Son dakika: Pınar Gültekin davasında gerekçeli karar açıklandı: Cemal Metin Avcı'ya "şantaj" detayı dikkat çekti! Ailenin avukatından sert tepki
Son dakika haberine göre; Pınar Gültekin davasında mahkeme gerekçeli kararı açıkladı. Kararda, Pınar Gültekin'in, Cemal Metin Avcı'ya şantaj yaptığına yer verildi. Haksız tahrik indirimi ile ilgili detaylar da gerekçeli kararda yer aldı. Kararda, "Avcı'nın Gültekin'i yakmasının eziyet suçu değil, cesedi ortadan kaldırmaya yönelik bir eylem olduğu" belirtildi. Karara tepki veren Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, "Adli Tıp 3. Üst Kurulu'nun 20.05.2021 ve yine aynı kurulun 13.01.2022 tarihli raporlarına göre Pınar Gültekin'in hayatta iken yangına maruz kaldığı, diğer bir ifade ile yakıldığı sırada hayatta olduğu tartışmasızdır. Mahkemenin henüz canlıyken diri diri yakıldığı adli tıp raporlarıyla sabit olan maktule Pınar Gültekin'in öldürülmesinin canavarca hisle eziyet çektirilerek olmadığı şeklindeki tespiti dahi tek başına bu mahkemenin imza attığı hukuksuz kararın vehametinin net bir göstergesidir" dedi.
Pınar Gültekin davasında Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi kamuoyunun merakla beklediği gerekçeli kararını açıkladı. Kararda, haksız tahrik indiriminin neden uygulandığına yer verilirken, Gültekn'in şantaj suçunu işlediğine de yer verildi. İşte Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Pınar Gültekin davası ile ilgili gerekçeli kararı...
GEREKÇELİ KARAR AÇIKLANDI
Pınar Gültekin davasında merakla beklenen gerekçeli kararda şu ifadeler yer aldı:
Böylelikle tanık Ceren'in aşamalarda alınan yeminli beyanları, maktulün kız kardeşi Sibel Gültekin'in mahkememizce hükme esas alınan Ula İlçe Jandarma Komutanlığında alınan beyanı, taraflar arasında para yatırma tarihleri dışında hiçbir görüşme bulunmadığı ve maktulün hesabına kartsız para yatırma işlemlerinin sanık tarafından gerçekleştirildiği hususlar hep birlikte değerlendirildiğinde; maktulün sanık Cemal Metin'i aralarındaki evlilik dışı ilişkiyi eşine ve çevresine söyleyeceğinden bahisle tehdit ederek sanık Cemal Metin'den menfaat temin ettiği, maktulün söz konusu eylemlerinin öğretide ve yargısal içtihatlarda açıklama tehdidi ile menfaat temini olarak tanımlanan TCK'nın 107. maddesinde düzenlenen şantaj suçunu oluşturduğu, TCK'nın 107. maddesinde düzenlenen ve konusu suç oluşturan fiillerin ise haksız bir davranış olduğunun izahtan vareste olduğu, sanık Cemal Metin'in de maktulün söz konusu haksız fiil içeren davranışlarından duyduğu öfke ile maktule yönelik söz konusu suçu işlediği dikkate alındığında mahkememiz yargılamasına konu somut olayda TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulama şartlarının tamamının gerçekleştiğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde sabit olduğu gözetilerek mahkemece sanık hakkında verilen cezada TCK'nın 29. maddesi uyarınca indirim yapılmıştır.
Kararda, TCK'nın 82/1-b maddesinde düzenlenen canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmeye ilişkin şu satırlara yer verildi:
Muğla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede ve Muğla Cumhuriyet Savcısınca verilen mütalaada sanık Cemal Metin Avcı hakkında TCK'nın 82/1-b maddesinin tatbiki talep edilmiştir.
Canavarca hisle öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmede, TCK'nın 82/1-b maddesinde düzenlenen canavarca his kavramı içerisinde yer alan eylemler çeşitli yargısal kararlarda vurgulandığı üzere sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk almak için öldürmek, insanı kurban etmek gibi duyguların etkisi altında gerçekleştirilen eylemlerdir.
Mahkememiz yargılamasına konu somut olayda ise taraflar arasında önceye dayalı tanışıklık ve anlaşmazlıklar bulunduğu gözetildiğinde sanık Cemal Metin'in az yukarıda da açıklandığı üzere sırf öldürmüş olmak için öldürme veya ölenin acısından zevk alma veya öleni kurban etme gibi bir düşünce içerisinde hareket ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından mahkeme somut olayda söz konusu nitelikli halin uygulama şartlarının gerçekleşmediğini kabul etmiştir.
