Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç'tan Kemal Kılıçdaroğlu'na tokat gibi Enis Berberoğlu yanıtı!
Milletvekilliği düşürülen ve hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan CHP'li Enis Berberoğlu adalet karşısında hükmünü aldı. Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Enis Berberoğlu'nu savunmasına tepki göstererek, "Tarihin her döneminde, dünyanın her ülkesinde, o ülkenin siyasi rejimi ne olursa olsun, devlet sırlarını açığa vurmak suçtur. Devlet bunun hesabını sorar." dedi.
"CAHİL VE PERVASIZ BİR ADAM..."
Hayır, kendisine Sayın Kılıçdaroğlu demiyorum, saygıyı hak etmiyor.
Tam tersine, dalga geçilmeyi, sarakaya alınmayı, makaraya sarılmayı fena halde hak ediyor.
Altmış sekiz senedir bu memlekette yaşıyorum, böyle pişkin adam görmedim. Demirel bile pişkinlikte onun eline su dökemezmiş meğer.
Bir ayağının üstüne her türlü yalanı kıvırabiliyor.
"Atatürk'ün Köy Enstitüleri'ni kurarak işe başladığını" söyleyen de odur, "Atatürk'ün 1940 yılında, yani ölümünden iki sene sonra Köy Enstitüleri'ni kurduğunu" söyleyen de gene kendisidir.
Orta Anadolu'ya ambalaj sanayii kenti kuran, içinde yurt dışından diplomalı yirmi beş bin genç çalıştıran, Çin'den mal getirtip burada paketleyip Azerbaycan'a satan da odur.
Kendi amigoları bile "bu kadar da sallanmaz ki" demişler, işlerinden olmuşlardı...
Cahil ve pervasız bir adam.
Düşünmeden sallıyor, sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
Bu adam Türkiye'ye son derece zararlıdır.
CHP'nin silkinip kendine gelmesinden, bu adamı ve çevresine çöreklenmiş siyasi çeteyi başından atmasından başka çıkar yol da görünmüyor.
"DOKUNULMAZLIK MESELESİ..."
Bakın ne demişti:
"Kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıklar kalksın.
Benimkini de kaldırın."
Tastamam öyle yapıldı.
Enis Berberoğlu o görüntüleri Can Dündar'a Meclis kürsüsünden servis etmedi ki...
Ceza yedi, cezasını Yargıtay onayladı, son zamanların "uyduruk Türkçe" deyimiyle "onadı"...
Anayasa ne diyorsa da o yapıldı.
Faşistler bile Berberoğlu'nu savunamıyorlar, en fazla "ama gazeteciliği çok iyiydi canım" diye laf yuvarlıyorlar.
İşin matrağı, liberaller de savunamıyorlar.
İşin "şekil" yönüne takılıyorlar: Gece vakti evinden alınmasaymış da mesai saatlerinde adliyeye gidip teslim olsaymış daha iyi değil miymiş...
Öyle de olur böyle de olur. Sonuç değişmez.
Milletvekilliği şimdi değil de hani şöyle yıl sonuna doğru düşürülmesiymiş...
"DEVLET SIRLARINI AÇIĞA VURMAK SUÇTUR"
Sonuç değişmez.
Tarihin her döneminde, dünyanın her ülkesinde, o ülkenin siyasi rejimi ne olursa olsun, devlet sırlarını açığa vurmak suçtur. Devlet bunun hesabını sorar.
Muhalefetin "bizim işimize geliyorsa, yani hükümeti yıpratmaya yönelikse suç değildir" tavrı da mertlik değildir.
Bakın Kılıçdaroğlu ne dedi:
"Berberoğlu ne yaptı?... Saygın bir gazeteci, siyasetçi... Haksız, adaletsiz yere mahkum edildi."
Bu sorunun hak ettiği cevabı buraya yazmam, yazamam.
Fakat asıl bir tarafımla güldüğüm, bu olayda Marksistler'in de Berberoğlu'nu savunmalarıdır.
Aymazlık olur da bu kadar mı olur?
Eh, Türk Marksistleri'nde aymazlıktan başka ne gözlendi ki bugüne kadar?