Başkan Erdoğan'dan üstat Sezai Karakoç alıntısı: Kime karşı bütün bunlar? Masum Müslümanlara karşı
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından kritik açıklamalarda bulunurken, Gazze'deki sivil katliamı bir kez daha unutmadı. İşgalci İsrail'in masum Filistinliler üzerinde uyguladığı soykırıma en gür sesle 'dur' diye her fırsatta haykıran Başkan Erdoğan, mazlumların bir kez daha sesi oldu. Konuşması sırasında üstat Sezai Karakoç'un şiirinden alıntı yapan Başkan Erdoğan, yürekleri dağladı.
Başkan Erdoğan, Gazze'deki katliamalara ilişkin yaptığı açıklamalarda şu ifadelere yer verdi:
"İSRAİL'İN YAPTIĞI DEVLET TERÖRÜDÜR"
İsrail yönetimi hamile kadınları, doğmamış bebekleri katletmekle övünen cinnet hali içindedir. Sivillerin üzerine mermi yağdırmanın adı barbarlık, eşkıyalık, devlet terörüdür. Hastaneler İsrail ve zaliminin sembolü olmuştur. Hastane saldırılarına, 'İsrail'in savunma hakkı' diyerek destek veren ülkeler gördük. Kanser hastalarının ülkemize sevkiyle ilgili girişimi başlattık. 88 hasta ve 61 refakatçiyle ülkemize getirdik. Biz dayanışmanın gücüne inanan insanlarız.
"İSRAİL, HOLOKOST'U KALKAN OLARAK KULLANIYOR"
Türkiye olarak Gazze'de akan kanın durması için seferber olmuşken, batılı ülkelerin vicdansızlığını yüzümüz kızararak takip ediyoruz. Avrupa'dan ABD'ye hiçbir ülkeden en küçük tepki dahi gelmiyor. Atom bombası tehdidi dahil savaş araçlarını kullanan İsrail ve destekleyenler, insanlık vicdanı nezdinde yargılanacaktır. Ateşkes sözcüğün kullanmaktan çekinen korkaklıkla karşı karşıyayız. Holokost utancı, Avrupalı ülkeleri esir almış durumda. İsrail yönetimi Holokost'u kalkan olarak kullanıyor. Almanya seyahatinde buna bir kez daha üzülerek şahit oldum. 50 milyar doları bulan ticaret hacmiyle Almanya'yla her alanda işbirliğimizi güçlendirmekte kararlıyız. İsrail'in antisemitik damgası vuramayacağı tek ülke Türkiye. Tarihimizde böyle bir leke yok. Gazze'deki insani trajedinin engellenmesinde Almanya ile diyalog içinde olmayı sürdüreceğiz. Konuşurken rahatım, bizim borcumuz yok. Onlar borç ödüyorlar.
"İSRAİL, NÜKLEER SİLAHA SAHİP OLDUĞUNU AÇIKÇA İTİRAF EDİYOR"
Gazze'deki insani trajedinin engellenmesinde Almanya ile diyalog içinde olmayı sürdüreceğiz. Konuşurken rahatım, bizim borcumuz yok. Onlar borç ödüyorlar. İsrail, nükleer silaha sahip olduğunu açıkça itiraf ediyor. Bunun unutulmasına Türkiye olarak izin vermeyeceğiz. Ama Uluslararası Atom Enstitüsü inceleme yapmıyor. Riyad Zirvesi'nde illegal yerleşimcilerin terörist olarak tanımlanmasını ve nükleer silahlar konusunda önemli kararlar alındı. Gazze saldırıları karşısında insanlığın vicdani sesi olma Türkiye'nin omuzlarındadır. Buradan ülkemizde Gazze'deki katliamlara şaşı bakanlara hatırlatmak istediğim gerçek var. Balkanlardan Kafkaslara dört bir yanımızda yaşanan hadiseler bizi doğrudan ilgilendirir. Bu vizyona sahip olmayan sözde aydınlara ne desek boş olduğunu biliyoruz. Her kritik vakitte olduğu gibi son gelişmeler karşısında da milletimiz duasını ona göre yapmaktadır. Kifayetsiz muhterisleri kendi cehalet bataklıklarıyla baş başa bırakarak gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz..
