AK Parti MYK toplantısı sonrası Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten flaş açıklamalar
Son dakika haberleri... Başkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulundu. CHP'nin tezkereye 'hayır' demesini sert bir dille eleştiren Çelik, ''Bu ibretlik bir durumdur, savrulma yaşadılar.'' ifadelerini kullanırken, 10 büyükelçinin geri adım atması, AB ile ilişkiler, Ermenistan ile normalleşme ve kadın cinayeti hususlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK toplantısı sonrası gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. CHP'nin tezkereye hayır demesiyle ilgili çarpıcı ifadeler kullanan Çelik, Ermenistan ile normalleşme, AB ile ilişkiler, Başkan Erdoğan'ın Afrika ziyareti ve kadın cinayetleri gibi önemli hususlara değindi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP'nin Irak ve Suriye tezkerelerinde hayır oyu vermesine ilişkin, "Türkiye'nin terörle mücadelesini bir savaş olarak niteleyip, Türkiye ile terör örgütlerini eşit tutan bir zihniyet ve bu zihniyeti temsil eden parti ile CHP aynı hizaya gelmiştir." dedi.
Vatandaşların 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayan Çelik, Cumhuriyeti, vatanı, milleti koruma uğrunda canlarını feda eden bütün şehitleri rahmetle andı, gazilere şükranlarını sundu. Çelik, Cumhuriyetin büyük mücadelelerden geçerek bugüne geldiğini, aynı ruh, kararlılık ve iradeyle de geleceğe aktarılacağını ifade etti.
- KADIN CİNAYETLERİ
Evlatlarına kavuşmak için vicdan nöbeti tutan Diyarbakır Anneleri'ne selamlarını ileten Çelik, Şebnem Şirin'in hunharca katledildiğini, kadın cinayetlerinin içlerini acıtmaya devam ettiğini söyledi.
Bu tür cinayetleri işleyen canilerin, içinde bulundukları kültürel ortam, onları teşvik eden çeşitli kodlar ve eğitimden sivil toplum çalışmalarına kadar birçok alanda güçlü bir mücadele verilmesinin gerektiğini bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, çok boyutlu bir mücadele. Kadına dönük şiddetin insanlığa dönük şiddet olduğunun anlatılması, bunun yeni nesillerde bir bilince dönüşmesi çok boyutlu çalışmayı hep beraber ortaya koyulacak bir iradeyi gerektiriyor. Parti olarak, bu konuda çalışan bileşenlerle çok yakın temas içerisindeyiz. Gerek yasal düzenlemeler gerek tedbirler konusunda çok önemli adımlar attık. Caydırıcılık anlamında ve bunların takibi konusunda güvenlik güçlerimizin hareket merkezi diyebileceğimiz özel takip sistemleriyle bütün bunları önlemeye dönük yüksek bir gayreti var. Bu sadece güvenlik ve yasa meselesi değil. Kuşkusuz o alanlarda son derece titiz bir şekilde konu takip ediliyor. Bu konuda parti olarak yeni çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Şebnem Şirin'e Allah'tan rahmet diliyorum. Bu yargılama sürecini de yakın bir şekilde takip edeceğiz."
- IRAK VE SURİYE TEZKERESİ
Çelik, milli güvenlik açısından elzem olan terörle mücadelenin terör operasyonlarıyla güçlü bir şekilde sürdüğünü aktardı. Son olarak Türkiye'nin Irak ve Suriye'deki askeri varlığı için Meclis'e tezkere getirildiğini anımsatan Çelik, bu tezkerenin oylamasında "hayır" oyu veren partilerin gerekçelerinin mantıksızlığı, dayanaksızlığı ve milli güvenlik hassasiyetinden yoksunluğuyla karşı karşıya kaldıklarını söyledi.
