Başkan Erdoğan'dan net ekonomi mesajı! Zor günler geride kaldı
Başkan Erdoğan, TÜYAP Fuar Merkezi'nde Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği Uluslararası MÜSİAD Ticaret Fuarı’nda konuştu. Erdoğan, "En zor günlerin artık geride kaldığını sizlerle paylaşmak isterim. Türk ekonomisi fırtınalı sulardan atık serin sulara doğru yol almaktadır. Dünyada ve bölgemizde fevkalade hadise olmazsa Allah'ın izniyle bundan sonra rüzgara karşı değil rüzgarı arkamıza alarak yürüyeceğiz." dedi.
Başkan Erdoğan, TÜYAP Fuar Merkezi'nde Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği Uluslararası MÜSİAD Ticaret Fuarı'nda konuştu.
Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları...
Değerli iş insanları sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Fuarın tertibinde katkısı olanları tebrik ediyorum. İslam coğrafyasının farklı köşelerinden katılan üyelere, Türkiye'ye hoş geldiniz diyorum. Ülkemizden ve yurt dışından ilginin yoğun olduğunu görüyorum. 88 ülkeden iş insanı bir araya getirildi. Gurur verici tablo Türk ekonomisinin çeşitliliğini de gösteriyor. 300'ü aşkın katılımcı şirketin buluştuğu forumda hedef 1 milyar dolarlık iş hacmine ulaşmaktır.
1 MİLYAR DOLARLIK HEDEF
24 sektörden 300'ü aşkın katılımcı firmayı buluşturan görüşmelerinde hedef 1 milyar dolarlık hacme ulaşmaktır. İnşallah bu rakamın üzerine çıkıldığına inanıyorum. Artık bir MÜSİAD klasiği haline dönüşen bu başarılı organizasyon dolayısıyla derneğimizin yöneticilerini tek tek kutluyorum.
"SURİYE'YE GÖNÜLLÜ DÖNÜŞLER ARTACAK"
Uluslararası İş Forumu'nun insani ve iktisadi boyutuyla göç teması altında tertiplenmesi ayrıca takdire şayandır. Göç konusu sadece bizim gibi geçiş güzergahındaki ülkeler içinde değil, gelişmiş, gelişmekte olan fark etmeksizin tüm dünya için günümüzün en hassas meselelerinden biridir. Türkiye açısından göç çok daha eski bir kavramdır. Coğrafi konumuz, beşeri ve kültürel bağlarımız sebebiyle tarih boyunca göç hareketlerine muhatap olmuş bir ülkeyiz. Kırım'dan, Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan yoğun göçler aldık. Son 2 asırda başı dara düşen, sürgüne uğrayan soydaşlarımızı muhabbetle bağrımıza bastık. Müslümanlarla birlikte gün oldu musevi ve hristiyanlara da kapımızı açtık. Suriye'deki iç savaştan kaçan komşularımıza da sahip çıkan biz olduk. 1960'lardan başlayarak yüz binlerce insanımız Sirkeci tren istasyonunda davulla zurnayla uğurlanarak gurbet trenlerine bindi, Almanya daha sonra Belçika, İsviçre ve Avrupa'nın diğer ülkelerine rızıklarını kazanmak için gitti. Bugün Suriye'den 3,5 milyon civarında yerlerinden edilmiş insanlara ev sahipliği yapıyoruz. Avrupa'nın farklı ülkelerinde 6 milyonu aşkın kardeşimiz yaşadıkları ülkenin ekonomisine önemli katkılar sunuyor. Göç ve göçmenlik olgusuna aşina bir milletiz. Hem uzun yollar farklı kaynaklardan göç almışız hem de vatandaşlarımızı göçmen olarak farklı ülkelere göndermişiz. Bu tecrübe milletimizin farklı kesimlerini meşgul eden göç meselesini daha sağlıklı zeminde değerlendirmemize imkan sağlıyor. Nefret söylemlerine, provokasyonlara "eyvallah" diyemeyiz
"HUDUTLARIMIZI NAMUSUMUZ BİLİP KORUYACAĞIZ"
Göç ve göçmenlik olgusuna aşina milletiz. Göç aldık ve vatandaşlarımızı farklı coğrafyalara gönderdik. Kimi ülkeler göçmen konusunda menfaat penceresinden yaklaşabilir, etnik kültürel tehlike olarak ele alabilir. Kimileri de güvenlik ekseninden okuyabilir ama biz göç olgusuna çok boyutlu şekilde, insani değerleri ele alan yaklaşımla bakmak zorundayız. Bu meseleyi bütünlüklü anlayışla okumak, doğru politikalar geliştirmek zorundayız. Göç başlığı her açıldığında konuyu güvenlikleştirmek doğru değil. Düzensiz göçle karşılaşan her devlet gibi Türkiye de mücadelesini tavizsiz sürdürecek. Hudutlarımızı namusumuz bilip koruyacağız. Kayıt dışılığın önlenmesinde politikalarımızdan geri adım atmayacağız. Kardeşlerimizin ülkelerine onurlu geri dönüşlerini teşvik ediyoruz. Suriye'de güvenli ortam gerçekleşince gönüllü dönenlerin sayısı artacaktır. bunu yaparken kör bir tuzağa da düşmeyeceğiz. Göçmen konusuna kategorik olarak karşı çıkamayız. Nefret söylemlerine, provokasyonlara eyvallah diyemeyiz. MÜSİAD'ın göçmen konusuna geniş perspektiften bakmasını değerli buluyorum.
