Başkan Erdoğan'dan BM Genel Kurulu'nda tarihi mesajlar: Dünya 5'ten büyüktür!
Son dakika haberi | Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bugüne kadar 12 kez konuşan ve gündeme damga vuran mesajlar veren Başkan Erdoğan, bir kez daha BM kürsüsünden dünyaya önemli mesajlar verdi. "Dünya 5'ten büyüktür" mesajını yineleyen Başkan Erdoğan, "BMGK 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir." dedi. İklim değişikliğinin hayatın bir gerçeği haline geldiğini de belirten Başkan Erdoğan, "Buna bağlı doğal afetler artık günlük hayatımızın bir gerçeği haline gelmiştir." ifadelerini kullandı. Başkan Erdoğan, sınır bölgemizde kurulmak istenen terör koridoru ile ilgili de net mesajlar verdi. Erdoğan, "DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur." dedi. Kıbrıs konusunda da dünyaya çağrıda bulunan Erdoğan, "Uluslararası toplumu KKTC’yi tanımaya davet ediyoruz." ifadelerini kullandı. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki "Karabağ" meselesinde de net tavrını ortaya koyan Başkan Erdoğan, "Karabağ Azerbaycan toprağıdır. Ermenistan sözünü tutmalı" ifadelerini kullandı. Başkan Erdoğan, Avrupa'da artan İslamofobi ve Kur'an-ı Kerim'e yapılan alçak saldırılara da tepki gösterdi.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıktığını, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline geldiğini söyledi.
Başkan Erdoğan, BM Genel Kurul Salonu'nda BM'nin 78. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti.
Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar
Güven ve Dayanışma içerikli bir temayla toplanan 78. Genel Kurul'un tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Dünyamızın geleceği konusunda geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser bir tablo çizmek maalesef mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf küresel ölçekte giderek daha fazla daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuz gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında pek çok çatışma, savaş, insani kriz, siyasi çekişme ve sosyal gerilim yaşanıyor.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ HAYATIN BİR GERÇEĞİ HALİNE GELMİŞTİR"
Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek sürekli büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa'nın doğu sınırlarında yaşanan savaş yol açtığı insani trajediye ilave olarak ekonomiden güvenliğe, enerjiden gıda güvenliğine her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardı. Suriye ile Kuzey Afrika bölgesinde vekalet savaşlarının aracı haline dönüştürülen terörizm kırılganlığı hızla artan uluslararası güvenlik iklimine onarılamaz zararlar veriyor. Küresel güçlerin ihtiraslarını kullanarak büyüyen terör örgütlerinin faaliyet alanları teknolojik gelişmeler ile kötüleşen sosya ekonomik şartlardan da istifade ile adeta bir salgın gibi geniş coğrafyalara yaygınlaşıyor. Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri son bir yıldır endişe verici boyutlara ulaştı. Dünyanın hangi köşesinde yaşarsak yaşayalım iklim değişikliği ve buna bağlı doğal afetler artık günlük hayatımızın bir gerçeği haline gelmiştir.
"DESTEKLERİ UNUTMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Türkiye 6 Şubat 2023 sabahı gerek büyüklüğü gerek etkilediği alan itibarıyla Sayın Genel Sekreterin ifadesi ile yüzyılın en büyük doğal afetlerinden biriyle karşı karşıya kaldık. Birleşmiş Milletler dahil uluslararası toplumun yardım çağrımıza ivedilikle verdiği cevabın samimiyetini, fedakarca sergilenen çabaları ve ülkemize sağlanan cömert desteği unutmamız mümkün değildir. 50 binden fazla insanını kaybettiği, 850 bin yapının kullanılamaz hale geldiği milyonlarca insanı barındıran şehirlerin adeta yerle yeksan olduğu bu kara günde ülkemize gösterilen dostluk bizler için önemli bir teselli kaynağıdır. Dünyanın 100'ü aşkın ülkesinden yardım çağrımıza destek veren tüm dostlarımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
Depremin yaralarını sarmak, şehirlerimizi bir an önce ayağa kaldırmak için çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Bir kaç gün önce de güçlü tarihi bağlarımızın bulunduğu Libya fırtına ve selin yol açtığı ağır yıkımlara ve can kayıplarına maruz kaldı. Felaketin ardından Türkiye olarak on bini aşkın insanın hayatını kaybettiği, binlerce kişiden hala haber alınamadığı Libya'ya yardım için hemen harekete geçtik. İlk etapta 3 gemi ve 3 uçakla 567 personelin yanı sıra yüzlerce araçtan, binlerce ton iaşe, barınma ve sıhhi malzemeden oluşan yardımları bu ülkeye gönderdik. Sivil toplum kuruluşlarımız da kendi imkanlarıyla bölgedeki çalışmalara katılıyor. Dünyada nerede bir mağdur, bir mazlum varsa yanında yer alan ülke olarak Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Dost ve kardeş ülkelerin de Libya halkına yardım için seferber olacağına inanıyorum. Ülkemiz gibi şiddetli bir depremle sarsılan Faslı kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum.
"DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR" MESAJI
Genel Kurulun bu yılki temasının Türkiye'nin hedefleriyle bire bir örtüştüğünü görmekten memnuniyet duyuyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılında hayata geçirmeye başladığımız Türkiye Yüzyılı vizyonumuz bu örtüşmenin en somut ifadesidir. Küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden, barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili, kapsayıcı ve insanlığı kucaklayıcı velhasıl tüm insanlığın hayrına bir uluslararası sistemin tesisi çağrımız giderek daha çok yankı buluyor. Genel Sekreter Sayın Guterres'in geçtiğimiz günlerde yaptığı 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı tespitine biz de katılıyoruz. Bu tespit bizim dünya 5'ten büyüktür çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir.
BM'YE KIBRIS TEPKİSİ
Kıbrıs'ta yaşanan son hadiseleri bu işi boşalmış adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız insiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak Sayın Guterres'in barış için yeni gündem oluşturulması çağrısına önem veriyoruz. Bu anlayışla Rusya-Ukrayna savaşının başından beri savaşın kazananı barışın kaybedeni olmaz tezi ile hem Rus hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ediyoruz. Savaşın Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde diplomasi ve diyalog ile sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.
TAHIL KORİDORU
Birleşmiş Milletler ile birlikte başlattığımız Karadeniz Girişimi ile dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak, küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtik. Şahsi gayretlerimiz neticesinde girişim 3 kez uzatıldı. Ancak girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi dünyayı yeni bir kriz ile yüz yüze bıraktı. Küresel açlık tehlikesi ile karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor. Öncelikle 1 milyon tahılın Afrika ülkelerine sevkini öngören planı bu bakımdan önemsiyoruz. Amacımız çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır.
"SIĞINMACILARIN DÖNÜŞÜ HIZLANACAK"
Artık 13'üncü yılına giren Suriye'deki insani trajedi köken ve inanç fark etmeksizin bölgedeki herkesin hayat şartlarını daha da zorlaştırıyor. Suriye'nin hem siyasi birliğini hem sosyal bütünlüğünü hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegane ülke konumundayız. Güneyimizdeki krizin halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi giderek daha önemli hale geliyor. Ülkemizde 14 milyon insanımızı etkileyen 6 Şubat depremlerinin yıkıcı etkisi Suriye'de de kendini göstermiştir. Özellikle kuzeybatı Suriye'de zaten sıkıntılı olan insani durum daha da kötüleşmiştir.
Tam da böyle bir dönemde Birleşmiş Milletler'in bölgedeki sınır ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak Suriye'nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı elbette kaderine terk etmeyeceğiz. Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Ancak Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK/PYD terör örgütünün diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal gurupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı isyan noktasına gelmiştir. Nitekim son dönemde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı.
ABD'YE TERÖR TEPKİSİ: OYUNLARI İFŞA OLMUŞTUR
Bir diğer komşumuz Irak'ta karşı karşıya olduğu iç ve dış sınamaları aşmak için samimi bir çaba içindedir. Biz Irak'ın siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü yeniden imar çalışmalarını tahkim eden ülkeyi oluşturan unsurlar arasında ayrım gözetmeyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Bölge ülkeleri olarak hayata geçireceğimiz kalkınma yolu projesi ile inşallah bölgesel entegrasyonu daha da güçlendireceğiz. Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur. DEAŞ ile fiilen en büyük mücadeleyi vermiş bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve sorunun önündeki arkasındaki gerçekleri çok iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak istiyorum.
