TBMM Başkanı Kurtulmuş FETÖ elebaşı Gülen'in ölümü sonrası konuştu
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, FETÖ elebaşı Gülen'in ölümü sonrası konuştu. Kurtulmuş, "İsterdik ki ömür boyu hapislerde çürüsün" dedi. Öte yandan Kurtulmuş, FETÖ'nün kalıntıları ile mücadelenin aralıksız devam edeceğini vurguladı.
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş'un katılımıyla yapıldı.
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş'un katılımıyla yapıldı. Törene; Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Kent, AK Parti Aydın Milletvekilleri Mustafa Savaş, Seda Sarıbaş ve Ömer Özmen, Aydın Valisi Yakup Canbolat da katıldı.
Törende konuşan Numan Kurtulmuş, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi'nin 2024-2025 Öğretim Yılı'nın hayırlı olmasını diledi. Kurtulmuş, "Yeryüzünde belki de insanlık tarihinde bilginin en hızlı ve en çok üretildiği dönemlerden birisinden geçiyoruz. Sürekli inovasyon içerisinde, sürekli yenilik içerisinde, neredeyse bütün bilimsel branşlarda olağanüstü yüksek hızda yeni sonuçlar ortaya konuluyor. Bu insanlık için fevkalade önemli bir başarıdır. Aynı şekilde üretilen bilginin yaygınlaştırılması bakımından da herhalde dünyanın en önemli dönemlerinden birisindeyiz. Dünyanın herhangi bir yerinde üretilen bilgi, anında dünyanın bütün bilimsel araştırma merkezlerinde, bütün üniversitelerinde o konuyla ilgilenenlerin önüne geliyor. İnsani anlamda bilginin bu kadar çok üretilmesine rağmen ne yazık ki bu üretilen bilginin İnsanlığın hayrına aynı şekilde kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Çünkü bu kadar güçlü bilim insanlara huzur, saadet, mutluluk ve insan topluluklarına da gerçekten güçlü bir dayanışmayı sağlamıyor" dedi.
"BİLGİNİN MUTLAKA DEĞERLERLE BULUŞTURULMASI LAZIM"
Kurtulmuş, "Hayat sadece bilgi üretmekten ibaret olsaydı, bugün insanlık tarihinin en mutlu zamanı olurdu. Esasında bu kadar hızlı ve güçlü bilgi üretilen bu ortamda böyle fiziki binalara da ihtiyaç yok. Üniversitelere de ihtiyaç yok. Çünkü bilgi her yerde, bir şekilde ulaşılabilir noktaya geldi. Dolayısıyla bizim burada bilgiyi iki şeyi daha ilave etmemiz lazım. Bu da bizim bilim felsefemizin, bizim medeniyetimizin felsefesinin köklerindendir. Bilgiyi üretmek insanlık için en önemli kazançlardan birisi; ama tek başına yetmez. Bilginin mutlaka değerlerle buluşturulması lazım. Şu anda dünyadaki en temel sıkıntı da değerler meselesidir. İnsani değerler yardımlaşma, paylaşma, insanların birbirlerine faydalı olacak şekilde hareket etmek gibi temel değerler üzerinde bir noksanlık var. Onun için diyoruz ki bilgi bir seviyedir. Ama insanlığı insanlara huzuru ulaştıracak yeterli bir seviye değildir. Bilginin üstüne hikmeti inşa etmek, daha doğrusu bilgiyi hikmetle donatmak mecburiyetindeyiz. Bu da yetmez, bilginin üzerine, hikmetin üzerine bizim medeniyetimizde adına irfan dedikleri bilgi hiyerarşisinin üçüncü seviyesi vardır. Hani diyor ya 'İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.' Bugün dünyada yaşadığımız birçok felaketin arkasında maalesef çok okumuş, diploma almış olan insanların parmakları olduğunu hiç unutmayın. Dolayısıyla insanlara, gençlerimize, evlatlarımıza bilgiyi öğreteceğiz. Ama hikmeti ve irfanı da öğreteceğiz" diye konuştu.
