Başkan Recep Tayyip Erdoğan'dan katıldığı canlı yayında son dakika açıklamaları!
Başkan Recep Tayyip Erdoğan canlı yayında gündeme ilişkin soruları son dakika olarak yanıtladı. Başkan Erdoğan maske kullanımının ne zaman bırakılacağına yönelik önemli bir açıklama yaparken, yeni anayasa çalışmalarına da değindi. Biden yönetimini eleştiren Başkan Erdoğan, "Gerilimin nedeni sözde Ermeni soykırımı. Senin her işin bitti de bu mu kaldı? Bırakalım da bu işi tarihçiler çözsün." ifadelerini kullandı. Başkan Erdoğan ayrıca faizlere yönelik de çok önemli açıklamalarda bulundu. İşte detaylar...
Başkan Recep Tayyip Erdoğan canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
MASKELERDEN NE ZAMAN KURTULACAĞIZ?
Mâlum maske, mesafe, hijyen. Bu üç başlıkta sosyal mesafe önem arz ediyor. Sosyal mesafe gündemimizde yerini korursa arada mesafe korunması halinde maskeden de kaçabilmek, maskeden de kurtulmak mümkün olur. Bu da tabii baştan beri söylendiği gibi 1,5 metre idi. Buna dikkat edildiği zaman maskeden kurtulmak mümkün ama sosyal mesafe şart. Bakanımız kısa bir süre sonra bununla ilgili açıklamayı yapacak. 'Şu tarihten itibaren, şu, şu şartlarda sosyal mesafe dikkat edildiği takdirde maskeyi çıkarabiliriz' diye.
Arkadaşlarla toplantıda onu konuşuyoruz, 1,5 metreye dikkat ettiğimizde maskeyi çıkarabiliyoruz. Buna dikkat edilmediği takdirde maskeyi her zaman takıyoruz. Gerçekten yaş itibariyle yaşlı insanlarımız var, onlar da ciddi manada sıkılıyorlar. Onlara hak vermemek mümkün değil. Belki bundan dolayı yarın eleştiri alabilirim.
50-55 YAŞ ÜZERİNE CİDDİ AŞILAMA YAPACAĞIZ
Şu anda 50 yaş 55 yaş üstüyle alakalı ciddi manada aşılarımız geliyor. Zaten 50-55 yaş üstüne de aşıyı yoğun bir şekilde yapmaya başlayacağız. Zaten ciddi manada bir korunma sürecinin tıbben de almış olacağız. Örneğin ben 3 aşımı oldum, bir de o üç aşıdan sonra bir de antikor yükseldi mi, yükselmedi mi bununla ilgili adımı attım. Hamdolsun 2160'ı yakaladım.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARINDA SON DURUM
Şimdi detaya girersem Cumhur İttifakı'ndaki ortağımıza yanlışlık yapmış olurum. Şu anda anayasa çalışmamızı yapan ekiple önce bizim heyetimiz oturup konuşacak. 128 madde üzerinde çalışmamızı yapacağız. Çıkarılması gereken, ilave edilmesi gereken ne gibi maddeler var, aramızda konuşacağız. Tamam dediğimiz anda ben de Devlet Bey de bunu şahsım ve heyetim olarak takdim edeceğiz. Devlet Bey'in bana göndermiş olduğu çalışmayı ayrıca mecz edeceğiz. Bu ortak çalışmaya ne gibi ilave yapabiliriz, ne gibi eksiklikler var, ne gibi çıkarımlarda bulunabiliriz, bu çalışmaları yapan arkadaşlarımızın içerisinde anayasa hukukuyla ilgisi olan arkadaşlarımız, sosyologlar, psikologlar, tarihçiler var. Efradını cami ağyarını mani bir çalışma ortaya çıksın. Onun için adeta Anayasa Bilim Kurulu oluşturmanın gayreti içinde olduk. Bu konuyla ilgili olarak da en geniş anlamda bir uzlaşı sağlayalım. Bunun neticesinde meydana gelen hazırlığımızı kalkıp Cumhur İttifakı'na bunu ulaştıralım. Biz en geniş anlamda uzlaşıyı sağlayamazsak Cumhur İttifakı olarak hazırlığımızı milletimizin takdirine sunmakta zaafa düşeriz.
PKK'NIN UZANTISIYLA ANAYASA MI HAZIRLAYACAKSINIZ?
