DEM Parti'den 'kardeşlik' çağrısına sıkılı yumruklu cevap: Marjinal sol partileri bile arattılar
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın hapisten çıkarak DEM Parti Grup Toplantısı'nda terörün bittiğini duyurmasına yönelik çağrısı siyasetteki sıcaklığını koruyor. DEM Parti çağrıya ilk başta olumlu yaklaşırken sonrasında yayınlanan bildiride yer alan "AKP-MHP iktidarı, Türkiye halklarını tehlikeli bir politik gerçeklikle yüz yüze bırakmıştır." ifadeleri tepki çekti. Konuya köşesine taşıyan Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür DEM Parti'nin bildirisini eleştirirken "Akıl almaz bir biçimde marjinal sol partileri bile aratan sıkılı yumrukla cevap verdiler." dedi.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 29.10.2024 | 09:17
- Güncelleme Tarihi: 29.10.2024 | 09:28
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin 'Abdullah Öcalan' çıkışı siyasetin tam olarak merkezindeki yerini korurken sürecin nasıl işleyeceği ve gelecekte neler olacağı merak ediliyor.
İşte MHP lideri Devlet Bahçeli'nin verdiği mesajın detayları:
"TERÖRÜN BİTTİĞİNİ DUYURSUN"
Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, Umut Hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.
"SİNEYE ÇEKMEYE HAZIRIZ"
Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı'dan DEM'e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız; vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye sonuna kadar hazırız. Türkiye ve Türk milleti için her fedakârlığı yapmaya, her çileye katlanmaya, lazım gelen her adımı atmaya kararlıyız, inançlıyız, tarih huzurunda diyorum ki, yeminliyiz. "Yeni Yüzyıl, Yeni Hayat, Yeni Türkiye" temelinde bagajları boşaltalım ve milli ülküleri hep birlikte yakalayalım.
Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür de bugünkü köşesinde dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
İşte Mahmut Övür'ün "DEM'in 'kardeşlik' çağrısına cevabı" başlıklı yazısı:
DEM PARTİ'NİN BİLDİRİSİ NE ANLAM TAŞIYOR?
Siyasette deprem etkisi yaratan MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim çıkışı, artçı sarsıntılarla sürüyor. Bahçeli, önceki gün de bu çıkışı Diyarbakırlı ünlü fikir adamı Ziya Gökalp'le derinleştiriyor ve onu ölümünün 100'üncü yılında bugüne ışık tutan şu sözleriyle anıyordu:
"Türkler ile Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. O hâlde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir."
Bahçeli'nin siyasi ezberleri bozan bu çıkışı tesadüf değil, Ziya Gökalp'ten Diyap Ağa'ya uzanan tarihi bir arka plana dayanıyor. Birkaç gündür bu tarihi çıkışa yönelik siyasi tepkileri izliyoruz.
Milliyetçi hassasiyetlere oynayan ve konjonktürel fırsatçılar dışında genel tepki olumlu oldu. Ancak bu noktada asıl merak edilen, el uzatılan ve muhatap alınan DEM Parti'nin nasıl tepki vereceğiydi.
Nihayet önceki gün DEM Parti, Meclis'te üzerinde çalışıldığı anlaşılan bir açıklama yaptı. Yıllardır "barışı" dilinden düşürmeyen ve güya sivil siyaset yapan DEM, kendisine el uzan en milliyetçi parti liderine, akıl almaz bir biçimde marjinal sol partileri bile aratan sıkılı yumrukla cevap verdi.
Okuduğunuzda sanki karşınızda 70'lerde unutulan "darbeci-devrimci" karışımı bir grup var.
"KARDEŞLİK ÇAĞRILARINA VERİLEN CEVABA BAKIN..."
Şu satırlar DEM bildirisinden:
"Emperyalist kapitalist rekabetin doğasındaki savaş eğiliminin giderek güç ve yaygınlık kazandığı bir dönemden geçiyoruz."
"Uyguladığı yayılmacı ve sömürgeci politikalarla Ortadoğu'daki gelişmelerde denklem dışında kalan AKP-MHP iktidarı, Türkiye halklarını tehlikeli bir politik gerçeklikle yüz yüze bırakmıştır."
Kardeşlik çağrılarına verilen cevaba bakın... Daha vahimi adamlar kendi gerçekliklerinin de farkında değil, O emperyalist güçlerin bölgeyi nasıl kan gölüne çevirdikleri ve kimleri aparat olarak kullandıkları açık değil mi?
SİYASET ÜRETEMEYİP İRADE ORTAYA KOYAMADILAR
DEM'in bu cevabı aslında şaşırtmadı. Sadece bugün değil dün de PKK'nın sivil ayağı DEP'ten DEM'e hiçbiri siyaset ürütemedikleri gibi irade de koyamadı. Ve her defasında açılım süreçlerinin sabote edilmesinde ciddi rol oynadı. Son çözüm sürecinin çökmesinin asıl nedeni de dönemin HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, ABD ve Kandil işbirliğiydi.
O günleri hatırlayın; her söylemlerinde "Öcalan irademiz" diyen HDP yöneticilerinin hiçbiri Öcalan'ın 21 Mart 2013'te Diyarbakır Meydanı'nda okunan mektubunda söylediklerinin gereğini yapmadı. Ne silah bırakmaya destek verdiler ne de "Misak-ı Milli" yaklaşımının ne anlama geldiğinden söz ettiler.
En azından iç cepheyi güçlendirme ve "birlikte yaşama" formülü olan şu satırlar hiçbirinin ağzından bir daha duyulmadı:
"Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç'in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes'in dostudur. Halay ve delilo, horon ve zeybekle hısım akrabadır. Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı'nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz."
Hâlâ 20'nci yüzyıl paradigmasına takılıp kalan, KCK'nın bile gerisine düşen bu "siyasi" kadrolara rağmen toplumda "birlikte yaşama" iradesi var ve terörün bitirilmesi isteniyor. Süreç doğru yönetilirse bu kez "küresel tuzaklar" da etkili olamayacağı için başarmak mümkün!