Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı: 27 Mayıs’ın başaktörü İnönü’dür
Başbakan Adnan Menderesi’in can verdiği 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden tam 61 yıl geçti ancak bıraktığı derin yara hâlâ kapanmadı. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Bayar Gürsoy yaşadıklarını anlattı. Nilüfer Bayar Gürsoy , “CHP lideri İsmet İnönü bizzat darbenin başaktörüdür. 27 Mayıs'tan bir yıl önce, Yassıada'nın DP'lilerin kapatılacağı bir yer olarak belirlenmesinden, DP'de çalışanların tespitinde CHP'lileri görevlendirmesine kadar darbenin hazırlanmasında faaldir.” ifadelerini kullandı.
27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 61 yıl geçti. Milli iradenin tecellisi ile 1950 yılında 27 yıllık tek parti yönetimine son veren Demokrat Parti iktidarına 1960'ın 27 Mayıs'ında darbe gerçekleştirildi. Milli egemenliği yok sayan darbeciler, DP'li cumhurbaşkanı Celal Bayar ve başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere DP'li yöneticilere tutuklu bulundukları Yassıada'da olmadık küçük düşürücü muamelelerde bulunmuşlardı.
Nitekim akla hayale gelmez konuları içeren yargılamaların sonunda darbeciler Türkiye tarihine bir kara leke olarak geçecek o meşum kararı verdiler. Milletin oyuyla seçilen Başbakan Adnan Menderes ve iki bakan idam edilecekti. Türkiye'yi kendi başbakanı ve bakanlarını asmış bir ülke konumuna düşüren darbecilerin yaşattıkları, mağdurların hafızalarından bir türlü silinmezken, Türkiye'nin demokrasi yolculuğunda darbeciler günbegün milletin vicdanında yargılamaya devam ediyor. Dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Bayar Gürsoy ve torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, 27 Mayıs'ın hayatlarına etki eden bilinmeyen yönlerini SABAH'a anlattı.
"CHP KATARI ÇEKEN LOKOMOTİFTİ"
Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Bayar Gürsoy, kaleme aldığı 27 Mayıs Darbesi ve Bizler isimli kitabında, 27 Mayıs darbesinin yaşandığı güne dair önemli ayrıntılara yer vererek darbedeki dönemin CHP'sinin payından söz eder. 27 Mayıs sabahının erken saatlerinde, hareketi duyuran radyo haberinde "kardeş kavgasından" söz edildiğine değinen Gürsoy, "Oysa o günden itibaren hep bir tarafa yüklenilmiş, bir taraf suçlu görülmüş, öyle tanıtılmaya devam edilmiştir. Kavga için iki taraf olması gerekir. 27 Mayıs'ın oluşumunda muhalefet partisi CHP'nin ve askerî cuntanın tutumu göz ardı edilir" diyor.
"İNÖNÜ DARBENİN BAŞ AKTÖRÜDÜR"
Gürsoy, 27 Mayıs'ın ertesi günü CHP'nin hesap sorar duruma geldiğini aktararak şu ifadeleri kullanıyor:
"Darbeciler, darbecilere yol gösteren fetvacı profesörler ve basınla birlikte 27 Mayıs'a damgasını vurmuştur. Daha sonra da kurulan Temsilciler Meclisi'nde ekseriyeti teşkil ederek 27 Mayıs Anayasası'nın hazırlanmasındaki ağırlığı, CHP'nin darbede başlıca söz sahibi oluşunun delilidir. CHP, katarı çeken lokomotif durumundadır."
Gürsoy, CHP lideri İsmet İnönü'nün bizzat darbenin baş aktörü olduğunu dile getirerek şu değerlendirmede bulunuyor:
"27 Mayıs'tan bir yıl önce, Yassıada'nın DP'lilerin kapatılacağı bir yer olarak belirlenmesinden, DP'de çalışanların tespitinde CHP'lileri görevlendirmesine kadar darbenin hazırlanmasında faaldir"