Suriye ve Irak başta olmak üzere Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sael'de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık usandık. Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Asıl tehdit vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir. Paramiliter guruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha fazla para verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleri ile çalışmaya devam eden ülkelerin terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikayet etmeye hakkı yoktur.
Böyle bir dünyada ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın hiç kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki Birleşmiş Milletler'in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyası ile ve demografisi ile dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki dünya 5'ten büyüktür daha adil bir dünya mümkündür.
DÜNYAYA KIBRIS ÇAĞRISI
Kıymetli delegeler şimdi de kendi bölgemizden başlayarak çeşitli sorun alanlarına ilişkin ülkemin yaklaşımlarını sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Doğu Akdeniz'in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur. Kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60. yıl dönümündeyiz. Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret göstermiştir.
Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceği herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Uluslararası toplumu bunu kabullenerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanımaya bu ülke ile diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Adadaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riyaet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün Kıbrıs'ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.
MISIR İLE YENİ DÖNEM
Köklü tarihi ve gönül bağlarına sahip bulunduğumuz Yemen'deki durum bizi derinden yaralamaktadır. Bu sorunun en kısa sürede Yemen'in milli birliği ve toprak bütünlüğü içerisinde çözüme kavuşturulması en büyük temennimizdir. Mısır ile bir müddet durağan seyreden ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye başladığımız bir döneme girdik.
"KARABAĞ AZERBAYCAN TOPRAĞIDIR"
Güney Kafkasya'da barışın, huzurun ve iş birliğinin tesisi yolunda önümüzde tarihi bir fırsat bulunuyor. Bu fırsatı değerlendirmek için Ermenistan ile iyi komşuluk ilişkilerini ve tam normalleşmeyi hedefleyen bir süreç başlattık. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan'ın bu tarihi fırsatı yeterince değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan'ın başta Zengezer Koridoru'nun açılması olmak üzere verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi Karabağ Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermeniler dahil herkesin Azerbaycan topraklarında barış içinde yan yana yaşaması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Tek millet iki devlet şiarı ile hareket ettiğimiz Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü korunma yönünde attığı adımları destekliyoruz.
KEŞMİR'DE KALICI BARIŞ
Kadim medeniyetimizin köklerinin uzandığı ve aynı kültürü paylaştığımız Orta Asya ülkeleri ile iş birliğimizi güçlendiriyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı'nın bölgesel ve küresel düzeyde giderek daha etkin bir aktör haline dönüşmesinden memnuniyet duyuyoruz. Yarım asırdır zor günler yaşayan Afgan halkının siyasi saiklerden bağımsız olarak çok ciddi insani yardıma ve desteğe ihtiyacı vardır. Ülkedeki geçici hükümetin toplumun tüm kesimlerinin adil bir şekilde temsil edildiği kapsayıcı bir yönetime dönüşmesi Afganistan'ın önünü açacak ve uluslararası alanda olumlu karşılık bulacaktır. Güney Asya'da bölgesel huzurun, istikrarın ve refahın önünü açacak bir diğer gelişme de Keşmir'de ihtiyaç duyulan adil ve kalıcı barışın Hindistan ve Pakistan arasında diyalog ve iş birliği yoluyla tesisi olacaktır. Türkiye olarak bu yönde atılacak adımlara desteğimizi sürdüreceğiz.
Çin'in toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı duyduğumuzu her fırsatta altını çizerek ifade ediyoruz. Bununla birlikte güçlü tarihi ve insani bağlarımızın olduğu Uygur Türkleri'nin hak ve özgürlüklerinin korunmasıyla ilgili hassasiyetimizi dile getirmeyi ve gündemde tutmayı da sürdüreceğiz. Myanmar ve Bangladeş'te zor şartlarda yaşayan Rohingya Müslümanlarına ilk günden itibaren yardım elini uzatmış bir ülkeyiz. Yerlerinden edilmiş durumdaki Rohingyaların ana vatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde dönüşleri sağlanana kadar kendilerine olan desteğimiz devam edecektir.
