Kendilerini değil Türk halkını düşündüler! Afet bölgesinin kadın kahramanları konuştu!
Türkiye 6 Şubat tarihinde saatler 04.17’yi gösterdiği sırada asrın felaketine uyandı. Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6’lık 2 büyük deprem 11 ilde yıkıma neden oldu. Yaşanan dehşetin ardından devlet ve millet el ele verip tek yürek oldu. Kimisi enkaz altından can çıkardı, kimisi yaraları iyileştirdi, kimisi psikolojik destek olurken kimisi ise yardım malzemesi getirdi. 45 bini aşkın vatandaşımızın hayatını kaybettiği felakette depremin ilk anından itibaren depremzedelere kanat geren, el uzatan kadın kahramanlar duygularını anlattı. Öte yandan Erzurum Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürlüğü'nde yaklaşık 6 ay önce göreve başlayan ve depremlerin yıktığı Hatay'da arama-kurtarma çalışmalarına katılan kadın teknisyenler, her yardım talebine yetişmek için mücadele ettiklerini söyledi. Deprem bölgesinde hamile olarak görev yapan Esra Dübüş, "Bana 'geride kal' diyenler oldu ama durmadım, kendi canımızı düşünmedik" dedi.
Tek amaçları enkaz altından bir canlı daha kurtarmak olan gönüllü kadınlar, bu senenin 8 Mart Kadınlar Günü'nün kadın kahramanları oldu.
"DEPREMDE KENDİMİ DEĞİL BEBEKLERİ DÜŞÜNDÜM"
Depremde kendisini unutup prematüre bebeklere koşan kahraman hemşire Devlet Nizam:
"Deprem anında hemen arkadaşımla beraber bebeklerin yanına koştuk ve onları koruduk. O an onu yapmamız gerekiyordu, çünkü o bebekler bize emanet edilmişti. Arkadaşımla kuvözleri tutup bebekleri korurken içimizden sayıyorduk. Deprem en fazla 40 saniye sürer sanıyorduk ama ikinci dakikaya girmemize rağmen çok şiddetli sallanıyorduk. Deprem bittikten sonra bebekleri tek tek dışarıdaki ambulansa taşıdık. Üzerimizde ne varsa onlara verdik."
ANNE ŞEFKATİYLE ENKAZDAN KURTARDI
Depremden en çok etkilenen illerden Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde depremin ilk gününden beri gönüllü görev yapan pedagog Serap Özbey Sarı, 8 yaşındaki Yiğit'in ve annesinin sağ salim enkazdan çıkmasına vesile oldu. Yiğit'le kurduğu diyalog sayesinde şoka giren küçük çocuktan tepki alabilen ve bu sayede hem annesinin hem de Yiğit'in kurtulmasını sağlayan Sarı:
"Çocuk ve annesi tamamen şoke haldeydi. Saatlerce enkazın içine girerek onlarla konuştum. Yiğit'e hikâyeler anlattım, 'Sen çıkınca hepimiz seni alkışlayacağız' dedim. Ama hiç tepki vermedi. Hiç ses çıkarmadıkları için de nerede olduklarını bulamadık. Ama ben pes etmedim ve 8 saat boyunca Yiğit'le konuşmaya devam ettim. Hava çok soğuktu ve gitgide umutlar tükeniyordu. Ama ben de Yiğit de pes etmedik. Daracık enkaza girerek Yiğit'e hikâyeler anlatırken havanın soğukluğunu ya da herhangi bir şeyi düşünmedim bile. Yiğit'le doğru iletişim kurmayı başardım ve Yiğit'e 'Anneciğim uyandın mı? Uyandıysan ve iyiysen yakınındaki bir şeye hızlıca vur ki senin yanına gelebileyim' dedim. Yiğit tüm uğraşlarımın sonucunda bu sese cevap verdi ve etrafındaki bir şeye vurarak kendisine ulaşmamızı sağladı. Sonunda hem Yiğit'e hem de annesine kavuştuk."
İŞİNDEN İSTİFA ETTİ YARDIMA KOŞTU
Ambulans hemşiresi 22 yaşındaki Hilal Garip, depremin hemen ardından İstanbul'dan Hatay'a giderek depremzedelerin yardımına koştu. İzin alamadığı için istifa eden Garip:
"Ben bir sağlıkçıyım ve o bölgede bana çok ihtiyacın olduğunu biliyordum. Hemen yola çıktık ve gücümün yettiği kadar yardımcı olmaya çalıştım. Bir hafta sonra İstanbul'a döndüm. Daha sonra tekrar deprem bölgesine gitmek için çalıştığım özel hastaneden izin alamayınca işsizliği göze alarak istifa ettim. Ne iş ne de başka hiçbir şey umurumda oldu. Elbet bir şekilde iş bulurum. Ama ileride vicdanımın rahat olması için bölgede olmam ve yaraları sarmam gerekiyordu."
