Son dakika: TBMM'de yeni yasama yılı bugün başladı! Başkan Erdoğan'dan önemli açıklamalar | Asgari ücret mesajı
Son dakika haberi... TBMM'nin 27. Dönem 6. Yasama Yılı başladı. TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanı Mustafa Şentop başkanlığında toplandı. TBMM'de resmi törenle karşılanan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, özel oturumda kürsüde önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Erdoğan, "Yeni dönem Meclisimizin, Türkiye'yi hakkı olan yeni anayasayla buluşturarak, darbe dönemlerinin son izini sileceğine inanıyorum." dedi. "Ekonomik saldırılara karşı koyduk" diyen Başkan Erdoğan, "Kendi modelimizi geliştirdik, bu modelin örnekleri var." diye konuştu. Asgari ücret mesajı veren Erdoğan, "Yılbaşında ücretlilerin durumlarını, kayıplarını telafi edecek şekilde gözden geçireceğiz, enflasyonun altında ezilmelerine izin vermeyeceğiz." ifadelerini kullandı. Başkan Erdoğan, yerli elektrikli otomobil TOGG için tarih verdi.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'in 27. Dönem 6. Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda milletvekillerine hitap etti.
Yeni yasama yılının hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, Meclis'in kuruluşundan bugüne, bu yüce kurum çatısı altında ülkeye hizmet eden tüm milletvekillerine şükranlarını sundu.
İlk faaliyete geçtiği 1920'den beri Meclis'te görev yapmış milletvekillerinden vefat edenlere Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, "Büyük Millet Meclisimizin ilk Başkanı, Cumhuriyet'imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Türkiye'nin gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi yolunda gayret gösteren herkesi hürmetle yad ediyorum. Bin yıldır vatanımızın müdafaası, milletimizin dirliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğruna gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyorum." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin istiklal ve istikbal davasının, çağlar ötesine uzanan kutlu bir mücadelenin adı olduğuna işaret ederek "Bugün de sınırlarımızın içinde ve ötesinde aynı mücadeleyi vermeyi sürdürüyoruz. Terör örgütlerinin başında yer aldığı düşmanlarımıza göz açtırmayan askerlerimize, polislerimize, jandarmalarımıza, Sahil Güvenlik personelimize, istihbaratçılarımıza, güvenlik korucularımıza başarılar diliyorum. Rabb'imden milletimizin tüm fertleriyle birlikte bu kardeşlerimizi de korumasını, esirgemesini, ayaklarına taş değdirmemesini niyaz ediyorum." ifadesini kullandı.
DÜNYANIN TARİHİ GÜNLER YAŞADIĞI DÖNEMDE SEÇİMLERİ YAPACAĞIZ
TBMM'nin, Milli Mücadele yıllarından beri, ülkenin her türlü meselesinin çözümünde, milletin her beklentisinin karşılanmasında öncü bir rol üstlendiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün de gerek 27. Dönem boyunca çıkartılan kanunlarla gerek halen komisyonlarda ve Genel Kurul gündeminde bekleyen tekliflerle gerekse bundan sonra gündeme gelecek çalışmalarla Meclisimizin tarihi misyonunu hakkıyla yerine getirdiğine ve getireceğine inanıyorum. Bilindiği gibi bugün 27. Dönem Meclisimizin son yasama yılının açılışını yapıyoruz. Meclisimizin, seçim takvimine göre çalışmalarına ara vermeden önce pek çok kritik düzenlemeyi hayata geçirerek bu yasama yılını da en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum.
Türkiye, yaklaşık 8 ay sonra gideceği seçimlerde hem yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisimizin üyelerini hem de yürütmenin temsilcisi cumhurbaşkanını belirleyecek. Dünyanın ve bölgemizin gerçekten tarihi günler yaşadığı, asırlık dengelerin kökünden sarsıldığı, siyasi, ekonomik ve askeri güç merkezlerinin yeniden oluştuğu bir dönemde bu seçimleri yapacağız. 27. Dönem milletvekilleri olarak sizlerin, üstlendiğiniz misyonun gereklerini başarıyla ifa etmiş bir kadro sıfatıyla milletimizin gönlündeki yerinizi aldığınıza inanıyorum. Bu büyük şeref, evlatlarınıza bırakacağınız en büyük miras olacaktır. Ülkemize, milletimize, Meclisimize yaptığınız hizmetler için şimdiden her birinize ayrı ayrı şükranlarımızı sunuyorum."
SALDIRILARIN BİR SEBEBİ DE İŞTE BU TABLODUR
Erdoğan, komisyonlardan Genel Kurula kadar Meclis çalışmalarının tüm aşamalarındaki katkıları için siyasi parti grup yönetimleri ile Meclis Başkanlık Divanına da teşekkür etti.
Önce Milli Mücadele'de son olarak da 15 Temmuz gecesi gazi unvanıyla şereflenen Meclis'in, bu vasıflarıyla dünya parlamentoları arasında müstesna bir yere sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir dönem ülkemize, 'demokrasiyi, bedel ödemeden elde ettiği için içselleştiremediği' ithamları yöneltilirdi. Şimdi ise karşımızda son çeyrek asrın en iddialı demokrasi ve kalkınma programlarının ahdi altyapısını kurmuş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi var. Şimdi karşımızda darbecilere direnerek milli iradenin üstünlüğünü hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde tescillemiş bir Meclis var. Şimdi karşımızda her türlü tehdide rağmen temsilcisi olduğu milletin hakkını, hukukunu, menfaatlerini cansiparane şekilde koruyan bir Meclis var. Şimdi karşımızda küresel eğilimlerin aksine milletiyle bağlarını en güçlü şekilde sürdüren bir Meclis var. Meclisimizin ve milletvekillerimizin zaman zaman maruz kaldıkları iftira derecesine varan saldırıların bir sebebi de işte bu tablodur."
Erdoğan, Meclis'in 27. Dönem 6. Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Türkiye'yi, ısrarla müstemleke muamelesine maruz bırakmak, siyasi ve ekonomik olarak peykleri konumunda görmek isteyenlerin, Meclis'in onurlu duruşundan da rahatsız olduğunu söyledi. Erdoğan, "Ama biz, kimin ne dediğine, kimin ne istediğine değil, milletimizin neye ihtiyacı olduğuna, ülkemizin hedeflerine bakarak, yasamasıyla yürütmesiyle, yargısıyla birlikte istikametimizi çiziyoruz. Yolumuza devam ediyoruz." diye konuştu.
