Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan "dörtlü zirve" açıklaması
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Suriye meselesi, mülteciler meselesi Türkiye'nin içinde yanı başında yaşanan bir hadise. Bunun doğru adresinin de burası olduğu kanaatindeyiz, ama çeşitli gerekçelerle toplantının NATO Zirvesi'ne kadar yapılamayacağı anlaşıldı. Bunun üzerine Londra'da 3-4 Aralık'ta yapılacak olan NATO Zirvesi marjında (Türkiye, Almanya, Fransa ve İngiltere) bu dörtlü zirvenin yapılmasında mutabık kalındı" dedi.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 08.11.2019 | 14:18
- Güncelleme Tarihi: 08.11.2019 | 16:18
Kalın, düzenlediği basın toplantısında Almanya, Fransa ve İngiltere liderlerinin temsilcileriyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO Zirvesi marjında yapacağı dörtlü zirvenin gündeminin ele alındığını, NATO Zirvesi'nde ele alınacak konuların, Suriye bağlamında izlenecek adımların değerlendirildiğini anlattı.
"DÖRTLÜ ZİRVE LONDRA'DA GERÇEKLEŞECEK"
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Barış Pınarı Harekatı'ndan sonra Suriye'deki süreci ele almak için daveti olduğunu hatırlatan Kalın, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanımız da alternatif yer olarak bu toplantının, İstanbul'da yahut Şanlıurfa'da yahut Gaziantep'te yapılmasının daha isabetli olacağını söylemişti. Biz hala bu görüşteyiz çünkü Suriye meselesi, mülteciler meselesi Türkiye'nin içinde yanı başında yaşanan bir hadise. Bunun doğru adresinin de burası olduğu kanaatindeyiz, ama çeşitli gerekçelerle toplantının NATO Zirvesi'ne kadar yapılamayacağı anlaşıldı. Bunun üzerine Londra'da 3-4 Aralık'ta yapılacak olan NATO Zirvesi marjında bu dörtlü zirvenin yapılmasında mutabık kalındı. Biz de bugün toplantının gündemini ele aldık. Özellikle Barış Pınarı Harekatı'nın sunduğu fırsatlar, mültecilerin geri dönüşü, güvenli bölgenin kurulması ve bundan sonraki siyasi süreçle ilgili neler yapılabileceği konusunu detaylı bir şekilde ele aldık."
Kalın, Barış Pınarı Harekatı'nın Tel Abyad ve Resulayn bölgesinden başlamak üzere Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye-Suriye sınırında 30 kilometre derinlikte bir güvenli bölgenin kurulmasına imkan sağladığını, bunun da mültecilerin geri dönüşüyle ilgili olumlu bir zemin oluşturduğunu belirtti.
"Türkiye sınırının terör unsurlarından temizlenmesi" ve "mültecilerin güvenli, gönüllü ve onurlu şekilde geri dönüşünü sağlayacak zemini oluşturmak" diye harekatın 2 temel hedefini ortaya koyan Kalın, şöyle devam etti:
"Bu hedeflere büyük oranda ulaştık, ulaşmaya da devam ediyoruz. Sahada durum hassasiyetini korumaya devam ediyor. Bununla da ilgili tedbirlerimizi aldık, bunu da müttefiklerimizle paylaştık. Daha geniş bir zaviyeden bakıldığı zaman Suriye'deki büyük fotoğrafı da gözardı etmemek gerekiyor. Bundan sonraki siyasi sürecin nasıl işleyeceği, bugün konuştuğumuz bu sıcak konularla ilgili de önemli ipuçları ihtiva ediyor. Özellikle anayasa komitesinin çalışmalarını tamamlaması ve Suriye'yi yeni, demokratik, kuşatıcı, şeffaf, meşruiyeti olan bir yönetime kavuşturacak adımların atılması son derece önemli. Suriye'de bütün bu süreci sonlandıracak seçimlerin yapılması Suriye halkının özgürce iradesini sandıkta yansıtması konusu. Bu iki başlığı da detaylı bir şekilde ele alma imkanımız oldu."
Kalın, mültecilerin geri dönüşüyle ilgili olarak BM Mülteciler Komiserliğinin yapacağı çalışmanın önem arz ettiğine işaret ederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'i kabulünde, Guterres'in konuya destek vereceğini ifade ettiğini aktardı.
Bu konuda detay çalışma yapıldığına değinen Kalın, "Özellikle bizim kontrolümüz altında olan bölgelere mültecilerin geri dönüşüyle ilgili BM çatısı altında neler yapabiliriz. Avrupalı ülkeler de bu sürece nasıl katkı verebilecekleri şu anda inceliyorlar, araştırıyorlar. Bazı düşünceleri var, onları da bugün toplantıda ele aldık. Biz de kendilerine hem mültecilerin geri dönüşü hem de bundan sonraki siyasi sürecin nasıl ilerleyeceğine dair kafalarında ne tür öneriler olduğunu sorduk, bunları değerlendirdik." diye konuştu.
"NATO'NUN GÜVENLİK MİMARİSİ İÇİNDE ŞU ANDA SURİYE KRİZİ DE ÖNEMLİ BİR YER TUTUYOR"
"Özellikle PKK'nın Suriye kolu olan PYD, YPG terör örgütüne karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizin altını çizdik. DEAŞ'la mücadele ya da başka gerekçelerle terör örgütüyle iş birliği yapılması, buna destek verilmesi, Suriye'de yaşanan en büyük hatalardan birisi. Obama döneminde başlatılan bu yanlış politikanın sürdürülmesi sadece sahadaki sorunları daha karmaşık hale getirmekte, bizim müttefiklik ilişkimize de gölge düşürmektedir. Bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle bertaraf edemeyeceğimizi çeşitli vesilelerle ifade ettik. Meşru müdafaa hakkı çerçevesinde aynı zamanda Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği bağlamında da bizim bu mücadelemiz elbette devam edecek. Bu konuları NATO Zirvesi'nde liderler büyük ihtimalle ele alacaklar. NATO'nun güvenlik mimarisi içinde şu anda Suriye krizi de önemli bir yer tutuyor. Bununla ilgili ne tür fikirler geliştirilecek? Bu konularda Astana sürecinin oynayacağı rol ne olacak? Cenevre süreci bundan sonra nasıl ilerleyecek? BM 2254 sayılı Güvenlik Konseyi kararı nasıl uygulanacak? Bu konular da hem NATO Zirvesi'nin hem dörtlü zirvenin gündemini oluşturacak."
Geçen yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğinde İstanbul'da Türkiye, Almanya, Fransa ve Rusya'nın katılımıyla dörtlü zirve yapıldığını hatırlatan Kalın, "Dörtlü zirvenin 2 önemli neticesi olmuştu. Birisi, anayasa komisyonunun kurulmasına ilişkin taahhüdün tekrarlanması ve neticesi geç de olsa alındı. İkincisi de İdlib mutabakatının muhafaza edilmesiydi. Bu iki netice bile dörtlü zirvenin somut çıktılarının olduğunu göstermesi açısından önemli. Yeni formatta da Suriye meselesi başta olmak üzere diğer konularda daha büyük stratejik fotoğrafın içinde yer alan konularla ilgili neler yapılabileceği meselesini etraflıca ele aldık." diye konuştu.
Kalın, "Bu toplantıların hem ülkemizin milli çıkarları, terörle mücadeledeki kararlılığını teyit etmesi açısından hem de Suriye'de barış ve istikrarın sağlanması, siyasi sürecin ilerletilmesi hem de mültecilere yardım edilmesi açısından olumlu ve faydalı neticeler vereceğini umut ediyoruz." dedi.