Tezkerenin milli güvenliği korumak için kararlı olduklarını gösteren bir irade beyanı olduğuna dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:
"Bu tezkerelerle yapılan operasyonlar söz konusu olmasaydı bugün Türkiye'nin Suriye ve Irak sınırlarının yakınında birtakım 'terör devletçikleri' dediğimiz fiili oluşumlar kurulmuş olacaktı. Bu fiili oluşumlar, kurulma safhasına gelmeye başlamışken, Türk Silahlı Kuvvetleri bütün bu bölgeye girmiş ve oraları darmadağın etmiştir. Sınırlarımızın yakınında herhangi bir şekilde teröre ait fiili oluşuma müsaade etmeyeceğimiz, hiçbir terör devletçiğine göz yummayacağımız en kararlı bir biçimde gösterilmiştir. Maalesef geçmişte 'PYD/YPG Türkiye'ye niye saldırsın ki?' diyenler, bugün tezkereye hayır oyu vermişlerdir. Bu ibretlik bir durumdur. Daha önce tezkereye oy verirken, 'askerimizi orada savunmasız bırakamayız, o yüzden tezkereye evet diyeceğiz' diyorlardı. Bu sefer tezkereye hayır oyu vermek gibisinden maalesef bir savrulmayı yaşamışlardır. Silahlı kuvvetlerin bölgede var olması elzem."
Çelik, Türkiye'nin sınır güvenliği açısından Irak ve Suriye sınırında oluşturulan 20-30 kilometre derinliğin ne kadar hayati olduğunun süreç içerisinde görüldüğünü söyledi.
"Ortaya koyulan iradeye Türkiye'nin milli güvenliği konusunda hassasiyeti olan herkesin destek vermesi gerekirdi ama enteresan bir tablo ortaya çıkmıştır." ifadesini kullanan Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'nin terörle mücadelesini bir savaş olarak niteleyip, Türkiye ile terör örgütlerini eşit tutan bir zihniyet ve bu zihniyeti temsil eden parti ile CHP aynı hizaya gelmiştir. Teröre destek verenler, PKK'yı terör örgütü saymayanlar CHP ve içinde bulundukları ittifak bir yerlerine mesaj göndererek 'bu tezkere hayır oyu verin' dedikten bir müddet sonra CHP'den hayır oyu gelmiştir. Doğrusunu söylemek gerekirse geçmişte CHP ile birçok konuda anlaşmazlığımız olsa bile CHP, Türkiye'nin sınır güvenliği ve milli güvenliği konusunda çok yüksek hassasiyet üretirdi. Mecliste yapılan konuşmalarda sınır güvenliğinin sağlanması, milli güvenliğin korunması, Irak ve Suriye'den gelen terör tehdidinin bertaraf edilmesi konusunda CHP'deki arkadaşlarımız çok güçlü konuşmalar ve dikkate alınması gereken analizler ortaya koyarlardı, terörle mücadeleye destek verirlerdi. Ortaya çıkan tablo CHP'nin tarihi açısından bir kırılmadır. CHP kendi tarihindeki pozitif duruşu terk etmiş görünüyor. Yüksek sesle hayır oyu vereceklerini söylediler ve hayır oyu verdiler. Bu kayıtlara geçmiştir, milletimiz bunu değerlendirecektir."
Son zamanlarda takip ettikleri bir konunun İsrail'de işgal altındaki yerleşim yerlerinde yapılan inşaatlar olduğunu belirten Çelik, İsrail Yüksek Planlama Konseyinin bu hafta Batı Şeria'daki çeşitli yerlerde 3 bin 100 yeni konutun inşasına izin verdiğini söyledi.
Bunun iki devletli çözüm perspektifini ortadan kaldıran bir yaklaşım olduğunu ifade eden Çelik, ayrıca insan haklarıyla ilgili çalışan 6 Filistin kuruluşunun bir şekilde engellendiğini aktardı.
- YANAN ORMANLIK ALANLARDA YAPILACAK ÇALIŞMA
Yangınlar sırasında kaybedilen orman alanlarının yeniden ağaçlandırılacağını söylediklerini anımsatan Çelik, ortaya atılan çeşitli iddiaların Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından güçlü şekilde reddedildiğini dile getirdi.