KÜRESEL ENERJİ GÜVENLİĞİ
Gündemimizdeki bir önemli küresel sınama enerji güvenliği konusudur. Türkiye son 20 yıldır enerji alanında gerçekleştirdiği yatırımlar sayesinde kendi enerji güvenliğini sağlama yönünde önemli mesafe katetti. Çalışmalarımızı enerjiyi bir çatışma unsuru olmaktan çıkarma ve kullanımını ortak fayda temelinde teşvik etme yönünde yoğunlaştırdık. Bu doğrultuda Doğu Akdeniz'den Hazar havzasına, Karadeniz'den Balkanlar'a kadar geniş bir coğrafyada enerji alanında iş birliği ruhunu ve dayanışmayı ön plana çıkarmak için mücadele ediyoruz. Türkiye ulaştırma alanında da üzerinden veya çevresinden geçecek tüm projelere destek verebilecek jeopolitik konuma sahiptir. Teknolojik yenilikler küresel ve bölgesel sınamaları çözmemiz için fırsat olarak değerlendirilmeli, rekabet gücünü artıracak bir koz olarak görülmemelidir.
DÜNYAYA İNSANLIK DERSİ
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin en önemli başlıklar arasında yer alan 2030'da sıfır açlık sloganından maalesef giderek uzaklaşıyoruz. Doğrusu biz açlığı 21. yüzyılda hala çözüme kavuşturulamamış bir sorun olarak kabullenmekte zorlanıyoruz. Dünyanın bu kadar geliştiği, refahın bu kadar arttığı bir çağda 735 milyon kişinin açlıkla boğuşmasının hiç bir izahı olamaz. Uzaya turistik yolculuk için yüz milyonlarca dolar harcanırken Afrika'dan Asya'ya milyonlarca insan bir lokma yiyecek ekmek dahi bulamıyorsa hiç birimiz kendimizi güvende hissedemeyiz. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin hayata geçirilmesi için tüm ülkeleri güçlü irade sergilemeye davet ediyoruz. Kalkınma yardımları konusunda dünyanın en cömert ülkeleri arasında yer alan Türkiye'nin bu çağrıyı yapma hakkı olduğuna inanıyoruz.
SIFIR ATIK HAREKETİ
İklim değişkliğine bağlı küresel sıcaklık artışının 1,5 santigrat derece ile sınırlı tutulabilmesi giderek zorlaşıyor. Bunun şartlarından biri kalkınmakta olan ülkelerin çabalarının finansal ve teknolojik olarak desteklenmesidir. Gıda güvenliği iklim değişikliğinden etkilenen alanların başıda geliyor. Su ve toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına yönelik doğru politikalar ve yatırımlar geliştirip uygulamalıyız. Çocuklarımıza bilinçsiz tüketimden doğan kirliliğe boğulmuş ve doğal kaynakları tüketilmiş bir dünyayı miras bırakamayız. Bu anlayışla daha yaşanabilir ve adil bir dünya vizyonuyla eşim Emine Erdoğan'ın himayesinde ülkemizde başlattığımız Sıfır Atık hareketini Birleşmiş Milletlerde 105 ülkenin ortak sunuculuğunda kabul edilen kararla küresel boyuta taşıdık. Dün Türkevi'nde Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı'nı imzaladık. Sıfır atık hedeflerimizin iklim değişikliği ile mücadeleye ve sürdürülebilir kalkınma çabalarına önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.
Buradan tüm ülkeleri uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını sıfır atık hareketine destek vermeye davet ediyorum. Bilhassa birleşmiş ve gelişmiş ülkelerde bir virüs gibi yayılan ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı artık tahammül edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır. Masum insanların maruz kaldığı nefret söylemi, kutuplaşma ve ayrımcılık dünyanın dört bir köşesinde sızlatmadık vicdan bırakmıyor. Ne yazık ki pek çok ülkede popülist siyasiler bu tehlikeli akımları teşvik ederek ateşle oynamayı sürdürüyor. Avrupa'da Kuran-ı Kerim'e saldırılara ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet esasen kendi eliyle kendi geleceğini karartmaktadır. Türkiye olarak Birleşmiş Milletler, AGİT ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere tüm platformlarda İslam düşmanlığı ile mücadeleye yönelik girişimleri desteklemeye devam edeceğiz. Hangi inanca mensup olarsa olsun kutsallara saldırıyı kabullenmeyen tüm dostlarımızı da mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum.
