MHP MYK toplantısı | Devlet Bahçeli'den Kandil'le ittifak kuran CHP'ye çok sert sözler: "DEM"lendikçe şuurlarını kaybettiler
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli MYK toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Kandil'in siyasi uzantısı DEM Parti ile "Kent uzlaşısı" adı altında ittifak yapan CHP'nin Türkiye'nin karşısında olduğunu belirten Bahçeli, "DEM'lendikçe şuurlarını kaybettiler. Muhalefet Türkiye'den çoktan uzaklaşmıştır. Kent uzlaşısı PKK ittifakıdır. CHP düştüğü denizde yılana sarılmıştır." ifadelerini kullandı.
Bahçeli, partisinin Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ve Merkez Disiplin Kurulu (MDK) toplantısının ardından genel merkezde yaptığı açıklamada, MHP'nin milletin haliyle hallenen, diliyle dillenen, gönlüyle şereflenen, her bir insanın ömrünü gül bahçesine çevirmenin hedefiyle bezenen siyasi meşrep ve mizaca sahip olduğunu söyledi.
Bahçeli, "Kent uzlaşısı PKK ittifakıdır. CHP düştüğü denizde yılana sarılmıştır. Teröristlerle DEM'lenen parti Atatürk'ün partisi olamaz." ifadelerini kullandı.
MHP'nin ilke ve ülküsü, meşrep ve mizacı, hedef ve heyecanının serdengeçti dava arkadaşları tarafından tıpkı bir bayrak gibi taşındığını belirten Bahçeli, "Davamız halkın davası, haklının davası, hakikatin davası, elbette Allah'ın davasıdır. Yolumuz uzun, yükümüz ağır, velakin irade ve inancımız çelik gibidir. Pürüzsüz 55 yıllık geçmişimizi parlak bir gelecekle buluşturmak hepimizin ortak sorumluluğudur." ifadesini kullandı.
Partisinin gündemi ve siyasi koordinatlarının yalnızca büyük Türk milleti tarafından belirlendiğini anlatan Bahçeli, milletten aldıkları desteği millete hizmet olarak tahvil etmekle mesul olduklarını söyledi.
Daha yapacakları çok iş, ulaşacakları çok hedef bulunduğunu aktaran Bahçeli, "55 yıldır, ülke için var olduk, bir ülküye yar olduk. 55 yıldır ülkeye sevdalandık, ülküye yemin ettik. Nice 55 yıllara, nice yüzyıllara, bizler göremesek bile milletin himmeti, Allah'ın hikmetiyle partimizin vasıl olacağından da en ufak şüphe duymuyorum, duymuyoruz." diye konuştu.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Rusya-Ukrayna savaşı ve bu savaşın yayılıp küresel mahiyet alması için yapılan provokatif tertip ve telkinlerin barış ümitlerini sabote ettiğini bildiren Bahçeli, "Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un, Ukrayna'ya asker göndermeyi telaffuz etmesi, bu ülkenin savunma bakanının Ermenistan'a uzun menzilli füze vereceklerini duyurması kabus senaryolarına maalesef canlılık kazandırmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları kaydetti:
"Macaristan'ın, geçtiğimiz günlerde İsveç'in NATO'ya katılımını onaylamasından hemen sonra bu tartışmanın alevlenmesi, üstelik Kremlin yönetimi tarafından, Macron'un sözlerinin fiiliyata yansıması halinde NATO ile çatışmanın kaçınılmazlığına vurgu yapılması hafife alınacak bir güvenlik riski değildir. Rusya'nın NATO ile savaşması demek Türkiye için beka düzeyinde bir sorun ve sancıdır. Bölgesel barış, huzur ve istikrarın temelinden dinamitlenmesi, mütecaviz ve mütehakkim zorlamaların dip akıntı halinde ilerleyiş kaydetmesi insanlığı felakete sürükleyecektir. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın üçüncü yılında aklıselimin öne çıkmasından, sağduyunun hakim olmasından, diplomasi ve diyalog kanallarının açılmasından başka makul bir alternatif yoktur. 2022'de İstanbul'da kurulan müzakere masasının tekrar güncellenerek silahların susması, sıkılı yumrukların açılması, bölgemizde barış ikliminin tesis edilmesi Rusya, Ukrayna ve Türkiye başta olmak üzere her ülkenin çıkarınadır."
