Yunanistan tarihten de ders çıkarmıyor! Türkler Atina kapılarına dayanınca Avrupalılar Yunan’ı zor kurtardı
Yunanistan Türkiye'yi kışkırtarak kriz çıkarmak istiyor. NATO görevi yapan Türk F-16'larına yine NATO üyesi olan Yunanistan'ın savaş uçakları tarafından 2 gün üst üste 'radar kilidi' atıldı. NATO tatbikatı sırasında yapılan tacizlere anında karşılık verildi. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Samsun'da katıldığı TEKNOFEST'te Yunanistan’a "Ey Yunan tarihe bak. Çok daha fazla ileri gidersen bunu bedeli ağır olur. Yunanistan'a tek cümlemiz var: İzmir'i unutma. " sözleriyle tarihi bir uyarıda bulundu. Sabah Gazetesi yazarı Erhan Afyoncu bugün köşesinde, kurulduğu günden itibaren Avrupa tarafından şımartılan Yunanistan'ın 1897 yılında gaza gelip Türk topraklarını işgale kalkması ve Osmanlı ordusunun bir ay gibi kısa bir sürede Yunan ordusunu ardı ardına mağlup edip Atina’ya girmek üzereyken Avrupa devletleri araya girip Yunanlıları zor kurtarmasını kaleme aldı.
Yunanistan son zamanlarda yaptığı hamlelerle Türkiye'yi kışkırtarak kriz çıkarmak istiyor. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Samsun'da katıldığı TEKNOFEST'te Yunanistan'a tarihi bir uyarıda bulundu.
Sabah Gazetesi yazarı Erhan Afyoncu bugün köşesinde "Türkler Atina kapılarına dayanınca Avrupalılar Yunan'ı zor kurtardı" başlıklığı yazıyı taşıdı.
İşte Afyoncu'nun o yazısı:
Batılı devletlerin bizzat Osmanlı'ya karşı savaşa girmesi neticesinde 1830'da Mora Yarımadası'nda ve Atina'yı da içine alan bir Yunan devleti kuruldu. Rumların büyük bir çoğunluğu hâlâ Osmanlı hâkimiyeti altındaydı. Yunanistan'ın bundan sonraki "Megali İdea" (büyük ülkü) siyaseti, Rumların yaşadığı diğer Osmanlı topraklarını ve İstanbul'u ele geçirmekti. Yunanistan daha sonraki yıllarda Batı'nın da desteğiyle Türkiye aleyhine büyümeye devam etti.
Yunanistan'ın kışkırtması sonucu 1855'te Teselya'da bir isyan çıktı. Abdi Paşa, isyanı bastırdı. Ancak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Osmanlı Devleti büyük bir mağlubiyete uğradı. Yunanistan ile Osmanlı Devleti arasında 1881'de İstanbul'da yapılan bir antlaşmayla Teselya ve Narda, Yunanistan'a bırakıldı. Türklerin geride bıraktığı camiler, okullar, tekkeler, hanlar, hamamlar yok edildi.
Girit, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nu en çok uğraştıran meselelerden biriydi. Girit meselesi yüzünden 1897'de Türk-Yunan Savaşı çıktı. Goltz Paşa, Bayram Kodaman, Metin Hülagu ve Sedat Kanat'ın bu konuda araştırmaları vardır. Birol Ülker'in de yazımızda istifade ettiğimiz "Abdülezel Paşa" üzerine bir çalışması mevcuttur.
Zonaro'nun fırçasından Dömeke Savaşı.
GİRİT MESELESİ
1890'larda Girit meselesi yüzünden Türkiye- Yunanistan ilişkileri gerginleşti. Yunanistan, Girit'le ilgili düşmanca tutumunu 1896-1897 yıllarında daha da artırdı. Osmanlı sınırlarına saldırılarda bulunup karakollarımıza ateş açtılar. Yunan gemileri, Yanya, Narda ve Selanik körfezlerinde kışkırtıcı faaliyetlerde bulundular.