Millet İttifakı neyi neyle yapacak? Kimi kimle biraraya getirecek? Veya hazırlayacakları bir anayasa metni nasıl ortaya çıkacak bu düşündürücüdür. Bunların anayasa metni hazırlığında millilik bir defa olmayacak. Yerlilik; o da hiç olmayacak. Dağdaki PKK'lıyla mı milli bir anayasa yapacaksınız? O PKK'nın uzantılarıyla mı anayasa metni hazırlayacaksınız? Bu milletin anayasası dediğiniz zaman milli ve yerli boyutunun olması şarttır. Bu millet yerli ve milli anayasa ister, gayrimilli istemez. Bunu çalışmalar esnasında çok açık net görmek mümkün olacak. Çözüm süreci çalışmaları yaptığınız zaman bunların bazı uzantılarıyla çalışmalarda birarada gördük. Bunları gördük. Milletin derdiyle dertlenme gibi adımları var ya da yok, bunları gördük. Biz bunların yapacağı çalışmadan rahatsız değiliz. Varsın yapsınlar. Bir defa parlamenter demokrasi dendiği zaman artık parlamenter demokrasi bizim için, bu millet için mazi oldu. Sürekli koalisyonlarla içiçe ve sürekli zararlı olan dönemleri yaşadık biz. Halkımız ilk önce bizi yüzde 34 küsurla parlamentoya gönderdi. Tek başımıza iktidar olduk.
Karşımızda sadece CHP vardı. CHP ile birlikte parlamentoda çalışmayı yaparken bizler gerçekten pozitif kararlar alabilirken, bütçede başarılı adımlar atarken, o dönemde bizler huzur içinde rahatlıkla süreci işlettik. Ondan sonra seçime geldik yine parlamenter demokrasiyle idik. Oy oranımız sürekli artıyordu. Şu andaki sistem yoktu. Bir sonraki seçim yine açık ara bizim lehimizdeydi. 4 parti oldu, açık ara yine önde olduk. Dendi ki, 'Türkiye gerçekten çok partili sistemden huzur bulamıyor'. Netice alınamıyor. Bunları yaşadık. Koalisyonlar dönemine dönmeyi milletimiz asla istemiyor. Kurtulduk bundan, tekra başımızı belaya sokmayın diyor. Bizler de milletimizden aldığımız vekaletle tekrar kararlı şekilde yaptığımız çalışmalar, milletimizin huzuruna çıkışımız, altyapı, üstyapı yatırımları, kişi başına milli gelir, gençliğe verdiğimiz önem, eğitim, adalet, sağlık, ulaşım, savunmada attığımız adımlarda Türkiye bir değişim yaşadı. 57 havalimanına çıktık. Bu Türkiye'nin refah düzeyinin yükseldiğinin alametiydi. Bunu çok partili dönemde yapmadık. Şu anda AK Parti iktidarıyla bu süreci devam ettirirken Cumhur İttifakı ile öyle bir sistem kuralım ki, gelişmiş olan ülkelerin kullandığı sistem ne ise onu kullanalım. Önce AK Parti ardından da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte devlet idaresine istikrarı getirdi. Uluslararası alanda hızlı ve etkin kararlar alma kabiliyetini kazanmış olduk. Yeni sistem sayesinde son asrın en büyük sağlık krizi olan koronavirüs salgınında hızlı kararlar aldık. İstanbul'daki Atatürk Havalimanı'nın içinde 1008 odalı hastaneyi kurduk ki, uçak oraya inecek 5 dakikada orada hastaneye gelecek, ameliyathaneleri ile her şeyiyle mükemmel. Yine İstanbul Sancaktepe'de bir hastane yaptık. Bunlar 45 günde yapıldı.
"BİRİLERİ VAR Kİ, BU İŞLERDEN ANLAMAZ"
45 günde Sancaktepe'de o hastane, 45 odalı, tıbbi en ileri teknoloji ne ise bunlar burada var. Şu anda tedavi uygulamaları, ameliyat vs. Buraların bir özelliği de şu tomografi, MR, ultrasonografiye varıncaya kadar en ileri teknoloji ile burada var. Aynı modeli Atatürk Havalimanı'ndaki hastanede de uyguladık. Avrupa yakasında Çam Sakura var. Japonya Başbakanı ile birlikte videokonferansla açılışını yaptık. Türkiye'nin en mükemmel hastanelerinden bir tanesi. Birileri var ki, anlamaz o işten. 'Bunların bütçesi nereden?' diye soruyor.
