Şike kumpası davasının gerekçesi açıklandı
FETÖ'nün kurguladığı ve devlet yönetimi ile Fenerbahçe üzerinden devreye soktuğu şike kumpasında davanın gerekçeli kararı açıklandı. Sözde şike soruşturmasıyla hem milyonlarca taraftarı bulunan camialar karşı karşıya getirilerek sokağa dökülmek istendi hem de oluşacak kaos ortamından hükümetin sorumlu tutularak yıpratılması amaçlandı. Bu yolla Fenerbahçe yönetiminin de ele geçirilmeye çalışıldığına vurgu yapılan kararda, Fenerbahçe’nin taraftar kitlesinden ve finansal gelirinden nemalanmayı amaçladığı değerlendirmesi yapıldı.
FETÖ'nün futbolda şike kumpasına ilişkin görülen davanın gerekçeli kararının yazımı tamamlandı. Başkanlığını Ahmet Uğuz'un yaptığı İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kaleme aldığı 3 bin sayfalık gerekçeli kararda, örgütün bir hamleyle birden çok çıkar sağlamayı amaçladığına vurgu yapıldı.
Sözde şike soruşturmasıyla hem milyonlarca taraftarı bulunan camialar karşı karşıya getirilerek sokağa dökülmek istendi hem de oluşacak kaos ortamından hükümetin sorumlu tutularak yıpratılması amaçlandı. Bu yolla Fenerbahçe yönetiminin de ele geçirilmeye çalışıldığına vurgu yapılan kararda, Fenerbahçe'nin taraftar kitlesinden ve finansal gelirinden nemalanmayı amaçladığı değerlendirmesi yapıldı.
FUTBOL ENDÜSTRİSİNE GÖZ DİKTİ
Günümüzde futbolun sadece bir spor dalı olmaktan öte, sponsorluklar, yayın gelirleri, reklam ve isim hakları ile birlikte tek başına bir ekonomi, küresel bir endüstri haline geldiğine dikkat çekilen kararda, ekonomik yönden sürekli bir arayış içerisinde olan FETÖ Silahlı Terör Örgütü'nün uzun yıllardır üzerinde durduğu ve yapılanma çabasına girdiği bir alan olarak karşımıza çıktığına vurgu yapıldı. Karara göre; FETÖ 90'lı yıllardan itibaren bu spor dalı içerisinden eleman ve üye devşirmeye çalıştı. İlerleyen dönemlerde devşirdiği sporcular ve spor adamları sayesinde himmet adı altında gelir elde etmeye ve finansal açıdan bu alana nüfuz etmeye başladı. Bu endüstri içerisindeki yapıya ait organizasyonlarla hem gelir kaynağını arttırdı, hem de ülkede milyonların severek takip ettiği sporcu yüzleri ile kendisini sempatik gösterme çabasıyla hareket etti.
TRANSFERLERE KADAR NÜFUZ ETTİLER
Şike kumpasında yargılanan sanıkların savunmalarında, dinlenen tanıkların beyanlarında geçtiği üzere, artık sporcu ve teknik adam transferlerine kadar örgütün nüfuz ettiğine vurgu yapılan kararda, FETÖ'nün spor camiası üzerindeki etkinliğini arttırarak, finansal ve örgütsel yapılanmasını belli bir seviyeye çıkardıktan sonra artık spor camiasının gündemini ve yaratmak istediği algı operasyonlarını elindeki gazete ve televizyon ile belirlemeye başladığı anlatıldı.
SORUŞTURMANIN YETKİ VE GÖREV ALANLARINI İHLAL ETTİLER
Futbol dünyasına yön vermek ve nüfuz ederek yönetmek isteyen örgüt bu kapsamda elindeki emniyet ve yargı yapılanmasındaki faal olan örgüt üyeleri ile operasyonel faaliyetlere bu kapsamda hız verdi. Bahis ve şike iddiaları üzerinden yapılan bir ihbarı değerlendirmek suretiyle, tüm eylemlerini yasal bir görünüme ve temele sahipmiş gibi göstererek soruşturmaya başlandı. Ancak başlanılan soruşturmanın kapsamını genişletmek ve tüm kamuoyunun dikkatini çekmek ve oluşturmak istediği algı için söz konusu soruşturmanın yetki ve görev alanlarını ihlal ederek, bilerek ve isteyerek soruşturmanın yönünü Türkiye Futbol Federasyonu ve Fenerbahçe Spor Kulübüne çevirdi.