"NORMAL ZAMANDA KALDIRAMAYACAĞIM YÜKLERİ KOLAYCA KALDIRDIM"
İtfaiyecilik 2'inci sınıf öğrencisi Arzu Aktaş, gönüllü olarak katıldığı arama kurtarma çalışmalarında sayısını hatırlayamadığı kadar canı enkazdan canlı kurtardı. Genç yaşında büyük hayatlar kurtaran Aktaş:
"Enkazdan çıkan insanlar, onları bir kadının çıkardığımı gördüklerinde çok şaşırıyorlardı. Herkes o ağır enkazları kaldırıp atmaya gücümün yetmeyeceğini düşünüyordu. Ama o an amacım can kurtarmak olduğu için o ağır enkazlar bana hiç de ağır gelmemişti. İnsanlar sağ çıktıktan sonra ekip arkadaşlarımla birbirimize sarılıp daha da güçleniyorduk. Belki normal zamanda kaldıramayacağım yükleri kolayca kaldırdım. Çünkü biliyordum ki onların altında kurtarılmayı bekleyen canlar vardı."
YARDIM GETİRMEK İÇİN TIR'IYLA 2,5 GÜN YOL YAPTI
Gurbetçi Gülfem Zengin, deprem haberini alır almaz Fransa'dan yardım topladı ve TIR'ıyla tek başına yola koyuldu. 24 yaşındaki Zengin, 2,5 günde bölgeye intikal etti. Zengin:
"Normalde tek başıma bu kadar uzun yola çıkmaya çok korkarım. Ama bana öyle bir cesaret geldi ki. Çünkü ülkemdeki insanların o hallerini görünce dayanamadım, bir şeyler yapmak istedim. Yine imkanım olsa, yine ihtiyaç olsa o yolu yine seve seve çekerim. Ben Fransa'da hiçbir şey yapmadan duramazdım. Buradaki insanlar ne yapacak diye düşünmeden edemedim. Oturmaktan, yemekten, konuşmaktan, nefes almaktan, her şeyden utanıyordum. Değil 4 bin kilometre ülkem için tüm dünyayı TIR'la gezerim."
DEPREMZEDE KAHRAMAN DİCLE YARALARI SARIYOR
Kendisi de depremzede olan Kızılay gönüllüsü Dicle Atılmış, depremde 28 akrabasını kaybetmiş olmasına rağmen sahada ihtiyacı olanlara el uzatmaya devam ediyor.
Atılmış: "Depremzede vatandaşlara bir tas sıcak çorba vererek içimdeki boşluğu dolduruyorum. Ailemin iyi olduğundan emin olunca o an bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim ve Kızılay'dan verilen görevle hemen depremzedelerin yanına koştum. Belki Adıyaman'a gidip kuzenlerimi enkazdan çıkaramadım ama burada bir bebeğe battaniye ulaştırdım, bir yaşlıya yemek verdim."
'AFAD'IN MELEKLERİ
AFAD Yönetimi Başkanlığı tarafından Erzurum İl Müdürlüğü'ne tayin edilen arama kurtarma teknisyenleri Busenur Çayırlık, Çağla Kirik, Esmegül Ünsal, Elif Bütün, Dilan Ontaç ve Esra Dübüş, yaklaşık 40 günlük eğitimin ardından Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin vurduğu Hatay'da görev aldı. Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğündeki depremi, Erzurum'daki evlerinde uyurken hisseden kadın teknisyenler, gelen çağrıyla 10 dakika içerisinde kurumlarına ulaştıklarını anlattı. Görevlendirildikleri Hatay'a, zorlu yolculuğun ardından ulaştıklarını belirten görevliler, gördükleri manzaranın şaşkınlığını atlatamadan göreve başladıklarını ifade etti. 'Una' adlı köpekle Busenur Çayırlık ile Çağla Kirik enkazda canlı ararken; Esmegül Ünsal, Elif Bütün, Dilan Ontaç ve Esra Dübüş ise hassas cihazlarla depremin yıktığı binalarda ses dinledi.
Meslektaşlarıyla binaların enkazına giren kadın teknisyenler, arama-kurtarma çalışmaları tamamlanana kadar faaliyetlerini sürdürdü. Günde 1 saatlik uykuyla, açlık ve susuzluğa aldırış etmeyen kadın teknisyenler, ilk görevleri olan, asrın felaketini yaşayan kentten Erzurum'a döndü.
"4 AYLIK HAMİLE OLARAK GİTTİM"
Yaşadıklarını anlatan teknisyenlerden Esra Dübüş, "Asrın felaketinde elimizden geldiğince ekip arkadaşlarımla her enkaza ulaşmaya çalıştık. Hiçbir şekilde kendi canımızı düşünmedik. 4 aylık hamile olarak gittim deprem bölgesine. 'Bana geri kal' diyen çok oldu ama asla geri durmadım. 'Bir can bir candır' deyip çalışmalarımızı sürdürdük. Enkaz içindeydim, oradaki ortam çok zordu. Canlıya ulaşmak için canımızın tehlikeye düştüğü durumlar oldu. Saatlerce bir canlıyı kurtarmak için uğraşlar verdik. İlk canlı çıkardığımız, 40-45 yaşlarında bir erkekti. Dışarıda bekleyenleri vardı. Ses duyduğumuzu söylediğimizde hala inanmıyorlardı. Çok yüksek katlı bir binaydı, merdiven boşluğunda bulmuştuk. Onu oradan sağ çıkarmak büyük bir şey, anlatılmaz bir duygu" dedi.