İSRAİL'İN GAZZE'YE SALDIRILARI
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına da değinen Devlet Bahçeli, "İsrail ile Filistin arasında derhal ateşkes rejimiyle birlikte kalıcı çözüm ve barış beklentileri kuvveden fiile geçmelidir. Akan kan durmalıdır. Soykırımcı İsrail hesap vermelidir." diye konuştu.
Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı'na sunduğu sözlü beyanın mazlum Filistin halkına tercüman olduğunu ve İsrail'in maskesini bir kez daha indirdiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Filistin halkına yapılan haksızlıklar sebebiyle kurallara dayalı uluslararası sistem bugün çöküş aşamasına geçmiştir. 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal eden İsrail'in, aleyhine açılan bir davada yargılanması, bu yargılamaya Türkiye'nin hak, hukuk ve insani temelde müdahil olması tarihe düşülen cesur bir not, çok değerli bir mücadele timsalidir.
İsrail'in, Uluslararası Adalet Divanı'nın açıkladığı geçici tedbirlere tam ve eksiksiz riayeti gecikmeksizin sağlanmalı, saldırılarına son vermesi için ihtiyaç duyulan mekanizmalar devreye sokulmalıdır. Filistin halkının istediği adalettir, eşitliktir, bağımsızlıktır. Hiç kimse, uluslararası nitelikli hiçbir kurum ve kuruluş bu meşru taleplere sırtını dönmemelidir.
İsrail'in, doğu Kudüs, Gazze ve işgal altındaki diğer Filistin topraklarının kimliğini ve statüsünü değiştirme amacı gayrimeşrudur, gayri hukukidir, gayri ahlakidir, böylesi bir dayatma insanlık vicdanında asla karşılık bulmayacaktır. ABD Başkanı Biden'ın, önümüzdeki pazartesi günü ateşkesin olacağını söylemesi en azından ihtiyatlı iyimserliğimizi desteklemiştir. İsrail suçludur, soykırımcıdır ve 30 bin masumun hayatına son vermesinin bedelini en ağır şekilde ödemelidir. Bir halkın onuru ve şerefi yok sayılırken, bir halkın varlığı ve güvenliği inkar edilirken, bir halkın hak ve hürriyeti çiğnenirken sessiz ve seyirci kalmak zulme ortaklıktır."
Filistin'de iki devletli çözüm dışında barış ortamına davetiye çıkaracak bir başka seçenek bulunmadığını belirten Bahçeli, "1967 sınırlarına haiz, başkenti Doğu Kudüs olan; egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını tescillemiş bir Filistin devletinin kurulması tarihen, siyaseten, vicdanen ve hukuken kaçınılmaz bir zorunluluktur." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Filistin'deki samimi gayret ve emeklerinin ziyan olmayacağını ve adaletin muhakkak tecelli edeceğini belirten Bahçeli, Türkiye'nin Filistin'e ilişkin tutum ve duruşunun doğru olduğunu bildirdi.
"GEREKLİ İYİLEŞTİRMELER CÖMERTÇE YAPILACAKTIR"
Cumhuriyet'in yeni yüzyılının, Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın ilk adımı, ilk hamlesi ve ilk perdesi olduğunu ifade eden Bahçeli, Türkiye'nin bu yüzyılda yükselişini hızlandıracağını söyledi.
Bu yüzyılda sosyal ve ekonomik sorunların, terör ve bölücülük melanetinin üstesinden gelineceğini belirten Bahçeli, "Hayat pahalılığı kaderimiz değildir ve bitecektir. Emeklilerimizin çağrıları haksız değildir, gerekli iyileştirmeler cömertçe yapılacaktır. Enflasyonla mücadele başarıya ulaşacak, fiyat ve finansal istikrar Türkiye ekonomisinin zincirlerini kıracaktır. Faiz, döviz ve enflasyon siperine yatıp ekonomik ve siyasi istismar operasyonunu dört bir koldan ilerletenlerin hevesleri inşallah kursaklarında bırakılacaktır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin, yatırımcılara kucak açan, özel mülkiyete saygı duyan, hukukun üstünlüğüne bağlı ve demokratik güvenliği tartışmasız bir ülke olduğunu vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Türkiye, geleceğin parlayan yıldızı ve süper gücüdür. Hiç kimse ülkemiz hakkında kuşku uyandıracak, güven ve istikrarı baltalayacak bir komploya tevessül etmemelidir. Hiç kimse ülkemizi kötü gösteren, karamsarlık tabloları çizen bir art niyetliliğe umut bağlamamalıdır. Türkiye hepimizindir. Ekonomik huzur ve diriliş her insanımızın hakkıdır ve yararınadır.
Marketlerde fiyat etiketlerini günbegün değiştiren, vatandaşlarımızın sofrasına kan doğrayan kim olursa olsun dürüst olamaz, düzgün olamaz, bu milletin evladı olmayı da hak edemez. Daha önce temas ettiğim üzere, FETÖ tarafından kumanda edilen fiyat anarşistlerine, karaborsa meraklısı bozgunculara, fırsatçılığı geçim kapısı gören ahlaksızlara göz açtırılmamalı, denetim ve kontroller amasız, fakatsız sıklaştırılmalıdır. Enflasyon düşürülecek, takip ve tercih edilen para ve maliye politikaları eşliğinde, siyasi istikrar ve güven sayesinde ekonomideki konjonktürel sarsıntılar süratle önlenecektir."
"KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEK"
Bahçeli, "Muhalefetin Türkiye'yi karalama ve kundaklama yarışı iflah olmaz bir hastalık seviyesindedir." dedi.
Muhalefetin özleminin, örselenmiş, sesi kısılmış, nefesi kesilmiş, takati bitmiş, tasallut altına alınmış, her yerinden yaralanmış zayıf bir Türkiye olduğunu belirten Bahçeli, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Bu muhalefetin hedefi içine kapanan, etrafına yabancılaşan, milli haklarından ve kutlu hedeflerinden vazgeçen bağımlı bir Türkiye'dir. Bu muhalefet Türkiye'ye hepten yabancılaşmış, Türk milletiyle gönül bağını ve ahlaki bağlantısını çoktan koparmıştır. Şu hususu herkesin anlamasında fayda vardır, Türkiye'yi aç hürler, tok esirler ülkesi yapmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir."
Bahçeli yerel seçimde merkezi yönetimin hedefleriyle örtüşecek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin doğasıyla uyum içinde olacak muazzez bir sonucun çıkmasının yeni yüzyılın en önemli demokrasi başarısı olacağını söyledi.
Yerel yönetimlerde kaos ve karmaşanın son bulması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Her şeyi eline yüzüne bulaştıran, adeta kriz üretim merkezine dönüşen, demlendikçe şuurunu ve dengesini kaybeden CHP'nin halihazırda yönetimi altındaki belediyelerin milletin iradesiyle toparlanması ve düzlüğe çıkması başlıca amaç ve arzumuzdur." dedi.
CHP'nin yerel yönetimlerde başarısız olduğunu öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:
"CHP, yerel yönetimlerde acizdir. CHP, yerel yönetimlerde iflastadır, itibarsızdır. CHP, yerel yönetimlerde bölücülere teslimdir, boyun bükmüştür. Zilletin anaforuna kapılmış yerel yönetimlerle yeni yüzyılın lider ülke Türkiye'sine ulaşmak takdir edersiniz ki ham bir hayal, boşuna bir gayrettir. Ne kadar gizleseler de ne kadar kaçak güreşip zaman zaman zevahiri kurtarmak adına kayıkçı kavgasına tutuşsalar da, CHP ile DEM yan yana, diğerleri de yedektedir. Zillet masanın altıyla üstü yer değiştirmiştir. Oyunu görüyoruz, rol paylaşımını okuyoruz. 'Kent uzlaşması dedikleri' PKK ittifakıdır. 'Kent uzlaşması' dedikleri ülkemize karşı beşinci kol faaliyetidir. CHP düştüğü denizde yılana sarılmıştır."
