Başkan Erdoğan: FETÖ'nün en önemli siyasi ayağı Kılıçdaroğlu ve ekibidir
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmasıyla ilgili olarak AK Parti Grup Toplantısı'nda önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu bize çamur atmaya çalışırken, elinde çamurla yakalanmıştır. Çünkü bu ülkede FETÖ’nün en önemli siyasi ayağı, bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi ve ekibidir.Seni oraya getiren FETÖ'dür." dedi.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 12.02.2020 | 11:55
- Güncelleme Tarihi: 12.02.2020 | 12:18
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin Grup Toplantısı'nda gündeme dair önemli açıklamalarda bulunudu. Başkan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu bize çamur atmaya çalışırken, elinde çamurla yakalanmıştır. Çünkü bu ülkede FETÖ'nün en önemli siyasi ayağı, bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisi ve ekibidir." dedi.
İşte Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyla ilgili açıklamalar:
Türkiye'nin en büyük sorunlardan birinin anamuhalefet ve onun başındaki zat olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Bu şahıs son günlerde "FETÖ'nün siyasi ayağı" diye esip gürlemeye başladı. Madem bu kadar istiyor, öyleyse işte bugün burada FETÖ'nün siyasi ayağını açıklıyorum. Rus edebiyatının ünlü ismi Tolstoy'un dediği gibi; "birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma, önce senin ellerin kirlenecek." Kılıçdaroğlu bize çamur atmaya çalışırken, elinde çamurla yakalanmıştır. Çünkü bu ülkede FETÖ'nün en önemli siyasi ayağı, bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisi ve ekibidir.
Şimdi niçin böyle olduğunu sizlere ve tüm milletime, tüm delilleriyle anlatacağım. FETÖ denilen yapı, ülkemizde uzunca bir süre hayır, eğitim, dayanışma faaliyeti yürüten bir sivil toplum yapısı görüntüsüyle varlık göstermiştir. Ülkemizdeki tüm siyasi iktidarlar, pek çok benzer yapı gibi, FETÖ'nün faaliyetlerini de, ihtiyatlı ve aynı zamanda müsamahakâr bir şekilde takip etmiştir. Hatta, diğer yapılara karşı oldukça hoyrat olan CHP iktidarları, darbe yönetimleri ve cunta yapılanmaları zamanında dahi, FETÖ aynı müsamahayı görmeyi sürdürebilecek ilişkiler kurabilmiştir. Ne zamanki bu yapı doğrudan milleti ve devleti hedef almıştır, milli iradeyi devirerek ülkeyi teslim almaya kalmıştır, işte o vakit durum değişmiştir.
"FETÖ VESAYETİNE DE TESLİM OLMADIK"
Bizim FETÖ'yle davamız asla kişisel değildir. Bizim davamız, ülkemizin ve milletimizin hakkını, hukukunu, geleceğini koruma davasıdır. Geçmişte irticayla mücadele bahanesiyle bu ülkenin ve milletin değerlerine yönelen saldırılara nasıl karşı çıktıysak, FETÖ tehdidi ortaya çıktıktan sonra da bu yapıya karşı aynı kararlılıkla mücadele ettik. Daha önce CHP güdümlü vesayete eyvallah etmediğimiz gibi, ardından gelen FETÖ vesayetine de teslim olmadık. Bu yapıyı suç örgütü olarak ilan eden, kapsamlı idari ve hukuki soruşturmalar başlatan, milletimize gerçekleri anlatan AK Parti iktidarı ile Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla şahsım olmuştur. FETÖ'yü temsil eden kişi ve kuruluşların şahsımıza, hükümetlerimize ve partimize karşı başlattığı saldırılara ve sürdürdüğü savaşa herkes şahittir.
Peki, CHP bu işin neresindedir? Daha eskileri bir kenara bırakıyorum, Sayın Baykal'ın Genel Başkanlıktan ayrılması ve yerine Kılıçdaroğlu'nun gelmesiyle birlikte CHP bu işin tam göbeğine yerleşmiştir. Kılıçdaroğlu, kendisini genel başkanlığa taşıyan kaset kumpasının dahi sorumluluğunu üzerimize yıkmaya çalışarak, FETÖ'nün istediği yolda yürümeye başlamıştır. Sayın Baykal'a kurulan kaset kumpasının savcısı FETÖ'den ihraç edildiği halde, Kılıçdaroğlu'nun bunun hiç sözünü ettiğini duydunuz mu? Tam tersine, FETÖ tetikçisi savcının görevden alınmasına şiddetle karşı çıkan da yine bu zat olmuştu. Kimi CHP milletvekilleri, kaset kumpaslarının sorumlusu olarak FETÖ'yü gösteren MHP Genel Başkanına, Pensilvanya'daki şahsı ilzam ettiği için teessüflerini dile getirmişlerdir.
"FETÖ'NÜN SİYASİ AYAĞI"
Biz geçmişten bugüne kadar, hukukun suç isnat etmediği tüm yapıların haklarına saygı duyduk. CHP ise FETÖ hukuk tarafından terör örgütü olarak tanımlandığı halde ısrarla bu yapının safında yer almıştır. Bölücü-mezhepçi terör örgütleriyle ve uzantılarıyla kol kola yürüyen CHP, 17-25 Aralık'tan sonra bu kadroya FETÖ'yü de dâhil etmiştir. Esasen, bu konuda söyleyecek tek sözü olmayan tek partinin, "FETÖ'nün siyasi ayağı" diye ortaya çıkması, suç mahalline dönen hırsız misali, kendi kendini ele vermesidir.