27 MAYIS'A NASIL UYANDILAR?
27 Mayıs sabahı uyanır uyanmaz tankların madeni sesleri ile uyandığını söyleyen Gürsoy, "Bu madeni sesin ne olduğunu anlamak için pencereye koştuğumda oda penceremin dibinde, Atatürk'ün eski evinin kapısı önünde duran tankı gördüm. Namlusu bize çevrilmişti" diyor. O anda Irak İhtilâli'nin aklıma geldiğini sözlerine ekleyen Gürsoy zaten Irak İhtilâli'nden beri imzasız mektuplarla tehditler aldıklarını da ifade eder. Gürsoy o sabah yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor:
"Annemin odasına koştum. Çocuklar daha uyuyorlardı. Annem babamın aşağıya indiğini söyledi. Berrin Menderes Hanımefendi de köşke gelmişti. Oğlu Aydın ile beraber salondaydılar. Acele hazırlanıp yanlarına gittim, sonra beraber aşağıya, babamın bulunduğu salona indik. Babam salonun penceresinden şehre bakıyordu. Elimi koluna geçirince döndü, bizi gördü. Berrin Hanım: 'Ah beyefendi, Adnan burada olsaydı başka mı olurdu acaba?' deyince, babam: 'Çok geç artık, bırakalım bunu' diye cevapladı. Babamı Harbiye'ye götürdüklerini haber verdiği zaman, annemin hâlini hiç unutamam. O andaki vakur hâli, metaneti bize de kuvvet vermişti. Kızım askerler dürüst insanlardır, haklıyı haksızı ayırırlar. Halkçıların gelmediğine şükredelim, mütevekkil olalım, demişti."
"EN YAKIN ARKADAŞININ KIZI KARŞINDA"
Babası Celal Bayar tutuklandıktan sonra darbecilerin başlarına getirdikleri Cemal Gürsel ile yaptığı tek görüşmesini de anlatan Gürsoy, başvekâlette Gürsel'in kapısının karşısındaki duvarda Atatürk'ün büyük bir portresi asılıydı. İçimden: "En yakın arkadaşının kızı bak karşında" dedim.
Refik ağabeyimin büyük oğluna Demirtaş adını koyan Atatürk'tü. O münasebetle Atatürk babama: "Çocuğum yok! Senin çocukların, torunların beni baba gibi anarlar mı?" diye sormuştu. Bunlar geldi aklıma, boğazımda bir şey düğümlendi" diyerek üzüntüsünü dile getiriyor.
"ZEYTİN AĞACI DİKECEĞİZ BAHANESİYLE MEZAR KAZDILAR"
Celal Bayar'ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali ise Yassıada Mahkemeleri'nin bir gösteri olduğunu dile getirerek "Kararlar önceden verilmişti. Mahkeme heyeti de Milli Birlik Komitesinin güdümünde çalışacak kimselerden oluştu. Yassıada mahkemesi darbeyi meşru göstermek için tasarlanmış bir senaryodur" dedi. Naskali, darbecilerin amaçlarını yaptıkları icraatlarla ortaya koyduğunu ifade ederek "Yassıada mahkemesi sürerken 'İmralı adasına zeytin fidanı dikeceğiz' diyerek mezar çukurları kazılmış, futbol sahası yapıyoruz diyerek adaya maunla darağacı direkleri getirilmişti" ifadelerini kullandı. Hem 27 Mayısın gerçekleşmesinde hem darbe rejiminin sürmesinde İnönü'nün ve CHP'nin önemli rolü olduğunu sözlerine ekleyen Naskali, "Darbeden sonra İnönü gazetecilere darbenin "ne içindeyim ne dışında" demişti, yani benim yorumuma göre 'kirli işi başkalarına yaptırdım, maksadıma ulaştım' demişti" diye konuştu. Kendileri hakkında akla hayale sığmayan yalan haberler ürettiklerini söyleyen Naskali, "Gazete manşetinden gençlerin kıyma makinalarından geçirilip Et Balık Kurumunda kıyma olarak buzhanelerde saklandığını yazdılar. DP ileri gelenleri uçaklar dolusu altınla yurt dışına kaçarken yakalandılar gibi haberler yaptılar" dedi.
27 MAYIS'TA NE OLDU?
1946 yılının Ocak ayında kurulan ve Mayıs 1950'de halkın büyük desteğiyle iş başına gelen Demokrat Parti (DP), 27 yıllık tek parti dönemini sona erdirdi. Seçimlerde DP yüzde 55 oy alarak 416 milletvekili ile Meclis'e girdi. Aynı seçimde CHP 69 sandalye kazanarak hüsrana uğradı. Takvimler 2 Mayıs 1954'ü gösterdiğinde, Türk halkı yeniden sandık başına gitti. DP rekor kırarak oyların yüzde 57'sini aldı ve 502 milletvekili çıkardı. CHP ise hezimete uğradı ve sadece 31 milletvekili çıkarabildi. Bu tarihi yenilginin ardından itirazlar yüksek sesle dile getirilmese de oklar İsmet İnönü'ye çevrildi. Tüm bu gelişmelerin ardından TSK içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek 27 Mayıs'ta sabaha karşı yönetime el koydu.
BAŞBAKAN VE BAKANLAR İDAM EDİLDİ
Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, merhum Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi. TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen bir kanunla Adnan Menderes ve onunla birlikte idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun naaşları, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı.