İşletme Fakültesi Dekanlığı'nın yönetim kurulu kararında 7 öğretim üyesinden 3'ünün imzası bulunurken 4 kişinin imzası yok. Bu şekilde yatay geçiş sağlanmış. Kararda oy çoğunluğu bulunmuyor ve öğrencilerin yatay geçişi sağlanmış. YÖK bu kararın usulsüz olduğunu söylüyor. 7 öğretim üyesi öğrencilerin geçişiyle ilgili karar alıyor.
BELGELERLE ORTAYA ÇIKTI
Kenan Kıran: İmamoğlu'nun Girne Amerikan Üniversitesi'nin 1993'e kadar denkliği yok. Denkliği olmayan bir üniversiteden İstanbul Üniversitesi'ne geçiş olmaz. İmamoğlu'nun avukatı Girne Amerikan Üniversitesi'nden 2 sene okuduğunu ve yatay geçiş için başvurduğunu ifade ediyor. Ama evraklarda okumadığın üniversite olan Doğu Akdeniz Üniversitesi'ni göstermişler. Girne Amerikan Üniversitesi'nin YÖK'e yaptığı başvurusunda dünyanın hiçbir yerinde üniversitenin tanınırlığının olmadığını söylüyor. Burada belgelerde yer alıyor. YÖK'ün kararında Girne Amerikan Üniversitesi'nin Türkiye'de denkliğinin olmadığını açıkça belirtiliyor.
TANINIRLIĞI OLMAYAN ÜNİVERSİTEYE YATAY GEÇİŞ YAPILAMAZ
Kıbrıs'ta okuyan bir öğrencinin YÖK'e yaptığı 1992 yılındaki başvuruda Yürütme Kurulu tarafından öğrenciye şu açıklama yapıldı: KKTC'de bulunan Doğu Akdeniz Üniversitesi'ndeki üniversitelerin YÖK tarafından tanınmasının mümkün olmadığına karar verilmiştir deniliyor. Tanınırlığı olmayan bir üniversiteye yatay geçiş yapılamaz.
PAZARCI: OLMAYAN BİR ŞEY İPTAL EDİLMEZ
Emin Pazarcı: Ekranlarda İmamoğlu'nun diploması iptal edildi yazıyor ama olmayan bir şey iptal edilmez. Başından beri İmamoğlu ve çevresi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuya müdahil olduğunu söylediler ama Sayın Cumhurbaşkanı bu işin hiçbir yerinde yok. Bu konu CHP içindeki iç çekişmeler ile başlayarak bir parti üyesinin ihbarı ile süreç ortaya çıktı. AK Parti, MHP ya da hiçbir partili bu işin hiçbir yerinde yok.
HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE ELDE EDİLEN HAK KAZANILMIŞ OLAMAZ
İmamoğlu ve arkadaşları Özgür Özel de dahil olmak üzere "Kazanılmış haktır" diyorlar. Ben başından beri şunu söylüyorum: Hukuksuz bir şekilde elde edilen hak, kazanılmış hak olamaz. CHP'liler zaman aşımına sığınmaya başladılar ama bu tür konularda zaman aşımı olmaz. İdari yargının en üst noktası diplomanın iptal edildiğini kabul etmezse Türkiye'de hukukun olduğunu kimse söyleyemez. Eğer Türkiye'de hukuk varsa bu iş iptal edilir.
İMAMOĞLU CHP'Yİ ALABİLDİĞİNE YÖNETİYOR
Bu işin ceza hukuku noktası var. İstanbul Üniversitesi bu belgenin sahte olduğunu kabul ediyorsa sahtekarlarla ilgili hukuk harekete geçecektir. Diploması iptal edilenler, diploma alanlar ve Ekrem İmamoğlu hele bir de çete noktasına gelinirse bu işlerin altından çok daha farklı şeyler çıkacak. Bu işin araştırılması lazım. Ekrem İmamoğlu şuan CHP'yi alabildiğine yönetiyor ve yönlendiriyor. Koskoca bir partinin geldiği hale bakın. Bütün suç Kemal Kılıçdaroğlu'nundur. 2010 yılında bir operasyonla gelen Kılıçdaroğlu pek çok ulusal değeri olan isimleri kazıdı ve sağdan soldan isimleri getirdi.