"DÜNYADA ÖNEMLİ GELİŞMELERİN YAŞANDIĞI BİR NOKTADAYIZ"
Bugün dünyada fevkalade önemli gelişmelerin yaşadığı bir noktada olunduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "İnsanlık henüz hikmetlerle irfandan uzak olduğunu itiraf etmese de bilginin kendisine çok şey verdiğini, çok güçlü kıldığını zannetse de asıl insanlık aleminin içten içe çökmesini, içten içe çürümesini sağlayan şey hikmetlerle irfandan uzaklığıdır. Bugün bu kadar çok insanlık aleminin problemlerle karşılaşmış olmasının sebebi de budur. Örneğin; nükleer fizik alanındaki gelişmeler. İnsanlık tarihinin uzun yıllardır en çok yatırım yaptığı, en çok üzerinde bilimsel olarak araştırmaların yaptığı alanlardan birisidir. Ama bilmeyi ve bilgi üretmeyi sadece güç elde etmek, sadece zenginlik elde etmek ve sadece diğerlerinin üzerinde hakimiyet kurmak olarak görürseniz, dünyanın en önemli buluşlarından birisi olan atomun parçalanmasından, insanlığın hayrına olan sonuçlar değil; Hiroşima'nın üzerine insanlığı yok edecek bombaları atarak sonuç elde edersiniz. Aynı şekilde bugün yeryüzünde yaşanan savaşları görüyoruz. Bu savaşların içerisinde fevkalade güçlü teknolojilerin de kullanıldığına şahit oluyoruz. En son İsrail'in Lübnan'da kullandığı, her birimizin elinde olan çağrı cihazları ve telefonlarını üretmiş ve bir silah gibi kullanarak insanları yok edecek teknolojiyi de üretmiş. Buna başarı diyebilir miyiz? Buna insanlığın gerçekten kazanımı olarak bakabilir miyiz?" dedi.
"SİZDEN, BENDEN DAHA İYİ BİLİYORLAR"
Kurtulmuş, "En önemli meselelerden birisi de Adnan Menderes Üniversitesi'nde de çalışmaların yapıldığı iklim krizleri ve küresel ısınma meselesi. İklim krizleri ve küresel ısınmanın en önemli nedenlerinden biri de yüksek teknoloji üreten, büyük inovasyonlarla bir sürü insanlığa teknoloji üreten kurumların yeryüzünde ortaya çıkarmış olduğu tahribatlar. Bunu yapanlar çevreyi kirletirken, iklim krizlerine neden olurken, bunların bu sonuçları doğuracaklarını bilmiyorlar mı? Sizden, benden daha iyi biliyorlar. Ama bunu yaparken onların ana motivasyonları elde ettikleri bilgiyi diğer insanlara karşı güç olarak kullanmak ve dünyanın bütün nimetlerinden istifade ederken dünyaya ne kadar tahribat yaparlarsa yapsınlar; bunlarla hiç ilgilenmemek. Çünkü ana motivasyonları, yüksek kar elde etmek. Ayrıca yüksek teknolojilerin üretilmesiyle, ekonomik eşitsizlikler arasında da önemli bir paralellik olduğunu yapılan çalışmalar ortaya koyuyor. Dünyada Nobel Ödülü alan çok başarılı bilim insanlarından Daron Acemoğlu'nu tebrik ediyorum. Özellikle bu konudaki görüşlerinden birkaç cümleyi sizlerle paylaş istiyorum. Haklı olarak teknolojik gelişmelerin ve inovasyonun insanlığa büyük bir kazanım elde ettiğini ama aynı zamanda da insanlar arasında teknolojik uçurumu ortaya çıkardığını, bazılarının bütün teknolojinin imkanlarından yararlanırken diğerlerinin hiçbir şekilde bundan istifade edemediğini, bunun da gelir dağılımında büyük bir eşitsizlik ortaya çıkartırmış olduğunu söylüyor" diye konuştu.
