“Sümerolog” Muazzez İlmiye Çığ'ın bilinmeyenleri! Kütüphane memurunu profesör ilan ettiler
Akademik başarısı olmayan ve "sümerolog" olarak adlandırılan Muazzez İlmiye Çığ, 110 yaşında Mersin’de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Müzede kütüphane memurluğu yapan daha sonra profesör ilan edilen Çığ, İslam ve din düşmanı çevrelerin sürekli parlatmaya çalıştığı isimlerin başında yer aldı. Öyle ki 28 Şubat'ın baş aktörlerinden eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, akademi başarısı olmayan Çığ’a "Fahri Doktora Ünvanı"verdiği ortaya çıktı. Sabah Gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu da bugün köşesinde Muazzez İlmiye Çığ hakkındaki gerçekleri anlatan bir yazı yazdı. İşte Babaoğlu'nun o yazısı...
- Gündem
- Giriş Tarihi: 19.11.2024 | 07:01
- Güncelleme Tarihi: 19.11.2024 | 07:04
"Sümerolog" olarak tanınan Muazzez İlmiye Çığ, Mersin'de tedavi gördüğü hastanede 110 yaşında hayatını kaybetti. Her ne kadar "Sümerolog" olarak tanınsa da Çığ hakkındaki gerçekler bilindiğinden çok farklı.
Sabah Gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, hayatını kaybeden Muazzez İlmiye Çığ hakkında gerçekleri anlatan bir yazıyı köşesine taşıdı.
İşte Babaoğlu'nun 19 Kasım tarihli "Çığ" başlıklı yazısı:
Yüksek bürokrasi, uyduruk kaydırık kültür seçkinleri ve eski devletin alacakaranlığında yer bulmuş proje odakları işbirliği yapıp birini parlatmaya görsün...
Sade insanın bu Çığ'ın altında kalmaması mümkün mü?
***
Müzede kütüphane memurluğu yapmış birini profesör diye ilan edip herkesi aldatmaya soyunurlar, susarsın...Öyle ya, koca koca gazeteler on yıllar boyu "profesör" unvanı vermiş, akademi vermemiş, ne önemi var, dersin...
O sırada Ankara Dil Tarih hocaları, "Bu hanım akademisyense, biz ne oluyoruz" açıklaması yaparlar, minicik yer verilir, gözüne çarpmaz, haberin olmaz...
"Sümerolog, eski çağlar uzmanı, etimolog, al sana uzman!" derler, istersen kabul etme...
Hatta bu da yetmez; 28 Şubat'ta bir nevi "İşte Cumhuriyet kadını budur, hayran olunacak, ol!" emri verilir kamuoyuna...
İsyan etsen ne fayda, buruk bir gülümsemeyle geçiştirirsin...
Hikâyeler bir yerden patlar, foyalar ortaya çıkar, en sonunda hanımefendi köşeye sıkıştırılınca, "Benim doktora tezim yok, şeref doktoram var" diyerek gerçeği laf kalabalığı arasında itiraf eder ama ne önemi var, artık olan olmuş, şehir efsanesi büyümüş, gerçek artık kuytuya çekilmiştir...
Asıl mekanizma üzerinde durmak gerek...
Nasıl oluyor da Sümerlerin ne olduğunu zerre önemsemeyen; ilkokuldan sonra aklından bir kez bile "Sümer" kelimesini geçirmeyen kitlelerde bir Sümerolog hayranlığı oluşturulabiliyor?
Ve neden?
Bu soruların cevapları önemli...
***
Kimsenin Sümerleri falan önemsediği yok.
Peki neyi önemsettiler?
Tuzak neydi?
Şöyle anlatayım...
Bugün çocuklarının Youtube'da izlediği gizemli videolara bakan ebeveynler şaşırıyorlar...
Çünkü neredeyse hepsinde tek bir şey anlatılıyor ve çocuklar etkileniyor:
"Din, çalıntı bir hikâyedir; kutsal kitaplar antik uygarlıkların inanışlarından çarpıtılarak üretildi." Çığ, Youtube'un olmadığı dönemde bu tezin teorisyeni olarak üretildi...
Bunun için kar toplaması istendi ve toplumun üzerine itilip yuvarlanması sağlandı...
Bütün serüvenin özü buydu.
NOT DEFTERİ
Zaman her şeyi yok ediyor. Sevdiğimiz her şeyi. Ama hakkını teslim edelim. Nefret ettiğimiz ve bizden nefret eden herkesi ve acıları da yok ediyor. (M. TOURNIER / Dışsal Günlük)