LGBT'li sapkınlar yine sahnede! DEM'li vekiller Özgül Saki ve Kezban Konukçu Haliç Köprüsü'ne trans bayrağı astı | Tepkiler çığ gibi
Dünya genelinde LGBT terörü her geçen gün yayılırken ailevi değerlere zarar veren sapkınlığa akılalmaz bir şekilde destek de sürüyor. Son olarak sözde 'Onur Yürüyüşü' adı altında LGBT terörüne destek veren DEM Partili Özgül Saki ve Kezban Konukçu, Haliç Metro Köprüsü'ne dev trans bayrağı astı. Yaşanan skandal görüntülerin ardından sosyal medyada bir çok kullanıcı ve DEM'li vekillere "Çocuklarımızdan elinizi çekin" ifadeleri ile tepki gösterdi. Öte yandan 14.06.2024 tarihinde de Büyük Aile Platformu LGBT propagandasına tepki göstermişti.
Dünya genelinde cinsiyetsiz bir toplum oluşturmak ve aile kavramını ortadan kaldırmayı amaçlayan LGBT sapkınlığı her geçen gün daha fazla yayılırken DEM'li vekiller skandal bir görüntüye imza attı.
DEM'Lİ VEKİLLERDEN SKANDAL GÖRÜNTÜLER
Sapkınların en büyük destekçisi haline gelen DEM Partili Özgül Saki ve Kezban Konukçu sözde "Onur Haftası" kapsamında Haliç Metro Köprüsü'ne trans bayrağı astı.
TEPKİLER ÇIĞ GİBİ: "ÇOCUKLARIMIZDAN ELİNİZİ ÇEKİN"
Terörün siyasi ayağı DEM Parti'nin bu skandalı büyük infiale neden oldu.
Birçok kişi bu tür eylemlerin gençler ve çocuklar üzerinde olumsuz etkiler bırakabileceğini belirterek, yetkilileri daha duyarlı ve tedbirli olmaya çağırdı.
Birçok sosyal medya kullanıcısı ise "Çocuklarımızdan elinizi çekin" ifadeleri ile tepki gösterdi.
TAKSİM YÜRÜYÜŞE KAPATILMIŞTI
Sapkınların sözde Onur Yürüyüşü'ne karşı İstanbul Valiliği Taksim meydanını kapatmış, Taksim'e giden metrolar ikinci bir emre kadar durdurulmuştu.
BÜYÜK AİLE PLATFORMUNDAN LGBT PROPAGANDASINA TEPKİ
Türkiye genelinde 350'yi aşkın sivil toplum kuruluşunun (STK) üyesi olduğu platformun Genel Sekreteri Eryılmaz, yazılı basın açıklamasında, "sözde onur haftası" ile artan LGBT propagandası ve dayatması tehlikesine dikkati çekti.
Küresel sapkın akımların toplumsal yapıyı zehirlediği belirten Eryılmaz, bu alanda propaganda faaliyeti yürüten derneklerin yurt dışından aldıkları fonlarla adeta "zehir ticareti" yaptığını, hedeflerinin ise çocuklar ve gençler olduğu kaydetti.
Her yıl olduğu gibi bu sene de "sözde onur ayı" denilerek LGBT propagandasının etkisinin daha da artırılma çabasının açıkça görüldüğüne dikkati çeken Eryılmaz, şöyle devam etti:
"New York ve Amsterdam'da temeli atılan, endüstrisi kurulan, ithal edilmiş kurmaca kavramlarla toplumun tüm değerleri aşağılanırken çocuklarımızın ve gençlerimizin zihinleri bulandırılıyor, ailelere saldırılıyor. LGBT örgütlerinin toplumumuza, insanımıza ve ailelerimize karşı bir yandan aşağılayıcı, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı söylemlerde bulunup diğer yandan ise 'özgürlük, eşitlik' gibi kavramların arkasına saklanması ise büyük bir çelişkiyi barındırıyor. Ancak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde de belirtildiği üzere aile, toplumun doğal ve temel birimi. Toplum ve devlet tarafından korunur ve herkes bu korumayı talep etme hakkına sahiptir. Fakat, insan hakları ve özgürlük kavramlarının arkasına sığınan LGBT dernekleri ve örgütleri, bugün herkesin en temel insanlık haklarından birisine saldırmakta ve eşit yurttaşlık haklarını çiğnemektedir."
ABD ile Batı'da başlayan LGBT propagandası ve dayatmasının son yıllarda Türkiye'nin de kapısına dayandığını vurgulayan Eryılmaz, "Bilinmelidir ki LGBT propaganda ve dayatması, sadece birkaç alanda değil her yerde karşımıza çıkıyor. Eğitim, hukuk, akademi, iş dünyası, medya, kültür sanat, spor camiaları bu tehditle kuşatıldı. Başta ABD ve Avrupa'da olmak üzere aileler, çocuklarının okullarda LGBT ve cinsiyetsizlik ideolojisiyle zehirlenmesine karşı tepki gösteriyor, yürüyüşler düzenliyor. Biz de her yıl eylül ayında büyük aile buluşmalarını gerçekleştiriyoruz." ifadelerini kullandı.
BAP Genel Sekreteri Eryılmaz, akademi camiasında LGBT görüşlerinin aleyhine bulguları ortaya koyan bilimsel çalışmaların örtbas edilip yok sayıldığını, bu bilim insanlarının akademi dünyasından tecrit edildiğini belirtti.