"YÜKSEK TEKNOLOJİLERİN ÇOĞUNLUK TARAFINDAN ERİŞİLEBİLİR OLMASI GEREKİR"
Sadece teknolojik başarılar elde etmenin sadece yüksek teknolojilerde üstün bir seviyeye gelmenin insan hayrına olmayacağına dikkati çeken Kurtulmuş, "Dünyanın aristokratları denilen birtakım sınıflarla dünyanın ultra yoksulları arasındaki farkın giderek açılmasına neden olan önemli hususlardan birisi, yüksek teknolojilerdir. Yüksek teknolojilerin insanlığın hayrına konuşulmasını söylüyorum. Bunun için de yüksek teknolojilerin insanların çoğunluğu tarafından erişilebilir olması gerekir. Hatta öyle ki bugün dünyanın teknolojide en gelişmiş ülkelerinden birisi olduğunu kabul ettiğimiz Amerika Birleşik Devletleri'nde bile temel araçlara ulaşamayan çok sayıda öğrencinin olduğunu biliyoruz. Yoksul mahallelerin ve toplumun daha alt gelir gruplarındaki insanların bu olağanüstü devasa teknolojik gelişimlerden bihaber olduğunun farkındayız. Bugün günümüzde karşılaştığımız önemli meselelerden birisi de teknolojik zalimlik diyebileceğimiz husustur. Hem silah endüstrisi hem yüksek teknolojiler hem bunların hep birlikte kullanıldığı dört beş tane komplike endüstri öyle bir noktaya getirilmiştir ki bu salonda oturan herhangi birini 5 bin kilometre öteden yönlendirdikleri bir füzeyle vurabilecek bir hal ulaşmışlardır. Bu başarı mıdır? Bu insanlığın hayrına olan bir şey midir?" dedi.
"TÜRKİYE BU ZALİMLER KARŞI ÇIKAN DÜNYADAKİ ENDER ÜLKELERDEN BİRİDİR"
Dünyanın her yerinde teknolojik gücü elinde bulunduranların, 'Dünyaya hakim olacağız' iddiasında olanların da böylesine teknolojik gelişmeleri gayri insani, gayriahlaki bir şekilde kullandığına şahit olunduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "1 yılı aşkın bir süredir Filistin topraklarında İsrail'in yayılmacı, saldırmacı, saldırgan politikalarının sonucunu dünyayı bu yeni kavramla da karşı karşıya getirdiğinin farkındayız. Sadece klasik bombalarla değil komplike bombalarla ve imha silahlarıyla hem masum insanları imha ettikleri hem de bireysel suikastlerle dünyaya gözdağı verdiklerini görüyoruz. Böylece kendilerince tarif edilmiş inançlarının gereği olarak Nil'den Fırat'a kadar bir coğrafyada kendi hakimiyetlerini tesis etmek için yüksek teknolojiyi en acımasız şekilde kullanmanın da mübah olduğu bir dönemi bize göstermiş oluyorlar. Buna karşı en çok karşı çıkması gerekenler de bilim insanlarıdır ama ne yazık ki küresel Siyonizm dünyanın birçok yerinde bilim insanlarının üzerinde de büyük bir tahakküm uyguluyor. Çok şükür Türkiye devletiyle, milletiyle, bilim insanlarıyla, hükümetiyle hep beraber bu zalimler karşı çıkan dünyadaki ender ülkelerden biridir ama Avrupa'da, Amerika'daki o koca koca üniversitelerin, anlı şanlı bilim insanları o kadar rahat değil. İsrail zulmediyor manasına gelecek bir iki cümle söyleyen kendisini kapının önünde buluyor. Çok çarpıcı örneklerden birisi Yunanistan'ın eski maliye bakanı iktisat profesörü başına gelenlerdir. Berlin Üniversitesi'nde bir konferans vermek için Almanya'ya gitmek isterken içeriye sokulmak istenmedi. Zor içeri girdi. Tavrını bildikleri için anti siyonist birisi olduğunu bildikleri için üniversitede konferans vermesine dahi müsaade etmiyorlar" diye konuştu.