"TÜRKİYE ÖZEL BİR İMTİYAZ PEŞİNDE DEĞİL"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, soruları yanıtlarken Avrupa ülkelerinin, mültecilerin geri dönüşüyle ilgili yardıma niyetli oldukları konusunda irade beyanında bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Tabii bunun spesifik, somut olarak şartları, mekanizmaları nasıl olacak bu konuyu biz BM ile birlikte çalışarak şekillendireceğiz. BM ile birlikte çalışmaya olumlu bakıyoruz. Öncelikli olan mültecilerin BM parametreleri çerçevesinde gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde dönmelerini sağlamak. Bunun için Suriye tarafında atılması gereken adımlar var. Burada güvenliğin sağlanması, insanlar döndüğü zaman hayatlarını idame ettirecekleri, sürdürülebilir bir ekonomik, sosyal yapının kurulması, güvenliğin sağlanması, yerel yönetimlerin devreye girmesi ki bunun örneğini biz Cerablus, Azez bölgesinde ortaya koyduk. Orada iyi bir model var. Bunun benzeri, Cumhurbaşkanımız da pek çok defa ifade etti, Fırat'ın doğusunda da hayata geçirilebilir. Kendileri de bu konuda yardıma hazır olduklarını ifade ettiler ama bunun şartları BM ile yapılacak çalışma neticesinde önümüzdeki haftalarda şekillenecek."
Türkiye'nin NATO'nun önemli bir üyesi olduğunu vurgulayan Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'nin meşru güvenlik kaygıları söz konusu olduğunda bazı NATO üyelerinin üzerlerine düşeni yapmadığına, gereken hassasiyeti göstermediğine şahit olduk geçtiğimiz dönemlerde. Suriye kaynaklı tehditlerde de biz bunu gördük. Bu konularda bizimle aynı çerçevede hareket eden ülkeler de var. Bunları da Cumhurbaşkanımız NATO Zirvesi'nde gündeme getirecek. 'Türkiye artık NATO'nun güvenilir bir müttefiki değil.' iddiasını ortaya atanlar, büyük oranda Türkiye'nin bölgede kendi ulusal çıkarlarını garanti altına almak için attığı adımlardan rahatsız olan çevreler. Özellikle Suriye konusunda açık konuşmak lazım, kendi piyonları darbe aldıkça tepkilerinin giderek daha sertleştiğini, panik halinde ifade edilmeye başladığını görüyoruz. Biz bunu açıkça söyledik. Türkiye'nin güvenliği NATO'nun güvenliğidir, NATO'nun güvenliği Türkiye'nin güvenliğidir. Türkiye, bir saldırıya uğradığında toprak bütünlüğü ya da sınır güvenliği tehlikeye girdiğinde NATO'nun da devreye girmesi, NATO ittifakının en doğal bir şartıdır. Burada Türkiye özel bir imtiyaz peşinde değildir, NATO ittifakı neyi gerektiriyorsa onun uygulanmasını istemektedir."
Kalın, Barış Pınarı Harekatı'nın uluslararası hukukta ve meşru müdafaa çerçevesinde gerçekleştirildiğini belirterek, "Bunun meşruiyetini sorgulamak kimsenin haddine de değildir. Suriye meselesi bu kadar karmaşık hale gelmeseydi, zamanında doğru adımlar atılsaydı, Türkiye'nin önerdiği politikalar kabul edilseydi, bugün ne Suriye'de bu savaş bu kadar uzayacak ne bu kadar büyük bir mülteci krizi ortaya çıkacaktı. Türkiye elbette NATO'nun bir müttefikidir, müttefik ülkelerle işbirliği içerisinde istişareler yaparak politikalarını yürütür ama son tahlilde kendi egemenliği, kendi ulusal çıkarları çerçevesinde hareket eden bir ülkedir. Barış Pınarı Harekatı'na gölge düşürmeye yönelik söylemlerin bizim için hiçbir geçerliliği olmadığını da muhataplarımıza açık ve net bir şekilde ifade ettik." dedi.
İbrahim Kalın, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile yarın görüşeceğini bildirdi.