"BİZİM ANLAYAMADIĞIMIZ ÖZGÜR BEY'İN, HANGİ ARA AZİZ ATATÜRK'LE TEMAS KURDUĞU"
"İstanbul'da davetiye polemiği çıkaran, Cumhurbaşkanı yardımcılığı peşine düşerek şehremini görevini terk eden, partisinin eş başkanı gibi hareket eden mahut şahıs için son görünmüştür." diye konuşan Bahçeli, aynı şeyin Ankara, İzmir ve diğer CHP'li ve DEM'lenmiş belediyeler için de aynen geçerli olduğunu söyledi.
Bahçeli, ülkenin önüne takoz koyanları kenara çekmenin, Türk ve Türkiye Yüzyılı yürüyüşüne destek vermenin aziz milletin artık demokrasi ve irade meselesi haline geldiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Özgür Bey'in, halüsinasyon görerek grup toplantısında yaptığı konuşma ruh sağlığı hakkında hepimizi kaygılandırmıştır. Bu konuşmasında milletvekillerine, 'Atatürk sizden partisini iktidar yapmanızı bekliyor' diyerek tuhaf bir açıklamada bulunmuştur. Bizim anlayamadığımız Özgür Bey'in, hangi ara aziz Atatürk'le temas kurduğu, nasıl konuştuğu, mesajları ne şekilde aldığıdır. Şayet ruh çağırma seanslarına katılıp bir sonuca ulaştığını iddia ederse kendisine yazık olacak, hayalleri gerçekmiş gibi sunmasının fahiş sonuçlarına yakın vadede katlanacaktır. Yok uyduruyorsa bu defada palavracı ve siyasi meddah olarak anılmayı hak edecektir.
Bugünkü CHP, Atatürk'ün partisi değil, DEM'in oyun uşağı, Türkiye düşmanlarının altı oklu uydusudur. İddiaya bakar mısınız, neymiş, Atatürk dile gelmiş de partisinin iktidar olmasını istemiş, böyle konuşan Özgür Bey ne yiyip ne içtiğine biraz dikkat etmesi samimi tavsiyemizdir. Teröristlerle demlenen bir parti Atatürk'ün partisi olamaz. Terörle mücadeleye 'hayır' diyen bir parti Atatürk'ün partisi olamaz. Bölücülerin elini eteğini öpen bir parti Atatürk'ün partisi olamaz."
Yerli ve milli silah sanayine karşı çıkan, Karabağ'ın azatlığına şaşı bakan, ağzına Türk milletini alamayan, Milli Mücadeleden rövanş almak isteyen mihraklarla can ciğer kuzu sarması olan bir partinin Atatürk'ün partisi olamayacağını belirten Bahçeli, "Hayatlarında bir kez dahi olsa 'Ne Mutlu Türk'üm Diyene' sözünü haykıramayanların ambargosu altında bulunan bir parti Atatürk'ün partisi olamaz." değerlendirmesinde bulundu.
"CHP, İKTİDARIN DEĞİL, TÜRKİYE'NİN KARŞISINDADIR"
Köylüyü küçük gören, milletin demokratik seçimini aşağılayan, depremzedeleri suçlayan, yabancı ülkelerde Türkiye'yi kötüleyen bir partinin Atatürk'ün partisi olamayacağını ifade eden Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Gazi Mustafa Kemal Atatürk demek Türkiye Cumhuriyeti ve soylu milli kahraman demektir. Onun miras ve emanetlerine ihanet edenlerin adını anması yüzsüzlüktür. CHP'de, Atatürk'ten geriye hiçbir şey kalmamıştır. Atatürk bugünkü CHP'yi görseydi emin olunuz ki çizmelerini giyip mavzerini kuşanır, bu defa da partisi için kurtuluş mücadelesi başlatırdı.