"DÜNYADA YENİ BİR KÜRESEL, SİYASAL MİMARİYE İHTİYAÇ VAR"
Numan Kurtulmuş, "Ayrıca bugün dünyada bu teknolojik zalimliğin yanında dünyadaki uluslararası sistemlerin de sessiz kaldığına üzülerek görüyoruz. Şu anda sürdürülebilir, yönetilebilir, kapsayıcı hiçbir küresel kurumun kalmadığını bir siyasetçi, bir bilim insanı olarak üzülerek söylüyorum. Ne Birleşmiş Milletler ne Güvenlik Konseyi ne Uluslararası Adalet Divanı, başka kurumun maalesef dünyada sürdürülebilir, kapsayıcı, yönetilebilir bir tarzı, şekli kalmamıştır. Çünkü dünyada egemen olanlar, egemenliklerinin temelinde de büyük oranda bilimsel başarıları koyan ülkeler ne yazık ki dünyanın bu küresel kurumlarına da çalışmalarına müsaade etmiyorlar. Dünyada 150 yakın ülke, İsrail'in bu zalimliği karşısında defalarca 'Dur' demesine rağmen Amerika Birleşik Devletleri istemediği için bu canavar durdurulamıyor. Uluslararası Adalet Divanı, 'Dur' demenin ötesinde 'Belirli konulara mutlaka riayet et, acil ateşkes sağla ve işgalden vazgeç' demesine rağmen uygulanamıyor. Çünkü bu kurumların hepsi bilimsel başarıların üzerinde yükselmiş birtakım küresel güç merkezleri tarafından baskı altında tutuluyor. Onun için bunu da çok ciddi şekilde görmemiz lazım. Daron Acemoğlu bu konudaki görüşünü 'Uluslararası alanda dünyada sürdürülebilir, kapsayıcı, kuşatıcı yeni kurumlara ihtiyaç vardır' diye ifade ediyor. Bizim her vesileyle söylediğimiz Birleşmiş Milletler çöktü. Dünyanın bütün kurumları çöktü. Dünyada yeni bir küresel, siyasal mimariye ihtiyaç var. Dünyada yeni küresel bir finansal mimariye ihtiyaç var. Her platformda söylediğimiz dünya beşten büyüktür. Sadece beş ülkenin değil; dünyadaki bütün devletlerin sözünün geçerli olduğu dünya sistemi gerekli. 1975 yılı. 3384 numaralı Birleşmiş Milletler'in tavsiye kararı. Söyledikleri şu; 'Yüksek teknolojiler insanlığı yok etmek için, insanlığa zarar vermek için, ülkelerin egemenliklerini ortadan kaldırmak için, bağımsızlık mücadelesi veren ülkelerin halklarına zarar vermek için kullanılmamalıdır.' Birleşmiş Milletler de kabul edilmiş bir karar. Sanki bu karar tam tersi algılanmış. Yüksek teknolojiler ülkelerin egemenliklerini yok etmek, insanlara zarar vermek, katliam ve soykırım, milletlerin özgürlüklerini kısıtlamak için kullanılsın şeklinde anlaşılmış. Bir acı tablodur" dedi.
"HER ALANDA İLERİYE GİDECEĞİZ"
Kurtulmuş, "Dünyanın artık yeni bir yapılanmaya ihtiyacı var. Bu yeni yapılanmanın temelinde insanların hepsi yaradılışta eşit olma temeli vardır. İnsanların bir kısmının üstün olduğuna inananlar var. İsrail'in siyonist rejimi, son derece açık. Bir de 'Zenginliğimiz, teknolojimiz, bilimsel gelişmemiz üniversitelerimiz, elimizdeki güç imkanlarının hepsi bizi diğerlerinden geri kalmış milletlerden ayıran koşullardır' ifadesi var. Bu geri kalmış milletlerin geri kalma hikayelerinde, siz üstün olduğunuzu zannedenler, sizin sömürünüzün çok büyük bir payı yok mu? Dolayısıyla Türkiye'nin insanları, çok iddialı bir şekilde yeni bir dünyanın kuruluşunu temin etmek, yeni bir dünyanın kuruluşu için mücadele etmek zorundayız. Bunun için en güçlü bilimsel çalışmaları yapacağız. Ama bu bilimsel çalışmaları hikmet ile insanlığın hayrına olan bilimsel çalışmalar üretmekte ve irfanla, bütün bu bilimin üzerinde insanlara karşı sorumluluk duygusunu taşıyan bir bilinçle kendi ruhumuzu rolümüzün ve yerimizi bilerek sürdüreceğiz. Üniversitelerin cehaletin önünde aydınlanma yolunda çok büyük bir etkisi, çok olumlu katkısı vardır. Ama sadece diploma sahibi olmak, cehaleti önleyen bir mesele değildir. Dünyada nerede büyük hususlar varsa arkasında çok iyi okumuş insanlar var. Türkiye'de 'Yenidoğan Çetesi' diye bir çeteyle uğraşıyoruz. Adamların hepsi iyi yerlerde okumuş ama bu kadar açık insanlık suçu işleyebilecek kadar insanlıktan da nasibini almamışlar. Demek ki bu insanlara diplomalarının yanında hikmeti ve irfanı da öğretmek zorundayız. Hiçbir zaman tarihin akışı içinde 'Tamam burada duralım' dememiş bir milletiz. Her zaman her alanda da daha ileriye gitmeyi kendimize hedef olarak gördük. Cumhuriyetimizin ikinci asrından dış politikada, ekonomide, siyasette, üniversitelerde, araştırmada, kültürde, sanatta, sporda her alanda ileriye gideceğiz" diye konuştu.
