FETÖ'nün 25 Aralık'taki ikinci darbe girişiminin amacı neydi? FETÖ neden milli projeleri hedef aldı
FETÖ'nün 17 Aralık'tan sonraki ikinci darbe girişimine kalkıştığı 25 Aralık A Haber ekranlarında gazeteci Avni Özgürel tarafından yorumlandı. Başkan Erdoğan'ın Ankara'ya gelerek müdahale etmesi sonucunda kontrolün sağlandığını belirten Özgürel, "Hedefleri Sayın Erdoğan'ı tutuklamaktı" dedi. Peki FETÖ 17-25 Aralık'ta neden Başkan Erdoğan'ı ve milli projeleri hedef aldı.
FETÖ'nün 17-25 Aralık ihaneti A Haber ekranlarında gazeteci Avni Özgürel tarafından anlatıldı. Avni Özgürel, darbe girişiminin bir ayağı olarak yorumladığı 17-25 Aralık operasyonlarında doğrudan Başkan Erdoğan'ın hedef alındığını belirtti.
"HEDEFLERİ ERDOĞAN'I TUTUKLAMAKTI"
Çarpıcı açıklamalarda bulunan Özgürel, "17 gerek 25 Aralık'ın ortak tek bir hedefi var. Birleştirilen dosyalardaki isimler dikkat çekse de her iki saldırıda da hedef Başkan Recep Tayyip Erdoğan. Amaçları görevden uzalaştırmak, tutuklamak ve adli sürecin önüne çıkarmaktı. FETÖ bundan önce de bir savaş ilan etmişti. Türkiye'de öylesine teşkilatlanmıştı ki, askerin içinde ne durumda olduklarını sonradan gördük. İlk belirtiler emniyet ve adliye teşkilatlarının içindeki örgütlenmelerdi. Hepimiz o dönemleri hatırlarız, adliye içerisindeki kadrolarda grup oluşturacak şekildeydiler. Tayinleri, polis okullarındaki sınavları kontrol edebilen bir örgüt haline gelmişlerdi. Şu ya da bu bakanlık diye sayamayız hepsinde bu örgütün elemanları yer alıyordu. Bunun silahlı kuvvetlerde de ne kadar fazla olduğunu sonradan gördük. 17-25 Aralık'ta baş gösteren darbe girişimini yolsuzluk operasyonu olarak ortaya serildiğini gördük" şeklinde konuştu.
Sabah yazarı Mahmut Övür ve Hukukçu avukat Yasin Şamlı A Haber'de 25 Aralık darbe girişimi değerlendirdi.
Sabah yazarı Mahmut Övür'ün açıklamaları:
"Hedef o günkü iktidardı. Bugün de devam eden Başkan Erdoğan'ın buluşturduğu dönüştürdüğü Türkiye'ydi asıl hedef. Türkiye'yi hegemonya altına almak. Bunların amacı Türkiye'yi çökertmekti.
Türkiye'nin büyük projelerini karşı bir operasyon yaptılar. Ama aynı şeyi Gezi sürecinde de gördük biz. Gezi yönetenler ve devreye sokanlar Türkiye'nin büyük projelerini de hedef alan eylemler yaptılar."
Hukukçu avukat Yasin Şamlı'nın açıklamaları:
"İyi planlamış ve iyi icra edilmiş darbe girişimiydi kendi açılarından. Bununla birkaç kuş vuracaklardı. Hem hükümeti devireceklerdi hem de Türkiye'nin yatırımlarının önünce geçmiş olacaklardı. Bunu da hukuk ve yolsuzluk kılıfıyla yaptıkları içinde AK Parti veya milletin menfaati için çalışacak iktidarların gelmesinin önünü keseceklerdi.
FETÖ maşa olarak kullanılan bir örgüt. Bu operasyonları küresel oyun kuranların bir maşasıdır. Mısır'da yaptıklarının bir benzerini Türkiye'de yapmaya çalıştılar."