"BUNLARA SORARSANIZ ANKARA'NIN KASABA OLDUĞUNU ZANNEDER"
Biz ABD'deki en büyük hastaneyi de geçtik. Şimdi onlar buraları gezip gördükten sonra 'geri kalmışız' diyorlar. Şu anda büyükşehirlerimizde tamamında bunu gerçekleştireceğiz inşallah. Bu hastaneler olacak ki, bütün ülkeyi kucaklamış olalım. İlk adımı Yozgat'ta atmıştık. İlk şehir hastanesine oradan başladık. Kayseri, Konya'da var. Şu anda şehir hastanelerimizin yapımları hızlı bir şekilde devam ediyor. Çam Sakura bunların içerisinde çok müstesna bir yere sahip. Hocalarımız noktasında güçlü kadroları var. Ankara'daki şehir hastanemiz olmamış olsaydı, orta Anadolu'da Covid döneminde birçok açığı kapatamazdık. Salgın döneminde Ankara Bilkent'teki hastanemiz birçok sorunumuzu çok rahat çözmemize vesile oldu. Bunlara sorarsanız Ankara'nın kasaba olduğunu zannederler, büyükşehir olduğunu zannetmezler. Sancaktepe'nin dışında bir şehir hastanesine de başlayacağız. Proje hazır. İhalesini yapıp başlayacağız. Rabbim hastane kapısına düşürmesin, ama eksikliğini de vermesin. Bir taraftan da ciddi manada doktor açığımızı gidermemiz lazım. Bu konuda bir doktor kardeşimizi maalesef kendi hastası bıçaklayarak ağır yaraladı. Dün akşam kendisi ile telefonla da görüştüm. 2 yılı kalmış uzman olmaya. Tedavi ettiği hasta onu geliyor, bıçaklıyor. Buna benzer birçok olayla da karşı karşıyayız.
Bizim dört sacayağımız var. Eğitim, sağlık, adalet ve emniyettir. Ondan sonrası ulaşım, tarım, dış politika, enerji vesaire.
HİÇ SORMUYORLAR...
Biz parlamenter demokrasi sistemini geride bıraktık. Onlar denendi. Denenmiş denenmez. Dün dün de kaldı diyor ya Mevlana, şimdi yeni bir şeyler söylemenin hesabı, gayreti içerisindeyiz. Merkez Bankası'nın nereye gittiği sorulur mu? Bunlar ne hesaptan, ne kitaptan anlarlar. Bu kadar altyapı, üstyapı yatırımları. Bu süreçte geçirdiğimiz felaketler, depremler. Van, Bingöl depremi geçirdik. Son zamanlarda Elazığ, Malatya, İzmir. Hiç soruyorlar mı, 'Buralara bu paraları nereden buluyorsunuz?'. Altyapısı olmayan bir ülkenin üstyapısı her an tehdit altındadır. Altyapı ile işe başlayacaksınız ki tehdit miktarını azaltacaksınız.
KILIÇDAROĞLU'NUN ADAYLIĞI
"Normaldir. Bizim sahada böyle bir tartışma, böyle bir adım yok. Cumhur İttifakı olarak partimizin içinde karar belli. MHP'de de sayın Bahçeli bu konuda kararlarını ta başından itibaren açıkladı. Dayanışmamız kararlı bir şekilde yürüyor. Bizim sıkıntımız yok. Sıkıntı diğer tarafta. Onlar ne yaparsa yapsınlar, bizi ilgilendirmiyor."
BIDEN İLE GÖRÜŞME
Ön hazırlıklarımızı yaptık, yapıyoruz. Kendisiyle yapacağımız görüşmede Türkiye ile ABD niye gerilim safhasında kendisine soracağız. Biz sizden önce Demokratlarla çalıştık. Bush'la, Obama ile çalıştık. Bunlarla böyle bir gerilimi yaşamadım. Ardından Cumhuriyetçi olarak sayın Trump'la çalıştım. Hiçbir gerilimi onunla da yaşamadık. Tam aksine çok rahattık. Ne yaparız, ne ederiz, şurada şöyle buluşuruz, bu şekilde yürüttük. Sayın Biden'la maalesef bu görüşme, buluşma trafiğimiz o kadar rahat olmadı. Şimdi Brüksel NATO zirvesinde biraraya geleceğiz.
ABD İLE GERİLİMİN SEBEBİ NE?
Bunları konuşacağız. Peki bu gerilimin sebebi ne? Bu da yine sözde Ermeni soykırımı. Artık bıktık yahu! Her 24 Nisan Amerika Ermenilerle ilgili ne diyecek? Senin bütün işin bitti de Ermenilerin avukatlığına sen mi soyunuyorsun? Bırakın tarihçiler, hukukçular, antropologlar çalışsın. Önümüze gelen tablo üzerinde siyasetçiler olarak üzerimize ne düşüyorsa onu yapalım. Şu anda ortada herhangi bir şey sözkonusu değil iken bunu gündeme getiriyorsunuz. Yıllar geçti Minsk Üçlüsü olarak Amerika, Rusya, Fransa bir Azerbaycan Ermenistan sorununu çözemediler. En sonunda Azerbaycan kendi göbeğini kendisi kesti. Burada da kalkıp hiç mi hiç alakası olmayan bir Türkiye'yi sen kalkıp da böyle bir konunun içerisine nasıl atarsın? Yapmak istediğin bir şey varsa NATO müttefikin olarak, ortağın olarak gel bu işin çalışmalarını yaptırtalım, ondan sonra konuşalım. Ama 'ben yaptım oldu' kalkıp sözde soykırım olarak önümüze atıyorsun, kendine göre karar veriyorsun. Senden önceki ABD'yi yönetenler bu işleri bilmiyor muydu? Onların hiçbirisi bu ifadeyi kullanmadı. Cumhuriyetçi de Demokrat da kullanmadı.