Eziyet çektirerek öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmede: Söz konusu unsurun gerçekleştiğinin kabulü için ise maktulün hemen öldürülmemesi, belirli bir süre acı çektirilerek öldürülmesinin gerektiği, maktulü öldürme olanağı bulunan failin hemen öldürmeyi gerçekleştirmemesi, ölüm sonucunu meydana getirmede zorunlu olmayan şekilde maktule eziyet etmesi gerekmektedir.
Yakarak öldürme fiilleri kural olarak söz konusu bent kapsamında değerlendirilmektedir ancak fiili gerçekleştirmeye yönelik olmayıp cesedi ve delilleri yok etmeye yönelik davranışlar bu bent kapsamında değil ancak diğer unsurlarla birlikte TCK'nın 62 maddesi kapsamında değerlendirilebilecektir.
Söz konusu açıklamalar ışığında somut olay yönünden yapılan değerlendirmede, Maktul hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. Üst Kurulunca düzenlenen 20/05/2021 günlü raporda ve sonrasında düzenlenen ek raporlarda maktulün saçlı deri altı hematomunda %14,9 karboksihemoglobin
tespit edildiği dikkate alındığında kişinin hayatta iken yangına maruz kaldığının kabulü gerektiği belirtilmiş ise de, söz konusu raporda ve İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 30/10/2020 tarihli mütalaasında da belirtildiği üzere sanığın maktulün boynuna yaptığı baskının ve bu durumun maktulde mekanik asfiksiye neden olup tek başına ölüm neticesini gerçekleştirebileceğinin belirtildiği, sanık Cemal Metin ve maktulün olay günü saat 15:00 sıralarında yayla evine girdikleri ve sanığın maktule yönelik eylemi gerçekleştirdikten sonra maktulü varilin içerisine koyup yakmaya çalıştığı ancak varilin tutuşmaması üzerine yayla evinden çıktığı ve planı doğrultusunda maktulün cep telefonunun sinyal vermesi için önce Keyif Oturağına daha sonra ise maktulün yaşadığı Akyaka Mahallesine gittiği, daha sonra yayla evine döndüğü, daha sonra üzerindeki kıyafetleri değiştirmek ve yıkamak için kendi evine gittiği, Muslihittin Mahallesinde bulunan akaryakıt istasyonuna benzin almaya gittiği, dikkate alındığında sanık Cemal Metin'in maktulle birlikte yayla evine girdikten hemen sonra maktulün boğazını sıkarak maktulü öldürmeye kalktığı ve eylemini bir an önce tamamlamak istediği, eziyet çektirme kastının bulunması halinde uzun süre eylemini devam ettirmesinin gerektiği, sanığın profesyonel bir sağlık personeli olmadığı da gözetildiğinde maktulün boğazını ölümü gerçekleştirecek nitelikte kırık oluşmasına neden olacak kadar sıktıktan sonra
maktulün henüz ölmemiş olduğunu bilemeyebileceği, sanığın maktule yönelik yakma fiilini gerçekleştirmekteki amacının eziyet çektirmeye yönelik olmayıp maktulün cesedini yok ederek yakalanmaktan kurtulma ve suç delillerini yok etmeye yönelik olduğu gözetildiğinde mahkeme sonuç
cezaya etkisi olmamakla birlikte koşulları oluşmadığından söz konusu unsurun somut olayda gerçekleşmediğini kabul etmiştir.
Burada ayrıca belirtmek gerekir ki, sanık müdafileri tarafından dosyaya sunulan Adnan Menderes Üniversitesi Adli Tıp Anabilimdalı öğretim üyelerince düzenlenen 17/06/2022 tarihli heyet raporunda kişinin hayattayken yangına maruz kalmasının sadece %14,9'luk karboksi hemoglobin değeriyle
söylenmesinin mümkün olmadığı, vücut boşluğu olmayan sadece saçlı deri altı hematomlu alanda saptanmasının yeterli ve değerli olmadığı belirtilmiştir.