Demlenen CHP, Dumlupınar'da ezilenlerin, İzmir'de denize dökülenlerin varisidir. TOGG yapılır, kulp takarlar, 'boşuna uğraşıyorlar' dedikodusu yayarlar. Kızılelma havalanır, rahatsız olurlar, çılgına dönerler, başlarını kuma gömerler. İHA'ları, SİHA'ları dünya konuşur, 'hayırdır savaşa mı giriyoruz' diyerek göle maya çalarlar. TCG Anadolu denize iner, karalamak için geceyi gündüze katarlar. Yol, köprü, tünel, metro, şehir hastanesi, hızlı tren, baraj yapılır, 'bunlara ne gerek var' bahanesinin altına saklanarak, yolsuzluk iddiasını dillendirirler. Beşinci nesil milli muharip uçağımız KAAN hamdolsun kanat açar, hepimizin göğsü kabarır, müflisler ve müfteriler ise 'motor yerli değil, KAAN'ın yazılışı hatalı, uçsa bile devamı gelmez, gelse bile işe yaramaz' çarpıtmalarıyla yapılanı yıkmak, milli sevinci köreltmek için uğraşırlar. Dedim ya bu CHP, iktidarın değil, Türkiye'nin karşısındadır. Korkmasınlar, itiraf etsinler, kaçmasınlar gerçeklerle yüzleşmeyi denesinler. Hizmet siyasetinin yerini hezimet siyaseti almamalıdır."
Bahçeli, 31 Mart'ta zaferin Türk milletinin olması, Cumhur İttifakı'nın hanesine yazılması, 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinin teyit edilip yeni yüzyıla Türk milletinin mührünün vurulmasının gerektiğini kaydetti.
Yapamayanların gitmesi, vatan ve millet sevdalılarının gelmesi gerektiğini söyleyen Bahçeli, "Türkiye'nin gelişmesiyle sevinmek, milli gurura ortak olmak, önemle ifade ediyorum ki ne Özgür Bey'i ne de arkadaşlarını MHP'li veya AK Partili yapmaz, yalnızca insan yapar, yalnızca bu milletin evladı yapar, yalnızca adam gibi adam yapar." dedi.
"ÜLKESİ VE MİLLETİYLE BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR, DİLİ TÜRKÇEDİR"
Bahçeli, PKK'nın siyasi talep listesinin beş ana noktada temerküz ettiğinin herkesin bildiği bir gerçek olduğunu belirterek, bunları, "Türk milli kimliğinin yeniden tanımlanarak değiştirilmesi, vatandaşlık kavramının üst kimlik olarak benimsenmesi, Kürtçenin kademeli olarak eğitim sistemi içine alınması ve kamu hizmetlerinde kullanılmasının önünün açılması, etnik kimlikle siyaset ve örgütlenme hakkının tanınması, 'yerinden demokratik yönetim' adı altında eyaletler sistemine geçisin altyapısının hazırlanması, teröristlere genel siyasi af çıkartılması, siyasal ve toplumsal hayata katılmalarının sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması." şeklinde sıraladı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin milli devlet niteliği, üniter siyasi yapısı, milli birliğinin dayandığı esasların anayasada açıkça belirlendiğini, Anayasa'nın, "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür, dili Türkçe'dir" hükmünü vazeden 3'üncü maddesinin temel çerçeveyi kalın çizgilerle ihata ettiğini söyledi.
Bu temel hükmün, devletin kuruluş ilkesinin "çok milletli" bir yapıya dayanmadığını açıkça ortaya koyduğunu, bu yönde bir düzenleme yapılmasına kapıyı nihai olarak kapattığını vurgulayan Bahçeli, "Tek millet–tek devlet esasına dayanan üniter yapıda kurulmuş milli devletlerde, farklı etnik kimliklere hukuki ve siyasi statü tanınarak çok parçalı millet yapısı oluşturulmasına, kişi hak ve özgürlüklerinin etnik temelli kolektif haklara dönüştürülmesine, Türkçe dışındaki dillere ve farklı kültürlere statü kazandırılarak milli azınlık yaratılmasına hak da yoktur, yer de yoktur, imkan da olamayacaktır." dedi.
Resmi ve eğitim dilinin Türkçe olduğu ilkesinin ise anadilden başlayarak iki dilli eğitim sistemine geçilmesine kesin engel olduğunu ifade eden Bahçeli, devletin üniter yapısının, bölgesel otonomi modellerine ve ayrılıkçı emellere izin ve icazet vermeyeceğinin de ortada olduğunu söyledi.