YILLARCA ERDOĞAN’I SUÇLADILAR ŞİMDİ KENDİ SKANDALLARIYLA YÜZLEŞİYORLAR
A Haber muhabiri Mehmet Karataş canlı yayında, "CHP yıllarca sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın diploması yok diyerek yıllarca memleketin kafasını bulandırdılar. Kaderin bir cilvesi olsa gerek şimdi ise kendi adayları ve belediye başkanlarının usulsüz bir şekilde diploma aldığı ortaya çıktı." ifadelerini kullandı.
"İMAMOĞLU'NUN SİYASİ GELECEĞİ HUKUKİ SÜRECE BAĞLI"
Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, Ekrem İmamoğlu’nun iptal edilen diplomasıyla ilgili A Haber canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu. Süreci başından beri detaylı şekilde takip ettiklerini belirten Müderrisoğlu, konuyu üç ana başlık altında ele aldığını ifade etti:
- Yatay geçiş süreci ve diploma alımına giden yol
- Kararın siyasi sonuçları ve doğurabileceği etkiler
- Savcılık soruşturmasının seyrine bağlı olarak ortaya çıkabilecek farklı bilgi, belge ve delillerin olup olmadığı
YATAY GEÇİŞ SÜRECİ VE USULSÜZLÜK İDDİALARI
Müderrisoğlu, İmamoğlu’nun Türkiye’deki üniversite sınavında başarılı bir sonuç elde edemediğini ve ailesinin maddi durumu göz önüne alındığında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki (KKTC) Girne Amerikan Üniversitesi’ne kayıt yaptırdığını belirtti. O dönem Girne Amerikan Üniversitesi’ne giriş için herhangi bir ek başarı kriteri aranmadığını ve belirli bir ücret karşılığında kayıt yapılabildiğini vurguladı.
Ancak, Girne Amerikan Üniversitesi’nin yatay geçiş açısından tanınırlığı ve denkliğiyle ilgili ciddi bir problem olduğunu söyleyen Müderrisoğlu, İmamoğlu’nun yatay geçiş şartlarını yerine getirip getirmediği sorusunun cevabının "evet"olabileceğini; ancak okuduğu üniversitenin, İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne geçiş açısından uygun olup olmadığı sorusunun cevabının "hayır" olduğunu ifade etti.
“Bu nasıl olmuş?” sorusunu yönelten Müderrisoğlu, sürecin hukuki açıdan büyük bir soru işareti taşıdığını vurguladı. Özellikle, bu yatay geçiş sürecinde "Rufailerin" (nüfuz sahibi kişilerin) etkisi olup olmadığına yönelik ciddi bir soruşturmanın yürütüldüğünü söyledi.
Müderrisoğlu, “Bu yatay geçiş usulsüzdür, çünkü Türkiye’de tanınmayan, denkliği olmayan bir üniversiteden, Türkiye’nin en saygın ve en yüksek akademik performans gerektiren üniversitelerinden birine geçiş mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.
Girne Amerikan Üniversitesi’nin denkliğinin ve tanınırlığının, İmamoğlu’nun yatay geçiş yapmasından üç yıl sonra YÖK tarafından onaylandığını belirten Müderrisoğlu, bu durumun geçişin usulsüzlüğünü açıkça ortaya koyduğunu söyledi.
EVRAKTA SAHTECİLİK VE USULSÜZ İŞLEM İDDİALARI
Buradaki kritik sorunun, “evrakta sahtecilik yapılıp yapılmadığı” ve “Ekrem İmamoğlu’nun bu sürece doğrudan dahil olup olmadığı” olduğunu belirten Müderrisoğlu, İmamoğlu’nun “Ben yatay geçiş şartlarını taşıyordum, başvurdum ve üniversite kabul etti.” diyebilme ihtimalinin bulunduğunu dile getirdi.
Ancak, yatay geçiş işlemi sırasında açıklanan ve ilan edilen kontenjanların nasıl birden bire artırıldığı, bu artışın neden İngilizce İşletme Bölümü için kullanıldığı konusunda belirsizlikler bulunduğunu söyledi.
Müderrisoğlu’na göre, o dönemde kontenjan artırımı yapılarak, belirli bir akademik puana sahip öğrencilerin sıralamada yer almasının sağlandığı anlaşılıyor. Bu da, işlem usulsüz bile olsa kontenjan barajının aşılmasını mümkün hale getirmiş olabilir.
Müderrisoğlu, “Bu işlemin hiç gerçekleşmemiş gibi değerlendirilmesi ve ona göre hukuki sonuçlar doğurması gerekir. Dolayısıyla, burada İmamoğlu’nu da kapsayan, adrese teslim bir işlem yapıldığına dair çok kuvvetli suç şüphesi var.” dedi.
Bu sürecin, fakülte yönetimi tarafından nasıl onaylandığına ilişkin de büyük bir belirsizlik olduğunu belirten Müderrisoğlu, sürecin alelacele yürütülmüş olabileceğini, hatta bu işlemin maddi karşılıkla yapılıp yapılmadığının da araştırılması gerektiğini vurguladı.
SAVCILIK SORUŞTURMASI VE OLASI HUKUKİ SONUÇLAR
Müderrisoğlu, savcılığın "evrakta sahtecilik" yönüyle yürüttüğü bir soruşturma olduğunu belirtti. Bu kapsamda, şu soruların cevaplanması gerektiğini vurguladı: Bu açık usulsüzlük nasıl gerçekleştirildi? Yatay geçiş işlemi kitabına nasıl uyduruldu? Hukuki boşluklardan nasıl yararlanıldı veya bu sürecin yorumlanması sağlandı? Bu süreçte özel bir belge üretildi mi? Kişisel ilişkiler ve maddi karşılıklar devreye girdi mi? Tanıklar bulunup bulunmadı mı?
Müderrisoğlu, savcılığın bu konuda ciddi mesafe aldığını gösteren ipuçlarının bulunduğunu ifade etti ve yeni delillerin ortaya çıkması halinde sürecin tamamen farklı bir hukuki boyuta evrilebileceğini belirtti.
DİPLOMA İPTALİNİN ASKERLİK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesiyle birlikte, askerlik durumu da tartışmalı hale geldi. Müderrisoğlu, “Diplomanın iptali nedeniyle askerlikle ilgili hakları yok hükmünde sayılabilir ve süreç sıfırdan ele alınabilir.”dedi.
Ancak, askerlik yaş sınırları nedeniyle, İmamoğlu’nun yeniden silah altına alınmasının ya da eksik kalan askerliğini tamamlamasının gerekip gerekmediği konusunda kesin bir yorum yapmak için Asal Genel Müdürlüğü ve Milli Savunma Bakanlığı'ndan görüş alınması gerektiğini ifade etti.
KARARIN SİYASİ YANSIMALARI VE CHP İÇİNDEKİ ETKİLERİ
Okan Müderrisoğlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş başta olmak üzere birçok CHP’li ismin, bu kararın siyasi olduğunu savunduğunu belirtti.
Özellikle, hafta sonu yapılacak sembolik oylamada Ekrem İmamoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı olarak ön plana çıkarılacağı düşünüldüğünde, bu kararın CHP tabanını bir araya getirebileceğini söyledi.
Ancak Müderrisoğlu, “Türkiye bir hukuk devletidir ve idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır. Dolayısıyla bu karar yargıya taşınacak ve hukuki süreç sonucunda netlik kazanacaktır.” ifadelerini kullandı.
BAKLAVA KUTUSUYLA GELEN DİPLOMA...
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun iptal edilen diploma meselesine ilişkin konuşan Gazeteci Ekrem Kızıltaş,
“Ekrem İmamoğlu’nun diploma aldığı okula normal şartlar altında giremeyecek olmasına rağmen bir yol, bir usul bularak girmiş olması sonrası aldığı diploma ve bu diplomanın ne olacağına dair süren bir tartışma var.
Talat Çabuk isimli, Büyükçekmece’deki bir gazetecinin 2026’da bu konuyu gündeme getirdiği, yani İmamoğlu Beylikdüzü Belediye Başkanı iken babası tarafından tehdit edildiği, sonrasında Talat Çabuk’un vefat ettiğine dair haberler vardı.
“DİPLOMA MESELESİNİ İLK ORTAYA ÇIKARAN TALAT ÇABUK’TU”
Talat Çabuk Orduludur ve benim mahalle arkadaşımdır. Rahmetli babası bizim bakkalımızdı. Dolayısıyla benden birkaç yaş küçük olup İstanbul’da da zaman zaman görüştüğümüz olurdu. Ben o zamanlar bir gazetenin başındaydım. Talat’tan bu konuda o zaman da değişik şeyler almış olmamıza rağmen çok da önemli bir şey değil gibiydi. Neden?