Çelik, konuyu yakından takip ettiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Kasım ayında Tarım ve Orman Bakanlığımız, Adana, Antalya, Denizli, Isparta, Mersin ve Muğla'da yanan ormanların yeniden ormanlaştırılması için bir seferberlik başlatıyor. Burada birkaç metot kullanılacak bilim adamlarının önerisine göre. İlk metot, ağaçlandırma yöntemi. Daha sonra tohum takviye yöntemi ve yine bilim adamlarının tavsiyesine göre bazı yerleri de kendi kendini tamir etmesi için kendi haline bırakma yöntemi. Bu da 11 Kasım'da, Milli Ağaçlandırma Günü biliyorsunuz, 81 ilde vatandaşlarımızla birlikte bu seferberlik kapsamında ortaya konulacak."
Afrika ziyaretinde dünyanın en kıymetli şeyinin su olduğunu gördüklerini diyle getiren Çelik, temiz suya ulaşma probleminin, hastalık ve ölüm gibi son derece trajik sonuçlar doğurduğunu ifade etti.
Türkiye'de 1. Su Şurası'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleşmesinin, bu bakımdan son derece önemli olduğuna işaret eden Çelik, temiz su kaynaklarının korunması, yeni temiz su kaynakları üretilmesi, atık konusunda yeni politikalar ortaya konulması, diğer su kaynaklarının israf edilmemesi için ortaya pek çok mekanizma koyulduğunu, Avrupa Yeşil Mutabakatı'na uyum çerçevesinde de zaten bu konunun daha güçlü mekanizmalarla takip edilmeye devam edileceğini söyledi.
Çelik, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
BAŞKAN ERDOĞAN'IN AFRİKA ZİYARETİ
Afrika'da sömürge tarihine imza atmış olanların, bugün eşit ortaklık çerçevesi ile giden Türkiye'yi sorgulaması ibretlik bir durumdur. Yatırımlar yapıyoruz, insanı faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Afrika'ya yeni ziyaretleri planlanıyor.
ERMENİSTAN İLE NORMALLEŞME
Önemli bir tarihi fırsat penceresi Ermenistan için söz konusudur. Azerbaycan'a karşı olan saldırgan tutuştan vazgeçerse bölgede kurulacak istişare mekanizmasının bir parçası olacaktır. Bunu Azerbaycan ve Türkiye kabul etmiştir.
BÜYÜKELÇİLERİN GERİ ADIM ATMASI
Böyle bir üslubu kabul edemezdik. Yapılan iç diplomatik misyona uygun bir davranış değildi. Ülkeler arasında birbirlerinin politikasını kritik eden dönemler yoğunlaşabiliyor.
AB İLE İLİŞKİLER
Türkiye bir aday ülkedir AB'nin de eleştirileri var. AB bir yandan eleştiri getiriyor, bir yandan da 23. ve 24. fasılları açmıyor. Fasıl açmak için ön şart olmaz. Bir meseleyi müzakere ederseniz, konuşursunuz ilerleyebiliyorsanız faslı kapatırsınız. Siz fasıl bile açmıyorsunuz. Yaptığınız şey bir değerlendirme, analiz olmuyor. Bu konuları Türkiye'ye karşı negatif koz olarak kullanmış oluyorsunuz.
AB, 18 Mart mutabakatının içinde olan fasılların açılması, üst düzey temaslar, gümrük birliğinin güncellenmesi gibi konuların hiçbirini gündeme almıyor, göç konusunu ele alıyor. Bu AB'nin attığı imzaya sadık kalmamasının göstergesidir. AB kendisini ilgilendirmeyen konularda tarafmış gibi konuşup, Kıbrıs Türkleri'ni görmezden gelen politikasını sürdürüyor. Doğru tavır oturup müzakere etmektir. Fasıl açmaya bile cesaret edemiyorlar. Gümrük birliğinin güncellenmesinin engellenmesi hiçbir mantiki yaklaşıma uymuyor.