MİLLİ PROJELERE DAMGA VURMAK İSTEDİLER
İç basında ve muhalefette de böyle yansıdı. 17'sinde Sayın Erdoğan Konya'daydı. Ankara vekiller dahil herkes şaşkınlık içerisindeydi. Bazı savcılar kasetler ortaya çıkarttı ve bunların hemen hiçbirisinin gerçek olmadığı anlaşıldı. Yargı süreçlerinde böyle kasetler olmadığı ortaya çıktı. Sayın Erdoğan 'Bu bir darbe girişimidir' diyerek kendi grubunu silkemelemese, Ankara'ya gelip müdahale etmese bugün başka şeyler konuşuyor olabilirdik.
17 Aralık'tan sonra ülkede yaşanan tartışma ortamından umutlanan FETÖ, kaos ve hükümet krizi çıkarmayı başardığını düşünüyordu. Örgüt, bir hafta sonra 25 Aralık'ta yeni bir dosyayı devreyi soktu ve ikinci bir operasyona kalkıştı. Bu kez operasyonun başındaki savcı, Muammer Akkaş'tı. Akkaş'ın listesindeki operasyon yapılacak isimler ise Türkiye'de dev projelere imza atan şirketler ve işadamlarıydı. Akkaş, ilk başta 41 işadamının gözaltına alınması talimatını verdi. Ancak 18 Aralık'ta İstanbul Emniyeti'ndeki FETÖ'cü polis müdürleri, usulsüz işlemleri nedeniyle görevlerinden alınmış, yerlerine yeni emniyet müdürleri görevlendirilmişti.
DOSYADAN AZLEDİLİNCE BİLDİRİ DAĞITTI
Yeni emniyet müdürleri, Akkaş'a başsavcının onayı ile operasyona başlanabileceğini iletti. Başsavcı Turan Çolakkadı da emniyet yetkililerine, operasyon talimatından bilgisi olmadığını ve talimatın usulsüz olduğunu belirtti. Akkaş bu kez jandarmaya talimat verip operasyonu bu kuruma yaptırmak istedi. Bu girişimi de başarısız oldu. Akkaş, İstanbul Adalet Sarayı önünde dosya kendisinden alındıktan bir gün sonra, basın mensuplarına bildiri dağıtarak daha önce görülmemiş bir şekilde kamuoyuna doğrudan açıklama yaptı.
ÖZ VE KARA'NIN İZİNDEN GİTTİ
Akkaş, ilerleyen süreçte sırasıyla HSK tarafından Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı'na atandı. HSYK tarafından görevinden uzaklaştırıldı ve meslekten ihraç edildi. Tekirdağ'daki evinde yapılan aramalarda bulunamayan Akkaş'ın nerede olduğu bilinmezliğini korurken, eski savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara gibi yurt dışına kaçmış olabileceği değerlendiriliyor.
ERDOĞAN'IN İSMİNİN YANINA 'DÖNEMİN BAŞBAKANI' YAZILDI
FETÖ'cü polisler, Erdoğan'ın konuşmalarını uzun süre dinledi. Dinlemekle yetinmeyen örgüt üyesi polisler bu dinlemeleri kayıt ederek depoladı. Örgüt üyesi polisler o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın devrileceğine o kadar eminlerdi ki, hazırladıkları fezlekede Erdoğan için, 'Dönemin Başbakanı' ifadesini bile kullandı. Öyle ki örgüt üyesi emniyetçiler kendi aralarında 'Spark' isimli programla yaptıkları yazışmalarda 'Kabineyi burada toplayacağız' ifadelerine bile kullanmaktan imtina etmedi.
HESABI SORULDU
25 Aralık kumpasının emniyetteki ayağında ise dönemin İstanbul Mali Suçlarlar Mücadele Şube Müdürü Yakup Saygılı, İstanbul Mali Şube'den sorumlu Emniyet müdür Yardımcısı Emniyet Müdürü Hamza Tosun, Mali Şube Müdür Yardımcıları Kazım Aksoy ve Yasin Topçu, gibi örgüt militanları yer aldı. 25 Aralık soruşturmasında kumpas kurdukları belirlenen 71 sanığa dava açıldı. Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu'nun da arasında bulunan 10 sanığa, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Diğer şüphelilere de çeşitli hapis cezaları verildi.
