FETÖ'cü Enver Altaylı, CIA'in soğuk savaş stratejilerini Türkiye'de uygulamaya çalışmış!
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın eski MİT görevlisi Enver Altaylı hakkında, FETÖ yöneticisi ve casusluk suçlamasıyla açtığı davanın iddianamesinde, CIA’in soğuk savaş stratejilerini, Türkiye’de uygulama girişiminin arkasında olduğu tespiti yapıldı. Enver Altaylı’nın FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve örgütün iki numarası kabul edilen Mustafa Özcan ile birlikteliğinin sadece örgüt bağlantısıyla izah edilemeyeceği, örgütün tüm karanlık planlarının stratejisti olduğu değerlendirilmesi yapıldı.
TÜRKİYE MUHALİFLERİ İÇİN ORTAK SÖYLEM GELİŞTİRDİ
Altaylı'nın FETÖ adına yürüttüğü faaliyetlerin anlatıldığı iddianamede şöyle denildi;
"Enver Altaylı, Necip Hablemitoğlu ile yazacağı (Köstebek) kitaptan önce Mustafa Özcan'ın talebi üzerine görüşme arayışlarına girdi. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün Orta Asya Türk Cumhuriyetlerindeki menfaatlerine, ABD'nin Orta Asya faaliyetlerine zarar verdiği düşünülen Kaşif Kozinoğlu'nun tasfiyesine yönelik raporlar hazırladı. Ancak MİT veya askeri üst düzey bürokrasi tarafından bilinebilecek konularla ilgili raporlar düzenledi, etkili sonuçlar aldı. Dünya kamuoyunu etkilemeye yönelik dezenformatif raporlar hazırladı. Bu uydurma raporlarda belirtilen söylemler, gerek ülke içinde ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti muhalifi ülkeler nezdinde ortak söyleme götürdüğü açıkça görüldü."
"EKONOMİK KRİZ ŞART"
İddianamede yer verilen 17 Ağustos 2017 tarihli araştırma tutanağı içeriğinde Altaylı'nın FETÖ'nün kullandığı argümanlara paralel şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde yürüttüğü faaliyetlerini sürdürdüğü belirtildi. Bu araştırma tutanağında, "2017 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında ABD'de çeşitli temaslarda bulunduğu, ABD'de FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile doğrudan irtibatı bulunan örgüt mensubu Bilal Ekşili ile buluşarak; 'Türkiye'de muhalif güçlerin tamamının birlikte hareket ederek halkın sokaklara indirilmesinin önemli olduğu, ancak gelişmelerin halkın cebine dokunması gerektiği, sokak hareketinin başarılı olabilmesi için ekonomik krizin şart olduğu, Almanların bu yönde çalışmaya başladıkları ve her türlü tedbiri almaya devam edecekleri, bu bilgiyi Almanlardan aldığı' şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edildi.
ESKİ MİT'ÇİYİ HALKBANK DAVASINDA GİZLİ TANIK YAPMAK İSTEDİLER
İddianamede dikkat çeken önemli bir tespit de ABD'de görülen Halkbank davasıyla ilgili yapıldı. ABD'ye kaçırmaya çalıştıkları İran masasında görevli MİT'çi Mehmet Barıner'i, Halkbank davasında gizli tanık yapmaya çalıştıkları tespiti yapıldı. ABD'de görülen Halkbank davası için hazırlanan uyduruk raporların Enver Altaylı'dan ele geçirilen dijital materyallerde ortaya çıktığı da belirtilen iddianemede şöyle denildi;
"Bu bağlamda ABD'de görülen dava için hazırlanan uydurma raporun da yine şüpheliden ele geçirilen dijital materyallerde ele geçirildiği, yine aynı konuyla ilgili olarak daha etkili sonuç alınacağı düşüncesiyle MİT mensubu iken İran masasında çalışmış bulunan Mehmet Barıner'i istedikleri gibi kullanabilecekleri, düzmece ifadelerle Türkiye'yi daha da sıkıştırmak amaçlı olarak ABD ülkesine kaçırmak üzere iken suçüstü yakalandılar."
İRAN MASASINDA ÇALIŞTIĞINI KANITLAMASINI İSTEDİLER
İddianamede gizli tanık olarak kullanılmak istenen Barıner ile Enver Altaylı'nın damadı, şüpheli Metin Can Yılmaz arasındaki görüşme de aktarıldı. Şüpheli Metin Can Yılmaz'ın, kaçırılmak istenen MİT'in İran masasında çalışmış olan eski personeli Mehmet Barıner'e "Sen yurt dışına çıkıp nihai olarak bir ülkeye yerleştikten sonra kayınpederim seni arayarak bir teklifte bulunacak, bunu kabul edersin veya etmezsin onu bilemem, ama etmediğin takdirde orada hayatını sürdürürsün, yollarımız ayrılır" dediği bildirildi. İddianamede şu değerlendirme yapıldı;
"Bu sözler ile şüpheli Mehmet Barıner'i ABD ülkesine kaçırmayı amaçladıkları, o tarihte ABD ülkesinde devam eden ve kamuoyunda Halkbank davası olarak bilinen yargılamayı dezenformatif şekilde etkilemeyi amaçladıkları, 'Senin çalıştığın yerle ilgili orada çalıştığına dair bir belge elinde var mı?' şeklindeki sözlerinden açıkça anlaşıldığı, ayrıca bu durumun tüm dosya kapsamında toplanan deliller, yazışmalar ve ikrarlarla da sabit olduğu, nitekim şüphelinin de bu hususa ilişkin tevil yollu ikrar sayılabilecek açıklamalarda bulunduğu anlaşıldı."