"BÜYÜK BİR SORUMLULUK VE KARARLILIK İÇİNDEYİZ"
Aydın Valisi Yakup Canbolat ise "Ülkemizin en köklü üniversitelerinden olan Aydın Adnan Menderes Üniversitesi kurulduğu günden bu yana hem bilimsel ve akademisyen kapasitesini arttırmış hem de ilimizin sosyal ve ekonomik gelişimine önemli katkılar sağlamıştır" dedi.
Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Kent de "Heyecanla beklediğimiz bu yeni akademik yıla hep birlikte adım atmanın mutluluğunu yaşıyoruz. 32 yılı aşkın köklü geçmişi ve güçlü altyapısıyla ismini taşımaktan gurur duyduğumuz demokrasi şehidimiz Adnan Menderes'in manevi mirası doğrultusunda bölgede yükselen bir değer olarak ADÜ eğitim öğretim, araştırma geliştirme ve girişimcilik faaliyetlerine liderlik eder. Bu değerli mirası daha da ileri taşıyacak yeni bir döneme başlarken hep birlikte büyük bir sorumluluk ve kararlılık içinde olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim" diye konuştu.
Toplantıda konuşan Kurtulmuş, "Türkiye'ye ağır bedeller ödettirmiş, manevi ve maddi bakımdan bu milletin geniş kitlelerini yıllarca sömürmüş, devletin içerisine böyle zehirli sarmaşık gibi sararak devletin içerisine sirayet etmiş ve en son 15 Temmuz darbe teşebbüsünde 252 masum vatandaşımızın şehadetine vesile olan bir kalkışmayla, devleti yabancılara teslim etmek için harekete geçmiş olan kirli bir örgütün, kirli sözde lideri bugün öldüğü haberini aldık. FETÖ elebaşı belki kendisini kullanan, kendisini koruyan, kendisini bir maşa gibi bu millete karşı kullanan, bir hançer gibi arkamızdan saplayan ellere teslim olmuş ve oralarda hayattan kopmuştur. İsterdik ki bu memlekete gelsin, getirilsin. Defalarca dosyası verilmesine rağmen kendisini koruyanlar, kollayanlar, bir istihbarat örgütü gibi kullananlar onu vermek istemediler. İsterdik ki buraya gelsin. Yaptıklarının hesabını tüm yargı sistemi önünde, adalet önüne versin. Ömür boyu hapislerde çürüsün. Ama bu dünyada belki adaletten kaçtı. Ancak öyle inanıyoruz ki öte tarafta bu kadar ağır suçların karşısında ilahi adaletten kaçması mümkün değildir. Bu dünyada adalet tecelli etseydi, ömür boyu hapiste kalacaktı. Öbür tarafta öyle inanıyorum ki sonsuza kadar ateşler içerisinde olacaktır ve yaptıklarından duyarsa pişmanlıkların hiçbirisinin de bir faydası olmayacaktır. Ancak bizim meselemiz, bir terör örgütü ve sadece o terör örgütünün başındaki kirli şahsiyetle ilgili değildir. Çok terör örgütleri kullanıldı şimdiye kadar bunların hepsine karşı uyanık olmak, bunları hepsine karşı milletimizi, devletimizi, ülkemizi korumak ve bunlara karşı mücadele etmek bizim meselemizdir" dedi.