PETROL KUYULARINI TERÖRİSTLERE VERDİLER
Bu konuyla ilgili aslında 10'u aşkın belki 20, birçok ABD'li yazar ve düşünür bu konuda kesinlikle Amerika'yı ve Amerikalıları eleştiriyorlar. Türkiye'nin haklılığını ortaya koyuyorlar. Ama maalesef Amerika kendilerine bu söylendiği halde görmemezlikten geliyor. Kendilerine defalarca yazılarla bildirdiğimiz halde, kim ne yazmış, nasıl yazmış, tüm bunlara rağmen Amerika 'Hayır, biz ne dediysek odur' diyerek yoluna devam ediyor. Brüksel'de NATO zirvesinde bu konuyu gündeme getirirlerse aynı şeyi söyleriz. YPG/PYD ile ilgili konularda kalktılar davet ettiler. Biz de kendilerine görsel olarak anlattık. FETÖ'yü görsel olarak anlattığımız halde bunlar hala 'yok öyle değil böyle' diyor. İki konu var ki, sözde Ermeni soykırımın yanında bizim için önemli. Bir tanesi FETÖ ile birisi YPG ile mücadeledir. Amerika şimdi 'YPG'nin PKK ile alakası yoktur' diyor. Biz ilişkilerini belgelerle ispat ettik, önüne koyduk. Şematik çalışmalara varıncaya kadar. Bu bizim müttefikimiz ise bizim yanımızda mı, teröristlerin yanında mı yer alacak? Maalesef teröristlerin yanında yer alıyor. Sayın Trump ilk göreve geldiğinde binlerce TIR, araç, gereç mühimmat Kuzey Suriye'ye geldi. Terör kamplarına yerleştirdiler, azaldıkça takviye ettiler. Bütün bu silah, mühimmatı kimler kullandı? İşte bu teröristler! Kamışlı'nın dili olsa da konuşsa. Güneye doğru petrol kuyularının olduğu yerlerde teröristlere kullanma imkanı verdiler. Sonra 'kaliteli petrol değil' dediler. Artık biz bunlara alıştık. Siz rafine edilmemiş petrolü satmasını biliyorsunuz. Terör örgütü mali noktada imkanlarını kah buradan elde ediyor. Pentagon açıklama yaptı 850 milyon dolar bütçede ayrılan para. Daha ben neyi söyleyeyim. Kendi sitelerinde, yayın organlarında çıktı. Biden döneminde de aynen bu terör örgütüne destek devam ediyor, edecek. Dün bir yayın grubu Amerika'dan gelmişti. Onlarla konuştuk, adamlar hak veriyorlar.
"KUZEY KIBRIS'A ÖDEMELERİ GEREKEN PARALARI ÖDEMEDİLER"
NATO'daki dostlarımızın Türkiye'ye bakışını sorgulamamız lazım. Havada, karada, denizde. Türkiye'nin içinde olduğu bir NATO güçlüdür. S-400 gündeme geldiğinde 'Biz hiçbir ortağımızın hangi tür silah kullandığına karışmayız' denmiştir. Zaten Amerikalılar da bir şey diyememiştir. S-400'ü durup dururken almadık, ihtiyacımız olduğu için aldık. Gündemden yavaş yavaş düştü. Türkiye'nin kendini koruma hakkı yok mu? İkide bir karşımıza Doğu Akdeniz'i, Kıbrıs'ı getiriyorsunuz. Şu anda AB içerisinde hiçbirisi Kıbrıs'la ilgili ayrışma sürecini bilmez. Son dönemde bunların müzakereleri nasıl oldu, bunların hiçbirisi bilmez. Bunu diyen tek lider benim. Şu anda Miçotakis bile bilmez. Orada neler konuşulmuş, kiminle konuşulmuş. Kofi Annan işin başındaydı. AB'den Verhaugen AB adına katılmıştı. Her yerde doğrusunu söylemiştir, sağolsun. Ben ülkem adına oradaydım. Yunan ve Rumlar masadan çekiliyordu, Kofi Anan dedi ki, 'Hayır çekilemezsiniz, Erdoğan'a söz verdim, işi bitireceğiz, öyle ayrılacaksınız' dedi. Geldiler, oturdular. Kıbrıs'ta yapılan referandumda güneyde o alınan karara yüzde 65 ret çıktı, kuzeyde evet çıktı. Peki ne oldu? Kuzeyi dışarıda bıraktılar, güneyi AB'ye aldılar. Bunlar samimi, dürüst değil. O zamandan beri mali yaptırımları da uygulamadılar. Kuzey Kıbrıs'a ödemeleri gereken paraları ödemediler.
