Son dakika: Yargıtay'dan flaş Metin İyidil kararı
Son dakika haberi: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, eski korgeneral Metin İyidil hakkındaki beraat kararının bozulmasına, İyidil'in Türk Ceza Kanunu'nun "anayasayı ihlal" suçunu düzenleyen 309. maddesinden cezalandırılmasına karar verilmesini istedi.
Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişiminde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Muhabere ve Muharebe Eğitim Destek Komutanı olan eski korgeneral Metin İyidil, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezasına çarptırılmıştı.
Bölge Adliye Mahkemesi ise yaptığı incelemenin ardından İyidil hakkında "beraat" kararı vermişti. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince verilen beraat kararının, usul ve esastan bozulması talebiyle temyiz başvurusunda bulunulmuştu.
Temyiz üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına geldi. Başsavcılık, İyidil hakkındaki beraat kararının bozulmasını, İyidil'in Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "anayasayı ihlal" suçunu düzenleyen 309. maddesinden cezalandırılmasını talep etti.
Başsavcılığın tebliğnamesi, davayla ilgili son kararı verecek Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderildi.
"ÖRGÜTÜN HÜCRE YAPILANMASINDA YER ALIYOR"
Tebliğnamede, sanık Metin İyidil'in, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hücre yapılanmasında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hücresi içerisinde yer aldığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarının ele geçirilmesi stratejisinin uygulanması sürecinde, örgütün TSK birimi içerisindeki hiyerarşik yapılanmada uzun yıllar kritik ve önemli görevlerde bulunduğu belirtildi.
Sanığın, örgütsel amaçların gerçekleştirilmesine yönelik örgütsel motivasyonla hareket ederek örgüt adına faaliyet yürüttüğü aktarılan tebliğnamede, İyidil'in uzun yıllar görev aldığı personel biriminin ve icraatlarının, TSK'nın örgüt amaçları doğrultusunda dizayn edilmesine yönelik olduğu anlatıldı.
Başsavcılığın tebliğnamesinde, sahip olduğu statüler itibarıyla yürüttüğü görevlerin niteliği, kapsamı ve kendisine bağlı birlikler üzerindeki etki alanı dikkate alındığında sanığın 15 Temmuz darbe girişiminde alacağı rolün, darbenin sonucuna önemli derecede etki edeceğinin tartışmasız olduğu vurgulandı.
Tebliğnamede, Metin İyidil ile ilgili, "Yurtta Sulh Konseyi tarafından 4. Kolordu komutanı ve Ankara sıkıyönetim komutanı olarak atanan Osman Ünlü'nün 11 Temmuz 2016 günü sanığı makamında ziyareti", "sanığın Polatlı'ya gelmesi öncesinde 12 Temmuz 2016 günü darbeci Abdulkerim Ceyhan tarafından denetlemede kullanılacağı bahanesiyle darbeye hazırlık bağlamında 4 bin adet G3 mermisi aldırılması", "sanığın 13 Temmuz 2016 günü Topçu ve Füze Okul Komutanlığına gelerek şüpheli Osman Ünlü'ye makam ziyaretinde bulunarak görüşmesi", "Osman Ünlü ve Murat Aygün'ün sözde sıkıyönetim direktifleri ve ekindeki atama listesinde kritik görevlere atanmaları" gibi deliller sıralandı.