"MASABAŞI İŞLERİ LAYIK GÖRÜYORLAR"
Dübüş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kadınlar, bu alanda da görev yapabilir. Hiçbir şekilde çekinceleri olmasın. Zaten görev bilinciyle gittiğinizde kadın erkek ayrımı diye bir şey yok. Herkes bir canlıya ulaşmak için elinden geleni yapıyor. Yetemediğiniz yerde arkadaşlar koşturuyorlar. Ben daha önce özel sektörde hemşire olarak görev yapıyordum. Her insanın yaratılış amacı olduğunu düşünüyorum. İnsanlara yardım etmeyi çok seviyorum. Bunu benim için aslında görev değil, hayata geliş amacı olarak görüyorum. Masabaşı işleri kadınlara layık görüyorlar. Ama ben arazide olmayı, can kurtarmayı tercih ediyorum."
"SESİM KISILDI"
Enkazda hassas cihazlarla dinleme yaptığını belirten Elif Bütün, duyulan sesleri de diğer ekiplere bildirdiklerini kaydetti. Kendilerinin de enkazdan çok sayıda canlı çıkardığını söyleyen Elif Bütün, "Ses alınan bölgeye cihazın aparatlarını yerleştiriyor, dinleme yapıyorduk. Sonra seslenme kısmına geçiyorduk. Hatta sesim kısıldı, hastalandım. Enkazda gördüğüm boşluklara 'Sesimi duyan var mı', 'Sesimi duyuyorsan ses ver' diye bağırmaktan sesim kısıldı. Oradaki insanlardan hiçbir farkımız yoktu. Onlarla aynı duyguları paylaştık, sanki bizim evimiz yıkılmış gibi, canla başla görev aldık, çalıştık. Orada hepimizden yardım istiyorlardı. Arama kurtarma teknisyenlerinin erkek kadın ayrımı olduğunu düşünmüyorum. Ekip halinde çalışılan bir meslek. Ekip içerisinde herkesin bir rolü var. Özellikle 'şu meslek güç istiyor, kadınlar rol alamaz' diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu mesleklerden kadınların geri durmasını gerektirecek bir şey yok" diye konuştu.
"ENKAZDAN 'EFENDİM' CEVABI ALDIK"
AFAD arama kurtarma teknisyeni olabilmek için Eskişehir Üniversitesi Acil Durum ve Afet Yönetimi'ni bitirdiğini anlatan Esmegül Ünsal, "Hatay'da enkazda cihazlarla dinleme yaptık. Ufak bir ses duyduğumuzda '2 kere ya da 3 kere tıklat' diyorduk. Bunlar bizim için değerli seslerdi. Hatta bir enkaza seslendiğimizde kadının biri 'efendim' diyerek cevap verdi. 'Efendim' sesi bile bizim için başka duygulardı" dedi.
Deprem bölgesine giderken yıkımın bu denli büyük olabileceğini düşünmediklerini söyleyen Dilan Ontaç ise "Oraya gittiğimizde bir şok yaşadık. Sonra insanların yardıma ihtiyacının olduğunu bildiğiniz için direkt müdahale etmek istiyorsunuz. Dinleme cihazlarıyla çalışıyorduk. İlk enkaza girdiğimizde 'Sesimi duyan var mı? Sesimi duyuyorsanız 3 kez tıklatın' dedik. Enkazdan ses gelmesi üzerine emin olmak için tekrar seslendik. 35-40 yaşlarında kadının 'Efendim' ifadesi beni etkiledi. Kadını bulunduğu yerden yarım saat içinde çıkardık. Kendisiyle ilk göz göze geldiğim an ailem, annem aklıma geldi. Erzincan afet bölgesi olduğu için annem olabilirdi diyerek duygulandım. Orada kaldığımız sürece hiç yorgunluk hissetmedik. Kadınlar hiçbir işte geri planda kalmasın. Her işin üstesinden gelebilirler" diye konuştu.
"ÇOCUKLARA DERMAN OLMAYA ÇALIŞTIK"
'Una' ile enkazda canlı aradıklarını ifade eden Çağla Kirik ise şunları söyledi:
"İzmir depremini yaşamış biri olarak Hatay'da görev aldım. Bizi en çok etkileyen çocuklardı. Çocuklara derman olmaya çalıştık. Her şeyden habersizlerdi. Tek istekleri oyun oynamak, yemek yiyebilmek ve ısınabilmekti. Gönül isterdi, daha fazla cana ulaşalım, daha fazla insanlara müdahale edelim. 6 ay önce başladığımızda çeşitli eğitimler aldık. Hatay, bizim ilk görevimizdi, zorlandık ama dirayetli olmak zorundaydık. İnsanlara yardım edebilmek için aç kaldık, uykusuz kaldık ama tek istediğimiz daha fazla cana dokunabilmekti."