Bu kişinin, yani kifayetsiz muhteris bir kişinin, hak etmediği bir okula girişi, buradan edindiği diplomayla bu ülkeyi yönetmeye aday olabileceğine dair bir beklenti, bir kaygı kimsede yoktu.
“28 ŞUBAT SÜRECİ GİBİ BUNLARDAN DA HESAP SORULMALI!”
Şu an itibarıyla İstanbul Üniversitesi büyük ihtimalle 1990’da yapılan bir yanlışın, bu yanlışın arkasında neler olduğunun umarım baklava kutularına doldurulan ata altınlarıyla yapılan bu tür kayıtları o dönemde yapanlardan hayatta kalan varsa, yaşları kaç olursa olsun, nasıl ki 28 Şubat müsebbiplerine hesap sorulduysa, o dönemde binlerce, on binlerce, yüz binlerce insan girmek için harıl harıl ter dökerken, baba parasıyla bir yerlerden gelip o okullara giren ve bugün de "Canım, 35 sene önce olmuş bitmiş, ne var ki?" rahatlığı ile bu konuyu karşılayanların, bu karşımızdaki kişinin genel başkanı olan kişinin de "35 yıl önce cinayet işleyince katil, zaman aşımından yırtardı" gibi karşılıklarının, bu bence 85 milyonla alay edilmesi, küçümsenmesiydi. "Bizim paramız var, gücümüz var, nasıl olsa biz siyasi parti olarak gürültü koparma gücüne de sahibiz, dolayısıyla bizi kimse alt edemez" anlayışıyla gidiyorlardı.
“İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ GEREKENİ YAPTI”
Ama bugün itibarıyla İstanbul Üniversitesi, Türkiye’de üniversitelerin olduğunu, geçmiş dönemde birtakım hatalar yapılsa da kuralların geçerli olduğunu ve kurallar geçerli olduğunda da hak edilmeden elde edilmiş birtakım şeylerin üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin iptal edilmesi gerektiğini ve edileceğini ortaya koydu.
Burada İmamoğlu’nun hikayesinde, özgeçmişinde kafa karıştırıcı ayrıntılar veren bir kişi var. 1988’de imtihana giriyor. Başarısız oluyor. 340-370 puanlar alıyor. Babası da bakıyor, Türkiye’deki üniversitelere kayıt olma imkanı yok. O da Yakın Doğu Üniversitesi’ne gönderiyor. Keşke oraya kaydolsa idi. Belki İstanbul’a yatay geçiş yapamazdı ama en azından bir okul bitirmiş olurdu. Fakat orada demek ki kafası karıştığı için burada Girne Amerikan Üniversitesi diyoruz. Aslında bir kolejden, bir ticarethaneden bahsediyoruz. Ki biraz önce de sahibinin söylediklerini duydunuz, açık seçik söylüyor: "Devlet üniversitesine bizden yatay geçiş imkanının olmadığını o dönem herkes biliyordu."
“HER ŞEYİ PARAYLA HALLETMEYE ALIŞTIKLARI İÇİN…”
Ama maalesef karşımızdaki aktör, her şeyi parayla halletmeye alıştığı için, parayla birilerini genel başkan seçtirdiği için ve parayla tekrar belediye başkan adayı olabildiği için ama burada üniversitenin ne demek olduğunu, üniversitelerin ciddiyetini bugünkü kararla görebiliyoruz.
“BAKLAVA KUTULARINDA ATA ALTINLARLA KAYDOLDU”
İmamoğlu’nu bile isteye kaydedenler, İmamoğlu’nun yakınlarının kendilerine baklava kutusu içinde getirdikleri ata altınları alarak İmamoğlu’nu oraya kaydettirdiler. İmamoğlu da bunun farkındaydı, ailesi de bunun farkındaydı. Zannediyorum ki o dönemde bugünkü gibi her şey şeffaf ve elektronik ortamda olmadığı için sadece kayıt işlerini yapanlar durumu bildiği için durum gizlenebildi. Ama gerçeklerin kötü huyu, sürekli ortaya çıkmak olduğu gibi bugün de ortaya çıktı" diye konuştu.
YOKLUK VE AÇIK HATA NE DEMEK?
Hukukçu Pınar Hacıbektaşoğlu:
Yokluk olduktan sonra o yokluğu fark etmemek açık hata olmaktan ziyade bence ağır kusur demeleri gerekiyordu. Çünkü yatay geçiş şartlarınız yok. Yatay geçiş yapabilmeniz için sizin herşeyden önce sizin Türkiye'de kabul edilmiş bir üniversiteden yatay geçiş yapıyor olmanız lazım.