Başsavcılığın tebliğnamesinde, şu tespitler yapıldı:
"Tüm bu bilgiler ışığında, sanığın darbe teşebbüsünden önceden haberdar olup planlama safhasında yer alan, darbe teşebbüsünden birkaç gün önce darbede kullanılmak üzere birliği içindeki personele mühimmat hazırlığı emrini veren, silah ve mühimmatı dağıtarak silahlı ve teçhizatlı personeli kışla dışına çıkaran, darbe teşebbüsünde kullanılmak üzere Fırtına Obüsü adı verilen uzun menzilli ve tahrip gücü yüksek topları kışladan dışarıya çıkartarak Ankara merkezine götürmeye kalkışan Murat Aygün ve darbeciler tarafından Ankara Sıkıyönetim Komutanı olarak görevlendirilen ve bu görevlendirme üzerine kendi birliği olmayan 4. Kolordu Komutanlığına giderek darbe teşebbüsüne iştirak eden Osman Ünlü ile 11 Temmuz 2016 ve 13 Temmuz 2016 tarihlerinde yapılan görüşmelerin, 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün planlama ve son hazırlık aşamalarına ilişkin yüz yüze görüşmeler olduğu, bu haliyle darbe teşebbüsünün planlama ve hazırlık aşamalarına katıldığı anlaşılmıştır."
"GELİŞMELERİ EVİNDEN TAKİP ETMEYİ TERCİH ETTİ"
Tebliğnamede, 15 Temmuz 2016 Cuma günü yaşananlar karşısında sanığın korgeneral olarak bu durumdan en üst düzeyde bilgilendirildiği belirtilerek, "Sanığın kendisine bağlı Zırhlı Birliklerde 4. Kolordu Komutanının tümen komutanı ile birlikte tankları kontrol ettiği, muharebe destek komutanı olarak inisiyatif alarak yürütülen faaliyetlere iştirakiyle süratle bağlı birlikleri organize edip karargahının başına geçerek hain kalkışmaya karşı mücadele etmesi gerekirken, darbe haberini almasından sadece yarım saatlik süre içinde karargahtan ayrılarak evine gittiği, yaşanan gelişmeleri evinden takip etmeyi tercih ettiği belirlenmiştir." tespitleri yapıldı.
"BİRLİKLERİ UYARMADI"
Darbe gecesi korgeneral rütbesiyle görev yapan ve EDOK Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu'nun derdest edilmesi nedeniyle bu komutanlığa da vekalet eden İyidil'in, TSK İç Hizmet Kanunu'ndan doğan yasal zorunluluğa uyarak karargahta emir ve komutayı devralıp, kendisine bağlı birliklere komuta etmesinin gerektiği ifade edildi.
İyidil'in ayrıca, yaşanan olayların Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve Hükümeti'ne karşı girişilmiş hain bir kalkışma olduğu, bu amaçla gönderilen emir ve mesajların yasal olmayıp bunlara uyulmaması yönünde birliklerini uyarmadığı aktarıldı.
Kendisine bağlı birlikler içerisinde daha akşamın ilk saatlerinde darbe girişimine katılan unsurlar olduğunu öğrenmesine rağmen, görevinin ve makamının başına geçerek kanunun kendisine yüklediği faaliyetlerde bulunmayan sanığın, ancak darbe teşebbüsünün gücünün kırıldığının netleşmeye başladığı 16 Temmuz sabahı ve sonraki saatlerde, aynı suçtan mahkumiyetine karar verilen EDOK Kurmay Başkanlığı görevini sürdüren sanık Hamza Koçyiğit ile birlikte EDOK Karargah Cerideleri'nin değiştirilmesi çabalarına giriştikleri anlatıldı.
Tebliğnamede, sanığın gece boyunca birliğinin başındaymış gibi ast birliklere komutan vekili sıfatıyla kendi adına imzalı darbe karşıtı mesaj çekilmesini sağladığı, darbe teşebbüsü sabahı ve sonrasında darbede görev aldığı belirlenerek hakkında aynı suçtan dava açılan Salih Ulusoy ile EDOK Karargahı'nda buluşma planladığı da kaydedildi.
"DARBECİLERLE MÜCADELEYE GİRİŞMEDİ"
Mahiyetindeki tümen komutanı Erdoğan Akyol'un darbeciler tarafından görevi başında derdest edilerek karargahtan atıldığı süreçte sanığın darbenin bastırılması için birliğinin başına geçerek darbecilerle mücadeleye girişmediği, sabah 05.00 sıralarında Lojistik Komutanlığına giderek darbeyi önlemeye çalıştığı izlenimi uyandıracak faaliyetlere giriştiği kaydedildi.