BM'YE 'AİLE' MESAJI
Her birine bir kaç cümle ile temas etmeye çalıştığım tüm bu meydan okumalara mücadele ortak sorumluluğumuzdur. Bu sorumluluğu ancak etkin iş birliği, dayanışma ve insani değerlere sıkı sıkıya sahip çıkarak yerine getirebiliriz. Maalesef son dönemde insanı insan yapan kadim değerler çok ağır saldırı altındadır. Doğrudan insanı, insanın fıtratını, geleceğini ve sosyal bünyeyi tehdit eden bu saldırıların hedefinde öncelikle aile vardır. Bu bakımdan aileye ve aile müessesine sahip çıkmak insana ve tüm insanlığın istikbaline sahip çıkmak demektir. Giderek artan küresel dayatmalar karşısında tüm dostlarımızı aile müessesesinin korunmasına hassasiyet göstermeye davet ediyorum. Bu sene 100. yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti olarak herkes için barış, refah, güvenlik yönünde tüm insanlığın yararına olan adımlar atmayı sürdüreceğiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 78. toplantısında yapılacak çalışmaların küresel iş birliği ve dayanışma ruhunu güçlendirmesini temenni ediyorum. Bu vesileyle ayrıca sorumluluğunu hissettiğimiz Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi de kesinlikle kınıyorum ve bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini de temenni ediyorum.
BAŞKAN ERDOĞAN'IN BUGÜNE KADAR BM'DE YAPTIĞI TARİHİ KONUŞMALARDAN ÖNE ÇIKANLAR
"Dünya Beşten Büyüktür" ve "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" sözleriyle bir referans lider olan Başkan Erdoğan, dünya sorunlarına girişimci ve insani dış politika anlayışıyla yaklaşarak arabuluculukta bir marka haline geldi.
Bugüne kadar 12 konuşma yapan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu'na ilk kez 2005'te "Başbakan" sıfatıyla hitap etti. İşte o günden bu güne Başkan Erdoğan'ın önemli mesajları...
BM 60. GENEL KURULU'NDA DÜNYA BARIŞINA DİKKAT ÇEKTİ
BM 60. Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan, "Her şeyden önce kendini yenileyen, daha demokratik ve şeffaf, tüm üyelerin ortak iradesini temsil kabiliyetine sahip, uluslararası ihtilafların çözüm zemini olan, dünya barışının teminatı olarak görülen, saygınlığı, tüm üyeleri tarafından yüceltilen, daha aktif ve daha dirayetli bir BM teşkilatı, insanlığın ortak yararınadır." açıklamasını yaptı.
BM 62. GENEL KURULU'NDA TERÖRLE MÜCADELE MESAJI
Erdoğan'ın 2007'deki BM 62. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada öne çıkan gündem ise terörle mücadele oldu.
Erdoğan, "Dünyanın herhangi bir köşesinde yaşanan terör eylemi hepimizi hedef alan bir insanlık suçudur. Sınır tanımayan terörü lanetliyor, terörün acı tecrübesini bizzat yaşamış bir ülkenin Başbakanı olarak tüm insanlığa yönelik bu tehditle mücadelede dayanışma ve daha etkin işbirliği çağrısını buradan yineliyorum." mesajını verdi.
BM 64 GENEL KURULU'NDA BM'NİN REFORME EDİLMESİNİ İŞARET ETTİ
Erdoğan, 2009'da katıldığı BM 64. Genel Kurulu'nda konuşmasında ise BM'nin yapısının reforme edilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Adil ve katılımcı bir küresel düzenin kurulması için Birleşmiş Milletlerin etkinliğinin artması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle dedi: "Temsil kabiliyeti güçlendirilmiş, demokratik, şeffaf, adil ve etkin bir Birleşmiş Milletlerin, küresel barış ve istikrara daha fazla katkı yapacağına inanıyoruz. Birleşmiş Milletler, iklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınma, yoksullukla mücadele, kadın-erkek eşitliği, insan hakları ve insan onurunun korunması konularında, daha etkin bir kurum haline gelmelidir. Bu amaca matuf reform girişimlerine tam destek veriyoruz. Fakat Birleşmiş Milletler sistemindeki reformun, Güvenlik Konseyi de reforma tabi tutulmadığı müddetçe başarılmış sayılamayacağı muhakkaktır."