Yatay geçiş yapılabilmesinin şartı sizin sisteminizin kanununuzun uygun gördüğü şartlara uygun olmanız lazım. Her şeyden önce Girne Amerkan Üniverisitesi bizim bizim tanıdığımız ve kabul ettiğimiz bir üniversite değil. Yani denkliği yok. Yatay geçiş yapılabilme şartlarına haiz değil.
çok manidar bir durum var. aynı sene ben ablamla beraber üniversite sınavına beraber girdik. Sayın İmamoğlu İstanbul İşletmeye girdiği yıl, ben ilk 1000'de istanbul hukuğa girdim. Ablam İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine girdi ilk 2000'de girdi ve İstanbul İşletmeyi 2 puanla kaçırdı. Yani benim ablamın 468 puanı aldığı yıl sayın İmamoğlu 300 puan almış bu puanla benim ablamın 2 puan eksik olduğu için giremediği okula nasıl girmiş?
Şimdi burda ahlaki, vicdani, etik, hukuki olarak nerede bir tutarlılık var? Hukuken giremiyorsunuz denkliğiniz yok. Ahlaken giremezsiniz çünkü siz o puanı almadınız. İdari olarak giremez.
İdari olarak giremezsiniz çünkü idarenin o zamanki üniversitenin sorması gereken soru ise denklik ve ortalamanın 5'e(500) yakın olması gerekir.
Ortalaması tutmuyor, denkliği tutmuyor ve kontenjan açıyor İstanbul İşletme ve deniyorki benim diyor eksik kaldı o sene 50 tane öğrenci alınıyordu, İstanbul Hukuk 200 öğrenci alıyorsa İstanbul İktisat 40-50 öğrenci alırlardı. Çok fazla da üniversite olmadığı için bu okullar en fazla bu sayılarda öğrenci alıyordu.
İlk etapta benim ablam gibi öğrenciler örnek olarak 468 puanla giremiyorken kontenjan doldu diyebiliyorken nasıl oluyorda aynı okul 38 kişilik bir kontenjan daha açabiliyor.
İşte asıl sorunda burada çünkü hukuken yok hükmünde. Çünkü denklik dediğimiz şeyden bağımsız denklik yok. İkincisi hiç bir şekilde kontenjan ihtiyacına hasıl olacak durumu ortaya koyamıyorsunuz yani ondan iki ay önce Üniversitenin ikinci basamak sınavında puanları olan öğrencileri almıyorsunuz iki ay sonra diyorsunuz ki "ihtiyaç hasıl oldu kontenjan açık kaldı" böyle bir şey mümkün değil.
İşte "yoklukla butlanma" ile alakalı o sorunuz da şu yanıtı veriyorum.
Yokluk demek bir şeyin temel, olması gereken en saf ve net olması gereken durumun, kuralın gereğin yerine getirilmemiş olmasıdır. İşte biz buna yoklukla butlanma diyoruz. Bu nedenle İstanbul Üniversitesinin verdiği karara siyasi olarak bunun yanlışını konuşabilirsiniz ancak hukuken ve idari olarak yapılması gereken en net buydu. Ben bunun sonuçlarının siyasi olarak kime ne getirip götüreceğini ayrı olarak tartışırız. ama burada ablam givi insanların hakkı gaspedilip bu kadar boş beleş şekilde sadece paranın gücüyle yani girne Amerikan'a girişte de problem var. Girne Amerikan'a yatay geçişle geçilmiş Çünkü önce doğu akdeniz üniversitesine kaydını yapıyor
GEÇ KALINMIŞ BİR KARAR!
Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür:
Geç kalınmış bir karar. Kamuoyu bu konuyla meşgul ediliyor. Akademik açıdan problemli bir durum olduğu çok açık ortadaydı. Ayrıca başka problemli boyutları da var. Türkiye’nin siyasette sivrileşir şekilde girdiği dönemde böylesine bir siyasi aktörün önemli bir partide etkili biri olmaması gerekir.
Geçmişinde bu kadar alengirli işlerin olduğu bırakın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yaptıklarını eğitim boyutunda da böyle şeyler yapıyor olması hakikaten önüne geçilmesi gereken bir durum. Ben bu açıklamanın çok geç kaldığını düşünüyorum. Ortada çok net bir gerçek vardı.