"MİT Krizi olarak bilinen hadisede CHP'nin ortaya koyduğu tavır, FETÖ'nün siyasi ayağının bir başka örneğidir"
FETÖ'nün MİT Müsteşarımıza yönelik sinsi kumpasını ifade eden ve 7 Şubat MİT Krizi olarak bilinen hadisede CHP'nin ortaya koyduğu tavır, FETÖ'nün siyasi ayağının bir başka örneğidir. Biz bu kumpasın önüne geçmek için çalışırken, dönemin CHP milletvekilleri "MİT Müsteşarı yetmez, Başbakan da soruşturmaya dahil edilsin" diyerek FETÖ tezlerinin borazanlığını yapıyordu. Kılıçdaroğlu'nun tavrı da farklı değildi. O da, MİT Müsteşarını hedef alan FETÖ kumpasını engellemek için yaptığımız düzenlemeyi desteklemek yerine, "kişiye özel düzenleme yapılamaz" diyerek, FETÖ ağzıyla kamuoyu oluşturmanın peşindeydi. Her sözü, her mesajı, her eylemi FETÖ medyasında manşet olan Kılıçdaroğlu, FETÖ'yle mücadele konusunda attığımız her adımda karşımızda yer almıştır.
"FETÖ MENSUPLARI TARAFINDAN HAZIRLANAN DOKÜMANLAR..."
FETÖ'nün en önemli insan devşirme ve mali kaynak kapısı olan dershanelerin kapatılması tartışması, CHP'yi ele veren bir diğer örnektir. Daha önce dershaneleri kapatmayı seçim beyannamesine dahi koyan bu parti, biz aynı amaçla harekete geçtiğimizde, karşımıza en büyük dershane destekçisi olarak çıktı. Çünkü bu zat ve ekibi omurgasızdır, FETÖ'ye diyet borçludur. Tek dertleri AK Parti'ye ve şahsıma zarar vermektir. Bunun için yapmayacakları iş, atmayacakları iftira yoktur. Biz kararlılıkla bu işin üzerine giderken, CHP milletvekilleri çıkıp "dershaneler kapatılırsa eğitimde sorunlar büyür" diyebilecek kadar zıvanadan çıkabilmişlerdir. Hatta CHP, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili düzenlemeyi, tam da FETÖ'nün talebine uygun şekilde Anayasa Mahkemesine taşıyarak, bu yapıyla aynı safta durduğunu iyice belli etmiştir. FETÖ mensupları tarafından hazırlanan dokümanlar, Meclis'te CHP milletvekilleri tarafından soru önergesi, konuşma, teklif olarak sürekli gündemde tutulmuştur. Biz FETÖ'nün üzerine gittikçe, Kılıçdaroğlu "biz cemaat dahil bu grupların özgürlük alanını genişletmek istiyoruz" diyerek, siyaseten nerede durduğunu gösteriyordu. FETÖ'nün siyasi ayağını soranların bakacakları yerler buralardır.
Gezi olayları, FETÖ ile CHP'nin birlikteliğini bir kez daha ortaya koyan hadiselerden bir diğeridir. Türkiye'nin tüm büyük projelerinin, yatırımlarının, milletimizin huzur ve güven ikliminin hedef alındığı bu süreçte CHP yönetimi, FETÖ'nün dolaşıma sürdüğü her argümana dört elle sarılmıştır. Avrupa ülkelerine FETÖ tezleriyle mektup yazıp ülkemizi şikayet eden bu zat, İstanbul Havalimanının ve Yavuz Sultan Selim Köprüsünün inşaatlarının durdurulmasını bizzat istemiştir.
Tabii bu işin asıl dönüm noktası 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimi sürecidir. Bu süreçteki işbirliklerini, aynı mesajları kopyala-yapıştır yaparak atacak kadar aleniyete dökmüşlerdir. HP yöneticileri "turpun büyüğü heybede" diyerek, bu tezgahı FETÖ ile birlikte kurduklarını, gelişmelerden haberdar olduklarını ikrar etmişlerdir. Bugün hepsi de kaçak durumunda olan FETÖ mensubu savcılar ile CHP yöneticileri 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimini yapan çeteye karşı gösterdiğimiz tepkiye aynı refleksle karşı çıkıyorlardı. FETÖ savcılarının hukuksuz emirlerine karşı koyan devlet görevlilerini "sanmayın bu devran böyle gidecek" diyerek tehdit eden bizzat Kılıçdaroğlu'nun kendisiydi.
"ALLAH AŞKINA BUNDAN ALA SİYASİ AYAK OLUR MU?"
Aynı Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'dan sonra da "askerler her koşulda emre itaat eder" diyerek, darbecileri savunmaktan da geri kalmamıştır. 17-25 Aralık'tan sonra CHP Grup kürsüsü aylar boyunca, Kılıçdaroğlu tarafından, FETÖ mensuplarının montaj ve iftira kasetlerinin dinletildiği bir mecraya çevrilmiştir. FETÖ ne demişse, Kılıçdaroğlu aynısını tekrarlamıştır. Biz, "paralel devlet yapısı" adıyla FETÖ'nün üzerine giderken, Kılıçdaroğlu emniyet ve yargı içinde çöreklenmiş bu yapıyı "devletin vicdanı" diye tarif ediyordu. Bu şekilde tarif ettiği kişiler arasında Sayın Baykal'a kaset kumpası kuranların bulunduğunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Devleti bu terör örgütünün mensuplarından temizleme çalışmalarımızın hepsinde, karşımızda öncelikle CHP'yi ve başındaki zatı bulduk. Allah aşkına bundan ala siyasi ayak olur mu?