Cumhuriyet tarihinin en köklü reformlarına bu Meclis'in imza attığına işaret eden Erdoğan, bu süreçte gerçekleştirilen, istiklali ve istikbali aydınlatan en önemli reformlardan birinin de yönetim sisteminde yapılan değişiklik olduğunu belirtti.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle, demokratik erklerin her birini kendi alanında en güçlü, en etkili, en verimli hale getirdiklerine inandığını dile getirerek, geçmişte demokratik denge içinde değil de yıkıcı rekabet görünümü veren yasama, yürütme ve yargının artık aynı ortak gaye doğrultusunda birbirlerini destekleyen anlayışla çalıştığını vurguladı.
KENDİMİZİ YENİLEMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ
Gelecek dönemde dördüncü yılını geride bırakan yeni yönetim uygulamalarında elde edilen tecrübeler ışığında, sistemi eksiklerini tamamlayacak, güçlü yönlerini tahkim edecek bir anlayışla daha da geliştirmeyi planladıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dünyanın ve bölgemizin her alanda büyük değişimler yaşadığı bir süreçte ülkemizi bunun dışında tutamayız. Türkiye'nin ve Türk milletinin ihtiyaçlarına, beklentilerine, potansiyelini kullanma kabiliyetlerindeki ilerlemeye ve elde ettiğimiz tecrübelere göre kendimizi yenilemeyi sürdüreceğiz. Yunus Emre'nin 'Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası' sözündeki irfanla işaret ettiği yolu takip ediyoruz. Mevlana Hazretleri'nin 'Şimdi yeni şeyler söylemek lazım' mısrasındaki teşvikle tavsiye ettiği istikameti izliyoruz. Bu yaklaşıma sadık kalmayı ve icap eden adımları atmayı tüm kalbimizle bağlı olduğumuz milletimize karşı sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz. Elbette bu tamamlayıcı reformları da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin banisi yüce Meclisimizle birlikte inşa edecek ve hayata geçireceğiz. İnşallah önümüzdeki dönemde yasama ve yürütme olarak ortak gündemimizin başında bu husus yer alacaktır. İçimizde ukde kalan bir diğer meselede ülkemizi yeni, sivil, demokratik yöntemlerle inşa edilmiş, kapsayıcı sade ve vizyoner bir anayasaya kavuşturmaktır."
YENİ ANAYASA MESAJI: DARBE DÖNEMLERİNİN İZİNİ DE SİLECEĞİNE İNANIYORUM
Yeni anayasa konusunda 2013 ve 2021 yıllarında yapılan samimi çağrıların, Türkiye'yi böyle bir kazanımla buluşturmaya yetmediğini anımsatan Erdoğan, ilk çalışmanın Meclis'teki ortak komisyonda tıkandığını, ikinci çağrılarına da somut hiçbir cevap alamadıklarını anlattı. Başkan Erdoğan, "Yeni dönem Meclisimizin, Türkiye'yi hakkı olan yeni anayasayla buluşturarak, darbe dönemlerinin son izini de sileceğine inanıyorum. Bunu aynı zamanda gelecek nesillere bir borcumuz, önümüzdeki dönemde gençlerimize hediye edeceğimiz en büyük kazanım olarak görüyoruz." ifadelerini kullandı.
İnsanların temel hak ve özgürlüklerini en üst seviyeye çıkartan sessiz devrimleri hayata geçirdikleri gibi yeni anayasa çalışmasını da tamamlayacaklarını bildiren Erdoğan, "Türkiye'yi vesayetin, darbelerin, baskıların, zulümlerin utancından, vatandaşlarımızı, kökeni, inancı, mezhebi, meşrebi, kılık kıyafet ve kültürü sebebiyle horlanmaktan beraber kurtardık. Yeni anayasayla bu kazanımların ahdi temelini de olması gereken hale getirmek istiyoruz." dedi.
TERÖRLE MÜCADELE: BU HAİNLERİN SON ÇIRPINIŞLARI
Başkan Erdoğan, Türkiye'nin son 20 yılına bakıldığında milletin gündemini uzunca bir süredir işgal eden sorun alanlarını birer birer geride bıraktıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bunlardan biri; terör örgütlerinin kanlı saldırılarıyla yol açtığı huzur ve güven endişesiydi. Uzun yıllar boyunca ülkemiz gündeminin bir numaralı sorunu; hep terör meselesiydi. Yaptığımız operasyonlar, aldığımız tedbirler, izlediğimiz çok yönlü diplomasiyle terör örgütlerini sınırlarımız içinde bitirirken, sınırlarımız dışında da adeta felç ederek yeni bir güvenlik ve huzur iklimi oluşturduk. Bu gerçeği, elini vicdanına koyan hiç kimse inkar edemez. Teröristlerin giriştikleri tek tük eylem teşebbüsleri, inşallah bu hainlerin son çırpınışlarıdır. Güvenlik güçlerimizle, askerimizle ve istihbarat teşkilatımızla, teröristlerin her an ensesindeyiz. Güvenlik kuvvetlerimizi, hem terörle mücadele hem de bölgesel ve küresel tehditlere karşı ülkemizi koruma görevini en üst düzeyde yürütebilmesini sağlayacak imkan ve kabiliyetlerle güçlendirdik. Tehditleri kaynağında yok ederek, ülkemizin güvenliğini, milletimizin huzurunu, sınırlarımız dışında başlatma stratejimizi 'Bir gece ansızın gelebiliriz' ifadesiyle uygulamaya devam ediyoruz."
MECLİSİMİZ SAYESİNDE GERİDE BIRAKTIK
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız asırlık eser ve hizmetler de milletimizin nesillerdir yaşadığı geri kalmışlık, yokluk, yoksulluk sorunlarını da ortadan kaldırmıştır. Biraz sonra sizlerle paylaşacağım eser ve hizmet özetlerimiz, bu gerçeği gören gözlere, duyan kulaklara, hakkı ikrar eden dillere, nasır bağlamamış yüreklere bir kez daha hatırlatacaktır. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma, spordan sosyal desteklere her alanı kapsayan eser ve hizmetlerimizin hayatına dokunmadığı, hayat kalitesini yükseltmediği tek bir insanımız dahi yoktur. Çok partili siyasi hayatımız boyunca defalarca yaşadığımız darbeler dönemini de 15 Temmuz'da istiklaline sahip çıkan milletimiz ve milli iradenin özellikle itibarını yere düşürmeyen Meclisimiz sayesinde geride bıraktık. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, aynı gece Meclis'te destansı bir direniş sergileyen milletvekillerimize tekrar şükranlarımı sunuyorum."