CAMİALAR KARŞI KARŞIYA GETİRİLMEK İSTENDİ
Gerekçeli karara göre; spor kamuoyunu ve özellikle milyonlarca taraftarı bulunan camiaları karşı karşıya getirmek ve kaos ortamından faydalanmak isteyen örgüt, özellikle emniyet ve yargıdaki elemanları vasıtasıyla harekete geçirdiği kumpas organizasyonu ile tek bir hamle ile birden fazla çıkar sağlamayı amaçladı.
TARAFTARLARIN SOKAĞA DÖKÜLMESİ AMAÇLADI
Örgütün öncelikli amacı; her dönemde yaptığı kumpas organizasyonunu, emniyet ve yargı ayağındaki elemanları ile legal bir görünüme kavuşturup, sahibi olduğu basın ve yayın organları ile topluma empoze etmeye çalıştı. Böylelikle camiaların milyonlarca taraftarını karşı karşıya getirip, kaotik bir ortam yaratarak ve taraftarları sokağa dökmeyi amaç edindi.
HÜKÜMETİ SORUMLU TUTUP FENERBAHÇE YÖNETİMİ ELE GEÇİRİLMEYE ÇALIŞILDI
Örgüt, bununla birlikte toplumsal kutuplaşma ve huzursuzluk ortamı oluşturarak, devleti ve hükümeti bu kaotik ortamdan sorumlu göstermek suretiyle yıpratmaya çalıştı. Diğer yandan da Fenerbahçe yönetimini ele geçirmeye çalışarak sahibi olduğu taraftar kitlesinden ve finansal gelirden nemalanmayı amaçladı.
ANA AMAÇ HÜKÜMETİ YIPRATMAK
FETÖ'nün genel hareket tarzının, devlet içerisindeki kadrolara sinsice yapılanmasının yanı sıra toplumsal kaostan beslenme olduğuna dikkat çekilen kararda, "Daha önce 17-25 Aralık ve 7 Şubat MİT kumpası yargılamalarında olduğu gibi kumpas organizasyonlarının ana teması toplumu, hedefindeki algıya yönelterek kaos çıkarmak ve böylelikle devleti ve hükümeti yıpratmaya ve işlevsiz hale getirmeye çalışmaktır" ifadelerine yer verildi.
"KAOS ÇIKARMAKTAN İMTİNA EDECEĞİNİ DÜŞÜNMEK 'SAFLIK' OLACAKTIR"
Kararda, "Sahibi olduğu televizyon kanalındaki dizide Peygamberimizi kamyon kasasında gösterecek kadar izansız, darbeye direnen halkın üzerine ateş açıp, özel harekat merkezine bomba atacak kadar vicdansız bir örgütün halkı, taraftarları sokağa dökerek kaos çıkarmaktan imtina edeceğini düşünmek amiyane tabirle 'saflık' olacaktır" değerlendirmesinde bulunuldu.
SADECE CUMHURBAŞKANI VE FENERBAHÇE DEĞİL TOPYEKÜN MÜCADELE VERİLMELİ
Fenerbahçe Spor Kulübüne ve dolayısıyla Türk Futbol camiasına kumpasın, tamamen örgütün çıkar ve hedeflerinin bir ürünü olduğuna vurgu yapılan kararda, "Milletimizin üstün feraset ve can siperane tanklara siper ettiği gövdesi değil, aslında devletine olan bağlılığı ve demokrasiye olan sevdası ile şekillenen karakteridir. Bu örgüt ile mücadele sadece Cumhurbaşkanının şahsı, yargı makamları, yahut mağdur Fenerbahçe Spor Kulübü ve diğer mağdurlarla sınırlı kalmayarak topyekün verilmesi gereken bir mücadeledir" denildi.
BİNLERCE YIL CEZA ALDILAR
88 sanıklı davaya ilişkin kararı mahkeme heyeti Ahmet Uğuz okudu. FETÖ'nün kapatılan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçundan 76 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan 166 kez, "iftira" suçundan 91 kez olmak üzere toplam bin 406 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Dönemin İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç ise "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçundan 74 kez, "iftira" suçundan 86 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan ise 148 kez olmak üzere toplam bin 972 yıl 10 ay hapse mahkum edildi. Şike soruşturma sürecini başlattığı iddiasıyla yargılanan eski polis memuru Lokman Yanık'a da "iftira" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 91 kez, ayrıca "silahlı terör örgütüne yardım" suçundan toplam 161 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Heyet, 35 sanık hakkında beraat ya da karar verilmesine yer olmadığı kararına hükmetti. Geri kalan 43 sanık da değişen oranlarda hapis cezasıyla cezalandırıldı.