"BU MÜCADELEYİ TÜRK DEVLETİ SONUNA KADAR YAPACAK"
Kurtulmuş, "FETÖ öldü, gitti diye bakmayın. Hala birçok yerde var olduğu tahmin edilen, karda yürüyüp ayak izini belli etmeyen çok sayıda insan olabilir. Sadece şahıslarla mücadele değil, bir zihniyetle, Türkiye düşmanlığıyla, vatan düşmanlığıyla, millet düşmanlığıyla ülke düşmanlığıyla mücadele edilmekte. Bu mücadeleyi Türk devleti sonuna kadar yapacak, FETÖ ve benzeri bütün örgütlenmelerin hakkından gelecektir. Bu vesileyle şu dersi de çıkarmamız gerekir ki insanlara yapılacak en büyük kötülük, onların dini inançları üzerinden istismar edilmesidir. Dini inançlar üzerinden istismar edildiği zaman sorgulanamaz bir alanın ortaya çıktığını çok acı bir tecrübeyle gördük. Bundan sonra hiç kimsenin bu Müslüman millete düşmanlık değerleri üzerinden herhangi bir şekilde istismar etmeye kalkmalarına müsaade etmememiz gerekir. Bu ülkenin büyük çoğunluğu aramızda başka dinlere mensup olan insanlar da var. Ama halkımızın yüzde 95'i Müslüman'dır. Böyle bir Müslüman mahallesinde kimsenin Müslümanlık değerleri üzerinden istismar edilmesine müsaade etmemek lazım. Hepimizin vatanı, inancı, tarihi, kültürü birdir. Aynı mukaddesat çerçevesine iman eden inanan insanlarız. Bundan sonra FETÖ örgütünün kalan kalıntıları ile mücadele etmeye kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Şimdiye kadar gördük ki sonuna kadar arkalarında birileri destek oldu. Zaten o destek olmasa cesaret edip, 15 Temmuz'da ortaya çıkabilirler miydi? Ayağa kalkabilirler miydi? Onlar olduğu için buna yeltendiler. Milletin tankların, uçakların karşısında 'Ya Allah' diyerek yumruklarıyla, göğüslerini siper ederek durmasıyla ters yüz olup, geri gittiler. Bu darbeci zihniyetin tamamını Türkiye'de bir şekilde artık etkisiz hale getirmek ve milletin egemenliğinden başka hiçbir söz ve hiçbir güç ortada bırakmamak zorundayız" diye konuştu.
"SİYASETİN ÖNEMLİ ALANLARINDAN BİRİSİNİ STK'LAR OLUŞTURUYOR"
Siyasetin önemli alanlarından birini de STK'ların oluşturduğunu söyleyen Kurtulmuş, "Sivil toplum sadece birtakım dernek ve vakıflardan oluşan kurumsal bir yapının çok ötesinde, Türkiye'de değer verdiğimiz milli bir yapıdır. Devletin, hükümetin kamu kurum ve kuruluşlarının ötesinde illeriyle ilgili, çevreleriyle ilgili ülkemizle ve dünyayla ilgili hareket eden, gönüllülük esasına göre bir araya gelmiş ve mücadele eden boş kalmış olan ya da eksik gördükleri alanlarda da bir şekilde Türk toplumuna destek olan yönetim kuruluşlarıdır. Bunun için sivil toplum kuruluşlarımızın siyasi hayatımız boyunca hep önemsedik. Gittiğimiz her yerde onların dinlemek, onların görüşleriyle karşılaşmak için zemin hazırlamayı da önemsiyoruz" dedi.