KÜRESEL EKONOMİ EN BÜYÜK ŞOKLARINDAN BİRİNİ YAŞADI
Salgınla beraber küresel ekonomi ve ticaret, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük şoklarından birini yaşadı. Rusya-Ukrayna savaşı, fiyat baskıları küresel ekonomide yavaş ve dengesiz toparlanmaya yol açtı. Ticarette artan korumacılık ve bölgemizde bir türlü sonlandırılamayan çatışmalar küresel ekonomiyi yeni risklerle karşı karşıya bırakıyor. Küresel ekonomi 2023 yılında yüzde 3,3 büyüyerek tarihi ortalamalarının altında bir performans gösterirken ticaret hacmi ise yüzde 1,1 oranında küçülttü.
"2023''TE YÜZDE 5.1 ORANINDA BÜYÜDÜK"
Başkan Erdoğan: Zorluklara rağmen Türkiye ekonomisi güçlü bir performans sergiliyor. Büyümemiz önemli oranda net mal ve hizmet ihracatındaki artıştan kaynaklanıyor
EN ZOR GÜNLER GERİDE KALDI
İnşallah önümüzdeki yıl çok daha iyi rakamları göreceğiz. Geçen sene deprem etkisine rağmen milli gelire oranla yüzde 5,2'de tuttuğumuz bütçe açığını bu sene yüzde 4,9'a indirmeyi hedefliyoruz. Enflasyonda başayan düşüş trendi inşallah hızlanarak devam edecek. Fahiş fiyat ve tamahkârlıkla mücadelemiz sürecek. Daha fazla kazanmak, kâr elde etmek için milletin lokmasına uzanan elleri kırmakta en küçük tereddüt göstermeyeceğiz. Serbest piyasa ekonomisi demek vatandaşı fırsatçıların insafına terk etmek değildir. Milletin refahı, huzuru geçim sıkıntısı yaşamaması en büyük önceliğimizdir. 22 yıllık iktidarımız döneminde bu konuda taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Pembe tablolar çizmek niyetinde değilim. Bunu hiçbir zaman yapmadım. En zor günlerin artık geride kaldığını sizlerle paylaşmak isterim. Türk ekonomisi fırtınalı sulardan atık serin sulara doğru yol almaktadır. Dünyada ve bölgemizde fevkalade hadise olmazsa Allah'ın izniyle bundan sonra rüzgara karşı değil rüzgarı arkamıza alarak yürüyeceğiz. Bölgemizdeki çatışmalar, krizler, sorunlar çözüme kavuştukça Türkiye ekonomisindeki iyileşme daha da hızlanacaktır. Kararlılıkla uyguladığımız ekonomi programımızın meyvelerini daha fazla toplayacağız. İstikrar ve güven ortamını koruduğumuz müddetçe yolumuz da bahtımız da daima açıktır.
KARA GÜNLERİ NASIL UNUTABİLİRİZ?
Türkiye 22 yılda istikrar ve güven ortamının bir ülke ekonomisi açısından ne olduğunu yaşayarak öğrenmiştir. Başbakanın önüne fırlatılan anayasa kitapçığının Türkiye ekonomisine yüklediği faturayı nasıl unutabiliriz? Sermayenin renklere bölündüğü kara günleri nasıl unutabiliriz? İnancı, başörtüsü, siyasi görüşü dolayısıyla insanımızın kendi vatanında parya olarak göründüğü eski Türkiye'yi nasıl unutabiliriz? Son 22 yılda istikrar ve güven zemininde umutların nasıl büyüdüğüne engellerin nasıl aşıldığına, Türkiye'nin nasıl köklü değişim yaşadığına aynı şekilde hep beraber şahitlik ettik. İstikrar ve güven ortamının üzerine iş çevrelerimizin bu bakımdan titremesi gerektiğini düşünüyorum.
"MUHALEFET BELEDİYELERİNDE YOLSUZLUK VAR"
Geçtiğimiz hafta CHP'nin devrik genel başkanının mahkeme salonunda savurduğu hakaretler, Türkiye'nin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl uçurumun eşiğinden döndüğünü ortaya koymuştur. Bu zatın genel başkanlığı döneminde Türkiye'ye yatırım gelmesin, Türk ekonomisi düze çıkmasın diye kendini nasıl paraladığını, ülkemizi nasıl kötülediğini, yurt dışına şikayet ettiğini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Bugün seçim ve kurultay kaybetmenin öfkesiyle sağa sola sataşması, eski ittifak ortaklarına edepsizce saldırması hançer siyasetinin bunların genetiğine işlediğinin apaçık kanıtıdır. Hakim ve savcıları cezaevi kapılarında küstahça tehdit etmenin bir muhalefet geleneği olduğunu CHP'nin yeni yönetimine baktığımızda çok net görüyoruz. Yönettikleri şehirlerde sorunlar katlandı. Dertleri varsa yoksa Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?