MACRON HESABA ÇEKİLMELİ
Türkiye NATO'nun güçlü ortağıdır. NATO ittifakı güçlü bir şekilde devam etmektedir. Peki Macron ne diyor? NATO'nun beyin ölümünden bahsediyor. Macron şu anda nerede? NATO'nun üyesi olan ülkelerden bir tanesi. Beyin ölümü gerçekleti diyorsa herhalde bunu NATO hesaba çekmesi gerekiyor. Libya ve Suriye'de Macron'un kimlerle iş tuttuğunu biz biliyoruz.
"İHA VE SİHA'LARIN BÜYÜK BAŞARISI"
Bayraktar devletin bir kurumu değil. Sadece devletle özellikle bu tür talepler geldiği zaman izin noktasında bazı görüşmeler yaparlar. Türkiye Cumhuriyeti devletine hasım veya hısım bunlar kimdir, kim değildir, bunun görüşmelerini yaparlar. Ondan sonra adımını atarlar. Burada iki etabı bitti. Birisi İHA'ydı, ikinci etabı SİHA'ydı. Üçüncü etabı da Akıncı denilen bir segment var ki, en güçlü olanı. Belki daha farklı adım da atacaklar. Üzerindeki silahları ile çok çok güçlü bu üçüncü etap. Şu anda ondan çok İHA ve SİHA'yı zannediyorum pazara sürüyorlar. Polonya NATO ülkesi olarak bu alımı yapmakta. Bayraktar bu ürünleriyle şu anda NATO piyasasına girmiş oluyor. İmzalar atıldı. Kalkıp Türkiye'den nasıl siz SİHA alıyorsunuz diyebilirler. 24 adet Bayraktar tipi SİHA anlaşması imzalandı. Ciddi bir adım tabii. Kendi segmentinde gerçekten çok çok başarılı ve bu başarısını da Libya'da, Azerbaycan'da ispatladı.
MÜJDE İÇİN TARİH VERDİ
Allah nasip ederse Cuma günü Zonguldak'ta Uzun Mehmet Camii'nin açılışını yapacağız. Tam Karadeniz'in kıyısında adeta yalı cami gibi, muhteşem. Her yönüyle peyzajı ve çevre düzenlemesiyle bitmiş vaziyette. Oradan da Kanuni sondaj gemisiyle bağlantımızı kuracağız. O bağlantıyla beraber oradan açıklamamızı inşallah yapacağzı. Filyos Limanı'nın aynı zamanda açılışını yapacağız. Aynı gün açılış platformu içerisinde yeni modern maske fabrikasının açılışını aynı gün yapacağız. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bunu yapan ülke sıçrar. Petrol ve doğalgaz arama çalışmasında yeni müjdeyi Cuma günü Zonguldaktan vereceğiz
"MISIR HALKINI ÇOK İYİ TANIRIM"
Önce istihbarat birimlerimiz, ardından dışişleri bakanlarımız arasındaki görüşmeler devam ediyor. Bu konuda görüşmelerde herhangi bir sıkıntı sözkonusu değil. Aynı durum Körfez ülkelerinin tamamı için geçerlidir. Bize bir adım atana koşarak gitmekte tereddüt etmeyiz. Yunanistan-Türkiye ilişkisi ile, Yunanistan-Mısır ilişkisini aynı terazide tartmak mümkün değildir. Bizim Mısır halkı ile ilişkimiz, Yunan halkı ile Mısır halkı arasındakine benzemez. Bunu kamuoyunda araştırmasını yapsanız alacağınız cevap bellidir. Ben Mısır halkını çok iyi tanırım, severim. Dolayısıyla yeniden süreci başlatmakta da kararlıyız.