- "Dışişleri Bakanlığımız da bu tip durumlarda atılacak eylem planıyla ilgili çalışmıştı"
10 büyükelçinin Osman Kavala ile ilgili açıklamasına benzer açıklamaların olmaması için ek tedbir alınıp alınmayacağına ilişkin soru üzerine Çelik, şunları söyledi:
"Bu konuyu takip edeceğiz. Dışişleri Bakanlığımız da bildiğim kadarıyla bu tip durumlarda atılacak eylem planıyla ilgili çalışmıştı. Türkiye'nin iç işlerine müdahale ya da egemenlik haklarını ihlal gibi konular olduğunda, nasıl bir mekanizmayla buna tavır konulacağı konusunda bir eylem planı ortaya konmuştur, çalışmıştır bu konuda. Ama esas olan tabi diplomatların, büyükelçilerin asli ilişkilerine yoğunlaşarak Türkiye'ye müdahale anlamına gelecek herhangi bir açıklamadan uzak durması, ülkelerin ilişkilerini geliştirmeye odaklanan gerçek diplomatik misyonlarını üretmeleridir. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunan, iyi diyalog kanallarının açık tutulmasını sağlayan bütün büyükelçilerin ve diplomatların çalışmalarından tabi ki memnuniyet duyarız ama diğerini de tabi ki reddediyoruz."
- KADIN CİNAYETLERİ
Kadın cinayetlerinin politize edilmesine dair değerlendirmesi sorulan Çelik, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri gibi bazı meselelerin ortak bir tavır ve irade ortaya koyulması gereken konular olduğunu söyledi.
Çelik, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Daha bu acı haber (Şebnem Şirin cinayeti) duyulur duyulmaz birilerinin hemen bunu bir politik tartışmaya dönüştürmeye çalışması, şu parti fazla yaptı, bu parti eksik yaptı gibisinden temeli olmayan bir yaklaşım üretmesi bu açıdan doğru değil. Bu, son derece insani ve canımızı yakan bir konu. Bunun kesinlikle bir politik tartışma alanı olmaması lazım, ortak bir dayanışma alanı olması lazım. Herkesin burada kimliğini, elindeki birikimi, kapasiteyi 'bu şiddet konusuyla nasıl mücadele ederiz' diye yoğun bir şekilde seferber ederek yaklaşması lazım. Bu çerçevede her görüş ve kesimden bileşenlerle bundan sonrasında da çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Birtakım yeni çalışmalar yapacağımızı da bu anlamda ifade etmek isterim."
- "MİLLİ GÜVENLİK KONUSUNDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARI HASSASTIR"
Suriye ve Irak tezkerelerine ilişkin soruları da yanıtlayan Çelik, "Tezkereye 'hayır' vermekten birileri oy bekliyorsa hiçbir vatandaşımızın buna herhangi bir şekilde yöneleceğini düşünmüyorum. Türkiye'nin milli güvenliği konusunda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hassastır. Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin ortaya koyduğu bu yanlış yaklaşıma karşı Cumhuriyet Halk Partisi tabanının da herhangi bir şekilde olumlu yaklaşacağını düşünmüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi tabanındaki kardeşlerimiz, vatandaşlarımız, Türkiye'nin milli güvenliği konusunda son derece hassastırlar." diye konuştu.
CHP'nin tezkere hakkında süresi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına dair iki eleştirisi olduğunu belirten Çelik, yabancı silahlı kuvvetler meselesinin, CHP'nin bundan önce "evet" verdikleri tezkerelerde de olduğuna işaret etti.
2014'ten bu yana her tezkerede bulunan bu hususun amacı hakkında bilgi veren Çelik, şunları kaydetti:
"DEAŞ ile mücadele açısından uluslararası bir koalisyonun parçasıyız. Dolayısıyla o koalisyon çerçevesinde, Diyarbakır'da, İncirlik'teki hava üslerinin kullanılması, İskenderun Limanı'nın kullanılması, müşterek harekat merkezlerinin kurulması gibi yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onay vereceği kapsam, sınır ve süre içerisinde bu iş birlikleri yapılabiliyor. Mesela en son 25 Ekim 2021 tarihinde Birleşik Krallık güçleri ile ülkemiz beraberce DEAŞ'a karşı operasyonlar gerçekleştirmiştir. Bu madde, Türkiye'nin uluslararası terörle mücadele koalisyonunun bir parçası olması manasında ihtiyaç duyulan bir maddedir."