Bahçeli, "Bu somut gerçekler karşısında TBMM'de ısrarla başka dillerin propagandasını yapmaya kalkışan ve Türkçeye rakip çıkarmaya cüret eden, sabırları zorlayan bölücüler, söylem ve eylemleriyle bölünmez bütünlük konusunda Anayasa'nın belirlediği esaslara aykırı hareket ederek suç işlemişlerdir. Bu suça sessiz kalmak, görmezden gelmek zımnen onay vermek demektir. MHP, kimsenin etnik kökeniyle, dili, dini ve mezhebiyle ilgilenmeyen, bunları sorgulamayan, milli kimlikte birleşerek millet olgusuna birlikte can veren vatandaşlarımızı bütün olarak kucaklayan bir anlayışın temsilcisidir." diye konuştu.
Milleti oluşturan temel unsurun kan bağı değil, kültür ve duygularda ortaklık olduğuna işaret eden Bahçeli, Türk milliyetçiliğinin buna dayandığını kaydetti.
Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin, millet bilinciyle devleti kuran Türk milletinin eşit ve onurlu bireyleri olduğunu belirtti.
Milli varlığın temelinin bu milli şuur ve milli birlik ruhu olduğunu ifade eden Bahçeli, "Geriye dönüş demek yok oluşa hizmet etmek demektir." diye konuştu.
İSTANBUL MİLLETVEKİLİ CELAL ADAN'A TEŞEKKÜR
Asırlarca süren birlikteliğin kilit taşı olan millet yapısının emperyalizmin karanlık senaryolarıyla ve yıkım siparişiyle çözülmek, çürütülmek istendiğine dikkati çeken Bahçeli, etnik köken ve dil farklılıklarının ayrışma gerekçesi olarak görülmesinin hiçbir şekilde haklı, meşru ve hukuki sayılamayacağını kaydetti.
Farklılıkların bir kırılma hattı olarak derinleştirilmesinin, bunların siyasi ve hukuki statü altında kurumsal hale getirilmesinin bir bölünme reçetesi olduğunu belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
"Herkes çok iyi bilmelidir ki ayrıştırma çatışmayı, çatışma da bölünme ve parçalanmayı eşzamanlı olarak tetikleyecektir. Bu durumda Türkiye'nin milli birliği ölümcül yara alacak, bir kardeş kavgası kaçınılmaz hale gelecektir. Bizim taşıdığımız endişenin nedeni öteden beri işte budur. Şimdi huzurlarınızda MHP'nin Meclis Başkanvekili İstanbul Milletvekilimiz Sayın Celal Adan Beyefendinin Meclis'te Kürtçe konuşma hevesiyle Türkiye'yi bölmeye adım atanlara karşı sabırlı, soğukkanlı ve Meclis'in haysiyetini en az Anayasa Mahkemesi kadar korumayı bilmek şuuruyla konuşmayı kesmesi Türkiye'yi bir bölünme eşiğinden vazgeçirmiştir. Kendisine teşekkür ediyorum. İşte MHP budur. Etnik köken çetelesi tutarak milli birliğin temellerini yıkmak, devletin varlığına ve milletin birliğine kastetmek demektir. Bu da vatana ve millete kesif bir ihanettir."
Milli kimlik, devletin kuruluş esasları ve milli birlik konularında nerede durduklarının çok berrak olduğuna dikkati çeken Bahçeli, "Türk milletinin milli birliği, kardeşliği ve dayanışmasını yıkmak için yola çıkanlarla sonuna kadar mücadele etmeye, her ne pahasına olursa olsun bu ihanet çemberini kırmaya hazırız ve buna da kararlıyız." ifadesini kullandı.
Dilin milli kimliğin omurgası, millete mensubiyetin temel direği olduğunu kaydeden Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Millet olma halinin mayası dildir ve bu dil bizim için asırları aşıp gelen Türkçemizdir. Bu maya kokuşursa bizi bir kimlik olarak ayakta tutan değerlerin devamı asla mümkün olamayacaktır.