KANDİL KADAR ÖNEMSİYORUZ
Yaklaşık 40 yıldır bölücü terörle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mücadelesi var. Bir süre önce terörü topraklarımızda karşılamış, imha etme adımını atmıştık. Hamdolsun çok ciddi başarılar sağladık. Biliyorsunuz çift Kandil var. Bir İran, iki Irak. İran devamlı dövüldüğü halde oradan maalesef ciddi netice alınamadı. İkinci Kandil hedefe kondu. Ciddi manada bunları korku sardı. Iraklı kardeşlerimize de söyledik, 'bu işi siz yapacaksanız yapın, yapmayacaksanız o zaman biz yapacağız'. Çünkü bu işin başka çıkış yolu kalmadı. Terörle mücadelede bekleyen değil arayan, bulan, yok eden Türkiye gerçeği var. Kandil bataklığını kurutmakta kararlı olan bir Türkiye gerçeğini görecekler, bilecekler. Bunun için de Türkiye komşuların egemenlik hakkı ve sınırlarına saygılıdır. Hukuk içerisinde ne gerekiyorsa yapacağız. Bu akşam ilk defa söyleyeceğim. Biz Mahmur meselesini en az Kandil kadar artık önemsiyoruz. Mahmur, Kandil'in adeta kuluçka yuvasıdır. Şehir merkezinde palazlanıyor. Üzerine gitmeyecekse bu kuluçka yuvası sürekli üretecek. 9-10 yaşındaki çocukları burada yetiştiriyorsun Kandil'e gönderiyorsun. Sadece Diyarbakırlı annelerin çocukları gönderilmiyor.
GELİN DEVLETE SIĞININ
Gerek istihbarat, gerek İçişleri Bakanlığımız, gereken kendiliğinden kaçanlar, kopanlar oldu. Terör örgütü bölgede hevesi olan emperyalistlerin kullandığı adeta aparta dönüşmüş durumda. Teröristler için hiçbir yer artık güvenli değil. Elde edilen başarı örgütte çözülmeyi beraber getiriyor. Gençlere seslenmek istiyorum bu katillerden bir an önce kaçın, gelin devlete sığının. Türkiye Cumhuriyeti samimi her vatandaşına devlet şefkatini göstermiştir.
YABANCI YATIRIMCILARLA KRİTİK GÖRÜŞME
Çok ciddi firmalarla olumlu görüşmeler yaptık. Yabancı yatırımcılar adımlarını Amazon gibi daha da arttırmak geliştirmek; bunun içinde ısrarla durdular. Biz 'kapımız açık' dedik. Buralardan, bürokrasiden netice alamıyorsanız biliniz ki Cumhurbaşkanı emrinizdedir, her türlü desteği vermeye hazırız dedik
EKONOMİK ADIMLAR
Dün akşam ilave tedbirlerin bir paketini açıkladık. Salgın sürecinde milletimizin sağlık, güvenlik, aşını, işini kolay kılmak için devletimiz tüm imkanlarını seferber etti. Merkezi yönetim bütçesinden ilaç, tıbbi malzeme, sağlık personeline ek ödeme, tarım üreticilerine sübvansiyonlu kredi desteği gibi harcamalar yıl sonunda 104 milyar lirayı bulacak. Tüm emeklilerimizin bayram ikramiyelerini yükselttik. Kurban Bayramında süreç devam edecek. Ciro ve kira desteğinden 1 milyon 200 binesnafımız yararlandı. Kısa çalışma ödeneği ile 1 milyon nakdi ücret desteği ile hibe ödemesi yaptık. 67 milyar lirayı buluyor Haziran sonu itibariyle. Düzenlediğimiz bütün kampanyalarda 7 milyon haneye çeşitli defalar nakit yardımı gerçekleştirdik. Yaklaşık 400 bin firma, 848 bin esnafımızın uygun maliyetli kredi toplamı 315 milyarı aştı. Bunu özel sektör bankaları vermez.
"TÜRKİYE İLK ÇEYREKTE YÜZDE 7 BÜYÜDÜ"
Büyüme olayı farklı. Önümüzdeki üç çeyrekte çok daha farklı şekilde artar veyahutta dengeli şekilde devam edebilir. Toplamda 661 milyar lira yaptığımız destekler. İlk çeyrekte yüzde 7 büyüdü ekonomimiz. Şimdi vatandaşın cebine ne girdi diyorlar. Siyasetin içinde olmasam bunlara cevap var da... Bunlar kalıbının adamı değil. Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkesi biz olduk. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat. Şu anda Türkiye bunları gerçekleştiriyor. Öncü göstergeler yılın ikinci çeyreğinde de güçlü bir büyüme olacağını ortaya koyuyor.
"MERKEZ BANKASI BAŞKANI İLE GÖRÜŞTÜM..."
Bu konuda yine aynı iddianın peşindeyim. Bugün Merkez Bankası Başkanı ile görüştüm. Bizim faizleri düşürmemiz şart. Faiz yükünü biz yatırımların üzerinden kaldırırsak, maliyetlerin üzerinden kaldırırsak, ondan sonra maliyet enflasyonunu tekikleyen faiz olduğu için rahatlama dönemine inşallah girmiş olacağız.
"TURİZM GELİRLERİNİN ARTMASI İÇİN..."