BM 66. GENEL KURULU'NDA BÖLGESEL SORUNLARI DEĞERLENDİRDİ
Başbakan olarak son kez hitap ettiği 2011'deki BM 66. Genel Kurulu'nda geniş bir perspektifle bölgesel konuları değerlendiren Erdoğan, Suriye, Libya, Somali, Filistin'e ilişkin mesajlar verdi, Azerbaycan topraklarının yıllardır süren haksız işgalinin sona ermesi gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, "Karabağ sorununun bu şekilde çözümsüz kalması asla kabul edilemez, uluslararası sorunlara, kangren haline gelmeden çözümler bulunması, hepimizin siyasi ve ahlaki sorumluluğudur." dedi.
TARİHE DAMGA VURAN SÖZLER: "DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR"
Erdoğan, ilk kez Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından katıldığı 2014 yılındaki 69. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda dile getirdiği "Dünya beşten büyüktür" ifadesiyle, BM'nin reform ihtiyacını net şekilde ortaya koydu.
Erdoğan, şunları kaydetti: "Daha fazla gecikmeden, daha fazla mazlum insan, masum insan hayatını kaybetmeden, küresel vicdan daha fazla yaralanmadan, Birleşmiş Milletler sorunlara ağırlığını koymalıdır. Altını çizerek ifade etmek isterim ki, dünya beşten büyüktür. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin dünya gerçekleri ile bağdaşmayacak şekilde Birleşmiş Milletleri etkisiz hale getirmesi, küresel vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir. Tüm alınan kararlar, bakıyorsunuz bir ülkenin iki dudağı arasındadır. Eğer 'hayır' derse hayır, 'evet' derse o zaman icraata geçilebiliyor. Filistin'de sadece birkaç ay içinde 2 binden fazla masum insan katledilirken, Birleşmiş Milletler beklenen çözümü üretememiştir. Suriye'de 4 yıldır 200 binden fazla kişi katledilirken, 9 milyona yakın insan yer değiştirirken, Birleşmiş Milletler yine etkili çözümler sunamamıştır."
DARBE GİRİŞİMİNDEN 2 AY SONRA BM KÜRSÜSÜNDEN FETÖ UYARISI
Başkan Erdoğan, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden yaklaşık 2 ay sonra katıldığı BM 71. Genel Kurulu'nda başta FETÖ olmak üzere terörle mücadele konusunda önemli mesajlar verdi.
Erdoğan, dost ülkeleri FETÖ'ye karşı önlem almaya çağırarak şu ifadeleri kullandı: "Bu darbe girişimi, milletimizin demokrasisine, hükümetine, özgürlüklerine, geleceğine ve anayasal düzenine kahramanca sahip çıkmasıyla bertaraf edildi. Bu bakımdan milletimle iftihar ediyorum. Demokrasisine sahip çıktığı için iftihar ediyorum. 29 gün, gece sabahlara kadar demokrasi nöbetleri tuttukları için iftihar ediyorum. Hain darbe teşebbüsünü canını hiçe sayarak bedenini tankların önüne siper ederek engelleyen milletimle iftihar ediyorum. Şayet bugün karşınızda bulunuyorsam, milletimizin işte bu cesur ve asil duruşu sayesindedir. Unutulmasın ki Türkiye'deki darbe girişimi, aynı zamanda dünya demokrasisine de yapıldı. Milletimiz o gece darbe heveslilerine tarihi bir ders verirken, demokrasiye inanan tüm halklar için de ilham kaynağı oldu. Bu yeni nesil terör örgütü, sadece Türkiye'nin değil, varlık gösterdiği 170 ülkenin tamamı için bir milli güvenlik tehdididir. Diğer bir deyişle, bugün bu Genel Kurul'da temsil edilen ülkelerin büyük bölümü bu yapılanmanın tehdidi altındadır. Bu örgüt Türkiye'nin ötesinde tüm dünyayı boyunduruğu altına almak gibi derin bir zihni sapkınlık içindedir."
