Türkiye savunma sanayiinde kendini kanıtladı: Artık kendine üreten bir ülke değil
Türkiye, Başkan Erdoğan liderliğinde savunma sanayiinde oyun kurucu konumuna geldi. Yerli ve milli üretim İHA ve SİHA ile dünya çapında en yüksek ses hızını yakaladı. Bunun yanına katılan HÜRJET, ALTAY, Bayraktar KIZILELMA, Bayraktar TB3 SİHA, P-72 Deniz Karakol Uçağı ve dahasıyla Türkiye en güçlü ülkeler arasında yer aldı. Üstelik milli üretimlerin benzersiz oluşu uluslararası talebi de artırdı. Bu noktada Türk firmaları satıcı, yabancı ülkeler alıcı konumuna geçti. Sadece fuar esnasında 56 milyar liralık anlaşmalar imzalandı. Sabah Gazetesi yazarı Hasan Basri Yalçın, “Savunma sanayiinde yeni aşama” başlığıyla Türkiye savunma sanayiindeki başarısını kaleme aldı.
Sabah Gazetesi yazarı Hasan Basri Yalçın, Türkiye'nin milli üretimlerinin savunma sanayiindeki başarısının son aşamasını yazdı. TÜYAP'ta 16'ncısı düzenlenen Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı (IDEF) milli üretimler göz doldurdu. Uluslararası pazara sunulması beklenen milli üretimler için 6 ülkeyle görüşmeler sağlandı ve stratejik işbirliği yapıldı. Yazar Basri Yalçın, konuyu '56 milyar liralık anlaşma' detayıyla ele aldı. İşte Sabah Gazetesi yazarı Hasan Basri Yalçın'ın değindiği önemli başlıklar:
"KENDİNE ÜRETEN BİR ÜLKE OLMANIN ÖTESİNE GEÇTİ"
Türkiye'nin savunma sanayiindeki başarısının IDEF 2023 Savunma Sanayii Fuar'ında kanıtladığını belirten Yalçın, yazısını şu şekilde kaleme aldı:
"Türkiye artık savunma sanayiinde sadece kendine üreten bir ülke olmanın ötesine geçiyor. Fuara katılan firmalara ve ziyaretçi profiline bakarsanız fuarın gerçekten uluslararası hâle geldiğini görürsünüz. Türk firmaları satıcı, yabancı ülkeler alıcı konumundaydı. Sadece fuar esnasında 56 milyar liralık anlaşmalar imzalandı. Bu anlamda Türkiye'nin önü açık; ama çok titiz bir planlama yapmak kaydıyla. Bu zamana kadar savunma sanayiinin gelişimini ve Türkiye'nin kendi ihtiyaçlarını konuşuyorduk. O aşama büyük oranda tamamlanmış görünüyor. En azından öncelikli ihtiyaçlar için. Başarıyla bu noktaya kadar gelen sürecin hem kalıcı olması hem de güçlenmesi için yeni dönemde odak noktasının uluslararası pazarlara açılma stratejisine doğru kaydırılması gerekiyor. Türkiye kendine üreten bir ülke olmanın ötesinde dünya piyasalarında büyük bir ihracatçıya dönüşme potansiyeline sahip. Ancak bu potansiyelin sadece el yordamıyla ve şirketlerin kendi çabalarıyla gerçekleşmesi biraz zor. Çünkü bu iş sadece teknik değil, çoğunlukla siyasetle ve planlamayla ilgili bir iştir. Ne kadar iyi ürünleriniz olursa olsun siyasi ve stratejik planlama olmadan dünya piyasalarındaki varlığınız kısıtlı olur. Devlet prensipleri ortaya koyar. Öncelikleri belirler. Yetmez öncülük eder. Şirketler de takip eder. Amerika ve benzeri ülkelerin yıllar boyunca bu işleri nasıl yaptığına biraz göz gezdirecek olursanız siyaset ve diplomasinin yolu açtığını, şirketlerin de o yoldan yürüdüğünü görürsünüz. Bu nedenle her şeyden önce şirketler ile devletin oldukça iyi koordine olması gerekiyor."
"TÜRK ÜRÜNLERİ DÜNYA PİYASASINDA HANGİ BÖLGELERDE DAHA İYİ YER BULABABİLİR?"
Yalçın, bu anlamda iki temel sorulardan biri olan "Türk ürünleri dünya piyasalarında hangi bölgelerde kendine daha iyi yer bulabilir?"e şu şekilde cevap verdi:
"Bunun ayrıntılı biçimde çalışılması ve savunma sanayii alanındaki tüm aktörlerle paylaşılması gerekir. Yoğun uluslararası rekabetin içerisinde öncelikle pazarın belirlenmesi gerekecek. Bunun için de ülke raporlarına, piyasa araştırmalarına, veri toplama ve takvimlendirmelere ihtiyaç var. Örneğin, Afrika ülkelerinin hangileri ne kadar alım yapabilir? Bunlar Türk devletleri ve Körfez ülkeleri ile karşılaştırıldığında nasıl bir öncelik ve takvim sıralaması çıkabilir? Balkanlar, Doğu Avrupa ve hatta Güney Amerika piyasalarına girmek mümkün müdür? Bu ve daha tonlarca soru cevap bekliyor. Kimler yapar bilemem; ama çok öncelikli bir mesele olduğunu söyleyebilirim."
"HANGİ TÜR ÜRÜNLER PİYASADA YER BULUR?"
Yazar Yalçın, ürünlerin piyasa değerlendirmesine de şöyle değerlendir:
"Hangi ürünlerde Türkiye'nin avantajlı olduğuna, hangi ürünlere odaklanmanın gerektiğine, hangi ürünlerin hangi coğrafyalara ihraç edilebileceğine dair araştırmalar ve yönlendirici raporlar bu işin temelini oluşturur. Amerika'daki devasa askeri-endüstriyel kompleks işte bu tür çalışmaların ürünüdür ve dünya piyasalarındaki hâkimiyetinde bu planlama becerisi ve koordinasyon önemli bir rol oynamıştır. Türkiye için de benzer bir aşama kaydedilebilirse bugünkü başarılar geleceğe daha kolay tahvil edilebilir. Kendi silahlarımıza sahip olmanın mutluluğunu zaten yaşadık, yaşamaya da devam edebiliriz; ama bunları nasıl pazarlayacağımızın planlamasını da acilen yapmak zorundayız. Türkiye'nin mühendislik başarısı kanıtlandı. Şimdi sırada satış var."