Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Başkanı Özdemir'den İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında suç duyurusu
Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Başkanı Özdemir Özdemir, 23 Nisan'da çocuklara gönderilen hediye kolileri içindeki kitapçıkta Aleviliğin ayrı bir din gibi resmedilmesinin, "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama" suçunu oluşturduğu gerekçesiye İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında suç duyurusunda bulundu.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 28.04.2020 | 10:53
- Güncelleme Tarihi: 28.04.2020 | 11:08
Suç duyurusu dilekçesinde, İmamoğlu'nun başkanlığındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hediyesi olarak yüz bin çocuğa hediye paketi gönderdiği hatırlatılarak, İmamoğlu'nun bu durumu "100 çocuğumuza 23 Nisan paketleri ulaşıyor. İstanbul'un çocukları özgür mutlu ve Cumhuriyet ile büyüyecek." ifadeleri ile şahsi Twitter adresinden duyurduğu belirtildi.
"ALEVİLİĞİ TEMSİL EDEBİLECEK NİTELİĞİ HAİZ OLMAYAN..."
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı hediye kolisinin içerisinde yer alan çocuklar için özel hazırlanmış kitapçıkta Aleviliği aşağılayıcı nitelikte görsel ve ifadelere yer verildiği belirtilen dilekçede, kitapçığın bir sayfasında farklı dinlerin temsilcilerinin resmedildiği, İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudilik olmak üzere üç temel semavi dini temsil eden üç din adamının yanında Alevilik inancını temsil etmek üzere, Aleviliği temsil edebilecek niteliği haiz olmayan sıradan bir kişinin resmine yer verildiği savunuldu.
Dilekçede, kasıtlı bir şekilde kitapçığa konulan bu görsel ve açıklamaların, Alevilik inancı hakkında yanlış bilgiler içermesinin yanı sıra öğrenme çağındaki gayri mümeyyiz çocukların zihinlerinde son derece sakıncalı imgeler uyandırabilecek mahiyette olduğuna işaret edildi.
Dilekçede şu ifadelere yer verildi:
"Alevilik, Hz. Ali'yi sevmek ve onun soyunun yolundan gitmek olarak özetlenebilecek olup, İslam'ın Ehl-i Beyt sevgisinin öne çıkarılmış şeklidir. Alevilik uygulamada ve öğretide İslam dininin bir mezhebi olarak, bir tarikat olarak, bir tasavvufi anlayış olarak tanımlanmışsada İslam dininden bağımsız ayrı bir din olarak tanımlanması olanaklı değildir. Öğreti ve uygulamadaki bu farklı tanımlamalar, Aleviliğe zarar verecek nitelikte değilken, Aleviliği İslam dininden kopuk bir şekilde tanımlamak, gerek Alevilik gerekse de Aleviler açısından onulmaz yaralar açacak. Toplum genelinde din eksenin gerçekle bağdaşmayan bir ayrışma yaratacaktır.
Mezkur kitapçıktaki bilgilere dayalı olarak Alevi çocukların arkadaşlarından Müslüman olup olmadıklarına ilişkin sorular duymaları dahi gelişme çağındaki çocukların psikolojileri açısından son derece olumsuz neticelere yol açacaktır. Bu tarz hassas konuları idrak ve yorumlama kabiliyetine henüz erişmemiş çocukların zihnine farklı dinlere mensubiyet algısının bilinçli olarak yerleştirilmesinin, hukuk düzenince korunmaması gerekmektedir."
KÜÇÜK YAŞTAKİ ZİHİNLERE EMPOZE EDİLMEK İSTENİYOR
Dilekçede, suça konu görselde İslamiyet'i temsilen bir imam, Hristiyanlığı temsilen bir papaz, Yahudiliği temsilen bir hamamın resmedildiği ileri sürülerek, "Aleviliği temsilen bir Alevi dedesi yerine sıradan bir kişi resmedilmiştir. Bu durumda mezkur kitapçıkta yer alan görsel ve açıklamaların Alevilik kültürünü yansıtmaktan uzak ve kasıtlı bir şekilde zarar verme amaçlı olduğunu gösterir niteliktedir." ifadeleri kullanıldı.
Kitapçıkta yer alan diğer kısımlarda İmamoğlu'nun halkı ayrıştırmayı, mezhep çatışması yaratmayı ve halkı "direniş" kisvesi altında isyan hareketlerine teşvik etmeyi amaçladığı öne sürülen dilekçede, dosyaya sunulan ilgili görsel ve ifadelerde sandığın diğer bir ifadeyle halkın seçimlere yönelik iradesinin demokrasi açısından yetersiz olduğu halkın galeyana gelerek mevcut yönetime baş kaldırması gerektiği küçük yaştaki zihinlere empoze edilmek istendiği bildirildi.
Dilekçede, "Halkın dini ve mezhebi değerlere dayalı olarak ayrışmasını amaçlayan yakın tarihte örneklerini görmüş olduğumuz isyan hareketlerine girişmesini hedefleyen ve bu doğrultuda henüz okul çağındaki çocuklar üzerinden algı operasyonu oluşturan bu eylemler TCK'nin 216. Maddesinde suç olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda yalnızca toplumun bir kesiminin benimsemiş olduğu değerleri değil bütün toplumun salahiyetini muhafaza etmek açısından iş bu suç duyurusu dilekçesinin savcılığa sunma zaruriyetimiz hasıl olmuştur." değerlendirilmesinde bulunuldu.