Türkiye'yi geliştirmek, büyütmek, güçlendirmek, milletin refahını artırmak, hayatını kolaylaştırmak için çalışıp çabalarken, küresel krizlerin ağır etkileriyle de mücadele ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Üstelik biz küresel krizlerle birlikte, hassaten ülkemize yönelik saldırıları da göğüslemek mecburiyetinde kaldık. Nitekim Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yapıldığı 2018 Haziran ayından bugüne kadar dünyamız, İkinci Cihan Harbi sonrasındaki en ağır sınamalarını yaşamıştır." yorumunu yaptı.
KENDİ ÖZGÜN EKONOMİ MODELİMİZİ İNŞA ETTİK
Erdoğan, Meclis'in 27. Dönem 6. Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kuruluna hitabında ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu dönemde küresel sınamalara ilave olarak merkezinde ekonominin yer aldığı tuzaklarla da uğraştıklarını ifade eden Erdoğan, ülkenin bekasını ilgilendiren her başlığın önemli olduğunu ancak insanların doğrudan günlük hayatlarına dokunan ekonomi meselesinin de ayrıca ehemmiyet teşkil ettiğini söyledi.
Türkiye Ekonomi Modeli'ne ilişkin yaklaşımlarını, dün İstanbul'da bir grup yabancı iktisatçıyla enine boyuna değerlendirme imkanı bulduklarını anlatan Erdoğan, "Orada da ifade ettiğim gibi, bizim uyguladığımız ekonomi politikası, kesinlikle 'akıntıya kürek çekme' gibi akıl dışı bir amaca dayanmıyor. Tam tersine biz, ekonomik araçlar üzerinden ülkemize diz çöktürmek gayesiyle bugüne kadar ne kadar iyi, doğru, kazançlı olduğu hep telkin edilmiş iktisat politikalarına da aykırı şekilde, maruz kaldığımız sinsi oyunları bozmak için kendi modelimizi geliştirdik. Daha önemlisi, bu modelin hem iktisat ilminde yeri vardır hem dünyada örnekleri mevcuttur hem de ülkemiz gerçekleriyle ve sahip olduğumuz potansiyelle en üst düzeyde uyumludur. Dolayısıyla kendimize, neresinden bakarsanız bakın ülkemize eşsiz kazançlar sağlayacak bir yol seçtik." değerlendirmesinde bulundu.
Ekonomi modelinde tercih değişikliğine durduk yere de gitmediklerini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Şayet maç sürerken oyunun kurallarını bizim aleyhimize değiştirmeye çalışmasalardı, belki bir müddet daha buna ihtiyaç duymayabilirdik. Fakat ülkemiz açık bir ekonomik saldırıyla karşı karşıya kalınca sınırlarımızı korumak için ne yaptıysak, darbelere nasıl karşı çıktıysak buna da aynı tavrı sergiledik. Küresel gelişmelerin önümüze çıkardığı fırsatları da değerlendirerek 'olanda hayır vardır' anlayışıyla yönümüzü geleceğe çevirdik. Dünyanın ve ülkemizin tecrübelerinden en üst düzeyde istifadeyle kendi özgün ekonomi modelimizi inşa ettik. Evvela maruz kaldığımız saldırıların önünü kesecek tedbirleri aldık, mekanizmaları oluşturduk, kaynakları bulduk. Bununla birlikte kısa, orta ve uzun vadeli programlarımızı yeni ekonomi yaklaşımımıza uygun şekilde süratle güncelleyerek tutarlı bir yapı ortaya çıkardık. Her aşamada bu modelin teorik çerçevesini de uygulamalarının sonuçlarını da hedeflerimizi de milletimizle paylaştık, paylaşmayı sürdürüyoruz."
Başkan Erdoğan, kendi yollarını çizerken, dünyayı da ihmal etmediklerini belirterek salgın döneminde yaşanan trajedileri ve onu takip eden Rusya-Ukrayna Savaşı'nın tetiklediği krizleri dikkatle izlediklerini kaydetti.
EKONOMİ MODELİMİZİN MERKEZİNDE İNSAN VARDIR
Her küresel gelişmenin bu özgün modelin doğruluğunu ve isabetini teyit ettiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye Ekonomi Modeli'nin başarısında ve kabul görmesinde geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız altyapı sayesinde sahip olduğumuz üretim ve istihdam gücünün çok büyük katkısı vardır. Çünkü bizim 'yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütmek' olarak özetlediğimiz ekonomi modelimizin merkezinde insan vardır, insanımız vardır. Modeli, her bir vatandaşımızın iş ve aş sahibi olarak geleceğine güvenle bakmasını sağlamak, bunu da yatırımı, üretimi, ihracatı geliştirerek yapacak şekilde kurguladık.
Önceleri bu tercihimiz yüzünden bizi şiddetle eleştiren çevrelerin; enerji, emtia ve gıda krizi tehditlerinin ardından bizimle aynı noktaya gelmelerini ibretle takip ediyoruz. Gelişmiş ülkelerin, zahirde beyan ettikleri politikaların ötesinde, örtülü olarak istihdamı koruma odaklı bir yaklaşıma yönelmelerinin sebebi de budur. Aksi takdirde ortaya çıkacak sosyal sorunların ve beraberinde getireceği siyasi istikrarsızlıkların altından kimse kalkamaz. Bizim farkımız, bu gerçeği herkesten önce görüp pozisyonumuzu erken almış olmaktır. Tabii bunları söylerken yaşanan sıkıntıları, sorunları, dalgalanmaları asla görmezden gelmiyoruz."
Erdoğan, ülkenin ve vatandaşların, döviz kurundaki dengesiz yükselişten ve enflasyondaki fahiş artıştan kaynaklı refah kayıplarını, endişelerini, beklentilerini gayet iyi bildiklerini aktararak bunların önüne geçecek tedbirleri ilk günden itibaren almaya başladıklarına işaret etti.
Aralık ayında döviz kurunda dengesiz yükseliş yaşanmaya başladığında, aralarında kur korumalı mevduatın da olduğu bir dizi tedbirle paniğin önünü kestiklerini anlatan Erdoğan, enflasyondaki artışın insanların refah seviyelerinde yol açtığı kaybı önlemek için asgari ücreti, memur maaşlarını, emekli maaşlarını, sosyal yardım rakamlarını yıl başında ciddi oranlarda artırdıklarını söyledi.
