İşte şehir hastaneleri ile ilgili gerçekler ve yalanlar! Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür yazdı...
Başkan Erdoğan'ın dik duruşu ile hayata geçen en önemli projelerden biri olan şehir hastanelerine CHP var gücüyle engel olmaya çalıştı. Projelerin ise ileriye dönük ve halk için düşünülerek ince bir şekilde tasarlanması hep gözden kaçtı. Ancak şehir hastanelerinin önemi korona virüs (Kovid-19) ile güneş gibi ortaya çıktı. Yalan iddialar ile şehir hastanelerini karalamaya çalışan CHP, amacına ulaşamadı. Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, şehir hastaneleri ile ilgili yalan ve gerçekleri çok net bir şekilde yazdı. Mahmut Övür, “Aslında Başkan Erdoğan'ın "hayalim" dediği bu hastanelere daha başından itibaren sadece CHP ve Türk Tabipleri Birliği değil, onların bürokrasideki yani DPT içindeki uzantıları da karşı çıkmıştı. Çünkü Türkiye'de halka hizmetin önündeki en büyük engel, devletin sahibi olduğunu sanan statükocu bürokrasiydi” ifadelerini kullanadı.
İşte Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür'ün "Bürokrasi de direndi" başlıklı dikkat çeken o yazısı...
"BU YATIRIMLARA KARŞI ÇIKTILAR"
Uzun zamandır Şehir Hastaneleri, sağlık sisteminin bir parçası olarak değil siyasi bir araç olarak ele alındı ve öyle tartışıldı. Buradan iktidarı tökezletecek bir malzeme çıkar diye bakıldı. CHP, Türk Tabipleri Birliği, onların medya uzantıları sabah akşam "hasta garantisi verildi, özel sektöre kıyak" ya da "yol yok" gibi gerekçelerle bu yatırımlara karşı çıktı, saldırdı.
Bütün bu saldırıları nihayet "küçük" bir virüs yerle bir etti ve siyasi bir araç olarak kullanmak isteyenler için tam bir hayal kırıklığı ve "siyasi ölçü" oldu.
Bunu en çarpıcı biçimde İstanbul'da gördük.
"EKREM İMAMOĞLU İKTİDARA DARBE VURACAĞINI ZANNETTİ"
İstanbul Başakşehir'deki Şehir Hastanesi'nin yolunu yapmayarak iktidara darbe vuracağını zanneden "yeni nesil siyasetçi" İmamoğlu, bu tavrı nedeniyle CHP içinden bile ciddi eleştiri aldı. Karizmasının çizildiği söylendi.
Aslında Başkan Erdoğan'ın "hayalim" dediği bu hastanelere daha başından itibaren sadece CHP ve Türk Tabipleri Birliği değil, onların bürokrasideki yani DPT içindeki uzantıları da karşı çıkmıştı. Çünkü Türkiye'de halka hizmetin önündeki en büyük engel, devletin sahibi olduğunu sanan statükocu bürokrasiydi.
O günleri, ilk adımın atıldığı 2011 yılındaki Sağlık Bakanı Recep Akdağ anlattı:
"Biz 60-70 yıl önce çoğu DP döneminde yapılan ve dar alanlara sıkışan hastaneleri yenilemek zorundaydık. Eski hastanelerin ne alanları ne teknolojileri ne de deprem açısından fiziki altyapıları yeterliydi. Bunu yaparken bürokrasiden de karşı çıkanlar, direnç gösterenler oldu ama onları aştık."
Kovid-19, Şehir Hastaneleri'ne karşı çıkan bu azgın muhalefeti sustursa bile o muhalefet medyası yalan haberlerine devam etti. Kimi borçları öne çıkardı, kimi de hala "hasta garantisi"nden söz etti. Bu soruları tek tek eski Bakan Akdağ'a sordum.
İŞTE "GERÇEKLER VE YALANLAR"
"Özel sektöre, yap işlet devret değil, yap kirala devret modeliyle bu iş verildi. Geçmişte bir hastaneyi yapan müteahhit, en fazla bir yıl sonra çekip giderdi. Bir sorun çıktığında da kimse bulunmazdı. Ama şimdi öyle değil, yapan her şeyden sorumlu. Bunun ne anlama geldiğini en iyi hastane yönetenler bilir." Hasta garantisi verildiğine gelince, onu da şöyle anlattı:
"Hiçbir hasta garantisi yok. Sadece MR veya tomografi gibi cihazlarda bir garanti var ve o da bugüne kadar sorun olmadı. "
Tabip Odaları, eski hastanelerin kapatıldığını ve Şehir Hastaneleri'nin de devasa büyüklükte olduğu için yönetilemez olduğunu iddia ediyor. Ne dersiniz?
"İki tez de doğru değil. Birincisi eski hastanelerin hepsi kapatılmıyor. Yeri uygunsa yenileniyor. Ayrıca bizim dönemimizde yapılan onlarca yeni hastane var ve onlar hizmet veriyor. Çok büyük ve yönetilmez iddiasına gelince... Bu eleştiri haklı olabilirdi ancak şunu bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar; şehir hastaneleri sağlık açısından tek merkezden yönetilmiyor, bir hastanede 7-8 ayrı ünite var ve her birinin kendi yönetimi var. Bizimkiler ABD'deki devasa Mayo veya Cleveland CLinik gibi büyük hastanelerden çok daha iyi durumda. Onlara sonradan ekler yapılıp büyüdüğü için daha kaotik ve geçişleri de zor. Bizde ise her şey baştan planlandığı için ilişkiler de geçişler de daha kolay ve işlevsel."
Son bir notu da depremle ilgili düşelim. Bakan Akdağ, Şehir Hastaneleri'nin depreme dayanıklılığıyla ilgili çok önemli bir bilgi verdi: "Bu hastaneler maliyeti yüzde 10 oranında artıran bir deprem sistemine sahip. Otomobillerdeki rezistans sistemi gibi salınım yapar ama yıkılmaz. Çok büyük depremlerde bile hizmet aksamayacak şekilde yapıldı."