"TÜRKİYE KÜRESEL BİR GÜÇ OLMAYA ADAY EN ÖNEMLİ ÜLKELERDEN BİRİ"
"Önümüzde Türkiye için yeni bir dönem var" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Bölgemiz ateş çemberidir. Dünya tam anlamıyla bir yeniden oluş, yeniden kurulma yolunda. Önümüzde çok kutuplu bir dünya sistemi vardır. Hemen hemen dünyanın her yerinde bundan sonraki süreçlerde sadece bir ya da birkaç ülke değil; çok sayıda ülkenin var olduğu yeni güç merkezlerinin ortaya çıktığı bir dönemi hep beraber yaşayacağız. Böylesine bir yeniden oluşum dönemi hiç şüphesiz ki kolay olacak bir şey değildir. İster istemez çatışmaların gerilimlerinin olacağı bir dönem olacak; ama temin ederek söylerim ki bu çok kutuplu dünya sisteminin içerisinde dünyada en büyük imkan ve avantajlara sahip olan ülkelerden birisi de Türkiye'dir. Türkiye sadece bir bölgesel güç olarak değil, bundan sonraki süreçte küresel bir güç olmaya aday en önemli ülkelerden biridir. Onun için Türkiye'nin bölgesindeki bütün bu çatışma ve gerilimlerden hiç zarar görmeden yoluna hızlı bir şekilde devam etmesi hem de bütün bu çatışma alanlarındaki gelişmeleri mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde diplomatik yollarla, barış içerisinde çözmek için katkıda bulunması gerekir. Ama bunu yaparken de önüne koyduğu hedeflerden asla vazgeçmeden devlet ve millet birlikte el ele kol kola yoluna devam etmelidir" diye konuştu.
"CANLA BAŞLA ÇALIŞIYORUZ"
Numan Kurtulmuş, "Türkiye için önümüzde büyük hedef olarak gördüğümüz işlerin çoğu artık sıradan işler haline geldi. Türkiye'nin bir arabası olsun hikayesini çocukluk yıllarında, gençlik yıllarında çok dinledik. Devrim arabasının o hazin hikayesini hep dinleyerek büyüdük. Çok şükür, bugün Türkiye'nin Odalar ve Borsalar Birliği'nin de ortağı olduğu, elektrikli kendi milli arabası var. Cumhuriyetimizin ikinci asrı sözü güçlü, gücü tesirli Türkiye'nin 100 yılı olacak. Bunun için canla başla çalışıyoruz. Siyaset, ticaret, sanayi ve yatırım alanları, üniversiteler, iş dünyası, sanatçılar her alanda Türkiye daha ileriye gitmek mecburiyetindedir. Aydın'ın ileriye gitmesinde şüphesiz bir sivil toplum kuruluşlarının çok büyük emeği olacak, çok büyük payı olacak. Şimdiye kadar böyledir, bundan sonra da böyle devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımızı ziyaret edenler var. Dünya liderleri geliyor. Bu Türkiye'nin gücünün dışa vurumudur. Türkiye hem her platformda var oluyor hem de her platformda temsil ediliyor. Türkiye'nin sözü, Afrika'da dinleniyor. Türkiye'nin sözü Asya'da, Amerika'da, Rusya'da dinleniyor. Avrupa'da dinleniyor. Ancak sözümüzün daha güçlü olması, sözümüzün daha kuvvetli olması için arkasında güç olması lazım. İsrail'in yaptığı soykırımlar karşısında bir yıldır Cumhurbaşkanımız, hepimiz her platformda milleti temsilen bu barbarlara karşı, bu soykırımcılara karşı elimizden geldiğince mücadele ediyor, gönlümüzden geldiğince sözleri ortaya koyuyoruz. Bu Türkiye'nin gücüdür. Ama bunu daha da güçlü hale getirmek için sözün gücünü daha da arttıracak olan şey milletin bizatihi her alandaki gücüdür. Dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olmak, dünyada üretim yaptığı alanlarda bütün rakipleriyle mücadele eden, rekabet gücü yüksek olan bir ülke olmak, üniversiteler içerisinde dünyanın ilk 500 üniversitesi içindeki sayıyı arttırmak. Bütün tarihi bu çatışma ve kırılma alanlarında bizim milletimizin en önemli hareketlerinden birisi iç kaleyi sağlam tutmaktır. Obamızı sağlam tutmaktır" diye konuştu.