KİMSEYİ ENFLASYONA EZDİRMEYECEĞİZ
Başkan Erdoğan, temmuz ayındaki ilave düzenlemelerle, bu artışları daha da ileriye taşıdıklarını vurgulayarak şöyle devam etti:
"İnşallah önümüzdeki yılbaşında, tüm ücretlilerin durumlarını, kayıplarını telafi edecek şekilde tekrar gözden geçireceğiz. Hep söylediğimiz gibi, hiçbir vatandaşımızın enflasyonun altında ezilmesine izin vermeyeceğiz. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm devletlerin en büyük sorunu olan enflasyonun yol açtığı kayıpları telafi konusunda da inşallah dünyaya örnek olacağız. Önündeki tüm engelleri birer birer kaldırarak, Türkiye'nin, küresel siyasi, ekonomik, askeri güç mücadelelerinin ortasında bir istikrar adası olarak hedeflerine doğru ilerlemesini sağlamakta kararlıyız. Küresel dalgalanmalar ülkeleri, alışageldiklerimizden farklı yöntem ve üsluplarla yürütülen yeni tür savaşların eşiğine getirmişken, biz kendimizi bu kırılgan süreçten de ayrıştıracağız. Son dönemde karşımıza çıkan kimi bölgesel krizlere de bu anlayışla yaklaşıyor, kuklaların değil onların iplerini ellerinde tutanların oyunlarını bozacak stratejilerle hareket ediyoruz."
EĞİTİME AYRILAN BÜTÇE
Türkiye'nin eski günlerini unutanların ülkenin bu eserlere, bu hizmetlere, bu imkanlara hep sahip olduğunu sandıklarını dile getiren Erdoğan, "Eskiler, 'Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.' derler. Halbuki şöyle özetin özeti mahiyetinde bir karşılaştırmayla ifade etmek bile, Türkiye'nin 20 yılda nereden nereye geldiğini göstermeye yeterlidir. Bu tablo, gençlerimizin de ülkemizin 20 yılda yaşadığı asırlık değişimi görebilmelerine imkan sağlayacaktır. Milletimizin teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu devraldığımız 2002 yılında vatandaşlarımıza bir söz verdik. Dedik ki 'Türkiye'yi eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet üzerinde yükselteceğiz.' Bununla yetinmedik; ulaştırmayı, enerjiyi, sanayiyi, tarımı, sporu, sosyal yardımları ve daha pek çok başlığı da ekleyerek ülkemizi 20 yılda asırlık eser ve hizmetlere kavuşturduk." diye konuştu.
Türkiye'ye yapıkları hizmetleri anlatan Erdoğan, eğitime ayrılan yıllık bütçeyi, yükseköğretim dahil 10,3 milyar liradan, haziran ayındaki ilaveyle birlikte 304 milyar liranın üzerine çıkardıklarını, derslik sayılarını 343 binden 612 bine yükseltirken, 750 bin yeni öğretmen ataması yaptıklarını kaydetti.
Erdoğan, hükümetleri döneminde ilk ve orta öğretim öğrencilerine toplam 3,5 milyar adet ücretsiz ders kitabı dağıttıklarını, bunun yanında yardımcı ders kitaplarını da öğrencilere verdiklerini anlattı.
Bir dönem darbe zihniyetinin kasıtlı olarak yerle yeksan ettiği mesleki eğitimi yeniden ayağa kaldırdıklarına dikkati çeken Erdoğan, bu okulların itibarını ve işlevini iade ettiklerini, eğitime erişimi ve fırsat eşitliğini sağladıklarını ifade etti.
Maarif Vakfı vasıtasıyla 49 ülkede 407 okul, bir yükseköğretim kurumu, 21 eğitim merkezi ve 42 yurt ile eğitim-öğretim faaliyetlerini yürüttüklerine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yükseköğretimde 76 olan üniversite sayımızı 208'e, 70 bin olan akademik personel sayımızı 184 bine çıkardık. Sağlıkta hastane yatak sayımızı 164 binden 263 binin üzerine yükselttik. Çarşamba günü açılışını yaptığımız Etlik Şehir Hastanesi ile birlikte son 5 yılda toplamda 29 bin yataklı 20 şehir hastanemizi hizmete sunduk. İnşası ve projesi devam edenlerle birlikte sayısı 35'e, yatak kapasitesi 47 bine çıkacak şehir hastanelerimizle ülkemizi sağlıkta eşsiz bir yere taşımış olacağız. Gençlik ve sporda; gençlik merkezi sayımızı 9'dan 417'ye, spor tesisi sayımızı bin 575'den 4 bin 138'e, yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi ise 182 binden 850 bine çıkardık. Şu anda Kredi Yurtlar Kurumunda kapasitemiz çok müsait. Müracaatlara cevap verme noktasında en ufak bir sıkıntımız yok. Yükseköğrenim burs ve kredi tutarı çok önemli. Göreve geldiğimizde lisans öğrencileri için bu ücret aylık 45 liraydı. 45 liradan 850 liraya, yüksek lisans öğrencileri için 90 liradan 1700 liraya, doktora öğrencileri için 135 liradan 2 bin 550 liraya yükselttik."
Başkan Erdoğan, insanlığın, salgınların, savaşların, krizlerin ve istikrarsızlıkların merkezinde olduğu sancılı bir süreçten geçtiğini söyledi.
Dünyanın, aynı zamanda sosyal barışı, insanların bir arada yaşama iradesini ve demokratik kazanımları tehdit eden büyük bir girdaba doğru sürüklendiğini dile getiren Erdoğan, üç kıtanın kavşak noktasında yer alan Türkiye'nin, yaşanan tüm gelişmelerden en fazla etkilenen ülke konumunda olduğunu belirtti.
Erdoğan, Türkiye'nin içine kapanma, kendini dış dünyadan izole etme, bölgesindeki hadiseleri tribünden seyretme lüksü olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyanın 34 farklı ülkesine yayılan 78 şehitliğimiz, dış politikamızın tabii sınırlarını da çiziyor. Hiç kimse Türkiye'nin ufkunu 780 bin kilometrekareye hapsedemez. Bize uzunca bir vakittir unutturulmaya çalışılsa bile bölgemizde cereyan eden her olay, bu hakikati hepimize tekrar hatırlatıyor. Türkiye olarak işte bu gerçekler ışığında, vatandaşlarımızla birlikle dost ve kardeşlerimize karşı sorumluluklarımızı da yerine getirmenin çabasındayız.
Küresel ve bölgesel sorunların çözümünde inisiyatif alan, yapıcı ve aktif bir siyaset uyguluyoruz. Gerilim peşinde koşmadığımız gibi kimden gelirse gelsin baskılara da boyun eğmiyor, milletimizin izzetine asla halel getirmiyoruz. Onurlu, sabırlı, kararlı ve basiretli bir tavırla Türkiye'nin hak ve hukukunu her alanda güçlü bir şekilde savunuyoruz."