Şu anda yatırımımız artıyor. İstihdam artıyor. Bu işsizliği aşağıya çekecek. İşsizlikte de en önemli mevsimsel işsizlik. Bunu ortadan kaldıran turizmdir. Brüksel'de Boris Johnson'la NATO toplantısında görüşmem olacak. Tüm bunların yanında bize daha çok turist hangi ülkeden geliyorsa onlarla konuşmalarım olacak. Bütün operatörler ve Turizm Bakanımız ümitlerini yitirmediler. Turizmde inşallah bir hareketlenme görüyoruz. Rusya, Ukrayna, Almanya'dan olumlu sinyalleri alıyoruz. Turizm gelirlerimizin artması için görüşmelerimiz sürüyor.
"TAKSİM CAMİİ'NDE BİRÇOK KİŞİNİN ÇABASI OLDU"
Tarihçesine baktığınız zaman Taksim Camii'nin yapımıyla alakalı olarak kimlerin isimleri yok ki! Merhum Vehbi Koç aynı şekilde Demirel'in çabaları var. Allah rahmet etsin Hasan Paşa, Mehdi Sungur Paşa'nın. Hasan Aksay Bey'in. Burada dernek yönetiminde görevleri oldu. Aklıma gelmeyen daha birçok isimler sözkonusu. Orada ufacık mescit diyelim. Oraya sıkışıyorlar. Yağmur, çamur demeden seccadeler seriliyor, gazeteler seriliyor, sıkışarak yapılıyordu. Ben Kasımpaşa çocuğuyum. Sürekli Dolmabahçe'den oraya yürürdük. Her an gözümün önünde olan yerdi. Özellikle Elmas kardeşlere şahsım, ailem, milletim adına teşekkür ediyorum. Allah razı olsun. Dediler ki, 'müsaade ederseniz burayı biz yapalım'. Madem böyle bir şeye talip oldunuz, yapın dedik. Kendisi mimar. Gerçekten işe farklı girdiler. Hattından tezhibine varıncaya kadar hepsini buldular. Bu muhteşem eseri kısa zamanda bitirdiler. Rabbim kendilerine, geçmişlerine rahmet eylesin.
"BU KONUYU İBB'YE BIRAKAMAYIZ"
Bu konuda bizim de yapmamız gereken işler var. Bütün belediyelerin özellikle Marmara'ya kıyı belediyelerin yapması gereken çok önemli işler var. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Burada paslaşarak yapacağımız işler olabilir. Bir tarafta Ergene. Göreve geldiğimiz gündenbu yana temizlemek için çok çalışmalar yaptık. Ancak şimdi bir şeylere benziyor. Ne kadar benzerse benzesin kıyısında CHP'li belediyeler olduğu için oraların atık suyunu temizlemiyorlar. Müsilaj olayı kenardan kıyıdan oluşturulan bir şey değil. Oradaki atıkların kıyılara attığı şeyler var. Şu anda Çevre Şehircilik Bakanlığımızın, üniversitelerle ortak çalışmalar içerisine giriyorlar. Bunu Allah'ın izniyle çözeceğiz. Başka çaresi yok. Bunu İstanbul Belediyesi'ne bırakamayız. Antalya'da da var, Muğla'da da var. Bu ülkemizin sorunu. Kalkıp da 'şu belediyelerin sorunu' diyemeyiz, imkanları yetmeyebilir. Biz bu işin üstesinden geleceğiz.
"HALİÇ YİNE KOKMAYA BAŞLADI"
Yaklaşık 11-12 yıldır süreç ilerliyor aslında. Hatırlayın benim 'çılgın projem' dediğim bir proje. Şu andaki zat bu işleri kavramamış.Bu işler için dertli, deli divane olmak lazım. İstanbul'un deli divanesi olmadan bu işleri çözemezsiniz.Ben Kasımpaşa'dan İmam Hatip'e Fatih'e gidişim. Sandallarla Fener'e geçerdik. Orada 3-4 gemi bağlıydı, haczedilmişti, o gemilerin arasından geçerdik. Orası yavaş yavaş kara bağlamaya başlamıştı. Artık balçıklar yüzeye vurmaya başlamıştı. Öyle bir zaman oldu ki, Eyüp Sultan'ın karşısında Halıcıoğlu. Orası da karasal hale gelmişti. Şu andaki Haliç Kongre Merkezi'nin olduğu yerde işkembeciler, kokoreççiler vardı. Hayvanlar orada kesilir, bağırsaklar kokoreçe dönüştürülür, satışları yapılırdı. Temizlik sözkonusu değil.Ben belediye başkanı olduktan sonra ilk yaptığımız iş bu kara parçalarını nasıl temizleyeceğiz? İSKİ'nin başına Veysel hocayı getirmiştim. Ulusal, uluslararası bazda başlattı çalışmayı. Buradaki kara parçalarının tek çaresi var. Bazı üniversiteler burayı doldurmamız lazım dediler. Burayı doldurduğun zaman maksada ulaşamıyız ki! Bizim maksadımız burayı temizleyip, güzelliği korumak. Çamuru uygun bir yere göndermek. Hakikaten bir Türk firması bu işe talip oldu. Oradaki balçığı Alibeyköy'de, 550 bin metrekarelik alana pompaj sistemiyle gönderdik. Öylebir metod ki, oraya gönderiliyor, orada adeta tülbent gibi uygulamada süzülüyor, su geliyor, çamur orada kalıyor. Orada çocuklar için oyun parkı alanı yaptık. Çevrecilik eseridir. Sayın başkanın orayı görmesi lazım. O kokan Haliç şu anda kokmuyor artık. Ama yeni yönetim geldi kokmaya başladı.