PINAR GÜLTEKİN DAVASINDA GEREKÇELİ KARARA AİLENİN AVUKATINDAN SERT TEPKİ
Pınar Gültekin cinayetinde kamu oyuna bomba gibi düşen mahkemenin 'haksız tahrik indirimi' kararının merakla beklenen gerekçeli kararı da tepki gördü. Kararda, "Avcı'nın Gültekin'i yakmasının eziyet suçu değil, cesedi ortadan kaldırmaya yönelik bir eylem olduğu" belirtildi. Karara tepki veren Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, " Adli Tıp 3. Üst Kurulu'nun 20.05.2021 ve yine aynı kurulun 13.01.2022 tarihli raporlarına göre Pınar Gültekin'in hayatta iken yangına maruz kaldığı, diğer bir ifade ile yakıldığı sırada hayatta olduğu tartışmasızdır. Mahkemenin henüz canlıyken diri diri yakıldığı adli tıp raporlarıyla sabit olan maktule Pınar Gültekin'in öldürülmesinin canavarca hisle eziyet çektirilerek olmadığı şeklindeki tespiti dahi tek başına bu mahkemenin imza attığı hukuksuz kararın vehametinin net bir göstergesidir" dedi.
GEREKÇELİ KARAR EZİYET SUÇU DEĞİL CESEDİ ORTADAN KALDIRMAYA YÖNELİK EYLEM DEDİ
Avukat Epözdemir "TCK'nın 82/1-b maddesinde düzenlenen canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmede; Muğla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede ve Muğla Cumhuriyet Savcısınca verilen mütalaada sanık Cemal Metin Avcı hakkında TCK'nın 82/1-b maddesinin tatbiki talep edilmiştir. Canavarca hisle öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmede, TCK'nın 82/1-b maddesinde düzenlenen canavarca his kavramı içerisinde yer alan eylemler çeşitli yargısal kararlarda vurgulandığı üzere sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk almak için öldürmek, insanı kurban etmek gibi duyguların etkisi altında gerçekleştirilen eylemlerdir. Mahkememiz yargılamasına konu somut olayda ise taraflar arasında önceye dayalı tanışıklık ve anlaşmazlıklar bulunduğu gözetildiğinde sanık Cemal Metin'in az yukarıda da açıklandığı üzere sırf öldürmüş olmak için öldürme veya ölenin acısından zevk alma veya öleni kurban etme gibi bir düşünce içerisinde hareket ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından mahkeme somut olayda söz konusu nitelikli halin uygulama şartlarının gerçekleşmediğini kabul etmiştir" dedi.
Avukat Epözdemir tepkisini şöyle sürdürdü: "Eziyet çektirerek öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmede: Söz konusu unsurun gerçekleştiğinin kabulü için ise maktulün hemen öldürülmemesi, belirli bir süre acı çektirilerek öldürülmesinin gerektiği, maktulü öldürme olanağı bulunan failin hemen öldürmeyi gerçekleştirmemesi, ölüm sonucunu meydana getirmede zorunlu olmayan şekilde maktule eziyet etmesi gerekmektedir. Yakarak öldürme fiilleri kural olarak söz konusu bent kapsamında değerlendirilmektedir ancak fiili gerçekleştirmeye yönelik olmayıp cesedi ve delilleri yok etmeye yönelik davranışlar bu bent kapsamında değil ancak diğer unsurlarla birlikte TCK'nın 62 maddesi kapsamında değerlendirilebilecektir. Söz konusu açıklamalar ışığında somut olay yönünden yapılan değerlendirmede, Maktul hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. Üst Kurulunca düzenlenen 20/05/2021 günlü raporda ve sonrasında düzenlenen ek raporlarda maktulün saçlı deri altı hematomunda yüzde 14,9 karboksihemoglobin tespit edildiği dikkate alındığında kişinin hayatta iken yangına maruz kaldığının kabulü gerektiği belirtilmiş ise de, söz konusu raporda ve İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 30/10/2020 tarihli mütalaasında da belirtildiği üzere sanığın maktulün boynuna yaptığı baskının ve bu durumun maktulde mekanik asfiksiye neden olup tek başına ölüm neticesini gerçekleştirebileceğinin belirtildiği, sanık Cemal Metin ve maktulün olay günü saat 15:00 sıralarında yayla evine girdikleri ve sanığın maktule yönelik eylemi