Dile ortak koşmaya izin verilirse devlete de ortak koşmak durumunda kalınacaktır. Bu itibarla, ana dilde eğitim ve öğretim Türkiye üzerinde emelleri olan her mihrakın sıcak tutuğu ve dayattığı ana gündem maddesidir. Meclis'te Türkçe dışında mahalli bir dille konuşmayı alışkanlık haline getirenler zalimlerin yerli figüranlarıdır. Masum bir kültürel hakkın tanınması gibi sunulmaya çalışılan bu konunun, özellikle PKK için taşıdığı hayati önem, Türk milletinden ayrı bir millet kimliği, ayrı milli mensubiyet duygusu yaratılmasında dilin temel vasıta olmasından kaynaklanmaktadır. Ortak dil ile milletleşme arasında tabii bir bağ vardır ve bilinmektedir.
Milli dil ile milli varlık ve milli beka arasındaki bağın kesintiye uğraması, tahrip edilmesi milletlerin geriye dönüşünü kaçınılmaz hale getirecek, bir arada yaşayabilmenin asgari müştereklerinin en önemlisi ortadan kalkacaktır."
"TÜRKÇEDEN TAVİZ VERMEYİZ, VERMEDİK, VERMEYECEĞİZ"
Bahçeli, Atatürk'ün, "Biz Balkanlar'ı niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun bir tek sebebi vardır, bu da, Slav Araştırma Cemiyetleri'nin kurduğu dil kurumlarıdır. Bizim içimizdeki insanların, milli şuurlarını uyardığı zaman, biz Balkanlar'dan Trakya hudutlarına çekildik." sözünü anımsatarak, dille kimlik, dille birlik ve dille ayrılma arasındaki hassas ilişkiyi izah eden Atatürk'ün bugün de geçerli olan tarihi tespitine kulak verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Bahçeli, şunları kaydetti: "Elbette ki lisanımızı kendimiz seçmiyoruz. İçine doğduğumuz ailenin dili anamızın dili oluyor. Bizim için her dil saygıdeğerdir. İnsan olmanın en doğal hali ve sonucudur. Kim, özel hayatında anadiliyle konuşmak istiyorsa konuşsun. Engel olacak, önüne geçecek, ağzını kapatacak hiç kimse yoktur. Buna saygı duyarız. Şarkıların söylenmesinden, şiirlerin okunmasından, sohbetlerin yapılmasından tedirgin olmanın anlamı da yoktur. Kuşkusuz insanlar özel hayatlarında analarının dilini kullanıp kullanmamakta serbesttir. Bu kendi bilecekleri bir şeydir ancak özel hayattaki kullanım serbestliğinin kamusal alana girmeye başlaması milli dilin önüne dikilen bir bariyer, ayrı bir kimliğin uyandırılması için yapılan sinsi bir tahriktir. Türkçe bugünkü anlamda resmi sıfatı taşımasa bile Osmanlı İmparatorluğu'nun da bürokratik yazışma lisanıdır. Arşivlerimizdeki milyonlarca Türkçe belge bunun işaretidir."
Bahçeli, 1876'da ilan edilen Kanun-ı Esasi'nin 18. maddesinde, devlet memurlarının ve mebusların "lisan-ı resmi" olan Türkçeyi bilmelerinin, Meclis'teki konuşmalarını Türkçe yapmalarının şart koşulduğuna dikkati çekti.
Bahçeli, şu değerlendirmeleri yaptı: "Türk devletini, milletsiz ve ülküsüz bir devlet nizamı, bu devlette yaşayanları kimliksiz insan yığınları zanneden sefil güruhun bugün bin yılda oluşan milli varlığımızı geri döndürme emellerini bir kez daha gözden geçirmeleri hayırlarına olacaktır. Çünkü alçak hesapları boşa çıkmaya, tuzak ve tezgahları sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Cümle alem bilmelidir ki Türkçeden taviz vermeyiz, vermedik, vermeyeceğiz. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden taviz vermeyiz, vermedik, vermeyeceğiz. Türk milletinden taviz vermeyiz, vermedik, vermeyeceğiz. Milli ve üniter devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti'nden şehit olmak pahasına taviz vermeyiz, vermedik, vermeyeceğiz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi'yiz. Biz Cumhur İttifakı'yız."