Türkiye'nin, uluslararası planda fikirlerine başvurulan, önerileri dikkate alınan, arabulucu ve kolaylaştırıcı olarak sorunlara çözüm üreten diplomatik güç haline geldiğine dikkati çeken Erdoğan, "255 dış temsilciliğimizle dünyanın en büyük 5 diplomasi ağından birine sahibiz. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki; Türk diplomasisi son asırların en başarılı dönemini yaşıyor." dedi.
Ukrayna krizindeki tutumlarının, Türkiye'nin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan dış politikasının en son örneği olduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu kriz ilk başladığında kimi çevrelerin yoğun baskılarına maruz kaldık. Bazı dış güçler ve onların içimizdeki sözcüleri, ağızlarını her açtıklarında bizi treni kaçırmakla, yalnız kalmakla, hata yapmakla suçladılar. Türkiye'ye ve Türk ekonomisine çok ağır bedeller ödetecek fevri kararlar almamız için bize etmediklerini bırakmadılar ama biz politikalarımızı bunların dediklerine göre değil, ülkemizin çıkarlarını merkeze alarak belirledik. İki komşumuz arasındaki bu savaşta tercihimizi barıştan, diyalogdan, adaletli hakemlikten yana kullandık. Her iki ülkeyle var olan yakın ilişkilerimizi gözeterek ateşi harlamak, fitneyi körüklemek yerine, savaşı sonlandırmak için çabalamayı tercih ettik. Bu anlayışla süreçte kolaylaştırıcı rol üstlendik, Rusya ile Ukrayna dışişleri bakanlarını Antalya'da buluşturduk, müzakere heyetlerine İstanbul'da ev sahipliği yaptık."
Birleşmiş Milletlerle birlikte Ukrayna tahılının dünya pazarlarına sevk edilmesine yönelik "tahıl koridoru" mutabakatını hayata geçirdiklerini hatırlatan Erdoğan, "Ülkemizin yoğun gayretleri neticesinde varılan bu mutabakat, küresel krizler karşısındaki etkisizliği sebebiyle prestiji sarsılan Birleşmiş Milletlerin son yıllarda kaydettiği en büyük başarılardan biri. 5 milyon tonun üzerinde tahılı, bu koridordan dünyaya sevk ettiğimiz bütün kayıtlarda mevcut." dedi.
ESİR MÜBADELESİ TÜRK DİPLOMASİSİNİ ÇOK FARKLI BİR LİGE YÜKSELTTİ
Başkan Erdoğan, Rusya-Ukrayna arasında gerçekleştirilen esir mübadelesinin de Türk diplomasisini çok farklı bir lige yükselttiğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu dolayısıyla yaptığı temaslarda Türk dış politikasının ulaştığı seviyeyi görmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, "Bütün cumhurbaşkanları, başbakanlar, öncelikle bu esir mübadelesinde üstlendiğimiz rol dolayısıyla bizlere teşekkür ettiler, her türlü takdirin üstünde olduğunu söylediler." diye konuştu.
Türkiye'nin, Rusya-Ukrayna krizi, göç meselesi, insani yardımlar, terörle mücadele ve barışı koruma yolunda attığı adımların, tüm dünya tarafından takdirle karşılandığına bizzat şahitlik ettiklerini belirten Erdoğan, "Birleşmiş Milletler kürsüsünden yıllardır dile getirdiğimiz 'Dünya beşten büyüktür' tespitimiz, Güvenlik Konseyi içinde bile artık makes buluyor. Şimdi daimi üyeler de geçici üyeler de dünyanın beşten büyük olduğunu kabule, hatta son dönemde bazı liderler açık açık bunun reforme edilmesi gerektiğini söylemeye başladılar. Havasını soluduğu, ekmeğini yediği ülkeden habersiz olanlar görmese de yurt dışında yaşayan herkes küresel bir güç haline gelen Türkiye gerçeğini gayet iyi biliyor." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, açılışını 2021'de yaptıkları Türkevi binasının, Türkiye'nin New York'taki sembolü olduğunu anımsatarak, Birleşmiş Milletlerin karşısında abide bir eser olarak yükselen Türkevi'nin, bu yıl diplomasinin kalbinin attığı yerlerden biri haline geldiğini vurguladı. Erdoğan, "Milletimize ve ülkemize böyle bir eseri kazandırmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Yine bu temaslarımızda, daha düne kadar bize olmadık ithamlarda bulunanların, savunma sanayi başta olmak üzere pek çok alanda ülkemizle iş birliğini geliştirmenin yollarını aradıklarını gördük." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, New York öncesi Özbekistan'ın Semerkant şehrinde yapılan ve diyalog ortağı olarak katıldıkları Şanghay Zirvesi'nin, ikili ve çok taraflı temaslarıyla Türkiye'nin genişleyen dış politika vizyonunun bir örneği olduğunu anlattı.
Rusya'dan Çin'e, Kazakistan'dan Pakistan'a, Hindistan'dan İran'a pek çok bölge ülkesinin katıldığı bu zirvede, Türkiye'nin Batı'yla birlikte Doğu'da da önemli bir iş birliği ortağı olarak görüldüğünü gözlemlediklerini anlatan Erdoğan, "Diğer yandan, terörizmle mücadeledeki kararlılığımızı, NATO'nun en son genişleme sürecinde açıkça gösterdik. Madrid'de kabul edilen NATO'nun Yeni Strateji Belgesi'nde terörizmin, ittifaka yönelik ana tehditlerden başlıcası olarak tanımlanmasını sağladık. Madrid Zirvesi öncesinde imzaladığımız Üçlü Muhtıra ile de terörle mücadeledeki beklentilerimizi kayda geçirdik." dedi.
TERÖRLE MÜCADELEDE KARARLILIK MESAJI
İsveç ve Finlandiya'nın, verdikleri taahhütleri yerine getirip getirmediğini titizlikle takip ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Elbette nihai kararı milletimiz adına Gazi Meclisimiz verecek. Biz ülkemize verilen sözler tutulana kadar, bu konudaki ilkeli ve kararlı tutumumuzu koruyacağız. Yaklaşık 40 yıldır terörle mücadele eden, on binlerce vatandaşını teröre kurban vermiş bir ülke olarak, bu konuda kimseye taviz verecek durumumuz yok." değerlendirmesinde bulundu.
Suriye'de ve Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirilen harekatlarla, bölücü hainleri kıpırdayamaz hale getirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Yurt dışına kaçan FETÖ'cü alçakların ülkemize iadesi ve hukuk önünde hesap vermesi için de tüm kurumlarımızla dört bir koldan çalışıyoruz. Terör belasını milletimizin gündeminden tamamen çıkarana kadar mücadelemizi tavizsiz bir şekilde sürdüreceğiz." mesajını verdi.
