CHP'de tasfiyeler tamam! Sıra yeni kimlik inşasında: Bu bir projedir
CHP eski milletvekili Zülfü Livaneli'nin Deniz Baykal ile ilgili çarpıcı iddiaları siyaset gündemine bomba gibi düştü. Parti yönetimi sessizliğini korurken CHP lideri Kılıçdaroğlu, 'gündem bu değil' ifadelerini kullandı. Sabah Gazetesi yazarları Engin Ardıç ve Hasan Basri Yalçın, Livaneli'nin iddialarını sayfalarına taşıdı. Ardıç, "Aslında Kılıçdaroğlu'na "Beni cumhurbaşkanlığına aday göster" demek istedi. Kendini Alevi, Kürt ve "ezilenlerin" adayı olarak konumlamaya çalışıyor." derken Yalçın ise, "CHP'nin ulusalcı isimleri tasfiye edildiği gibi şimdi de kimliğindeki milliyetçilik oku tasfiye ediliyor. Yerine küreselci bir kimlik yerleştiriliyor. AB üyeliğini solculuğun bir esası gibi gören Livaneli, belki bilinçli belki de bilinçsizce "liberal solculuğu" CHP'de yaygınlaştırma işlevi görebilir." dedi.
Zülfü Livaneli, "Baykal solcu muydu! Hiçbir alakası yok. Tipik bir Sünni, sağcı, Ankara politikacısıdır Baykal. Baykal pekâlâ DYP'de, ANAP'ta, DP'de görev yapabilirdi ve çok daha başarılı olurdu. Deniz Baykal Kürtleri, Alevileri, ezilenleri sevmez. CHP'nin Baykal gerçeğiyle hesaplaşması şart" dedi.
Livaneli'nin bu iddialarını köşesine taşıyan Engin Ardıç, "Kurt kanunu" yazısında şu ifadeleri kullandı:
mma gürültü kopardı yahu...
Yalnız "kendi mahallesinde" değil, diğer mahallelerde de...
Zülfü Livaneli bir laf etti, ortalığı pek güzel karıştırdı...
Çok tepki gördü.
O mahallede "pek sevilmediği" de böylece meydana çıkmış oluyor.
Aslında Kılıçdaroğlu'na "Beni cumhurbaşkanlığına aday göster" demek istedi. Kendini Alevi, Kürt ve "ezilenlerin" adayı olarak konumlamaya çalışıyor.
Kılıçdaroğlu da onu "partiye ve Türkiye'ye ihanetle" suçlayarak "Yağma yok, ben kendim aday olacağım" demeye getirdi. Deniz Baykal'ı devirip yerine geçen adam şimdi Baykal'ı savunur görünüyor. Öyle görünmek zorunda kaldı.
Bu kadar basit.
Ama bazı allameler şimdi ciddi ciddi "solun bölünmüşlüğünü" falan tartışıyorlar.
Zülfü de sol oluyormuş...
Bu bir proje adımıdır.
Amaç CHP'den "Kemalistler'i" iyice tasfiye etmek, partiyi İP ve HDP'ye iyice yaklaştırmaktır.
Bu bir Amerikan projesidir.
Elbette başarılı olacaktır ama seçim kazanmaya yetecek midir?
Belki de bunun için Livaneli, Kılıçdaroğlu'na "Sen koyarsan kazanamazsın, beni göster" demeye çalışmıştır.
Yoksa Amerika, Kılıçdaroğlu'nu bile gözden çıkarmış mıdır?
"Yeni aktörler" mi arıyorlar ve çaresizlikten Livaneli gibi karta kaçmış bir aktör için zemin mi yokluyorlar?
Davutoğlu ve Babacan gibi aktörlerin fos çıktığı bir gerçek. İnce ve Sarıgül zaten bu kavgada bir virgül bile değiller.
Peki, Kılıçdaroğlu'nun çevresine çöreklenmiş kurt çete, meydanı Livaneli gibi bir başka kurda bırakır mı?
Bir yanda da Kılıçdaroğlu'na aday olması ve kaybetmesi için gaz verenler, böylece onun yerine geçme hayalleri kuranlar var, Tuncay Özkan gibi...
"Kemal Bey kesin kazanır" diyor.
***
"İhtirasların aklın önüne geçmesi" insanın felaketine yol açar.
Tarihten Napoleon ve Hitler örnekleri verilmiştir.
Türkiye'den örnek, Cem Uzan.
Bir diğer örnek de Zülfü Livaneli.
Bir koltukta sekiz karpuz taşımaya çalışıyor ama bazı karpuzlar yere düşüp çatlıyorlar.
Gene de yok olmuyor Livaneli.
