Fransız Avukat Gilles Devers A Haber'e konuştu: Netanyahu için yakalama kararı istiyoruz
Gazzeliler 2 aydan uzun süredir sistematik bir şekilde soykırıma uğrarken, İsrail Hükümeti ve İsrail Ordusu da Gazze'de savaş suçu işlemeye devam ediyor. Ancak dünyanın görmezden geldiği bu katliama, bazı hukukçular sessiz kalmadı. Onlardan biri de Fransız Avukat Gilles Devers. Gazze'de soykırım yaşanıyor diyen Fransız Avukat, 300 meslektaşıyla birlikte Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Gilles Devers, "Filistinlilerin artık avukatlardan oluşan bir ordusu var" dedi. İşte A Haber muhabiri Ömer Aydın'ın özel röportajı...
7 Ekim'den bu yana saldırılarını sürdüren katil İsrail dünyanın gözü önünde Gazze'de soykırım yapıyor.
Sayısız kez uluslararası savaş hukukunu çiğneyen Netanyahu yönetimi ise yaptıklarını "savunma hakkı" diyerek örtbas etmeye çalışıyor.
Yaşanlara sessiz kalmayan isimlerden biri de Fransız Avukat Gilles Devers oldu.
Devers Gazze'deki soykırım ve İsrail'in savaş suçları hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulundu.
DEVERS A HABER'E KONUŞTU
İşte o açıklamalardan satır başları;
Sistematik bir şekilde Filistin'e ait olan her şeyin imha edildiği, yakıp-yıkıldığı, Hamas'a saldırı denilerek tüm Filistin toplumunun imha edildiği, şehirlerin topluca ortadan kaldırıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Ben derhal yasalara ve içtihatlara baktım. Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından belirlenmiş bir başka soykırım türü daha var: Bir sosyal grubun varoluş şartlarını yok etme şekliyle gerçekleştirilen soykırım. Yani doğrudan öldürmek yerine yaşamsal şartlarını ortadan kaldırmak. Gazze'de olanların tam olarak karşılığı bu.
"ARTIK AVUKATLARDAN OLUŞAN BİR ORDUSU VAR"
Susuz bırakmak, elektriği kesmek, gıdaya erişimi, tedaviye erişimi engellemek, açlık ve kıtlık hissine maruz bırakmak, evlerin yıkılması, toplumun göçe zorlanması gibi tüm soykırım unsurları önümüzde. Gazzelileri insanlık dışı, insan altı bir eşya, hayvana eşit bir varlık olarak gösteren bir söylem ile yapılıyor bunlar. Yani tüm bu unsurlar ortadayken, ben 'hayır, ciddi bir şey yapmak gerekiyor' diye düşündüm. Tüm dünyaya bunun bir soykırım olduğunu, gözlerimizin önünde gerçekleşen bir soykırım olduğunu göstermemiz gerektiğini düşündüm.
Filistin bir devlettir diyen fransız avukat, "Filistinlilerin artık avukatlardan oluşan bir ordusu var" ifadesini kullandı.
Gerçekten de etkili olacak bir şey yapmak istedik. Başvuruyu hazırladık, etrafımızdaki avukat arkadaşlarımızla paylaştık, harekete geçmemiz gerektiğini belirttik ve derhal 100 civarı isim ortaya çıktı. Başvuruda bulunduğumuz gün 300 kişiydik ve sayımız bugün 610'u aştı. Bugün bu sayı çok daha fazla, artık ülke bazında başvuruları organize ediyoruz mesela Türkiye'de büyük bir gösteri ile ilk imzalar atıldı. Cezayir'de ulusal baro desteğini açıkladı ve harekete geçti. İsrail'in savaş sucu, soykırım suçları işleyen bir ordusu varsa Filistinlilerin de arkalarında avukatlar ordusu var.
Uluslararası Ceza Mahkemesi çok açık bir şekilde Filistin bir devlettir demiştir. Toprakları işgal altında olan bir devlettir. Kendisini savunacak ordusu olmayan bu ülkenin şimdi avukatlardan oluşan bir ordusu var işte.
PEKİ İSRAİL YAPTIKLARININ BEDELİNİ ÖDEYECEK Mİ?
Şu anda biz aciliyet itibarıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısını Netanyahu hakkında uluslararası yakalama kararı çıkarmak için ikna etmeye çalışıyoruz. Bunu mahkemenin diğer kararlarını örnek göstererek yapacağız. Biliyoruz ki eğer başsavcı bu yönde bir karar alırsa, silahlı direniş hakkında bir karara daha varmak zorunda kalacak.
Gazze'de çocuklara uygulanan iğrenç bir katliam var. Ölü çocuklardan, ağır yaralı çocuklardan bahsediyorum. Travmalardan bahsediyorum. Bugünlerde 16 yaşındaki bir genç 4 kez anestezisiz ameliyat oldu. Ailesinden her seferinde birileri öldü, bombalandı, sakat bırakıldı. Bu tür travmalardan bahsediyorum.
Gazze'de 2,3 milyon mağdur var. Bunun 1,1 milyonu çocuklardan oluşuyor ve size bu çocukların yakında, işgalci askeri gücü cezalandırmak için BM Çocuk Hakları Komitesi'ne dava açacaklarını ilan ediyorum.
BATI'YA DA TEPKİ GÖSTERDİ
İsrail'e destekleriyle gözleri körelmiş Batılı güçler olanları görmüyorlar. İsrail'in meşru müdafaa hakkı olduğunu uyduruyorlar. Oysa ki bu uluslararası hukuk gözünde tamamen yanlıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi 2014'te verdiği kararda İsrail'in işgalci askeri güç olduğuna ve işgalci askeri güç olarak meşru müdafaa hakkı olmadığını ortaya koydu. Fransa İsrail'e destek olurken tüm argümanlarını, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni yok sayarak, ayaklar altına alarak ortaya koyuyor. Şu an Belçika ve İspanya'nın daha doğru ve anlaşılır şeyler söylediğini, diğerlerinden ayrıştığını görüyoruz.
Meşru müdafaa, bir başka ülkenin saldırısına karşı söz konusu olur. İşgal altındaki bir topluma karşı değil. Onların direniş hakları vardır.
Halkın gözünde, orta sınıf, İsrail'i destekleyip Filistinliler'e terörist diyeceklerini tahmin edebileceğiniz insanlarda bir değişimin olduğu görünüyor. 30 yıl önce İsrail'in imajı tarım, teknoloji, yeni icatlar iken İsrail'in şimdiki imajı çocuklara ateş eden askerler.
Fransa'da direniş hakkında konuşmaya başladığınızda derhal teröre övgü suçu kapsamına alıyorlar. Bu nedenle insanlar konuşmaya cesaret edemiyorlar fakat kamuoyu oluşuyor.
Sizlere şimdiden, 2024'ün başlarında Kudüs için bir suç duyurusunda bulunacağımızı ilan edebilirim.
Çünkü en fazla ilerleme kaydettiğimiz ve benim için en önemli dosya budur. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin 5 Şubat 2021'de aldığı bir karar vardır. Bu kararda mahkeme, Filistin'in bir ülke olduğuna ve Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs üzerinde egemenlik hakları olduğuna hükmetti. İlhakın yasalara aykırı oluşu, pratikte mahkeme tarafından onaylanmış oldu. İsrail'in Kudüs'ü ilhak edişi mahkemenin, "Kudüs Filistin Devleti'nin egemenliği altındadır" kararına aykırıdır. Bu noktada işgal suçu oluşmuş oldu.