Balkanlar'da barış ve istikrarın tesis edilmesi, huzur ikliminin sağlanması için çaba harcadıklarını, bu çerçevede eylül başında Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan'a önemli bir ziyarette bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, Balkanlar'da huzurun ve istikrarın kökleşmesinin, gelecek dönemde de Türkiye'nin dış politika önceliklerinin başında yer almayı sürdüreceğine işaret etti.
Orta Doğu'da, Türkiye'nin yakın çevresinde normalleşme ikliminin zemin kazanmaya başladığına değinen Erdoğan, şunları söyledi:
"Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail ile ilişkilerimiz karşılıklı çıkar temelinde gelişiyor, Mısır ile de benzer bir süreç işliyor. Filistin davasına verdiğimiz önemi ve Filistinli kardeşlerimizin de her daim yanlarında olduğumuzu burada tekrar ifade etmek istiyorum. Güney Kafkasya'da can Azerbaycan'ın Vatan Muharebesi zaferinden sonra bölgede kalıcı barış için bir umut ışığı doğdu. Can Azerbaycan'a olan desteğimiz, Şuşa Beyannamesi ile vücut bulduğu üzere çok kıymetli ve baki. Ortaya çıkan yeni durumun bölgede kalıcı barış ve huzurun tesisine vesile olması için üzerimize düşeni yapıyoruz. Atadığımız Özel Temsilciler vasıtasıyla Ermenistan ile ilişkilerimizi yeni bir seviyeye taşıma iradesini ortaya koyduk. Ermenistan, kendisine sunulan barış fırsatını iyi değerlendirmeli. Belki de Prag zirvesinde Paşinyan ile de bir görüşme talebi var, bir görüşme olacak."
YUNANİSTAN'A KIŞKIRTMALARDAN UZAK DURMA TAVSİYESİ
Erdoğan, Kıbrıs'ta, izolasyon ve ambargolara son verilmesi, Kıbrıs Türkleri'nin hak ettikleri uluslararası tanınma ve meşruiyete yönelik tüm sözlerin tutulması gerektiğini belirtti.
ABD'nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosunu kaldırma kararını kabul etmediklerini bildiren Erdoğan, "Ege'deki gayriaskeri statüdeki adaları silahlandıran Yunanistan'ın, bu hususta adeta teşvik edilmesi de akılla, izanla, müttefiklikle bağdaşmaz. Bölgede tahrik ve gerilim siyaseti gütmek, hiç kimsenin hayrına değildir, olmayacaktır. Biz, 100 yıl sonra Yunanistan'ı kimlerin yeniden üzerimize saldığını çok iyi biliyor, bu şekilde oynanmaya çalışılan oyunun farkında olduğumuzu her fırsatta söylüyoruz. Yunanistan yönetimine, kendini ve halkını felakete sürükleyecek kışkırtmalardan uzak durmasını tavsiye ediyoruz." ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE KENDİ EKSENİNİ TAHKİM EDİYOR
"Yeniden Asya" girişimine büyük önem verdiklerini dile getiren Erdoğan, Afrika ve Latin Amerika'da da ekonomi ve ticaret başta olmak üzere ikili ve çok taraflı platformlarla iş birliği ve diyalogu güçlendirdiklerini anlattı.
Erdoğan, aralık ayında İstanbul'da düzenlenen Üçüncü Türkiye-Afrika Zirvesi ile tüm Afrikalılarla bir kez daha kucaklaştıklarını hatırlatarak, böylece Türkiye'nin Afrika kıtasına yönelik ilgisinin uzun vadeli ve kalıcı olduğunu açıkça gösterdiklerini söyledi.
Türk dünyasıyla olan iş birliğini de her alanda ilerletmenin gayretinde olduklarını belirten Erdoğan, "Son zirve toplantısını Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda yaptığımız Türk Devletleri Teşkilatı'nın küresel ölçekte hak ettiği yeri alması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Şu hususun altını da özellikle çizmek istiyorum; dış politikadaki açılımlarımızı bazı çevreler eksen kayması olarak göstermeye çalışıyordu. Halbuki Türkiye, eksen kayması değil, dünyadaki çok farklı diplomatik ilişkilerini, milli menfaatlerimiz çerçevesinde aynı anda yürütmeyi başararak, kendi eksenini tahkim ediyor." değerlendirmelerinde bulundu.
Gelecek yıl yapılacak genel seçimlere işaret eden Erdoğan, "Önümüzdeki yıl hep birlikte coşkuyla kutlayacağımız Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılına atıfla 2023'te milletimizin huzuruna yeni bir sözle çıkıyoruz. Bu söz, ülkemize bugüne kadar kazandırdığımız eser ve hizmetlerin üzerine 'Türkiye Yüzyılı' inşa etme sözü." dedi. Erdoğan, bu sözleri, AK Parti milletvekillerince bir süre ayakta alkışlandı.
Cumhuriyet'in ikinci yüzyılını, milletin asırlık hayallerini hayata geçirme dönemi haline dönüştürmekte kararlı olduklarını dile getiren Erdoğan, "İnşallah bunu yasaması ve yürütmesiyle hep birlikte gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılı'nın ilk seçiminin, ülkemizin bu vizyonu, milletimizin bu özlemi doğrultusunda en hayırlı şekilde sonuçlanacağına inanıyorum." diye konuştu.
Erdoğan, yeni yasama yılının hayırlı olmasını dileyerek sözlerini tamamladı.
BAŞKAN ERDOĞAN, RESMİ TÖRENLE KARŞILANDI
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de resmi törenle karşılandı.
TBMM BAŞKANI ŞENTOP AÇILIŞ KONUŞMASINI YAPTI
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TBMM'nin 27. Dönem 6. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, yapılacak çalışmaların, alınacak kararların ve çıkarılacak kanunların millete, devlete, kalbi Türkiye'den yana olan soydaş ve akraba topluluklarla bütün insanlığa hayırlar getirmesini; Büyük Türkiye davasının başarısına katkı sağlamasını Allah'tan niyaz etti.