Yunanistan, Teselya'da kuvvetlerini artırıp, çete faaliyetlerini çoğaltıp seferberlik ilan etti. Durumu yakından takip eden Osmanlı yönetimi de Teselya sınırındaki kuvvetlerini çoğalttı. Osmanlı Devleti, meseleyi görüşmelerle çözmek istiyordu, ancak büyük bir şımarıklık ve hayaller içerisinde olan Yunanistan, barıştan uzak durdu.
Gazi Edhem Paşa
Girit Rumları, Şubat 1897'de isyan ettiler. Yunanistan da Girit'e asker çıkardı. Yunan askerleri, savaş ilan edilmeden 16 Nisan'da Teselya bölgesinde Osmanlı sınırlarından içeri girdi. Osmanlı Devleti, bu gelişmeler üzerine 17 Nisan 1897'de Yunanistan'a resmen harp ilan etti. Osmanlı birlikleri, Alasonya Taarruz Ordusu (Şark Ordusu) ve Yanya Müdafaa Kolordusu (Garb Ordusu) olarak konuşlanmıştı. Müşir Edhem Paşa komutasındaki Alasonya ordusuna taarruz, Yanya Kolordusu'na da hazır olması emri verildi. Türk Ordusu'na Müşir Edhem Paşa komuta ederken, Yunan Ordusu'nun başında ise Veliaht Konstantin vardı. Yunan ordusunun doğru düzgün bir savaş planı yokken, Osmanlı ordusunun 1886'da Goltz Paşa tarafından yapılmış Teselya üzerinden Atina'ya hızlı bir şekilde taarruz planları vardı.
YUNAN HEZİMETE UĞRADI
Alasonya ordusu, 18 Nisan 1897'de Milona geçidini ele geçirmek amacıyla taarruza geçti. Yunanlılar, Osmanlı ordusunun bu bölgeden taarruz edeceğini tahmin ettikleri için Milona geçidini iyi tahkim etmişlerdi. Bu yüzden askerlerimiz ağır kayıplar verdiler. Alasonya ordusuna bağlı İkinci Tümen'in İkinci Tugayı'nın komutanı Hâfız Abdülezel Paşa'ydı. Abdülezel Paşa uyarıları dinlemeyerek birinci ateş hattında askerleriyle birlikte savaşıyordu. Komutanlarını yanlarında gören askerlerimiz de büyük şevkle savaşmaya başladılar.
Milona geçidinin önemli mevzilerini ele geçiren Abdülezel Paşa'nın askerleri siperlere girip mevkilerini savunmaya başladılar. Abdülezel Paşa, burada da kendisine yapılan uyarıları dinlemedi.
Le Petit Journal'de Türk-Yunan Savaşı.
Kendisini uyaran komutanlarına, "Şimdiye kadar bulunduğum müteaddit muharebelerde atımdan inmedim, kıtamın başından ayrılmadım, ölüm korkusuyla geri çekilmedim. Devlete edeceğim hizmet yalnız bundan ibaret kalmış iken mi kendime güldüreceğim" dedi ve yerinden kımıldadı. Ancak Pırnartepe'deki mevzilerin üzerinde muharebeyi yöneten Abdülezel Paşa çenesine isabet eden bir kurşunla şehit düştü. Cesur komutanlarının şehadetini gören askerleri daha şevke gelerek Yunan birliklerini püskürttüler. Dailly News gazetesi, paşanın şehadetini "Bir Osmanlı Kahramanı" başlığı altında verdi.
Bir gün süren çatışmalarda Türk askeri stratejik bütün tepeleri ele geçirmişti. Şehit Abdülezel Paşa, Alasonya'da toprağa verildi. 2. Tümen'in diğer tugay komutanı Celal Paşa da 21 Nisan Muharebeleri'nde şehit düştü.
YILDIRIM SAVAŞI
Savaş, 20 Nisan'da özellikle Preveze, Epir, Tırnova, Vigla, Damassi ve Maukezi'de yoğunlaştı. Osmanlı ordusu, kısa sürede Tırnova'yı ele geçirdi. Yunanlıların mağlubiyeti üzerine, büyük devletlerin duruma müdahale edeceklerini tahmin eden II. Abdülhamid, Edhem Paşa'ya yıldırım savaşı yapması emrini verdi. 25 Nisan'da Yenişehir, 26 Nisan'da Tırhala alındı.
Türk birliklerinin, 8 Mayıs'ta Yunan ordusunun tedarik merkezi Volos'u alması Yunanlılar açısından büyük bir hezimetti. Bu gelişme üzerine General Makris istifa etti, yerine Albay Mavromichalis getirildi. İlerleyen günlerde Kral Georges'a bir suikast teşebbüsünde bulunuldu. Hezimetler arttıkça Yunan ordusunda komutanlar sık sık değiştirildi. İngiliz, Fransız, Alman, Rus ve Avusturya savaş gemileri Yunanlıların terk ettikleri Volos'a asker çıkardılar. 14 Mayıs 1897'de İstanbul'daki altı Batılı büyükelçi, Türk ve Yunan müzakerecilerin barış anlaşması yapabilmesi için Osmanlı yönetimine muhtıra verdiler. Ancak savaş devam ediyordu.
Mağlubiyetler üzerine Prens Konstantin, Dömeke'ye çekilerek savunma hattı oluşturdu. Edhem Paşa, Dömeke'de Yunan ordusuna büyük bir darbe vurdu ve 17 Mayıs'ta Dömeke kasabası Türk ordusu tarafından alındı. "Altı ayda geçilemez" denilen Termopil geçidi 24 saatte aşıldı. Türk ordusuna Atina yolu açılmıştı. Bu gelişmeler üzerine her zaman olduğu gibi Batılı devletler araya girdiler. Baskılar üzerine 20 Mayıs 1897'de ateşkes yapıldı.
4 Aralık 1897 tarihli antlaşmayla Teselya sınırında bazı stratejik mevkiler Türk tarafına verilirken, Osmanlı ordusu Teselya'dan çekildi. Yunanistan 4 milyon altın savaş tazminatı ödemeye mahkûm edildi. İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya'nın baskısıyla Girit'in muhtariyeti ilan edilerek adadaki Türk hâkimiyeti sona erdirildi.
Abdülezel Paşa
ABDÜLEZEL PAŞA'NIN ŞEHADET NUTKU
1827 Konya doğumlu Abdülezel Paşa, 16 yaşında iken orduya er olarak katılıp, 1885'te paşalığa yükselmiş kahraman bir askerdi. 1897 Türk-Yunan savaşında cesaret ve kahramanlıklarıyla nam saldı. 17 Nisan 1897 günü Alasonya'nın Milona geçidi bölgesinde Pırnartepe mevkiindeki muharebede şehit düştü. Şehit Abdülezel Paşa, tugayıyla birlikte hücum etmeden önce şu nutku çekerek askerlerini cesaretlendirmişti:
"Askerler! Şu gördüğünüz tepenin zaptı bizim için pek büyük, pek şanlı bir zafer olacaktır. Siz Milona geçidi gibi en çetin yerlere hücum ederek cesaretinizi herkese göstereceksiniz. Bu hücumunuzla zaten gözü yılmış olan düşmanınızı hepten perişan edeceksiniz. Analarınız sizi bugün için doğurdu, büyüttü. Padişah efendimiz sizi bugün için besledi, vatan sizden bugün fedakârlık bekliyor. Kısaca bugün şan, şeref, devlet ve millet sizin süngülerinize güvenmektedir.
Askerler! Size en son bir vasiyetim var, yerine getirilmesini rica ederim. Eğer şu tepenin tarafınızdan zapt edildiği görmeden şehit olursam, tepeyi zapt ettikten sonra, tepenin üstünde benim için bir mezar açarak gömünüz. Yok eğer tepeyi zapt edemeyecekseniz bırakın cesedim bu topraklar üzerinde kalsın. Evlatlar! Sizin dağlar dayanmayan hücumunuza böyle tepeler elbette dayanmaz. Bu cihetle sizden mutlaka bu tepenin zaptını isterim. Hazreti Peygamberimizin yardımları yanımızda olacaktır. Haydi aslanlarım, arş ileri, daima ileri."