UYDURMA ÖRGÜT SORUŞTURMASI
"Yargı Darbesi"nin boyutu 17-25 Aralık operasyonlarıyla sınırlı kalmadı. Özel görevli savcıların yıllarca açık tutukları soruşturmalarda, binlerce vatandaşı usulsüz bir şekilde dinlettiği, teknik takibe aldırdığı ortaya çıktı. Sadece sözde Selam Tevhid adlı uydurma örgüt soruşturmasıyla binlerce insanın "terör örgütü üyesi" diye dinlenildiği tespit edildi. Hükümet üyelerini ve üst düzey bürokratları bile "terör örgütü üyesi" diye dinledikleri belirlendi. 17-25 Aralık operasyonlarının ardından yapmayı planladıkları bu sözde örgüt operasyonlarını gerçekleştiremediler.
KUMPASA 7 ŞUBAT'TAN ÖNCE BAŞLADILAR
Kumpası başlatan isim ise dönemin özel yetkili savcısı Adnan Çimen'di. Özel Yetkili Savcı Adnan Çimen soruşturmayı 4 sayfalık hayali bir ihbar mektubuyla start verdi. 2011/762 nolu dosya kapsamında neredeyse tüm Türkiye'yi kendilerinin uydurduğu 'Selam Terör Örgütü' bahanesiyle dinleyen paralel yapı, dinleme ve fişleme işini 7 Şubat 2012'deki MİT krizinden önce, 2011 yılında başlattı.
ERDOĞAN'I NOT ETTİLER
Soruşturmayı daha sonra TMK Savcısı Adem Özcan devraldı. Soruşturmayı yürütenler dört sayfalık ihbar mektubunun bir kenarına 'Tayyip Erdoğan' notu düştü. Belgelerin üzerindeki 'Tayyip Erdoğan' ibaresi daha sonra eklenen bir ok işaretleriyle belirgin hale getirildi. 5 kişiyle başlayan soruşturmaya önce o dönem Başbakan olan Erdoğan, daha sonra başta danışmanlar olmak üzere Erdoğan'ın tüm çevresi dahil edildi.
TALEPLERE BAKMADAN İMZA ATTILAR
İlerleyen tarihlerde soruşturma bahanesiyle kayıt listesine sivil toplum kuruluşları temsilcileri, gazeteciler, yazarlar, öğretim üyeleri, iş adamları, siyasetçiler, medya kuruluşlarının santralleri ve bankalar da eklendi. Binlerce kişinin dinlendiği Selam Tevhid dosyasında Savcı Adnan Çimen, hakim Dursun Ali Gündoğdu, savcı Sadrettin Sarıkaya'nın polisten gelen talep yazılarında haklı ve ikna edici bilgi, belgeler sunulmadığı halde dinleme kararlarına imza attığı tespit edildi.
ATAYÜN VE YILMAZER BAŞROLDE
Bu kumpasın emniyet ayağında ise dönemin İstanbul TEM Şube Müdürleri Yurt Atayün, Ömer Köse, İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, Erol Demirhan, Serdar Güldalı, dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan gibi isimler yer aldı. Selam dosyasında görev yapan örgütün emniyet ayağına yönelik İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonucunda emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Ömer Köse'nin aralarında bulunduğu 29 sanığı "Hükûmeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçundan müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Bu sanıklara ayrıca 40 yıl 32 ay hapis cezası verildi.
YARGITAY'DAKİ DOSYA KARAR AŞAMASINDA
Dosyanın yargı ayağında imzası bulunan 56 eski hakim ve savcının yargılaması ise Yargıtay'da sürüyor. Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde görülen "Selam Tevhid kumpası" davasında esas hakkındaki mütalaa verildi. Aralarında soruşturmayı başlatan Adnan Çimen'in de bulunduğu 24 eski hakim ve savcı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Bu isimler arasında, MİT Başkanı Hakan Fidan'ı ifadeye çağıran eski savcı Sadrettin Sarıkaya, futbolda şike davasına bakan eski hakim Mehmet Ekinci, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u tutuklayan hakim olarak bilinen Vedat Dalda gibi isimler bulunuyor. Sanıklardan 24'ü ise firari olarak aranıyor.