Tebliğnamede, sabahın ilk saatlerinde gücünün kırıldığı anlaşılmaya başlanan darbecilere takviye güç sağlama gayreti içine giren sanığın, darbe teşebbüsünün hazırlık ve planlama aşamalarında yer aldıktan, teşebbüsün icrai hareketleri tüm yurtta başladıktan sonra darbe mesajları ve görevlendirmeler konusunda kendisini arayarak durumun gerçek mahiyetini öğrenmeye çalışan ast birlik komutanlarını oyalama taktiği ile darbecilere zaman kazandırmaya yönelik tavır takındığı belirtildi.
Tebliğnamede, "Sanığın darbe girişiminin FETÖ terör örgütü üyesi askerler tarafından gerçekleştirildiğinin Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer devlet yetkilileri tarafından açıklandığı ilk andan itibaren darbeci ast birlik komutanları ile irtibatını sürdürerek onları yönlendirdiği, bir yandan da medya organlarına bağlanarak darbenin karşısında olduğu şeklinde açıklamalar yaparak kamuoyunu ve darbeye karşı mücadele eden yurtsever güçleri yanıltmaya çalışıp darbecilere zaman kazandırmayı amaçladığı anlaşılmıştır." denildi.
Sanığın, ayrıca zayıflamaya başlayan darbe girişimcilerine takviye yapılması için plan ve arayışlar içine girdiği, sonrasında teşebbüste rol alan darbeci örgüt mensuplarını koruma, gerçeklerin gizlenmesi ve delillerin karartılmasına dönük faaliyetlerde bulunduğu aktarıldı.
Başsavcılığın tebliğnamesinde, örgütsel bağı ortaya konulmuş sanığın, örgütsel organizasyon dahilinde gerçekleştiği belirlenen Polatlı eyleminin hazırlık ve planlamasında yer aldığı, diğer faillerin eylem ve söylemlerinin sanık tarafından kurgulanarak perdelenmeye çalışıldığının net olarak tespit edildiği vurgulandı.
"OLAYIN CİDDİYETİNE UYGUN ŞEKİLDE TEDBİR ALMADI"
Bu tespitler ışığında sanığın Polatlı eylemine örgütsel organizasyon dahilinde planlama ve hazırlık aşamasında katıldığının kabul edildiği anlatılan tebliğnamede, şunlar kaydedildi:
"Kamil Başoğlu'nun derdest edilmesi nedeniyle yerine vekalet ettiği de belirlenen sanığın, örgütün darbe faaliyetinin başlatıldığı Polatlı Topçu Tugayı, Zırhlı Birlikler ve MEBS okul komutanlığı gibi karargahların tamamının sanığa bağlı olması, kendisine bağlı birlikler üzerindeki etki alanı, stratejik olarak 15 Temmuz darbe girişiminde alacağı rolün darbenin sonucuna önemli derecede etki edeceğinin de muhakkak olduğu bir süreçte, birliklerini koordine ederek olayın ciddiyetine uygun şekilde tedbir almadığı, karargaha gitmediği, birlik komutanlarını telefonla arayarak koordine ettiği yönündeki savunmalarının beyan ve delillerle örtüşmediği belirlenmiştir.
Sonuç olarak sanığın, darbe planlaması ve icrası kapsamında sistematik ve örgütlü bir bağlantı içerisinde bizzat darbenin icrasında görev aldığı, mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olup, içinde yer almak suretiyle atılı suçu işlediğinin sübut bulduğu anlaşılmakla, müşterek fail olarak TCK'nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 309. maddesinden mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıyla beraatine karar verilmesi Kanuna aykırı olup, hükmün bu sebeplerden bozulmasına karar verilmesi talep olunur."