SURİYE, TERÖRLE MÜCADELE VE FİLİSTİN'E İLİŞKİN MESAJLAR
Başkan Erdoğan'ın 2017'daki BM 72. Genel Kurulu'ndaki konuşmasında ise Suriye ve terörle mücadele mesajları öne çıktı.
"Türkiye, Suriye ve Irak'taki istikrarsızlıktan beslenen DEAŞ ve PKK gibi bölgenin en eli kanlı terör örgütleriyle kıyasıya bir mücadele içindedir. Bunun yanında ülkemizin meşru, demokratik rejimini kanlı bir darbeyle değiştirmeye teşebbüs eden FETÖ terör örgütüyle mücadelemiz de devam ediyor" ifadelerini kullanan Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde başlatılan Fırat Kalkanı Operasyonu'nun, bölgenin işgalinden bu yana DEAŞ'a karşı elde edilen en büyük başarı olduğunu kaydetti.
ERDOĞAN, 2018'DEKİ BM 73. GENEL KURULU'NDA, BM'YE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİNİ YAPARKEN FİLİSTİN MESELESİNE VURGU YAPTI.
"Birleşmiş Milletler'in insanlığın barış ve refah beklentilerini karşılamaktan uzaklaştığı da bir gerçektir" diyen Erdoğan BM Güvenlik Konseyi'nin sadece veto hakkına sahip 5 üyenin çıkarlarına hizmet eden, dünyanın diğer bölgelerine, yaşanan zulümlere seyirci kalan bir yapıya büründüğünü vurguladı.
Başkan Erdoğan, şöyle devam etti: "Geçmişte Bosna'da, Ruanda'da, Somali'de, yakın tarihte Myanmar'da, halen Filistin'de yapılan katliamlar hep Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin gözü önünde gerçeklemiştir. Filistinlilere uygulanan zulme ses çıkarmayanların, onlara yapılan yardımları kısma konusundaki gayretleri sadece zalimlerin cesaretini artırmaktadır. Tüm dünya arkasını dönse bile, Türkiye olarak biz mazlum Filistinlilerin yanında yer almaya, ilk kıblemiz Kudüs'ün tarihi ve hukuki statüsüne sahip çıkmaya devam edeceğiz."
"AYLAN BEBEĞİ DÜNYA ÇOK ÇABUK UNUTTU"
Başkan Erdoğan, 2019'daki BM 74. Genel Kurulu toplantısındaki konuşmasında ise düzensiz göç sorununu çarpıcı bir şekilde ortaya koydu.
Muğla'nın Bodrum ilçesinde, sahile vuran minik bedeniyle düzensiz göç meselesinin sembolü haline gelen Aylan bebeğin fotoğrafını gösteren Erdoğan, "Dünya, canlarını kurtarmak için çıktıkları yolculukları ya Akdeniz'in karanlık sularında, ya da sınırlara gerilen tel örgülerin önlerinde sonlanan milyonlarca mazlumu maalesef çok çabuk unuttu. Özellikle işte gördüğünüz gibi Aylan bebeği dünya çok çabuk unuttu. Unutmayın ki, bir gün ola ki aynı durum sizlerin de başına gelebilir. Çünkü Aylan bebekler bir değil binler, milyonlar, bütün bunlara karşı tedbirimizi almak durumundayız." şeklinde konuştu.
Başkan Erdoğan, 1947'den bu yana Filistin haritasındaki değişimi anlatan görselle Filistin sorununa dikkati çekti.
Erdoğan, şunları kaydetti: "Ben merak ediyorum, bu İsrail neresidir? Acaba bu İsrail'in toprakları nereleri kapsıyor? 1947'de İsrail neresiydi, bunun ardından acaba 1949, 1967'de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi? Bakınız sene 1947, neredeyse burada İsrail yok gibi, tamamı Filistin. Sene 1947, paylaşım planı var ve Filistin küçülüyor, İsrail büyüyor. Geliyorum 1967'ye 1949'la birlikte, İsrail büyüyor, Filistin küçülüyor. Ve geliyorum bugüne, güncel durum şu: Artık adeta Filistin yok, neredeyse tamamına yakını İsrail... İsrail doyuyor mu? Hayır, doymuyor. İsrail şimdi de kalanını almanın gayreti içerisinde. Peki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin, Birleşmiş Milletlerin İsrail'le ilgili almış olduğu bunca kararlar var, bu kararlar uygulamaya geçiyor mu? Hayır, geçmiyor. Peki, o zaman Birleşmiş Milletler ne işe yarıyor? O zaman bu çatının altında bizler aldığımız kararla tesirli olamıyorsak, adalet nerede temerküz edecek? İşte sıkıntımız burada."