BUNLARIN KAFASI BU İŞE ÇALIŞMAZ! YAPTIKLARI BİR ESER YOK
Sizin karanlık da olsa bir eseriniz var mı? Yapılan konutlarda geri dönüşüm olmak üzere imkan sağlanabilir mi, sağlanır. İhaleye girecek olan firmalar, konutlardan elde edeceğimiz gelirlerle buranın yapımını üstleneceğiz. Kaynakların çeşitlendirilmesinden yanayız. Yap işlet devretin en önemli sırrı kaynakların çeşitlendirilmesi suretiyle gelir kaynaklarını arttıracaksın, yatırımını yapacaksın. Bunların kafası bu işe çalışmaz. Yaptıkları bir eser yok. Şimdi bunu yapınca bunlar çılgına dönecekler? Biz Marmaray'ı, Avrasya'yı aynı anlayışla yaptık. Yap, işlet, devletle. Belli bir süre işletip devlete devredecekler. Bunların kafası basmaz! Ben ekonomistim, kaynak üretmek nasıl olur? Sadece saldırmakla, hakaret etmekle bu iş olmaz. Bir şeyler yap, yol yap, İstanbul'un her tarafı delik deşik!
"HAYVAN HAKLARI KONUSUNDA HASSASİYETİMİZİ KORUYACAĞIZ"
Bu yasayla ilgili olarak arkadaşlarımızın yoğun çalışması oldu. Bu işi bir yere kadar Özlem Hanım yürüttü. Tekirdağ Milletvekilimiz Mustafa Yel ile beraber yürüttüler. Şu anda iş Meclisimizde. Kanunlaşma aşamasında yürüyor. Zaman zaman televizyon ekranlarında öyle sahneler görülüyor ki, insan o zaman adeta yıkıma uğruyor. Mesela bizde 15-16 tane var. Gittiğimiz bir çok yerde bana hediye ediliyor. Ben tabii bu hayvanları ya birisine hediye edeceğim, ya da bakıma alacağım. Hediye ettiklerim oluyor, bakıma aldıklarımız oluyor. Evde oğlumun muhabbet kuşları var. Hayvanla olan ilişkimiz çok ileri derecede. Geçen hafta MYK'da konuyu görüştük. Süreci hızlandıralım dedik. İşi süratle devam ettiriyorlar. İnşallah başaracağız.Bizim Rümeysa kızımız var, o da bir alem. Akşam kedilerini gösteriyor bana. Onda da 3-4 tane kedi var. Tabii sevilmeyecek gibi değil. Bazen pitbullar ürkütüyor. Bizim öyle bir peygamberimiz var ki, yolda giderken köpek ölüsünü görüyor, sahabilerden birileri burnunu kapatıyor, peygamberimiz 'ah dişleri ne güzel' diyor. Büyük sahabe Ebu Hureyre, adı niye öyle. Kedilerin babası. Bizim hayvanlara olan yaklaşımımız çok çok farklı olması lazım. Hayvan hakları noktasındaki hassasiyetimizi koruyacağız."
"HAFIZ YAVRULARIMIZLA BİR ARADA OLMAK YENİDEN DOĞUŞ GİBİ"
Bu yaşanır, anlatmak çok zor. Ailede bir hafızımız olsun, çünkü anlamı itibariyle mâlum koruyan. Onu da adeta koruyanımız olarak görsek, böyle bir yavrumuz olsa. Bilal çok kararlı davrandı. Ömer Tayyip'i bu konuda ele aldı, yetiştirdi. İyi hocalarla onu yüz göz etti. Rahleyi tedrisinde bulunduğu hocalarla aldığı derslerle hamdolsun hafızlığını bitirdi, icazetini aldı. Ayasofya'da böyle bir şeyi yaşamak bizlere nasip oldu. O gün 107 tane hafız-ı kelâm, hafız-ı Kur'an yavrularımızla bir arada olmak bizlere adeta yeniden doğuş gibi geldi. Buna inşallah velbasübadelmevt (ölümden sonra dirilme) diyebiliriz inşallah.