gerçekleştirdikten sonra maktulü varilin içerisine koyup yakmaya çalıştığı ancak varilin tutuşmaması üzerine yayla evinden çıktığı ve planı doğrultusunda maktulün cep telefonunun sinyal vermesi için önce Keyif Oturağına daha sonra ise maktulün yaşadığı Akyaka Mahallesine gittiği, daha sonra yayla evine döndüğü, daha sonra üzerindeki kıyafetleri değiştirmek ve yıkamak için kendi evine gittiği, Muslihittin Mahallesinde bulunan akaryakıt istasyonuna benzin almaya gittiği, dikkate alındığında sanık Cemal Metin'in maktulle birlikte yayla evine girdikten hemen sonra maktulün boğazını sıkarak maktulü öldürmeye kalktığı ve eylemini bir an önce tamamlamak istediği, eziyet çektirme kastının bulunması halinde uzun süre eylemini devam ettirmesinin gerektiği, sanığın profesyonel bir sağlık personeli olmadığı da gözetildiğinde maktulün boğazını ölümü gerçekleştirecek nitelikte kırık oluşmasına neden olacak kadar sıktıktan sonra maktulün henüz ölmemiş olduğunu bilemeyebileceği, sanığın maktule yönelik yakma fiilini gerçekleştirmekteki amacının eziyet çektirmeye yönelik olmayıp maktulün cesedini yok ederek yakalanmaktan kurtulma ve suç delillerini yok etmeye yönelik olduğu gözetildiğinde maktulün boğazını ölümü gerçekleştirecek nitelikte kırık oluşmasına neden olacak kadar sıktıktan sonra maktulün henüz ölmemiş olduğunu bilemeyebileceği, sanığın maktule yönelik yakma fiilini gerçekleştirmekteki amacının eziyet çektirmeye yönelik olmayıp maktulün cesedini yok ederek yakalanmaktan kurtulma ve suç delillerini yok etmeye yönelik olduğu gözetildiğinde mahkeme sonuç cezaya etkisi olmamakla birlikte koşulları oluşmadığından söz konusu unsurun somut olayda gerçekleşmediğini kabul etmiştir" dedi.
BÖYLE KEPAZE BİR GEREKÇE OLABİLİR Mİ?
Rezan Epözdemir heyet raporlarına da dikkat çekerek "Burada ayrıca belirtmek gerekir ki, sanık müdafileri tarafından dosyaya sunulan Adnan Menderes Üniversitesi Adli Tıp Anabilimdalı öğretim üyelerince düzenlenen 17/06/2022 tarihli heyet raporunda kişinin hayattayken yangına maruz kalmasının sadece yüzde 14,9'luk karboksi hemoglobin değeriyle söylenmesinin mümkün olmadığı, vücut boşluğu olmayan sadece saçlı deri altı hematomlu alanda saptanmasının yeterli ve değerli olmadığı belirtilmiştir. Böyle kepaze bir gerekçe olabilir mi?" dedi.
HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİ DOĞRUDUR DİYEN HUKUKÇUYA SERT TEPKİ
Epözdemir, katıldığı bir TV yayınında, "Pınar Gültekin dosyasında uygulanan haksız tahrik indirimi doğrudur" diyen bir hukukçuya da sert tepki göstererek, şunları söyledi:
"Astronomik vekalet ücretleriyle takip ettiği Fetö ve çıkar amaçlı suç örgütü dosyalarında mahkemelerin aksi nitelikteki kararlarını, katıldığı canlı yayınlarda alabildiğince ve ölçüsüz eleştiren, mahkemeleri yok sayan bir hukukçunun dosya ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmadan "Pınar Gültekin dosyasında uygulanan haksız tahrik indirimi doğrudur, mahkemeleri eleştiremezsiniz, mahkemeleri yok sayamazsınız" şeklindeki beyanları müvekkil aileyi ziyadesiyle üzmüştür. Bu dil, diri diri yakıldığı adli tıp raporlarıyla sabit olan, üzerine beton dökülerek dere yatağına atılan, hunharca ve vahşice katledilen Pınar Gültekin'in ölümünü ve bütün kadın cinayetlerini meşrulaştırmaya matuf "erkek egemen ve eril" bir dildir. Bu dil hunharca ve vahşice işlenen bu cinayeti ve sanığı yargılamak yerine, maktulenin özel hayatını yargılama konusu yapan bir dildir. Bu dil kadın katillerini yüreklendiren bir dildir. Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili asıl mücadele edilmesi gereken bu dildir. Üniversite öğrencisi olan biricik kızları canice katledilen müvekkiller bu incitici, sorumsuz ve sorunlu dili en basit tabiriyle kınamaktadır" dedi