27. Dönem'in 6. ve son yasama yılına girerken bu dönemin tarihe şahitlik ettiğini dile getiren Şentop, bu dönemin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk yasama dönemi olduğunu, etkisi yaklaşık 2,5 yıl hissedilen küresel Kovid-19 salgınını yaşamış ve ağır salgın şartlarına rağmen çalışmalarını fedakarca sürdürmüş milletvekillerinin gayretlerine şahitlik eden bir dönem olduğunu vurguladı. Şentop, 27. Dönem'de ayrıca, millet ve devlet için hayati öneme sahip hadiselerin 100'üncü yıl dönümlerinin idrak edildiğini anımsatarak, "İşgal ve istila tehdidi karşısında kurtuluşun ilk adımını teşkil eden Gazi Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı, Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas kongreleri, Milli Mücadele'nin karargahı olmuş yüce ve gazi Meclisimizin Ankara'da açılışı, İstiklal Marşı'nın kabulü ve son olarak Büyük Taarruz, bu yasama döneminde 100'üncü yılını idrak ettiğimiz tarihi ve milli hadiseler arasındadır. İnşallah bir sonraki yasama döneminde, 29 Ekim 2023'te de Cumhuriyetin ilanının 100'üncü yılını milletçe, heyecan ve gururla kutlayacağız." şeklinde konuştu.
Mustafa Şentop, başta yüce Meclisin ilk reisi, Cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün mücadele arkadaşlarını, Birinci Meclisin şerefli milletvekillerini, istiklal şairi ve Birinci Meclis Mebusu Mehmet Akif Ersoy'u, İstiklal Harbi'ndekiler başta olmak üzere gaziler ve şehitler ile 15 Temmuz 2016 gecesinde milletin istikbaline saldıran alçaklara geçit vermemek için şehadete yükselen vatan evlatlarını minnetle, şükranla ve rahmetle andı. Şentop, "100'üncü yılını andığımız bu tarihi hadiselerin merkezinde tabii olarak Milli Mücadele yer almaktadır. Zira Milli Mücadele, Anadolu'yu vatan kılan yüce gayenin ve imanın özeti, sonrasında gösterilecek kahramanlıkların ön sözü ve ilhamıdır." dedi.
KARNININ DOYMASINA VESİLE OLDUĞUMUZ BİR ÇOCUĞUN TEBESSÜMÜNDEN DAHA DEĞERLİ DEĞİL
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, bir devletin tarihinin bir devir, bir bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğini, aksi yaklaşımın, ilmi ve makul olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu, kudretimizi tahkim eden, nizam-ı alem mefkuremizi hayata geçiren, devamı olmaktan iftihar ettiğimiz bir cihan devletidir. Bin yıl önce, Çağrı Bey'in keşif seferleriyle başlayan, 1071 Malazgirt Zaferi ile hızlanan ve bugüne kadar gelen Türkiye tarihini, hoşumuza giden veya gitmeyen yönleriyle bir bütün olarak ele almaya mecburuz. Bizi bu topraklarda var kılan, bu toprakları bize vatan yapan bu bin yıllık tarihin acı ve tatlı olaylarıdır. Bu yüzden, Türkiye'nin coğrafi birliğini bozmak ne kadar yanlış ve kabul edilemezse, farklı devletlerin, yapıların ve yöneticilerin devamlılık içinde inşa ettiği Türkiye tarihini parçalamak da o ölçüde tehlikeli, yanlış ve gayrimilli bir tavırdır. Türkiye'yi bu aziz millete vatan kılmak için gayret sarf eden beylikleri, devletleri, komutanları, devlet adamlarını, tarihin seyri nasıl ilerlemiş olursa olsun, birbirlerinin düşmanları veya rakipleri değil, tamamlayıcıları olarak görmeliyiz. Bu toprakları vatan, milletimizi bayındır kılmak; milli şerefimizi, şanlı bayrağımızı, büyük ve güçlü Türkiye davasını yükseltmek için gayret sarf eden her kim varsa bizimdir, vazgeçilmez milli değerimizdir. Bu cümleden olmak üzere Selçuklu da bizimdir, Osmanlı da bizimdir, elbette ve mutlaka, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, hepimizindir."
Mustafa Şentop, küresel ölçekte büyük belirsizliklerin yaşandığı, uluslararası örgütlerin, konvansiyonel ilişkilerin ve kamplaşmaların etkisizleştiği, çatışma ve savaş ikliminin siyasi ve ekonomik anlamda zorlayıcı, sarsıcı ve hatta yıkıcı sonuçlar doğurduğu bir dönemden geçildiğine dikkati çekti.
Tarihin hızlandığı, eski ittifak ve dengelerin bozulduğu, yeni dengelerin kurulduğu böyle bir dönemde uluslararası ilişkilerde samimi ve tutarlı bir şekilde barışı, adaleti ve hakkaniyeti önceleyen tutumların, bu tutumlara sahip siyaset ve devlet adamlarının, ülkelerin öneminin arttığını ifade eden Şentop, şunları kaydetti:
"Bu çerçevede Türkiye'nin uluslararası alanda güvenilir ve itibarlı bir aktör olarak gün geçtikçe daha fazla ön plana çıktığını memnuniyetle görmekteyiz. Yakın zaman önce Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Guterres'in katılımıyla Rusya – Ukrayna Savaşı'ndan kaynaklanan ve bütün dünyayı etkileyebilecek potansiyele sahip tahıl krizinin çözümlenmesi, Türkiye'nin dünya ölçeğinde oynadığı yapıcı rolü göstermesi açısından güzel bir örnektir. Sizlerin de bildiği üzere Türkiye'nin liderlik ettiği bu sorun çözücü yaklaşıma, başta BM olmak üzere birçok uluslararası kuruluştan ve farklı ülke liderlerinden destek ve teşekkür mesajları gelmiştir. Elbette bu teşekkürlerin hiçbiri, Türkiye için, gıda kıtlığı ve yoksulluk yaşayan ülkelerde karnının doymasına vesile olduğumuz bir çocuğun tebessümünden daha değerli değildir."
Şentop, Rusya ile Ukrayna arasında iki ülkenin çok önem verdiği esir takasının gerçekleştirilmesine de Cumhurbaşkanı Erdoğan arabuluculuğuyla Türkiye'nin öncülük ettiğini hatırlatarak, "Bu olay da bölgemizde yaşanan büyük krizin çözüme bağlanması konusunda Türkiye'nin tutumunun ve hamlelerinin ne kadar kıymetli olduğunu somut olarak göstermektedir. Değişen şartlar ne olursa olsun, bazı devletlerin ikiyüzlü tavırları, savaşı destekler politikaları devam etse de Türkiye barıştan yana çalışmasını sürdürmeye devam edecektir. Sadece bu sebeple bile Türkiye, her zaman daha güçlü, bilgi ve savunma teknolojileri başta olmak üzere her alanda daha donanımlı olmak mecburiyetindedir." diye konuştu.
TÜRKİYE, KKTC CUMHURBAŞKANI TATAR'IN YAKLAŞIMINI DESTEKLEMEKTEDİR
TBMM Başkanı Şentop, Türkiye fikrinin Türkiye sınırlarından çok daha büyük bir muhtevaya sahip olduğunu; başta soydaş ve akraba topluluklar ile ortak tarih ve medeniyetin çocukları olmak üzere masum ve mazlum milletlerin geleceğe dair duydukları umudun adı olduğunu söyledi.
