Suzan Sabancı Dinçer'den büyük skandal! Türkiye'nin acısını görmezden geldiği duyarsızlığa tepkiler çığ gibi büyüdü
Türkiye, Kahramanmaraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerle sarsıldı. 10 ilde yıkıma yol açan depremin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Günaydın köşe yazarı Bülent Cankut, bugünkü yazısında Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer kaleme aldı. Cankurt "Cemiyet hayatı dahil Türkiye tek yürek olmuş, depremzedelere yardım için kendini parçalarken sosyal medyada önüme öyle bir paylaşım çıktı ki, inanamadım. Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, Miami'de bir grup arkadaşıyla eğleniyor." ifadelerini kullandı. Sabah Gazetesi yazarı Dilek Güngör de, Türkiye'yi sarsan bu elim hadise adı skandala karışan Suzan Sabancı için dikkat çeken ifadeler kullandı.
İşte Günaydın yazarı Bülent Cabkurt'un kaleme aldığı ve gündemi sarsan "Suzan Sabancı Dinçer pes dedirtti: Duyarsızlığın böylesi!" başlıklı yazısı:
Cemiyet hayatı dahil Türkiye tek yürek olmuş, depremzedelere yardım için kendini parçalarken sosyal medyada önüme öyle bir paylaşım çıktı ki, inanamadım. Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, Miami'de bir grup arkadaşıyla eğleniyor.
Çok eğlendikleri her hallerinden belli olan fotoğrafı, masada bulunan Colin Cowie paylaşmış, sonra da Suzan Sabancı Dinçer repost etmiş (gerçi tepkiler üzerine hemen silmiş).
Önce fotoğrafın arşiv olduğunu düşündüm ama güncelmiş. Hatta fotoğraf, depremde hayatını kaybeden üç Akbank çalışanının toprağa verildiği gün paylaşılmış.
Fotoğrafı gören herkes haklı olarak müthiş tepki gösterdi. Cemiyet hayatından Funda Arkas'ın tepkisi ise like yağmuruna tutuldu. Arkas, isim vermeden "Cemiyet derken?" başlığıyla şunları yazmış:
"Kanım dondu, cemiyet hayatından bilinen isimlerin, bunca kaybımız varken, dünya kan ağlıyorken, daha onlarca insanın ölülerini bile alamadığı zamanda ABD'de eller havaya eğlenmesi nasıl bir şuursuzluk, vicdansızlık..."
Belki kimseye "niye üzülmüyorsun, niye eğleniyorsun" diye kızmaya hakkımız yok ama bari o anlar gözümüze sokulmasaydı!!!
Sabah Gazetesi'nin önemli yazarlarından biri Dilek Güngör'de bugünkü "Sabancı'da ikinci vaka" başlıklı yazısında dikkat çeken ifadeler kullandı.
Dün sosyal medyada gezinirken İzzet Çapa'nın paylaşımına rastladım. Önce algılayamadım, tekrar tekrar baktım. Hakikaten kendisi… Akbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı… Florida'dan parti fotoğrafı paylaşmış… Eller havada, pek de eğleniyor. Yazıp yazmamayı düşündüm. Hatta yalanlama, açıklama filan bekledim. Ama belli ki, kamuoyu tepkisi de umurlarında değil…
Büyük ayıp…
Büyük sorumsuzluk…
Büyük duyarsızlık…
Ne denir bilemiyorum, söyleyecek bir kelime de bulamıyorum.
Kahramanmaraş merkezli iki depremde büyük bir felaket yaşamışız. 31 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetmiş…100 binden fazla yaralımız var. Sadece deprem bölgesinde değil Türkiye'nin her köşesinde insanlar yedikleri yemekten, içtikleri sudan, sıcak evlerinden utanır olmuş…
Suzan Hanım, kendi bankasının personelinin cenazeleri defnedilirken, Sabancı Holding, depremde hayatını kaybeden çalışanları için başsağlığı ilanı verirken, böyle bir fotoğrafı sosyal medya hesabına koyuyor.
Pes…
Tepkiler çoğalınca kendisi de diğer arkadaşları da paylaşımlarını kaldırmış…
Kaldırsanız neye yarar!
Geçenlerde Dilek Sabancı da bir gaflete düşmüştü. Sabancı "Rahat yaşayabilmek için milyar değil milyon dolar da yeterli. 50 milyon dolar da olsa rahat yaşarsınız" sözleri tepki çekince özür dilemişti.
Velhasıl, Sabancı ailesinde bu ikinci vaka…
Düşünüyorum, Sakıp Sabancı yaşasaydı, aile fertlerinin bu açıklamalarını görseydi, ne yapardı?
Kendisini Ankara'da çalıştığım dönemde bir resepsiyonda tanımıştım. Kayserili olduğumdan mı, o sevecen konuşmasından mı bilmiyorum, ama Sakıp Ağa'ya hep sevgi ve saygı duydum. Hayatını hayır işlerine adayan gönül zenginliği tüm ölçülerin üzerinde bir insandı. Allah rahmet eylesin. Ölümünden sonra aileyi tanıyan bir işadamı abim, şunu anlatmıştı: "Sakıp Ağa ölmeden aileye iki mektup bırakır. 'Birini ben öldüğümde, diğerini de defnettiğinizde açın' der.
Sakıp Ağa öldükten sonra aile ilk mektubu açar. Mektupta 'Beni çoraplarımla gömün' yazıyordur. Aile bunun olabilirliğini din adamlarına sorar. Olumlu yanıt alamaz, Sakıp Ağa kefeniyle toprağa verilir. Arkasından aile eve geldiğinde ikinci mektubu açar. Mektupta 'Gördünüz mü, bu dünyadan bir çorap dahi götüremeyeceksiniz. Bunu bilerek yaşayın' yazıyordur."
Eğer bu anlatılan doğruysa ne büyük ders…
Keşke bunu idrak edebilseler!