Felakete uğramıyor. Çatlak karpuzlarla ticarete devam..
İstanbul'a belediye reisi olmaya çalıştı, CHP'nin başına geçmeye çalıştı...
Şimdi de cumhurbaşkanlığı...
Belediye adaylığında "icraat projesi" olarak önerebildiği, her çöp türünün ayrı tenekelere atılması olmuştu. Cam şişe tenekesi, kâğıt tenekesi vb.
Cumhurbaşkanlığı için ne önerebilir?
Bir şey önermesi gerekmez. Birtakım avanakların oyunu alması için "Ben solcuyum" demesi yeterli olur.
Ama iktidar... Orada durunuz.
Bütün bu çirkin oyunlarla Tayyip Erdoğan'ın işini kolaylaştırıyorlar.
Kurtlukta düşeni yemek kanundur.
Bakalım hangi kurt düşecek ve diğer kurtlar onu nasıl ham yapacaklar?
Hasan Basri Yalçın ise "CHP'de tasfiyeler tamam, sıra yeni kimlik inşasında" yazısında şu ifadeleri kaleme aldı:
Zülfü Livaneli'nin başta Deniz Baykal olmak üzere geçmişteki sol parti liderlerine yönelik küçümseme ve ithamlar barındıran açıklamaları genelde kişiler üzerinden tartışılıyor. Ben de olayın böyle bir boyutunu olduğunu kesinlikle düşünüyorum. Ama biraz daha ötesi de var diyebilirim. Mesele sadece bazı isimlerle hesaplaşma gibi değil. Aksine CHP'ye ve sola yeni bir kimlik giydirme meselesi gibi.
Mesela Livaneli'nin ısrarla Kılıçdaroğlu'nu diğer isimlerden ayrı bir konuma yerleştirmesi, kendi yaptığı açıklamaların doğasına uymuyor. Gerçeği de yansıtmıyor. Ecevit, İnönü ve Baykal gibi organik siyasetin içinden gelerek defalarca parti kongrelerinde yarışmış isimleri bile "devletin adamı" olarak niteleyip Kılıçdaroğlu'nu ayrı tutması hiç de mantıklı değil.
Eğer operasyonla CHP'nin başına geçen biri varsa o da Kılıçdaroğlu'dur. Ecevit, İsmet Paşa'yla bile yarışarak siyaset yapmıştır. Baykal da farklı değil. SHP'de defalarca genel başkanlık için yarıştı. Olmayınca dönüp CHP'yi yeniden kurdu. Ve aslında siyaset arenasındaki en pis kumpaslardan birine kurban gitti. Hiç de öyle partinin başına operasyonla gelmiş gibi görünmüyor.
Halbuki Kılıçdaroğlu operasyonu hepimizin gözleri önünde gerçekleşti. Kaset kumpasının ardından tek aday olarak girdiği kongrede parti, Kılıçdaroğlu'na teslim edildi. O da ilk günden itibaren partideki ulusalcı ve Atatürkçü damarı tasfiye işine girişti. Kaset kumpası işinin Amerikan istihbaratının aparatı olarak kullanılan FETÖ tarafından yapıldığına dair sanırım kimsenin şüphesi yoktur. Tüm bu olup bitene rağmen eski sol liderleri küçümseyerek ve itham ederek Kılıçdaroğlu'nu temize çıkarmak bana hiç de masum bir açıklama gibi gelmiyor.
MİLLİYETÇİLİK YERİNE KÜRESELCİLİK
Livaneli işin ne kadar farkındadır bilemem ama bu açıklamalarıyla CHP'yi uzun zamandır kurgulayan mekanizmanın meşrulaştırıcısı işlevini yerine getirdiğini söyleyebiliriz. CHP'nin HDP ile yaptığı işbirliği başta olmak üzere milliyetçilik ve Atatürkçülük çizgisinden uzaklaşması, solun kültürel taşıyıcılarından biri olarak görülebilecek Livaneli üzerinden yapılıyor.
CHP'nin ulusalcı isimleri tasfiye edildiği gibi şimdi de kimliğindeki milliyetçilik oku tasfiye ediliyor. Yerine küreselci bir kimlik yerleştiriliyor. AB üyeliğini solculuğun bir esası gibi gören Livaneli, belki bilinçli belki de bilinçsizce "liberal solculuğu" CHP'de yaygınlaştırma işlevi görebilir.
Livaneli ve benzerlerinin yapacağı açıklamalar, bu zor lokmayı daha kolay yutulur hale getirmeye hizmet eder. Belli bir zaman sonra yine sanat camiasından veya solcu yazarçizer takımdan bu tür açıklamalar görürseniz şaşırmayın. Hatta ben sistematik bir tartışma bekliyorum.