Dünyanın bütün güçlerinin, özellikle de bölgesindeki devletlerin, Türkiye'nin uluslararası hukuka, tarihi ve coğrafi haklarına dayanan taleplerine kayıtsız kalma hatasına düşmemesi gerektiğini vurgulayan Şentop, "Aziz milletimizin toprağının tek bir karışından, Mavi Vatan'ın tek bir damlasından vazgeçebileceğini düşünmek, böyle düşünenler için ölümcül ve yıkıcı bir yanlışlık olacaktır. Dostluğu, diplomasiyi ve barışı önceleyen hassasiyetlerimiz elbette bundan sonra da devam edecektir. Ancak bu hassasiyet, iyiyi şefkatsiz, kötüyü cezasız bırakmayan milli karakterimizin, Türkiye'ye düşmanlık eden hadsizlere had bildirmekten geri durmayacağı gerçeğini değiştirmemektedir." dedi.
Türkiye'nin, kardeş Azerbaycan'ın Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarının kurtuluşu ve azat kılınması için büyük çaba gösterdiğini dile getiren Şentop, "Bu çabanın, duygusal bir destek olmaktan çıkıp etkili bir iş birliğine yönelmesiyle birlikte Karabağ'ın azat kılınması mümkün olmuş; Azerbaycan, 44 günlük destansı bir vatan muharebesi ile birlikte yaklaşık 30 yıldır devam eden bir hukuksuzluğa son vermiştir. Azerbaycan ile bu tarihi ortak iş birliği içinde olmak, ifasından kaçınılamayacak milli bir borç ve mecburiyettir." değerlendirmesinde bulundu.
Mustafa Şentop, Doğu Akdeniz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile alakalı gelişmelerde de çok önemli bir döneme girildiğini belirterek, Türkiye'nin, uluslararası hukuk çerçevesinde sahip olduğu bütün hak ve menfaatlerini her zaman ve her yolla korumak ve savunmak konusunda kararlı olduğunu kaydetti. Şentop, "Kıbrıs adasında, iki farklı halk ve iki farklı devlet bulunduğu gerçeğinden hareket eden bir yaklaşımla Türkiye, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar'ın yaklaşımını desteklemektedir. Ada'da Türk toplumunun varlığını ve haklarını inkar eden Rum yaklaşımının, çözümün önündeki en büyük engel olduğunu biliyoruz. TBMM, her zaman Kıbrıs davasında siyasi görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak tutum belirlemiştir. Bundan sonra da KKTC'nin yanında durmaya ve haklı davasını desteklemeye devam edecektir." diye konuştu.
MECLİSİMİZ MİLLETİMİZİN KALBİ, VİCDANI VE MEVCUDİYETİDİR
TBMM Başkanı Şentop, 100 yıl önce, kati bir inanmışlıkla milletin nesilden nesile aktardığı milli şerefi koruma ve tam bağımsızlık arzusunu tahakkuk ettirmek için Milli Mücadele mevziine koşan o günkü kadronun ruhunun, bugün çatısı altında bulunulan Gazi Meclisin varlığında vücut bulduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
"Gazi Meclisin bugünkü üyeleri olarak, Milli Mücadeleyi sevk ve idare eden Birinci Meclisten alacağımız ders, sadece o öncü kadronun cesareti değildir. Gizli celselerde en sert fikir tartışmaları yaşansa, fikir ayrılıkları hararetli bir üslupla ortaya konulsa bile, açık oturumlarda ve milletin istiklali söz konusu olduğunda yekvücut hareket etme ve görünme şuuru, Birinci Meclisten bize kalan en önemli mirastır. Bu çerçevede milletimizin biz milletvekillerinden beklentileri, uluslararası alanda Türkiye'nin milli menfaatleri söz konusu olduğunda iç siyasetteki anlaşmazlık noktalarını bir kenara bırakarak, söz konusu milli şuur doğrultusunda ortak hareket sergilememizdir."
Türkiye'nin, bu yasama yılının sonunda cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerine gideceğini hatırlatan Şentop, milletin bir yıldan kısa bir zaman dilimi içinde bir kere daha iradesini temsil edecek milletvekilleri ile cumhurbaşkanını tercihleriyle belirleyeceğini ifade etti. Şentop, "Bu süreç, seçime katılacak tüm siyasi partilerimiz açısından, 'barış ve huzur içinde, güçlü ve tam bağımsız Türkiye' idealinin gerçekleşmesinde rol alabilmek adına gerçekleştirilecek demokratik bir yarışı temsil etmektedir. Türkiye'nin önümüzdeki bu seçim dönemini de bugüne kadar geçirdiği diğer seçimlerde olduğu gibi büyük bir demokratik olgunlukla hitama erdireceği konusunda inancım tamdır. Bu vesileyle 6'ncı yasama yılının sonunda gerçekleştirilecek seçimlerin şimdiden ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum." dedi.
TBMM Başkanı Şentop, konuşmasını, Gazi Meclisin ilk başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923'te TBMM'de sarf ettiği "Meclisimiz, milletimizin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir." sözleriyle tamamladı.
MUSTAFA ŞENTOP ATATÜRK ANITINA ÇELENK BIRAKTI
Şentop, yasama yılının açılışı dolayısıyla Meclis Atatürk Anıtı'na çelenk bıraktı. Şentop'un anıta çelenk koymasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.
TBMM Başkanvekilleri, siyasi parti grup başkanvekilleri, milletvekilleri törene katıldı.
ÇOK SAYIDA YASA TEKLİFİ GÖRÜŞÜLECEK
Dezenformasyonla mücadele, milyonları ilgilendiren ekonomi torba teklifi, yeni dönem bütçe yasası, tezkereler ve daha onlarcası.
TBMM'DE 2 YIL SONRA İLK RESEPSİYON
TBMM Başkanı Şentop akşam da yeni yasama yılı nedeniyle geleneksel resepsiyona ev sahipliği yapacak.
Salgın nedeniyle 2 yıldır yapılamayan resepsiyonda milletvekillileri, bakanlar, siyasi parti temsilcileri, bürokratlar ve büyükelçiler bir araya gelecek.
PARTİLERİN İLK GRUP TOPLANTILARI 4 EKİM'DE
Partilerin ilk grup toplantıları da salı günü yapılacak. Meclis'e 17 Ekim'e kadar 2023 yılı Bütçe Kanunu teklifi gelecek.