Başkan Erdoğan’ın Budapeşte dönüşü mesajları! İki konu öne çıktı: Türkiye'nin anahtar rolü
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Budapeşte'de, davetine icabetle ziyaret ettiği Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile ikili ve heyetler arası görüşme gerçekleştirdi. Budapeşte'deki temaslarının ardından Türkiye'ye hareket eden Başkan Erdoğan'ın uçakta basın mensuplarına yaptığı açıklamalarda iki konu öne çıktı. "Erdoğan’ın Budapeşte dönüşü mesajları" başlıklı yazıyı ele alan Sabah Gazetesi yazarı Burhanettin Duran, "Önümüzdeki dönemde Türk diplomasisinin "anahtar rol" üstlenme gündemine tanık olacağız." ifadelerini kullandı.
İşte Sabah Gazetesi yazarı Burhanettin Duran'ın "Erdoğan'ın Budapeşte dönüşü mesajları" başlıklı yazısı
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen pazar günü Macaristan'daydı. Türk cumhuriyetleri, Balkanlar ve Katar devlet başkanlarının da katılımıyla Macar devletinin kuruluş yıldönümü muhteşem hava fişek gösterileriyle kutlandı. Dönüş uçağında Erdoğan'ın, aralarında olduğum gazetecilere verdiği mülakatta Türk-Macar ilişkileri için "geliştirilmiş stratejik ortaklığımız" tabirini kullanması dikkat çekti.
Ticaret hacmini 6 milyar dolara çıkarmayı hedefleyen iki ülke, dostluklarının yüzüncü yılında 18 Aralık'ta Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin 6. toplantısını Budapeşte'de yapacak. 20 Ağustos'taki görüşmelerde doğalgaz boru hattı ve LNG işbirliği de gündemdeydi. Davetli liderlerin, Erdoğan'ın sık görüştüğü ve iyi ilişkiler kurduğu isimler olması da ayrıca önemliydi.
Budapaşte'deki kutlamada yer alan liderlerin fotoğrafı, Avrupa-Kafkaslar-Orta Asya hattında Erdoğan'ın istikrar ve işbirliğini öne çıkaran lider olarak tebarüz ettiğinin sembolüydü. Elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Orban döneminde ikili ilişkilerin NATO'nun genişlemesi, enerji ve daha birçok alanda ortak yaklaşıma ulaşması Batı medyasının ilgisinden kaçmıyor. Orban sıklıkla Avrupa'dan eleştiri alıyor ve ülkesi AB fonları konularında yaptırım görüyor. Ancak Orban'ın uluslararası sistemdeki gelişmeler, Avrupa'nın güvenliği, Ukrayna Savaşı ve sığınmacılar gibi konularda Türkiye'nin ve Erdoğan'ın konumuna ve politikalarına dair en realist değerlendirmeyi yapan siyasetçilerin başında geldiği açık. Otonom dış politika yürütmeye çalışan liderlerin, Erdoğan'ın rol modelliğini yakından takip ettiği de gözden kaçmamalı.
***
Erdoğan'ın uçakta gazetecilerin sorularına verdiği cevaplarda dış politika alanında iki husus öne çıktı: İsveç'in NATO katılım protokolünün durumu ve Türkiye'nin Afrika'ya ilgisi. "İsveç'in her şeyden önce Stockholm caddelerine sahip çıkması lazım. Eğer Stockholm caddelerine sahip çıkmazsa, bizim kutsalımıza, kutsallarımıza bu saldırılar devam ederse kusura bakmasınlar..." diyen Erdoğan, katılım protokolünün TBMM'den geçmesi için İsveç'in verdiği sözleri tutması gerektiğini hatırlattı.
"Cumhur İttifakı'nın kendine ait bazı ilkeleri" olduğunu belirten Erdoğan'ın, "Bunları Devlet Bey ile ve diğer arkadaşlarımızla müzakere etmeden ben de adım atmam" demesi önemliydi. Bu mesaj, Vilnius Zirvesi'nde İsveç'e yakılan yeşil ışığın TBMM'de hızlı bir onay anlamına gelmediğini gösteriyor. Ekimden itibaren İsveç'e onay meselesinin hem Cumhur İttifakı hem de muhalefet açısından bir süre daha tartışılacağına işaret ediyor. Bu itibarla NATO içindeki dayanışmanın sekteye uğramaması için İsveç'in Erdoğan'ın uyarılarına kulak kesilmesinde fayda var.
***
Nijer'deki darbe sorusuna cevap verirken Erdoğan, Türkiye'nin çözüm için "anahtar rol" oynamak istediğini belirtti. Ayrıca Erdoğan, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun Nijer'e askeri müdahalesinin, istikrarsızlığın Afrika'nın birçok ülkesine dağılması demek olacağını vurguladı. Bu mesaj Ankara'nın kazan-kazan anlayışıyla yürüttüğü Afrika açılımında daha ileri adımlar atma arzusunu göstermekte.
Son yıllarda Türkiye, Kuzey ve Doğu Afrika'da önemli bir varlık gösterdi. Somali ve Libya, Ankara'nın barış ve istikrara katkı verdiği örnekler. Türkiye, Batı Afrika'nın sorunlarının çözümüne de diplomatik katkı verme niyeti taşıyor. Büyük güçlerin rekabet alanı haline dönen Afrika'da Türkiye, kendine özgü bir profil sergiliyor
Ankara'nın kıta ülkelerine yaklaşımı, Fransa, Rusya, Çin ve hatta ABD'nin politikalarından ciddi farklılıklar arz ediyor. Sömürgeciliğin ağır yükünü taşımıyor. Özel askeri şirketlerin istikrarı bozucu etkilerini tasvip etmiyor. Afrika ülkelerine yatırımların karşılıklı ortak menfaat temelinde yürümesini arzuluyor. Terör örgütlerinin, darbelerin ve vekâlet savaşlarının kıtadaki varlığından rahatsız. Önümüzdeki dönemde Türk diplomasisinin Afrika'da çözüm için "anahtar rol" üstlenme gündemine tanık olacağız.