BM GENEL KURULU'NA 10. HİTABI VİDEO KONFERANS YÖNTEMİYLE YAPTI
BM 75. Genel Kurulu, 2020 yılında tüm dünyayı etkileyen Kovid-19 salgını nedeniyle sanal ortamda düzenledi. Erdoğan da video konferans aracılığıyla genel kurula hitap etti.
Başkan Erdoğan, siyasi kariyeri boyunca BM Genel Kurulu'nda yaptığı 10'uncu konuşmada, salgınla mücadelede uluslararası işbirliğinin önemine dikkat çekti.
BM'nin yapısını bir kez daha eleştiren Erdoğan, şu mesajları verdi: "Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çok taraflı örgütlerin reform ihtiyacı bulunuyor. Mevcut küresel mekanizmaların bu krizde ne kadar etkisiz kaldığını gördük. Öyle ki Birleşmiş Milletlerin en temel karar alma organı olan Güvenlik Konseyi'nin salgını gündemine alması haftalar, hatta aylar sürdü. Salgının başlarında ülkelerin kendi hallerine terk edildiği bir manzara ortaya çıktı. Böylece yıllardan beri bu kürsüden ısrarla dile getirdiğim, 'Dünya beşten büyüktür' tezinin haklılığını bir kez daha görmüş olduk. İnsanlığın kaderi sınırlı sayıdaki ülkenin keyfine bırakılamaz. Uluslararası örgütlerdeki itibar kaybının önüne geçmek için öncelikle zihniyetimizi, kurumlarımızı ve kurallarımızı gözden geçirmeliyiz."
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELEYE VURGU
Başkan Erdoğan, 2021'de BM 76. Genel Kurulu konuşmasında dünyanın farklı bölgelerinde sıcaklık artışının neden olduğu afetlerin yaşandığına dikkati çekti. Asya ve Avrupa'da seller, Amerika'da kasırgalar, Afrika'da kuraklık, Akdeniz ülkelerindeki yangınlar, Grönland'ın zirvesinde yağmur, çöllere kar yağması gibi alışık olunmayan hadiseler yaşandığına dikkati çeken Erdoğan şöyle devam etti: "Bu afetler çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında, insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor. Pek çok yerde insanları toplu olarak başka yerlere gitmeye, göç etmeye hazırlanıyor. Halbuki dünya henüz Suriye ve Afganistan gibi çatışma kaynaklı kriz bölgelerinin yol açtığı mülteci meselesine çözüm bulamadı. Böyle bir dönemde kuraklık, gıda sıkıntısı, hava olayları gibi bu tür sebeplere dayalı yüzlerce milyonluk göçlerle nasıl baş edileceği meçhuldür."
GEÇEN YILIN GÜNDEMİ RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Erdoğan BM'nin geçen seneki 77. Genel Kurulu'nda ise Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilgili gelişmelere, Karadeniz Tahıl Koridoru ve taraflar arasındaki müzakerelere ilişkin Türkiye'nin çalışmalarını anlattı.
Anlaşma kapsamında tahıl taşıyan bir geminin İstanbul Boğazı'ndaki fotoğrafını gösteren Erdoğan, "Sayın Genel Sekreter'le yürüttüğümüz yoğun çabalar neticesinde, Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasını temin ettik. Bu gelişmeyi sağlayan İstanbul Mutabakatı'nın ikinci ayı dolarken, sevkiyatın her geçen gün ivme kazanmasını memnuniyetle izliyoruz. Tahıl arzının sürdürülmesinin sağlanmasında kritik öneme sahip bu mutabakat Birleşmiş Milletlerin son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir. Dünyanın dört bir yanında uluslararası camiadan medet umanların Birleşmiş Milletlere besledikleri güven, bu başarıyla yeniden tazelenmiştir. İstanbul Mutabakatı, taraflar açısından hayati önem arz eden meselelerde müzakerelerin sonuç verdiğini de ispatlamıştır." dedi.