Öte yandan Başkan Erdoğan, konuşması sırasında "Üstad Sezai Karakoç'un şu mısralarında anlattığı vahşet tablosu Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarına tercüman olmaktadır" diyerek Üstadın Kudüs için yazdığı şiirini seslendirdi.
İşte üstat Sezai Karakoç'un o Alıntıyazısı Saati:
Ve Kudüs Şehri.
Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Altında bir krater saklayan şehir.
Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.
Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi
Hani Şam´dan bir şamdan getirecektin
Dikecektin Süleyman Peygamberin kabrine
Ruhları aydınlatan bir lâmba
İfriti döndürecek insana:
Söndürecek canavarın gözlerini
İfriti döndürecek insana
Ve Kudüs'ü terk ettiğin o ikindi
Birinci Cihan Harbi günü vakti
Kan sızdırıyor kaburga kemikleri
Karlı dağlardan indirdiğin atların
Bir evde perdeyi indiriyor bir kadın
Mahşerin perdesini kıyametin perdesini
Ağlıyor yere inen saçları
Göğü yırtan kefen beyaz elleri
Ve Kudüs şehri.
Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Yeşile dönmüş türbelerin demiri
Zamanın rüzgâr gibi esen zehriyle
Ve yatırlar patır patır kaçıyor geceleri
Boşaltıyorlar işgal edilmiş bir şehri boşaltır gibi
Kaçıyorlar Lût şehrinden kaçıyor gibi
Tuz heykele dönüşmemek için Tanrı gazabıyla
Susmuş minarelerin azabıyla
Yıkılmış cami kubbelerinin ıstırabıyla
Ve şehit kemiklerinin bakışı bir başka bakış
Artık burada taş bile durmak istemez
Ve ayı görmek istemez zeytin ağaçları
Eğilerek selâmlamazlar hilâli hurmalar
Artık ne Zekeriya ve ne İsa var
Sararmış bir tomar mı mucizeler
Ölülerin dirilişi şifa veren kelimeler
Ve ne de Miraçtan bir iz
Yerden yükselen kaya
Ve Kudüs şehri.
Artık yer şehri, toprak şehri.
Bakır yaprakların, çelik göğdelerin, acımasız yüreklerin
Demir köklerin, tunçtan ve uranyumdan dalların.
Kurşundan çiçeklerin şehri.
Gülle kusuyor ana rahmi
Bomba parçalıyor beynini bebeğin
Tanklar saldırıyor evlere bir anda ev yok tank var
Uçak var gök yok utanç var
Ve kime karşı bütün bunlar
Masum müslümanlara karşı
Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı
Ve kim tarafından bütün bunlar
Romanın, Babilin, Asurun ve Firavunların
Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından
Zalime olan öcünü mazlûmdan almak
Zalim olmak ve en zalim olmak
Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var
Tersinden okunan Tevrat hükümleri
Karaya boyanmış mezmurlar
Ve Kudüs şehri.
İçiyle ve ruhuyla suskun
Göklere kaçmış hayaliyle
Bir pervane gibi ışığa uçmuş gönlüyle
Bir başka âleme göçmüş hakikati
Tanrı katına varmış
İki elini kavuşturup divana durmuş
Hüküm istemiş
Yeryüzüne yeryüzü kadısına
Hüküm ki:
Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir
Ve haksız yere insan öldürenin cezası ölüm
Ve fitne, arzı fesada verme, daha büyük suç adam öldürmekten
Fitne bastırılıncaya kadar savaşın!
Yeryüzünden fesat kalkıncaya kadar
Ey insanlık, ey insanlar
Ey gündüzden daha gündüz,
Hakikatten daha hakikat
Müslümanlar.