- "Başka ilişkiler çerçevesinde 'hayır' demeye karar vermişler"
Çelik, şunları söyledi:
"Cumhuriyet Halk Partisi içinde o maddenin ne manaya geleceğini bilen eski diplomat olan, orada siyaset yapan bu konuları bilebilecek kimseler de var. İki cümleyle izah edebilirler bunun ne kadar makul ve normal olduğunu. Yani bunun bilinmemesi mümkün değil. Ama bu bilinmesine rağmen başka ilişkiler çerçevesinde 'hayır' demeye karar vermişler. Ondan sonra da buna bahane üretmek için o maddeye sığınıyorlar. Zaten dikkat edin, Cumhuriyet Halk Partisinin bu tavrını takdir eden tezkereye 'hayır' vermesini takdir eden siyasetçilere bakın, bunlar sadece 'PKK terör örgütü değildir' diyen PKK terör örgütüne siyasi destek veren kişilerden ve kesimlerden oluşuyor. Bunun dışında Cumhuriyet Halk Partisinin bu tavrını takdir eden hiç kimse görmedik. Onlar da alenen söylüyorlar zaten doğru yapmışlar diye. Aynı anda PKK'ya destek veriyorlar. Maalesef Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi, Cumhuriyet Halk Partisini PKK'ya destek verenlerin kendilerine de destek verdiği bir duruma düşürmüştür. Bu aslında hiç olmaması gereken bir durum. Cumhuriyet Halk Partisinin öteden beri milli güvenlik konusundaki hassasiyet çizgisinde de kırılma yaratan bir durum."
Tezkerenin süresi konusundaki eleştirilere değinen Çelik, terörle mücadele kararlılığını daha güçlü şekilde göstermek, planlamayı daha kapsamlı yapmak ve mücadeleyi daha net şekilde çerçevelemek için bu sürenin istendiğini bildirdi.
Çelik, "Cumhuriyet Halk Partisi'nde Türkiye'nin terörle mücadelesinin süresini tartışmak bir mesele haline geldiyse emin olun bu başka bir anlama gelir ve yazık olur. Türkiye'nin terörle mücadelesinin süresini tartışanlar, Türkiye'ye saldıran terör örgütlerine destek verenler, Cumhuriyet Halk Partisinin kendisini bu duruma düşürmemesi lazımdı ama maalesef yönetim o partiyi bu duruma düşürmüştür." ifadelerini kullandı.
Çelik, konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G-20 Zirvesi kapsamında Roma'da ve Glasgow'da önemli temasları olacağını sözlerine ekledi.
SORU - CEVAP BÖLÜMÜ
(10 Büyükelçi) Bu konuyu takip edeceğiz. Bundan sonrasında Türkiye'nin iç işlerine müdahale olduğunda bunun nasıl bir mekanizmayla buna tavır konulacağı konusunda eylem planını ortaya koymuştur. Çalışılmıştır buna.
(Kadın cinayetleri) Bazı meseleler var bu meselelerde ortak duyarlılık oluşturmak çok önemli. Bu insanlıkla ilgili bir sorundur. Bu acı haber duyulur duyulmaz birilerinin bunu politik tartışmaya çevirmesi doğru değil. Bunun kesinlikle politik tartışma alanı olmaması lazım. Biz her göüşten her kesimden bileşenlerle bundan sonrasında da çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Bir takım yeni çalışmalar yapacağımızı ifade ederim.
(CHP'nin tezkereye hayır oyu vermesi) Tezkereye hayır diyerek oy bekliyorlarsa Türkiye Cumhuriyetinin bütün vatandaşları hassastır. CHP tabanının da olumlu yaklaşacağını düşünmüyorum. CHP tabanındaki kardeşlerimizde bu konularda hassastır. Bu CHP'nin yaptığı bir yanlış, savrulmadır.
(Türkiye'de yabancı askerlerin bulunması) Daha önce evet dedikleri tezkerelere bakın, o tezkerelerde de bu madde var. CHP'nin daha önce evet dediği tezkerelerde de o madde vardı. Ya CHP okumadı böyle bir tavır sergiliyorlar. CHP içinde bu maddenin ne anlama geldiğini bilen kimseler de var. Bunu iki cümlede ifade edebilirler. Başka ilişkiler içinde hayır demeye karar vermişler, tutuyorlar bu maddeye sığınıyorlar. Bu olmaması gereken bir durum.