İş dünyasında LGBT propagandasının destekçiliğini yapmayan kurumların kredi notlarının düşürülmesiyle tehdit edildiğinin altını çizen Eryılmaz, "Medyada, dijital platformlar LGBT içeriği, karakteri bulundurmayan yapımları kabul etmiyor. Kültür sanat ve spor camialarında ise LGBT propagandasına karşı duranlar yapımlardan, organizasyonlardan dışlanmakta, bu propagandayı sunan sanatçılar ise LGBT lobilerinin elinde esir hale gelmekte. Sosyal medyada, dijital platformlarda karşılaştığımız propagandanın çizgi filmlere kadar eşcinsel içerikli sahnelerin yerleştirilmesiyle bulaşması ise LGBT ideolojisi zehrini çocuklarımıza zerk etmeye çalışan zehir tacirlerinin amaçlarını bir kez daha açıkça gösteriyor. Bilimsel araştırmaların sonuçları, bu zehrin bulaştığı çocukların ne yazık ki birçok fizyolojik ve psikolojik bozukluklara sürüklendiğini, intihar vakalarında artış yaşandığını ortaya koyuyor." değerlendirmesini yaptı.
"ÇOCUKLARIMIZDAN ELİNİZİ ÇEKİN"
Eryılmaz, LGBT propagandası ve dayatmasını sürdüren örgütlerine yönelik, "Çocuklarımız için, ailemiz için, insanlık için bu mücadeleyi veriyoruz. Bu zamana kadar zehirlediğiniz, istismar ettiğiniz, piyonlaştırdığınız ve sözde onur yürüyüşlerinde öne sürdüğünüz evlatlarımız bizim düşmanımız değildir. Biz onlardan nefret de etmiyoruz. Biz, kirli ideolojilerinizle ailelerinden çaldığınız, yaşamdan kopardığınız zehirlenmiş insanlara değil, LGBT propaganda ve dayatmasını yürüten lobilere, örgütlere, derneklere karşıyız. Çocuklarımızdan elinizi çekin." değerlendirmesinde bulundu.
LGBT lobisinin kendilerine karşı olanları "nefret söyleminde bulunmak" ithamıyla damgalamaya çalıştığına dikkati çeken Eryılmaz, "LGBT lobisinin her türlü dini, milli, kültürel, ailevi değerlere hakaretler savurduğunu, tüm bu değerleri ayaklar altına almaya kasteden ve cinsiyetsiz bir dünya oluşturmak için çalışan toplumsal cinsiyet eşitliği ideolojisinin ise kadın hakları ve eşitlik kılıfında sunup LGBT propagandasını meşrulaştırılmaya çalıştığını" bildirdi.
Hak, adalet, özgürlük, eşitlik kavramlarının içini boşaltan LGBT lobisinin "sözde onur yürüyüşü" diyerek gençleri kendi propagandalarına alet etmek istediğini vurgulayan Eryılmaz, şöyle devam etti:
"Yurt dışından ve Batılı ülkelerin konsoloslukları tarafından fonlanan ve bunu da açıkça itiraf eden LGBT dernekleri, birçok aileden evladını koparıp kendi propagandalarını yapmak üzere öne sürmektedir. Dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise ülkemizi parçalamayı hedefleyen, on binlerce insanımızı katleden eli kanlı terör örgütlerine her türlü silah desteğini sağlayan yabancı devletlerin, aynı zamanda LGBT propagandasının da en önde gelen finansörleri ve destekçileri olduğu gerçeğidir. Nice annenin evladını dağa kaçıran, nice gencimizi uyuşturucularla zehirleyen terör örgütlerinin ve onların destekçisi yabancı ülkelerin ve kuruluşların, LGBT bayrağını şirketlerine, konsolosluk binalarına asması nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzun en açık göstergesidir. Ülkemiz üzerinde karanlık planlar yapan güçlerin stratejileri terör faaliyetlerinden, gençlerimizi uyuşturucuyla zehirlemekten ve LGBT propagandasıyla evlatlarımızı çalmaktan geçmektedir. Bu propagandanın etkisine kapılan gençlerimiz ne yazık ki ağır hastalıklara, fiziksel problemlere ve psikolojik bozukluklara düçar olmaktadır."
LGBT LOBİSİNE İSYAN ETMEK İÇİN FARKINDALIK GÜNÜ
Eryılmaz, on yıllardır bilimi ve sanatı çarpıtarak kendini meşru bir zemine taşımaya çalışan LGBT lobisinin ise dünya genelindeki bilimsel çalışmalara kulaklarını kapattığını veya engellemeye çalıştığını belirtti.
LGBT yaşam tarzının neden olduğu ağır hastalıkları, erken ölüm yaşlarını, yüksek intihar oranlarını, ruhsal çöküşleri örtbas etmeye çalışan LGBT lobisinin ne yaparsa yapsın başarılı olamayacağını vurgulayan Eryılmaz, "Dünyanın her yerinde, cinsiyet değiştiren bireylerin yaşadıkları pişmanlıktan dolayı LGBT lobisine isyan etmek için her yıl düzenledikleri 'Detrans Farkındalık Günü' bunun en net örneklerinden birisidir. Bu tehdit sadece ülkemizde değil, tüm dünyada aileleri harekete geçirmiş durumda. Tehlikeyi siyasi kampların pozisyonlarına hapsedemeyiz. İnsanlığın varoluşuna, evlatlarımıza, geleceğimize yönelen bu tehdide karşı hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım hep beraber karşı durmak zorundayız. Toplumdaki kutuplaşmanın, siyasi kamplaşmanın bizi bu tehdide karşı vurdumduymazlığa itmesi çocuklarımızın ateşe atılması, insanlığın yok olması demektir." görüşünü paylaştı.